Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
428
ile doğa yasalarının varlığı ve bu yasalarla ile evrendeki sa-
bitlerin hassas ayarı tamamen uyumludur. Bahsedilen yasala-
rın ve bu yasalardaki hassas ayarların hepsi birden olmadan,
canlılığın ve bizim var olmamız mümkün değildir. Doğa ya-
salarının tasarımı sayesinde canlılık mümkündür; fakat bun-
dan sonraki başlıklarda görüleceği gibi canlılığın oluşumu
için daha başka aşamalardaki tasarımların varlığı da şarttır.
FİZİKİ DÜNYADAKİ
OLUŞUMLARDAKİ TASARIMLAR
Diğer canlıların ve biz insanların oluşumu için evrenin
varlığı (birinci aşama olarak alındı) ve doğa yasaları ile sabit-
lerin tasarımı (ikinci aşama olarak alındı) da yeterli değildir.
Bunlar sadece iki önşarttır. Pekâlâ, maddî evren aynı doğa ya-
salarıyla var olabilirdi ve içinde hiçbir canlı oluşmayabilirdi.
Bütün canlıların ve bizim varlığımızın, evrendeki oluşumlar-
daki çok hassas ayarlara bağlı olduğunu modern bilimin ve-
rileriyle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kritik oluşumların çoğu,
İnsancı İlke başlığıyla, doğa yasalarındaki hassas ayarlarla bir
arada ele alınmaktadır. Doğa yasaları ile sabitler maddeye iç-
kin özelliklerle ilgilidir, üçüncü aşama olarak burada ele al-
dığımız ‘fizikî dünyadaki oluşumlar’ ise maddeye içkin özel-
liklerle alakalı değildir ve onların da belli bir hassas ayarla
oluşumu canlılık için olmazsa olmaz şartlardandır.
Natüralist-ateist çizginin Dawkins ve Monod gibi temsilci-
leri, canlılar ile beraber tüm varlığın, doğa yasalarından kay-
naklanan ‘zorunluluk’ ve bu yasaların işlediği maddî dünya-
daki oluşumlardaki ‘şans’ (tesadüf) faktörünün bileşimi ile
açıklanabileceğini savunurlar. Önceden ‘doğa yasalarının tasa-
rımı’ ile ‘zorunluluk’ denen alanın ancak bilinçli bir tasarımla
açıklamasının yapılabileceğini göstermeye çalıştım; burada
Tasarım Delili
429
ise Monod ve Dawkins’in ‘şans’ olarak gördüklerinin açıkla-
masının da ancak bilinçli bir Kudret’in tasarımıyla yapılabi-
leceğini göstermeye çalışacağım. Evrendeki fizikî oluşumlar
da çok hassas ayarları içermektedir, modern bilimin bulgula-
rıyla ortaya çıkan bu hassas ayarlara şu on örneği verebilirim:
1- Evreni meydana getiren patlama (bu mecazi ifadeyle
evrenin başlangıcında bir arada olan maddenin ayrıl-
masını kastediyorum) biraz daha şiddetli olsaydı, ev-
rendeki tüm madde dağılırdı; eğer patlama biraz daha
yavaş olsaydı, bütün madde hemen kapanacaktı. Her iki
durumda da ne galaksiler ne yıldızlar ne Dünyamız ne
de canlılar oluşurdu. Patlamanın galaksileri, yıldızları,
Dünyamızı ve canlıları oluşturacak şekilde olmasının
olasılığı, havaya atılan bir kalemin, defalarca sivri ucu
üstünde durmasının olasılığı kadar bile değildir.
2- Evrenin başlangıçtaki homojen yapısı da galaksilerin
oluşmasının bir şartıdır. Başlangıç homojenliğindeki
ufak bir azalma galaksilerin oluşmasına izin vermeye-
cek ve tüm maddenin karadeliklere dönüşmesi sonu-
cunu doğuracaktı. O zaman da biz var olamayacaktık.
3- Evrende entropi sürekli artmaktadır. Bu ise evrendeki
başlangıç anında çok düşük entropili bir başlangıcın ol-
ması gerektiği anlamını taşır.
4- Big Bang’den sonra açığa çıkan protonlar ile anti-pro-
tonlar ve nötronlar ile anti nötronlar birbirini yok eder.
Canlılığın oluşabilmesi için proton sayısının anti-pro-
tonlardan ve nötron sayısının anti nötronlardan çok ol-
ması gerekiyordu ve öyle olmuştur.
5- Evrende canlılığın oluşabilmesi için proton, nötron ve
elektronların kendi anti-maddelerinden daha fazla olma-
ları gerektiği gibi, birbirlerine göre belirlenmiş oranlarda
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
430
yaratılmış olmaları da gerekmekteydi ve de öyle olmuş-
tur.
6- Dünyamız Güneş’e daha uzak olsaydı, yaşama olanak
tanımayan soğuk ve buzullarla karşı karşıya kalırdık.
Eğer Güneş’e daha yakın olsaydık, yeryüzündeki su bu-
harlaşır ve yaşam mümkün olmazdı. Bunun olasılığı ön-
ceki birçok olasılık kadar düşük olmasa da, Dünyamızı
canlılığın oluşması açısından özel kılan birçok olasılı-
ğın hepsi göz önünde bulundurulunca, bunların hepsi-
nin oluşma olasılığı da oldukça düşük gözükmektedir.
7- Dünyamızın çevresindeki manyetik alan canlılığın oluş-
ması için çok uygun özelliklere sahiptir. Eğer bu man-
yetik alan daha güçlü olsaydı, Güneş’ten gelen canlılık
için yararlı ışınları da engelleyebilirdi. Eğer bu man-
yetik alan daha zayıf olsaydı, Güneş’ten gelen zararlı
ışınlar yaşamın oluşmasına olanak tanımazdı.
8- Atmosferdeki karbondioksit oranı da yaşamı mümkün
kılacak bir değerdedir. Karbondioksit daha fazla olsaydı
sera etkisi oluşacaktı. Eğer daha az olsaydı bitkilerin
fotosentez yapması mümkün olmayacaktı.
9- Atmosferdeki havanın solunabilmesi gibi önemli feno-
menlerin gerçekleşebilmesi için havanın belli bir ba-
sınçta, akışkanlıkta ve yoğunlukta olması lazımdır. At-
mosferin yoğunluğu ve akışkanlığındaki değişiklik var
olmamamıza sebep olabilirdi.
10- Yaşam için bütün şartları yerine getiren Dünyamızın
oluşma zamanı da yaşama tam olarak uygundur. Dünya
eğer daha önce yaratılsaydı canlılık için gerekli ağır
atomlar (karbon, oksijen gibi) yeterli miktarda bulun-
mayacaktı. Eğer Dünyamızın yaratılışı daha sonraya
Dostları ilə paylaş: |