Tasarım Delili
425
7- Protonun varlığı ve belirli bir süre varlığını koruması.
(Pion ve müon gibi bazı parçacıkların ömrünün bir sa-
niyeden çok kısa olduğunu hatırlayalım.)
723
8- Elektronun varlığı ve belirli bir süre varlığını koruması.
9- Nötronun varlığı ve belirli bir süre varlığını koruması.
10- Kuantizasyon İlkesi’nin varlığı.
Önceki 10 maddede canlılığın varlığı için şart olan mate-
matiksel olarak ifade edilebilecek hassas ayarlara; bu 10 mad-
dede ise hassas ayarları hiç bilmesek de yokluğu canlılığın
oluşumunu imkânsız kılacak olan doğa yasalarına ve madde-
nin özelliklerine örnekler verdik (İsteyen bunları birbirlerin-
den bağımsız tasarım delili formülasyonları için kullanabilir).
Tasarım delili açısından doğa yasalarının varlığı, bu yasalar-
daki hassas ayarlar kadar önemlidir. Doğa yasalarındaki has-
sas ayarlar hiç bilinmese bile, sadece bu yasaların varlığından
tasarım delili temellendirilebilirdi. Gözlenen tüm evrensel olu-
şumların, insani tüm tasarımların ve yüz binlerce canlı türü-
nün varlığının oluşmasının mutlak önşartı; içinde yaşadığımız
evrenin, bu potansiyeli baştan içinde taşıyor olmasıdır. Evre-
nin bu potansiyelini mümkün kılan faktör ise verdiğimiz ör-
neklerdeki gibi doğa yasalarının ve maddenin özelliklerinin
mevcut şekilde olmasıdır.
Hassas ayarlarla ilgili bir sunumda olasılık hesaplarını
kullanma imkânı olduğundan dolayı, hassas ayarlara odak-
lanmanın bir avantajı vardır. Çekim kuvvetinin veya Pauli
Dışarlama İlkesi’nin olmasının olasılığının ne olduğunu ma-
tematiksel olarak ifade etmek mümkün değildir. Ama çekim
kuvvetinin veya elektromanyetik kuvvetin şiddetindeki has-
sas ayarı sayılarla ifade edebiliriz. Doğa yasalarındaki hassas
ayarlar, matematiksel betimlemenin avantajına sahip olsalar
723 Steven Weinberg, Atomaltı Parçacıklar, çev. Zekeriya Aydın, TÜBİTAK Popüler
Bilim Kitapları, Ankara (2002), s. 187-191.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
426
da, doğa yasalarının ve maddenin özelliklerinin örneklendi-
rilen varlığı, bu hassas ayarlardan bağımsız olarak da önemli
bir fenomene işaret etmektedir.
Sonuçta doğa yasaları bu hassas ayarlarla beraber vardır,
bu yüzdendir ki natüralizm ile tasarım delilini ‘doğa yasala-
rının kendiliğinden varlığına karşı doğa yasalarının tasarımı’
açısından karşılaştırdığım bu kısımda, bu yasaların varlığını
ve hassas ayarlarını bir arada ele aldım. Diğer yandan, bu ya-
salardaki hassas ayarlara odaklanırken, bu yasaların bizatihi
varlığının da tasarım delilinin bir parçası olduğunun gözden
kaçırılması endişesiyle bu vurguyu yapıyorum.
Ayrıca şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyo-
rum: Burada bahsedilen hassas ayarların birçoğunun gerçek-
leşmemesi durumunda sadece bir enerji yığını veya tek pro-
tonlu hidrojenlerin uçuştuğu bir evren var olabilirdi. Örneğin
yer çekimi kuvvetinin şiddeti değişse yıldızlar oluşamayacağı
için çekirdeği bol protonlu atomların da uzun moleküllerin de
oluşması imkansız olurdu; elektro manyetik kuvvetin şiddetini
değiştirdiğimizde de kompleks moleküller oluşamazdı; güçlü
nükleer kuvvetin şiddetini değiştirdiğimizde de protonlar bir
arada duramazdı ve uçuşan hidrojenlerden başka bir şeyin ol-
madığı bir evren ancak oluşabilirdi. Bu sonuçlar “Eğer yasa-
ları ve sabitleri değiştirirsek, bu dünyada belki canlılık oluş-
mazdı ama evrenin başka bir yerinde başka bir şekilde de
canlılık oluşabilirdi” şeklindeki görüşün hatasını göstermekte-
dir. Çünkü bu hassas ayarlar, çekirdeği bol protonlu atomların
da kompleks moleküllerin varlığı için de şarttır. Hayal edile-
bilecek en sıradan canlılık denince bile enerji kullanan, üre-
yen, çevreye tepkiler veren bir varlık anlaşılmaktadır. Uçuşan
hidrojen atomlarından ibaret bir evrende ise canlılığın en sı-
radan formunu hayal etmek bile mümkün değildir. Üstelik bu
tip hassas ayarlardan sadece biri olan zayıf nükleer kuvvetin
Tasarım Delili
427
şiddetindeki 10
100
’de birlik değişikliğin bile yine kompleks mo-
leküllerin oluşumunu imkansız kılacağını hatırlayalım: Ayrıca
10
100
’ün evrendeki tüm proton, nötron, elektron ve hatta foton-
ların toplamından çok daha büyük bir sayı olduğunu da ha-
tırlarsak ne kadar olağanüstü bir düzenlemeyle karşı karşıya
olduğumuzu anlayabiliriz.
‘Tasarım delili’ Tanrı’nın birçok sıfatını temellendirdiği
gibi, Tanrı’nın yaratıcı olduğunu da temellendirir. Evrenin ta-
sarımı, bilimsel kanunlar çerçevesinde, evrendeki madde kul-
lanılarak gerçekleştirilmiştir. Maddenin yapı taşı olan proton-
ların, elektronların, nötronların ve maddeye hükmeden güçlü
nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvet, zayıf nükleer kuvvet
ve çekim kuvvetinin hassas ayarlarına değindik. Bu ise mad-
denin yaratılması ile aynı anlama gelmektedir. Evrene hâkim
olan fiziksel, kimyasal, biyokimyasal kanunların hepsi mad-
deye içkindir; bu kanunlar, maddenin bir özelliği olarak mad-
denin içine konmuştur. Dikkat edin; burada tasarımını ele
aldığımız kanunlar, maddenin ta kendisidir. Maddenin yapı
taşlarının, maddeye hükmeden kuvvetlerin ve maddeye iç-
kin olan bilimsel kanunların tasarımlanması; maddenin de
bir tasarım ürünü olduğunu, yani yaratıldığını göstermekte-
dir. Madde, Tanrı’nın yaratmasında kullandığı ezelî ve ebedî
bir unsur değildir. Madde yaratılmış bir unsur olmasaydı, ta-
sarım delilinin gösterdiği gibi belli amaçlar için istendiği gibi
kullanılan, bu kadar maharetli bir hizmetçi olamazdı. Madde-
nin belli amaçlarda kullanılmak için yaratıldığı ve kendisine
içkin kanunlarıyla Tanrı’nın tasarımının ham maddesi olmak
vazifesini yerine getirdiği, tasarım delilinin verileriyle daha
iyi anlaşılmaktadır.
Burada bahsedilen verilerden de anlaşılacağı üzere natü-
ralizm, doğa yasalarının varlığının açıklamasını da yapmakta
yetersizdir. Oysa tasarım delili ile ortaya konan evren görüşü
Dostları ilə paylaş: |