Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
464
olduğu da dahildir.
764
Beyinlerinde saniyede 200 yankıyı de-
ğerlendirmek suretiyle, avlarını yüksek bir hızla uçarken av-
larlar ve duruma göre farklı ses dalgaları yayarlar. Böylesi bir
sistem için sofistike matematik hesaplar; bedeni, yankıları de-
ğerlendirerek kontrol edebilen bir beyin; dalgaları yaymayı ve
algılamayı sağlayan özel hassas sistemler; bu maharetlere uy-
gun kıvraklık ve beceriyle hareket edebilen bir beden gere-
kir. Elbette ki tüm bunların bir canlı bedeninde buluşabilmesi
mikro seviyeden makro seviyeye büyük düzenlemeler gerekti-
rir. Sadece, hareketli bir böceği avlamak için yarasanın, hare-
ket halindeki böcekten geri dönen dalgaları hesaplamasını ele
alsak bile karşımızda bir tasarım harikası olduğunu anlarız.
Bir tek yarasada bile ortaya çıkması imkânsız sonar sis-
temi başka canlılarda da vardır; yunus bunlardan birisidir. Hiç
kimse birbirleriyle bu kadar alakasız iki memelinin, bu özel-
liği aynı ortak atadan aldığını iddia edemeyeceğinden ve et-
mediğinden; sonar sisteminin bu canlılarda birbirlerinden ba-
ğımsız olarak oluştuğuna hiç kimse itiraz edemez. (Dawkins’in
bu bağımsız oluşmaya değinmesi, bu durumdan çok hoşlan-
dığından değil, fakat alternatif bir açıklama mümkün olma-
dığındandır.) Yunuslar da yarasalar gibi ses dalgaları gönde-
rirler ve bu dalgaların yankılarını beyinlerinde çözümleyerek
etraflarındaki cisimler ve avları hakkında ayrıntılı bilgi elde
ederler.
765
Böylesi bir hesap için hem hareket halinde sürekli
kendi değişen konumlarını hem de avlarının sürekli değişen
konumlarını hesaplamaları gerekir. Aynı yarasalarda olduğu
gibi yunuslarda da bu sistem için sofistike matematik hesaplar;
bedeni, yankıları değerlendirerek kontrol eden bir beyin; dal-
gaları yaymayı ve algılamayı sağlayan özel hassas sistemler;
bu maharetlere uygun kıvraklık ve beceriyle hareket edebilen
764 Hubert Reeves, Kuşlar Harika Kuşlar, çev. Burcu Şahinli, Yapı Kredi Yayınları,
İstanbul (2000), s. 144-153.
765 Whitlaw Lau, The Sonar of Dolphins, Springer-Verlag, New York (1993).
Tasarım Delili
465
bir beden gerekir. Böylesi bir özelliğin oluşması için mikro
seviyedeki binlerce proteinden, makro seviyedeki çok komp-
leks düzenlemelere kadar birbiriyle uyumlu birçok fenomenin
bir araya gelmesi kaçınılmazdır.
Yarasalar ve yunuslar dışında başka canlılarda da sonar sis-
temi vardır. Dawkins, yağ kuşu ve mağara sağanının benzer
sistemleri birbirlerinden bağımsız olarak geliştirdiklerini söyler
ve bundan kendi natüralist-ateist yaklaşımına aykırı bir sonuç
çıkarılmaması için şu yorumu yapar: “Bundan çıkaracağımız
sonuç, yankıyla yön bulma teknolojisinin tıpkı İngiliz, Ameri-
kalı ve Alman bilim insanlarınca birbirlerinden bağımsız ola-
rak geliştirilmesi gibi, yarasalarda ve kuşlarda birbirlerinden
bağımsız olarak keşfedilmiş olduğudur.”
766
Dawkins, bu ana-
lojisiyle, ciddi bir mantıksal hata yapmaktadır. Doğadaki sü-
reçlerin arkasında ‘Bilinç’ olmadığı için örnek vermeye çalı-
şırken, insanların bilinçleriyle belli birikimi kullanarak aynı
sonuca varmalarından örnek vermektedir. Hayvanların gene-
tiklerinde belli özelliklerin kodlu olması ile insanların belli
bilgileri elde etmesi çok farklıdır. Bahsedilen tüm canlıların
sonar sistemleri genlerinde kodludur ve tüm bu canlılar do-
ğuştan bu yeteneğe sahiptirler. Olasılık hesapları açısından, bu
özelliğin birbirlerinden bağımsız olarak, ‘Bilincin’ bir ürünü
olmadan, tesadüfen, defalarca ortaya çıkması imkânsızdır; hiç-
bir aldatıcı benzetme bu gerçeği değiştiremez. Bahsedilen bi-
lim insanları, ortak bilimsel birikimi kullanarak ve bilinçleri
ile sonar teknolojisini bulmuşlardır; üstelik bu bilim insanla-
rının çocukları dâhil hiçbir insan doğuştan bu yeteneğe sahip
değildir! Natüralist-ateist iddia, bu yeteneğin sadece doğa ya-
saları (doğal seleksiyon gibi) ve tesadüfler çerçevesinde oluş-
tuğudur; bu süreç ise tamamen bilinçsizdir. Bahsedilen bilim
insanlarının buluşlarıysa bilincin ürünleridir.
766 Richard Dawkins, Kör Saatçi, s. 121.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
466
FARKLI CANLILARDA AYNI ÖZELLİKLER:
GÜNEŞ İLE YÖN BULMA VE IŞIK ÜRETME
Birbirlerinden farklı sınıf, takım veya familyalardaki can-
lılarda aynı özellikler görülmektedir ve evrimciler bile bu
özelliklerin birbirlerinden bağımsız olarak oluştuğunu kabul
etmek zorunda kalmaktadırlar. Oysa bu, natüralist-ateist ev-
rimci anlayışı içinden çıkılması imkânsız bir olasılık sorunu
ile karşı karşıya getirmektedir. Buraya kadar örnek olarak
görme, uçma ve sonar sistemi ele alınarak bu konu işlendi.
Canlılardaki çeşitlilik bu çok önemli konu için binlerce örnek
sunmaktadır. Bu kitabın planlanan hacminin boyutlarını bu
konu çok aştığı için, kısaca birkaç örnek daha vererek başka
konuya geçeceğim.
Birbirlerinden farklı canlıların, Güneş’i veya yeryüzün-
deki manyetik alanı kullanarak çok uzun seyahatler etmeleri
de öncekilere benzer örneklerdir. Kuşlardan, böceklerden ba-
lıklara kadar farklı birçok canlı türü bu yöntemleri kullanır.
Güneş’e bakarak yön bulan canlılar için birçok sorun vardır;
Güneş’in sürekli yer değiştirmesinden kapalı havalarda gö-
zükmemesine kadar bu sorunlar değişir. Bazı göçmen kuşlar
ve karınca türleri, kapalı havalarda, gökyüzünde mavi ışığın
polarize olmasından faydalanarak Güneş’in yerini belirlerler.
Oysa bizim böylesi bir yön bulma yöntemini keşfedebilme-
miz elektromanyetik dalgaları keşfimizle mümkün olmuştur.
767
Tesadüfen bir kez bile oluşması imkânsız böyle bir özel-
lik, doğada birçok kez kendini gösterir. Matematiksel hesapta
ufak bir yanılgı bile Güneş’in yer değiştirmesini ve ışığın po-
larize olmasını hesaplayarak yön bulmayı imkânsız kılar.
Yani böylesi bir özellik ancak tam olunca işe yarar ki bu da
bu özelliğin indirgenemez kompleks yapısını gösterir. Birin-
cisi bu özellik tam olmadan hiçbir işe yarayamayacağı için,
767 Hubert Reeves, Kuşlar Harika Kuşlar, s. 155.
Dostları ilə paylaş: |