Tasarım Delili
455
kabul edilen gözün, o dönemde bilinen yapısından bile daha
üst boyutta olduğu görülmektedir. Biyokimyacılar tüycükler
gibi görünürde basit olması beklenen mikro dünyanın yapı-
larını inceledikçe inanılmaz derecede bir karmaşıklıkla kar-
şılaşmışlardır. Bunlar yüzlerce ayrı parçadan oluşmaktadır.
753
Bu indirgenemez kompleks fenomenler, bu yapıların tesadüfî
yavaş yavaş evrimleşen bir süreçle açıklanamayacakları anla-
mını taşır. Çünkü daha önce de vurgulandığı gibi, doğal se-
leksiyon sadece yaşam mücadelesindeki canlılarda gözlenebi-
lir ve canlılara avantaj sağlayacak özellikleri korurken, diğer
özellikleri eler. Oysa indirgenemez kompleks yapılar; daha ba-
sit parçalara bölündüklerinde işlevlerini yerine getiremezler ve
yaşanmasını mümkün kılacakları canlıyı var edemezler veya
canlıya ancak tamamlanınca avantaj sağladıklarından, bu sü-
rece doğal seleksiyonun bir katkısı olamaz. Natüralist-ateist
bir anlayışla böylesi yapıların nasıl oluştuğunun mantıklı bir
açıklamasını yapmak olanaksızdır.
İndirgenemez kompleksliğin önemi, ateist Yeni-Darwinci-
lerin ısrarla savunduğu tesadüfî küçük aşamalı (mikro mutas-
yonlu) evrim sürecinin olmasının imkânsızlığını göstermesidir.
Göz, kanat, beyin gibi organlara nazaran çok basit mikros-
kobik bir yapı olan flagellumu meydana getiren 50 proteinli
yapının, bırakın proteinlerinin olasılık olarak oluşma ve bu-
luşma ihtimalini; sırf E. Coli gibi 4289 proteinli mikroskobik
bir canlıda bu 50 proteinin tam olarak yerinde vazifesini gör-
mesini dahi, tüm uzaydaki hammadde ve evren zamanı ile,
yani mevcut bütün olasılık kaynaklarını seferber ettiğimizde
bile açıklayamayız.
754
753 Michael J. Behe, Darwin’in Kara Kutusu, s. 80. Tüycükler ve benzer bazı yapılar-
daki harikalık ve karmaşıklığın detaylarına girmiyorum. Bu konuyu merak eden-
lerin, Michael Behe’nin bu alıntıyı yaptığım eserine başvurmalarını öneririm.
754 William A. Dembski, No Free Lunch, Rowman and Littlefield Publishers, Lan-
ham (2002), s. 292-302.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
456
Komplekslik ve olasılık ters orantılıdır; bir yapı daha komp-
leks oldukça tesadüfen oluşma olasılığı azalır. Bu yüzden tüy-
cük gibi yapıların tesadüfen oluşma olasılığının imkânsızlığın
gösterilmesi sadece bu yapılarla alakalı bir sonuç olarak an-
laşılmamalıdır; doğada var olan birçok kompleks yapının ya-
nında mikroskobik buna benzer yapılar çok basit kalacaktır.
Doğadaki çok daha karmaşık yapıların tesadüfen, natüraliz-
min öngördüğü şekilde oluşmuş olmasının imkânsızlığı; daha
basit yapıların bile tesadüfen oluşmasının imkânsız olmasın-
dan anlaşılmaktadır.
Bilinçli ve kudretli bir Tasarımcı’nın en önemli özelliği
istediği olasılığı seçmesi, istediklerini dışarıda bırakmasıdır;
rakip olasılıklar arasından birini gerçekleştirirken, devre dışı
bırakılan olasılıklar ne kadar çoksa, ortaya çıkan ürünün te-
sadüf (şans) olarak değerlendirilmesi o kadar zordur.
755
Mil-
yonlarca canlı türünün birçok özelliğinde hep düşük olası-
lıklar seçildiğinden, canlılar dünyası tasarım delili için çok
zengin bir kaynaktır.
KOMPLEKS YAPILARIN
DEFALARCA OLUŞMASI
Darwin ile Huxley ve Haeckel gibi çağdaşlarının, hücreyi
“basit ve homojen bir karbon birikintisi” olarak gören yakla-
şımları, özellikle elektron mikroskobunun hücredeki gizem
perdesini aralamasıyla derinden sarsılmıştır. Bu kadar mikro
seviyede bile, olasılık açısından aşılması imkânsız yapılarla
ve bu yapıların tek birinin bile eksiltilemeyeceği indirgene-
mez kompleks sistemlerle karşılaşıldı. Komplekslik ile olasılık
arasındaki bağlantıya kasa kilidi örnek olarak verilebilir. Kasa
755 William A. Dembski, Üçüncü Tür Açıklama: Bilimlerdeki Zeki Tasarım Kanıt-
larının Saptanması, çev. Orhan Düz, ( Tasarım içinde) Gelenek Yayınları, İstan-
bul (2004), s. 48-51.
Tasarım Delili
457
kilidinde ne kadar çok olanak oluşturulması mümkün ise kasa
kilidi o kadar komplekstir; kasa kilidi kompleksleştikçe bu ola-
nakların içinde yapılacak rastgele denemelerle doğru şifreyi
bulup kasayı açmak zorlaşacaktır. Bu da komplekslikle ola-
sılık arasında ters orantı olduğunu gösterir; komplekslik art-
tıkça olasılık düşer.
756
Eğer bir hedefe birçok kasanın kapısını
açarak giriyorsak, o zaman durum ‘indirgenemez kompleks-
liğe’ benzer ve kasaların kilidinin teker teker komplekslikleri
kadar, her birinin açılmasının hedefe ulaşmak için zorunlu ol-
ması da olasılığı düşürür. Fakat bu olasılık hesapları şifreyi
bilmeden rastgele giriş yapanlar içindir. Şifreyi oluşturan ‘zeki
fail’ için ise bu olasılık hesaplarının bir önemi yoktur.
Eğer makro seviyedeki organları düşünürsek, bahsedilen
olasılıklar daha da imkânsızlaşacaktır. En basitleştirilmiş ha-
liyle bile görme olayı, az önce örnek olarak değinilen tüycük-
lerden çok daha komplekstir. Görme olayını ne kadar basite
indirgersek indirgeyelim, bir hücrenin ışık fotonlarına karşı
duyarlı olması, daha sonra bu hücrenin algıladığı ışığın değer-
lendirilmesi gibi çok kompleks işlemler -bunların bütün ayrın-
tıları hâlâ bilinmemektedir- olmadan görme olayından bahse-
demeyiz. Bu yüzden var olan gözleri basitten karmaşığa doğru
dizmemiz mümkün olsa bile, görmenin ‘indirgenemez komp-
leks’ bir bölümü yine de olacaktır.
Darwin, göz gibi yapılar için şöyle demiştir: “Gözün, farklı
uzaklıklara göre odaklanması, değişik ışık yoğunluklarının
girişini ayarlaması, küresel ve renksel sapmaları düzeltmesi-
nin doğal seleksiyon ile oluştuğunu düşünmenin en üst dere-
cede saçma göründüğünü itiraf etmeliyim. Yine de mükem-
mel ve karmaşık bir göze, çok basit ve mükemmel olmayan bir
756 William A. Dembski, Intelligent Design, Inter Varsity Press, Illinois (1999), s.
130.
Dostları ilə paylaş: |