Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
446
doğru girildiğinde kırmızı ışık yansa, hiçbir şifre hiçbir kasayı
koruyamazdı; bahsedilen kasa ancak tüm basamakların doğru
girilmesiyle açılabilir. Dawkins, doğal seleksiyonu bilinçli bir
güç gibi sunmaya çalışmakta, doğru basamağa doğru harf ge-
lince (kendi Shakespeare’den aldığı örnekte) veya doğru sayı
doğru yere gelince (benim kasa örneğimde), onu durduran güç-
lerle doğal seleksiyon arasında benzerlik kurmaktadır. Oysa bu
benzetme, hem doğal seleksiyonun avantaj sağlayan, fonksiyonu
olan özelliklerle ve üreyen canlı bireylerle alakalı olmasına ay-
kırıdır hem de doğal seleksiyonun bilinçli bir güç gibi ileride
oluşacak avantajları baştan ‘hedefi bilerek’ koruduğunu söyle-
diği için kendi natüralist anlayışına terstir. Fakat olasılıkların
karşısına çıkardığı çaresizlik karşısında, doğal seleksiyona -bi-
yoloji, matematik ve felsefe açısından yanlışlığı çok bariz olsa
da- sahip olmadığı anlamlar yüklemektedir.
Olasılık hesaplarından anlayan herkes bilir ki, bir may-
munun 28 defa rastgele tuşlara basmasıyla belirli bir cümleyi
yazmasının olasılığı, 28 defa tuşa bastığında kaç dizi oluş-
ması muhtemel ise; o kadarda 1’dir. 50 basamaklı bir kasayı
rastgele denemelerle açma olasılığı; 10 tane rakam olduğun-
dan 10
50
tane sayı girilebilir, bunlardan biri kasayı açacağı için
olasılık 10
50
’de 1’dir. Bu anlattıklarımı basit olasılık hesapları
bilgisiyle bile anlamak mümkündür ama görülüyor ki Daw-
kins bunları anlamakta oldukça zorlanmıştır. Yaklaşımı, fel-
sefe ve matematik açısından olduğu kadar biyoloji açısından
da önemli hatalarla doludur. Natüralist-ateistlerin adeta pey-
gamberi olan Dawkins’in, proteinlerle ilgili olasılık hesapla-
rını açıklamaktaki aczi bile bu olasılık hesaplarının önemini
anlamak için önemli bir göstergedir.
Natüralist-ateist anlayışa göre proteinlerin oluşumuna hiç-
bir bilinçli güç müdahale etmediğinden, bu anlayışın olasılık
sorununu aşmasının hiçbir mantıklı yolu yoktur. Alternatif
Tasarım Delili
447
olarak ileri sürülen doğal seleksiyonu; adeta Tanrı’nın vasıfla-
rını vererek bilinçli, tercihler yapabilen, hedefi bilen bir güce
çevirmek sadece bir aldatmacadır. Doğada gerçekten de do-
ğal seleksiyon vardır; kuş gribi tavukların hepsini yok ederse,
kartallar serçeleri avlayarak yok ederse, bunlar, bazı türler
elenirken bazı türlerin bu elenmeden kurtulmasının örnek-
leri olacaktır. Fakat bu; ne kuş gribinin, ne kartalların, ne ta-
vukların, ne de serçelerin nasıl var olduklarının açıklamasıdır.
Tavukların bağışıklık sisteminde yarar sağlayan bir proteinin
oluşumu veya serçelerin kartaldan korunmasını sağlayan bir
vücut yapısının proteinlerinin oluşumu bu canlıların neden
seçildiklerini açıklayabilir. Bu açıklama, bahsedilen protein-
lerin neden doğal seleksiyona karşı bahsedilen canlıları koru-
duklarını açıklayabilir; fakat bu da bu proteinlerin nasıl oluş-
tuğunu açıklamaz, çünkü verilen örneklerden de anlaşılacağı
gibi proteinin oluşumu önce, doğal seleksiyon sürecinde sağ-
ladığı yarar sonradır. Diğer yandan, daha ilk canlı oluşmadan
önce doğal seleksiyonun hiçbir etkisi olamaz; çünkü daha önce
de vurgulandığı gibi, doğal seleksiyon canlıların yaşam mü-
cadelesinde oluşur ve çoğalan canlılar için geçerlidir. Bu yüz-
den, ilk canlı oluşmadan önceki süreçle ilgili olarak doğal se-
leksiyonlu açıklamalar yapmanın, biyoloji ve felsefe açısından
hiçbir tutarlılığı yoktur.
Tasarım delili için ise bir sorun yoktur, çünkü bu delile
göre hedefini bilen, bilinçli, olasılıklar arasından istediğini
seçen Tanrı evreni ve canlıları tasarlamıştır. Doğal seleksi-
yon ve tesadüflerin başaramayacağı şeyi, bilinçli ve amaç-
larına göre seçimler yapan bir Güç başarabilir. Buna göre,
olasılık kümesinin bu kadar büyük olması ve bu büyük kü-
meden işi gören olasılığın gerçekleştirilip, diğer büyük küme-
nin saf dışı bırakılması tasarımı gösterir. Bilinçle tuşlara ba-
san bir kişi Shakespeare’in tüm eserini yazabilir; gerekli kasa
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
448
şifresini bilen biri binlerce basamaklı şifreyi rahatlıkla açabi-
lir. Saf dışı bırakılan şıkların çokluğu kompleksliği gösterir,
saf dışı bırakılan şıklar ne kadar çoksa, yani olasılık kümesi
ne kadar büyükse komplekslik o kadar artar. Komplekslik ne
kadar büyükse tasarımın delilleri o kadar kuvvetlidir. Canlıla-
rın bedenindeki proteinlerin ve proteinlerin şifresinin olduğu
DNA gibi moleküllerin kompleks yapılarının keşfi, bu yüzden
tasarım delilinin gücünü kat ve kat arttırmıştır.
İLK CANLININ ORTAYA ÇIKIŞI
Önceki sayfalarda yapılan olasılık hesaplarının sadece tek
bir protein ile ilgili olduğu unutulmamalıdır. Oysa E. Coli
gibi ancak mikroskopla görebildiğimiz çok basit bir tek hüc-
reli canlıda bile 4289 tane protein vardır. Evrim Teorisi’nin,
bütün canlıların atası olarak öngördüğü ‘hayalî en basit canlı
organizma’nın yaşaması için gerekli asgari protein sayısı üze-
rine yapılan son kuramsal ve deneysel çalışmalar, bu sayının
250-400 arasında olduğunu göstermektedir.
744
Bu ise bir tane-
sinin tesadüfen oluşması matematiksel açıdan olanaksız olan
proteinlerden 250-400 tanesinin, aynı zamanda ve aynı nok-
tada (bu nokta ancak mikroskopla görülebilen bir büyüklük-
tedir) buluşması demektir (hücre dışında bir protein oluşsaydı
da, proteinler bozulmadan uzun süre duramaz). Bu da yeterli
değildir; canlı, ancak üreyebiliyorsa canlı niteliğine sahiptir.
Bu, ilk canlının mutlaka protein sentezleyebilmesini gerekti-
rir. Bu ise DNA gibi proteinlerin şifresini barındıran molekül-
lerin varlığını gerektirir. Ayrıca, ancak şifreyi hayata geçire-
cek, yani protein sentezleyebilecek bir mekanizmanın varlığıyla
-bunu hücrelerde RNA’lar gerçekleştirmektedir- canlılık müm-
kün olabilir. Oysa proteinlerin şifresi, proteinin kendisinden
744 Stephen C. Meyer, Fizik ve Biyolojide Tasarım Kanıtları: Evrenin Kökeninden
Hayatın Kökenine, s. 82.
Dostları ilə paylaş: |