XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,93 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə211/222
tarix15.03.2018
ölçüsü4,93 Mb.
#31889
1   ...   207   208   209   210   211   212   213   214   ...   222

493 

 

siparişler, istekler üzerine gerçekleşmekteydi. Temsiller çoğunlukla dinsel konuları 



ve hamilerin zenginliklerini gösterirken sanatçının kendisinin bir önemi yoktu. Bu 

durumun  değişmesinin  ilk  adımı  olarak  Shiner  (2010,  s.  72)  Rönesans’ta  modern 

sanatçı söylemine karşılık gelen önemli üç hareket olduğunu ifade etmektedir: Sa-

natçının biyografisinin ortaya çıkışı, sanatçının kendi portresinin gelişimi ve “saray 

sanatçısı”nın yükselişi. Albert Dürer’in “Self portrait as Christ” olarak bildiğimiz 28 

yaşındaki  kendi  portresi  onun  ilk  kendi  portresi  olmamasına  rağmen  üzerinde 

konuşulan bir resimdir. Bu resim diğerleriyle kıyaslandığında, sanatta en iyi olduğu-

nun ve saray sanatçısı olarak bir statü sahibi olduğunun göstergelerini içermektedir.  

 

 

 



 

Albrecht Dürer, 1484, Kendi 

portresi(13 yaş)  

Albrecht Dürer, 1498, 

Kendi portresi(26 yaş) 

Albrecht Dürer, 1500, 

Kendi portresi(28 yaş) 

 

1450’li yıllarda ilk değişim ve adımların başlandığı ifade edilse de 1380’li yıllarda 



yapılan Prag Katedralinde mimar-heykeltıraş Peter Parler’in büstü kiliseye yardım 

edenleri  betimleyen  büstler  arasında  yer  almıştır.  “Kiliseye  yardım  eden  kişileri 

betimleyen bu büstler, Naumburg Kurucularının heykelleri ile aynı amaca hizmet 

ederler…  Bu  büst  dizisi,  bunları  yapan  sanatçı  Genç  Peter  Parler’inki  de  dahil,  

kişilerin büstlerini içermektedir. Peter Parler’in bu büstü, çok büyük olasılıkla bir 

sanatçının bilinen ilk gerçek kendi portresidir” (Gombrich, 2004, s. 215). Sanatçının 

kendi portresini diğer büstlerin arasına yerleştirmesi hem diğerleriyle aynı konumda 

olduğunun  hem  de  bu  büstleri  yaptığı  için  kilise 

inşasına  yardım  sağladığının  göstergesi  olarak 

okunabilmektedir. 

 

Peter Parler, (1370-1380), St. Vitua 



Katedralinde kendi portresi.  

 

Diğer taraftan kadının sanattaki yerinin sor-



gulanmasının başlangıcı olarak görünen Feminist 

hareketlere karşılık, kadına biçilmiş roller ve işlere 

tepki  XVII.  yüzyılda  Winchilsea  Kontesi  şair 

Anne  Finch  (Parker’dan  aktaran  Shiner  2010,  s. 

102) tarafından şöyle dile getirilmiştir: 



494 

 

Her bir yersiz eleştiriye düşmanım 



Kim demiş dikiş iğnesi elime daha çok yakışır diye. 

 

Elbette bütün sanatçılar farklı ya da kendini gösteren çalışmalar yapmamış-



lardır, dönemin gereği nasıl ise o şekilde çalışılmıştır. Bu durum onları sanatçı sıfa-

tından geri almamaktadır. Ancak bu yüzden farklı olanlar daha çok dikkat çekmek-

tedir, elbette ki tarihe girebildiği kadarıyla. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz: Günü-

müzde sanatla uğraşan birçok sanatçı bulunmaktadır, ancak bizler kadraja girenleri 

tanıyoruz ve onların yaptıkları, dönemin sanatını oluşturmakta ve tarih böyle şekil-

lenmektedir.  

XVI. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar olan dönemde zanaatçılar sanatçı statüsü 

elde etmeye çalışırken coğrafi keşiflerin yapılması ve burjuva sınıfın ortaya çıkışı, 

yeni  kaynak  arayışları-sömürgeler,  Amerika’nın  keşfi  ve  toprakları  genişletme 

isteklerinin gerçekleşmesi sosyo-ekonomik-kültürel değişimlere sebep olmuştur. Bu 

gibi farklılıklar/farklılaştırmalar eşitlik ve özgürlük arayışını da beraber getirmiştir.  

Sanatçının  politik  tavrını  okuyabildiğimiz  başka  bir  eser,  David’in  1793 

yılında yapmış olduğu “Marat’nın Ölümü” dür. Resim her ne kadar gazeteci Jean 

Paul Marat’yı anlatıyor görünse de sanatçının Cumhuriyet yanlısı olduğu, tüy kalem 

ve bıçağın karşılıklı yerleştirilmesinde şiddet karşıtı olduğu ya da fikir tartışmalarına 

karşılık fiziksel şiddetin bulunmasının eleştirisi olarak da okunmaktadır.  

 

 

 



Jacques-Louis David, 1793, Marat’nın 

Ölümü. 


Edvard Munch, 1883, Çığlık. 

 

 



Diğer  taraftan  sanatçının  ruhsal  durumunu  yansıtan  bir  resim  Edvard 

Munch’un “Çığlık” isimli çalışmasıdır. Resim, travmatik bir yaşam geçiren sanat-

çının psikolojik durumunun yansıması olarak anlatılsa da sanayi devriminin insan 

üzerine etkileri yadsınamayacak  kadar büyüktür. Bu çalışmayı, sanatçının yaşamı 

algılaması  ve  içselleştirmesi  sonucu  dönemin  gerçeğini  yansıtan  bir  eser  olarak 

okumak çok yanlış değildir.  

 



495 

 

20.  yüzyılın  son  çeyreğine  kadar  olan  süreç,  ulusalcılığın,  emperyalist  is-



teklerin,  karşı  hareketlerin,  savaş  ve  katliamların  olduğu  ve  sanatın  siyasi  ideolo-

jilerin aracı olarak kullanıldığı dönem olarak görülmektedir.  

Sanatçının bakış açısını, duruşunu okuyabildiğimiz başka bir isim ressam ve 

çizer  olan  George  Grosz’dur.  “Sabah  Saat  Beşte”  isimli  çalışmasında  günlük  ya-

şamda, çalışan ve sömüren iki farklı sınıfın eşzamanlarda yaptıklarını bir arada ver-

mekte ve gerçeği dile getirmektedir. Grosz’u, Yılmaz (2013, s. 158), “Bu çizimle-

rinde,  haksızlık  ve  sömürüden  nefret  ettiği  açıkça  belliydi”  şeklinde  tanımla-

maktadır.  

 

 

 



George Grosz, 1921, Sabah Saat 

Beşte.  


Otto Freundlich, 1912, Yeni 

İnsan.  


 

Yahudi  asıllı  Alman  ressam  ve  heykeltıraş  olan  Otto  Freundlich,  Nazilerin 

dışladıkları  sanatçılar  içindedir.  Dışavurumcu  yaklaşımı  sergilediği  “Yeni  İnsan” 

isimli  heykeli,  Nazilerin  hem  toplum  ahlakını  bozduğu  hem  de  dejenerasyon 

kuramını doğrulayan çift taraflı okumayla “Yozlaşmış Sanat” sergisinde (1937) yer 

almıştır (Clark, 2011, s. 76). Clark (2011, s. 76), Hitler’in dışavurumcu sanatın müs-

tehcen, saçma, kutsal olgulara saygısız ve Afrika sanatına dayanan “Zencileştirici” 

kökenleri olduğunu, Yahudi emperyalizminin bir komplosu olarak gördüğünü ifade 

etmektedir.  

Yahudi olan Fransız kadın sanatçı Claude Cahun, Nazilerin Fransa işgaline 

karşı  direnişçiler  arasında  yer  almış,  bir  kiliseden  “İsa  yücedir  fakat  Hitler  daha 

yüceymiş- İsa insanlar için öldü. Hitler içinse insanlar ölüyor” (Clark, 2011, s. 43) 

yazılı bir bayrak fırlatmıştır. Cahun, kendisini farklı cinsiyet ve rollerde fotoğraf-

layarak  otoportreler  oluşturmuş,  dayatılan  ya  da  verilen  rollerin  eleştirisini  yap-

mıştır. Genel olarak bakıldığında sanat 19. yy sonundan 20. yy son çeyreğine ka-

darözellikle ulus devlet oluşturmada ve belirli ideolojilerin yerleştirilmesinde ya da 

reddedilişinde  araç  olarak  kullanılmıştır.  Burada  bahsedilen  ideoloji  hem  siyasi 

görüşleri  desteklemek  hem  de  bireysel  bakış  açısını  sunmak  anlamında  ele  alın-

maktadır. Dolayısıyla sanat, görünmeyenin gösterilmesi, bir eksikliğin ya da ihtiya-

cın giderilmesi noktasında 20. yy sonlarına kadar kendi dinamikleri, batı öğretisine 

(akademik  öğreti)  karşı  yapılan  sanatsal  deneyimler,  burjuva  karşıtı  sanatsal 



Yüklə 4,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   207   208   209   210   211   212   213   214   ...   222




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə