XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,93 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə207/222
tarix15.03.2018
ölçüsü4,93 Mb.
#31889
1   ...   203   204   205   206   207   208   209   210   ...   222

481 

 

yeni  olmayıp  eski  Yunan’a  kadar  dayanmaktadır.  “Etnik”  teriminin,  Yunanca 



“Ethnos” kökünden türetildiği, bir tür beşeri birlikteliği ifade etmekte olduğu, Eski 

Yunan’da “Kratos” (devlet)-“Ethnos” ayrımına bağlı olarak devlet kavramına vurgu 

yapmadığı, dolayısıyla da siyasal anlamda kullanılmadığı anlaşılmaktadır (Aydın: 

1998). 14. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın sonlarına kadar daha çok Hıristiyanlık 

dinine mensup olmayan kâfirlere, paganlara ve batıl inançlı olanlara vurgu yapmak 

amacıyla olumsuz manada kullanılan “Etnisite” kavramının anlamında, içeriğinde 

ve kullanımında bir dönüşüm yaşanmıştır. Böylelikle ırksal, özgürlük ideali çağrı-

şımları  yapan  bir  kavram  haline  gelen  “Etnisite”  teriminin  bu  şekilde  kullanıl-

masında 19. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın yarısına kadar sosyal, siyasi ve aka-

demik  çevrelere  hâkim  olan  insanlığın  kaçınılmaz  bir  biçimde  farklı  ve  kapasite-

lerinin  eşit  olmayan  ırklara  bölünmüş  olduğu  fikrinin  çok  büyük  etkisi  olmuştur. 

Bağımsızlık ve toplumsal ayrımcılık hareketlerinin de etkisi ile önemi daha da artan 

Etnisite  terimi,  içinde  bulundukları  toplumlarda  kendilerine  özgü  kültürel 

davranışlar  sergileyen  ve  bu  davranışlarından  ötürü  içinde  bulundukları  kolektif 

yapılardan  kendilerini  soyutlayan,  farklı  gösteren  ya  da  soyutlanan,  kendilerine 

farklı gözle bakılan toplulukları tanımlamaya başlamıştır (Marshall: 1999).  

“Etnik grup” kavramını inceleyen ilk sosyal bilimcilerden sayılan Max Weber, 

1914 yılında kaleme aldığı fakat orijinal olarak 1922’de yayınlanan çalışmasında ırk, 

etnik grup  ve ulus konularına değinmiştir. Weber’e göre etnik grup; “Fiziksel tip 

veya geleneklerin veya her ikisinin benzerlikleri veya kolonileşme ve göç hatıraları 

sebebiyle ortak bir kökene dair öznel bir inanç taşıyan insan gruplarıdır”. Özellikle 

siyasal alanda grup oluşumunu kolaylaştıran bir olgu olan etnik gruba dâhil olma 

Webere  göre;  kan  bağının  fazlaca  bir  önemi  yoktur  (1922).  Zamanla  bu  siyasal 

topluluk  dağılsa  bile  etnik  grup;  fiziksel  ve  geleneksel  yapısında  bir  farklılaşma 

meydana  gelmezse,  varlığını  devam  ettirmesi  kuvvetle  muhtemeldir.  Etnik  grup, 

aynı kültürel öğeler üzerine teşekkül etmiş bir gruptur. Sadece yerel bir dil farkının 

bulunması etnik grup sayılabilmek için yeterli değildir. Etnik grubun oluşabilmesi 

için genelden ana kültür kalıpları (dil, din, örf- adetler, edebiyat, musiki, mimari, 

giyim - kuşam) bakımından yani yaşam tarzı olarak farklılığın olması gerekir. Böyle 

bir farklılık varsa etnik grup, baskın gruptan ayrışacak ve kendi toplumsal kimliğini 

kazanacaktır  (Erkal:  1997).  Etnik  Yapı,  bireylerin  içinde  yaşadıkları  toplumdaki 

hâkim kültür unsurlarından farklı olarak, orijinal kültürel öğeler üzerine inşa edilen 

etnik kimlik etrafında, karşılıklı etkileşim sonucunda ortaya çıkan, fiziksel ve tarih-

sel  kökenleri  aynı  olan  bir  formasyon  olarak  tanımlanabilir  (Yasa:  1970).  Etnik 

kimlik,  etnik  yapısı  farklı  olan  grubun  baskın  olan  gruptan  ayrılması  ve  sosyal 

yapının  tüm  unsurları  ile  farklılık  göstermesi  sonucunda  ortaya  çıkar.  Farklı  bir 

tarihte  ve  ortak  bir  şuurla  ortaya  çıkan  kimliğin,  bu  farklı  grup  üyeleri  tarafından 

paylaşılması etnik yapı oluşumunu tamamlar (Dündar: 2006).  

 

3.2.

 

Kimlik, Kültür, Kültürel Kimlik 

“Kimlik” terimin İngilizce karşılığı mutlak aynılık, benzerlik, süreklilik an-

lamlarına  gelen  “Identity”dir  (Türkdoğan:  2003).  Dünyadaki  hızlı  değişim  ve 

dönüşüm süreciyle birlikte birçok olgu ve durumun yeniden tanımlanması zorunlu 




482 

 

hale gelmiş görünüyor. Ancak bu sanıldığından daha zor bir iştir. Kimlik ya da kim-



liklerin oluşumuna, toplumsal yaşam şartları, içinde yaşanılan sosyal yapı, kuvvetli 

bir denetim ve kontrol mekanizmasıyla etki eder. Özellikle bu durum ortak toplumsal 

değerler ve normların paylaşılmasında kendisini göstermektedir. Bireysel kimliğin 

inşasında toplumun önemli etkileri olmakla birlikte, kimliği bireysel yapı faktörle-

rinden ayrı düşünmekte olanaksızdır. Toplumsal sistemin ve insan hayatının vazge-

çilmez bir parçası olan; sosyolojik, psikolojik ve antropolojik bakış açılarından farklı 

şekillerde tanımlanan kimlik, toplumda bulunan bireylerin veya grupların Siz kim-

siniz? Hangi millettensiniz? Hangi ülkedensiniz? gibi açık uçlu sorulara verdikleri 

cevaplarda gizlidir (Aydın: 1998). Şu halde “Kimlik”, kim olduğumuz, nereden gel-

diğimiz anlamına gelir ve bireylerin zevklerine, arzularına, kanılarına ve umutlarına 

anlam  katan  artı  değerler  olarak  görülür.  Bireysel  değil  toplumsal  bir  sürecin 

tezahürü  olan  “Kültür”,  uzunca  bir  mazisi  olan  anlamlı  ve  zengin  bir  sentezin 

ürünüdür.  Sistemli  ya  da  sistemsiz  bir  şekilde  nesilden  nesile  aktarılan,  gelenek, 

görenek ve eğitim yoluyla insanlarda benlik ve kimlik şuuru oluşmasını sağlayan, 

insanların içinde bulundukları zaman ve gelecekle ilgili düşüncelerini şekillendiren 

yaşam biçimleridir (Köseoğlu: 1995). Bu anlamda kültürel kimlik, Ben Kimim? Biz 

Kimiz?  Sorularına  verilebilecek  cevabın  ana  hatlarını  belirleyen  bir  kavramdır. 

Belirli bir kültür çevresinde yoğrulan sosyalleşen birey, zamanla kendi kültür çev-

resini  temsil  etmekte;  kültür  çevresi  de  zamanla  bireyi  kuşatarak,  onda  kendisini 

meydana çıkarmaktadır. Bu bağlamda Kültürel Kimlik; içinde yaşanılan, katılma ve 

paylaşma özellikleriyle üyesi olunan bir kültür çevresine ait ana kültür kalıplarının 

gelenek,  görenek,  giyim  -  kuşam  ve  özellikle  de  eğitim  yoluyla  kişilere  ve sosyal 

gruplara yansıması şeklinde tanımlanabilir (Nişancı ve Işık: 2012). 

 

4.



 

ETNİK ÖGELERİN DİJİTAL BASKI TEKNİĞİ İLE KİŞİYE 

ÖZEL MODA TASARIMINDA KULLANIMI 

  Son  yıllarda  tüm  dünyada  yaşanan  teknolojik  gelişmeler,  pek  çok  insanın 

geleneksel unsurlarla işlenmiş aksesuar ve giysi tasarımlarına olan ilgisini geri dön-

dürmüştür. Sanatçıların, geleneksel ile moderni birleştirdiği tasarımlarında etnik un-

surları  kullanmaları oldukça  çekici bir  unsur  olarak  karşımıza  çıkmıştır.  Örneğin, 

dijital baskı tasarımcısı Emma Rampton’un “Second Life- İkinci Hayat” adlı moda 

aksesuar koleksiyonunda, tasarımcıya dokuma üzerinde değişiklik yapma ve uyar-

lama  izni  vererek,  ev  hayatına  özgü  çağdaş  ve  etnik  görüntülerle  çalışarak  tekrar 

kumaşa uygulanmak üzere, geleneksel dikiş tekniklerini yeni teknoloji ile birleştirme 

imkânı vermiştir. (Oyman ve Sari: 2013) (Fotoğraf 1) 

 

Fotoğraf 1. Emma 

Rampton’un “Second 

Life- İkinci Hayat” adlı 

moda aksesuar 

koleksiyonu (Bowles ve 

Isaac: 2009). 

 

   



Yüklə 4,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   203   204   205   206   207   208   209   210   ...   222




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə