XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə181/187
tarix12.10.2018
ölçüsü4,61 Mb.
#73678
1   ...   177   178   179   180   181   182   183   184   ...   187

387 

 

dayanıklı nesnelerden oluşan dünya, anlık tüketim için tasarlanan ve bir kere kulla-



nıldıktan sonra değerini yitiren ürünlerin doldurduğu bir dünya ile yer değiştirmiştir. 

Bu bağlamda, seçim özgürlüğü seçenekleri sürekli açık tutmak anlamına gelir. 

“İstediğin şey olabilirsin” fikri, kimlik ve kişilikleri, tıpkı bir kostüm değişimi gibi 

benimsenip atılan bir şey haline getirdi.

1

 Bu yeni durumun dehşeti, samimi kimlik 



ve kişilik inşâ çabalarını boşa çıkarmasındadır. Öte yandan, bu durumun çekiciliği 

ise,  geçmişin  denemeleriyle  sınırlı  kalmamasında,  geri  dönüşü  olmayacak  şekilde 

asla mağlup olmamasında ve seçenekleri daima açık tutmasındadır. Doğrusu, post-

modern  toplumda  kategorileri  belirleyen  faktörlerin  en  önemlisi  şüphesiz  seçme 

özgürlüğüdür. Bir insan ne kadar çok seçme özgürlüğüne sahipse, postmodern top-

lum hiyerarşisi içinde o ölçüde yüksek bir konuma sahip olur. Çünkü postmodern 

toplumsal farklılıklar, gerçek seçeneklerin genişlik ve darlığına dayalı olarak belir-

lenir.


2

 

Denebilir ki, “kimlik” ve “kişilik” gibi kavramlar özsel değil, stratejik konum 



ya da duruma bağlıdır; tesbit ve tayin edilmiş semantik bir çerçeveye sahip değildir. 

“Kimlik” kavramı, başlangıçtan günümüze, tarihin tüm iniş çıkışları boyunca deği-

şikliğe  uğramaksızın  açılan  nefsin  sabit  özüne  işaret  etmez.  Zaman  içinde  nefsin 

sadece küçük bir bölümü kendisiyle özdeş ve aynı kalır.

3

  

Postmoderneler  insanın  kültür,  dil  ve  tarih  içindeki  özel  konumunu  aşan 



rasyonel bilinç sayesinde otonom bir birey olduğunu reddeder ve bilen özneye ilişkin 

küresel  söyleme  inanmazlar.  Bilinç  belli  bir  şey  değil,  bir  misyondur.  Çünkü  biz 

kendimizi  zaten  her  zaman  müşahhas  bir  duruma  gömülü  olarak  buluruz.  Post-

modern  ben,  ona  tekaddüm  eden  tarihsel  bir  durumun  maddî,  toplumsal  ve  dilsel 

koşullarına  bağlıdır;  onlara  hâkim  değildir.

4

    Bu  bağlamda  kimlik  bir  oluşu  ifade 



eder. Hatta bu yapıların tanımladığı gibi, kimlik`in soyut, karmaşık, çok yönlü, akış-

kan ve amorf olduğunu da söylemek mümkündür. Kimlik yaradılıştan gelmez, aksi-

ne toplumdaki kurumlar ile bireylerin devamlı etkileşimi sonucu oluşur. Şüphesiz, 

postmodern dünyada olmayan en önemli şey hareketsizliktir. Bu dünyada her şey 

hareket halindedir. Fakat bu hareketler rastgele ve dağınıktır, dolayısıyla, açık seçik 

bütüncül bir istikametten yoksun görünmektedir. Dünya sınırsız bir biçimde esnek 

ve denetlenebilir görüldüğü için, muhtemelen kalıcı bir şekil alamaz. 

Gerçekten,  postmodern  dünyada  mesaj,  dünyada  belirsizlik  ve  esnekliğin 

hâkim olduğudur. Bu dünyada her şey olabilir, ve her şey yapılabilir; fakat kalıcı 

hiçbir şey yapılamaz. Hiçbir şey kesin olarak bilinemez, ve bilinen her şey de ancak 

farklı bir biçimde bilinir. Bir bilme biçimi ancak diğer bir bilme biçimi kadar iyi ya 

da  kötüdür;  veya  istikrarsız  ya  da  güvenilmezdir.  Hedefleri  sebatla  sürdürmenin 

                                                        

1

 Christopher Lasch, The Minimal Self: Psychic Survival in Troubled Times, W. W. Norton & Company, 



New York, 1984, ss. 38. 

2

 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, Blackwell Publishers Ltd., Oxford, 1997, ss. 



89,94. 

3

  Stuart  Hall,  “Who  Needs  ‘Identity’?,Questions  of  Cultural  Identity  (Ed.  S.  Hall,  P.  DuGay),  Sage 



Publications, London, 1996, s:3 

4

  Kevin  J.  Vanhoozer,  “Theology  and  the  Condition  of  Postmodernity:  a  Report  on  Knowledge  (of 



God),” The Cambridge Companion to Postmodern Theology, (Kevin J. Vanhoozer), Cambridge 

University Press, Cambridge, 2003, ss. 11-12. 




388 

 

yerini risk alma alırken, bir zamanlar kesinliğin arandığı yerde şimdi kumar geçerli 



kural  olmuştur.  Dolayısıyla,  bu  dünyada  sağlam  ve  güvenilir  çok  az  şey  var;  ve 

insanın kendi hayat çizgisini resmedeceği sağlam bir tuval yoktur.

1

 Açıkça anlaşı-



lacağı  üzere,  geçmişte  bireylerin  verili  kimlikleri  olduğu  varsayımından  hareket 

edilirken, artık toplumu oluşturan bireylerin kimliklerinin de her an yapılan, bölü-

nen, parçalanan ve yeniden bir araya gelen yapılar olduğu iddia edilmektedir. 

Başka her şey gibi, benlik bilinci, her biri kendi anlamını icat eden, taşıyan ve 

dile  getiren  anlık  enstantanelerden  oluşan  bir  fotoğraf  koleksiyonundan  ibarettir. 

Artık birey kimliğini bir ev gibi sabırla ve aşama aşama kurmak yerine, bir dizi yeni 

başlangıçlarla, anlık oluşturulan ve kolayca dağılan biçimlerle çizmektedir. Bu kim-

lik, unutma sanatının hatırlama sanatından daha az önemsiz olmadığı bir dünyaya 

uygundur. Sürekli uyum koşulu öğrenme olmaktan ziyade unutmadır. Burada insan 

zihni, yeni imajları alabilmesi için sürekli silinmeye hazır ve hayret uyandıran kendi 

kendisini silme becerisine bağlı, ömür boyu garantisi olan videobant gibidir.

2

 



Bu  yüzden,  postmodern  kültürde,  bağlanmamanın  somut  örneği  turist  figü-

rüdür. Gerçekten turistler katı olanları eritme ve sabiti çözüp dağıtma sanatının us-

talarıdır. Her şeyden önce, onlar ziyaret ettikleri yerlere bağlanmamayı başarabili-

yorlar. Onların durumu, aynı anda bir yerin hem içinde hem de dışında bulunabilme 

mucizesidir.  Turistler  mesafelerini  korudukları  gibi,  bu  mesafenin  aşılmasına  da 

engel  olabilmektedirler.

3

  Böylece,  turistin  serseri  ilgileri,  değişken  ufku  ve  bakış 



açısı dünyaya kendi şeklini verebilmektedir. Artık şekillerin yerini görüntüler almak-

tadır. Gerçekten en çok arzu edilen ve özlenen şeyler de, kendi sınırlarımız dâhilin-

deki  şeylerdir.  Temel  düstur  kişinin  kendi  hayatını,  müdahaleye  maruz  kalmadan 

tasarlamasıdır. Hayat hiçbir zorunlu kuralın olmadığı bir oyun gibi veya daha da öte 

sonlu, süreksiz diziler olarak görülür, ve oyunun kuralları oyunun akışıyla değişir. 

Bundan dolayı mantıklı strateji, oyunu kısa tutmaktır. Gerçekten akıllıca tavır, büyük 

ve her şeyi kuşatan bir hayat oyununu daha küçük ve dar çerçeveli küçük oyunlara 

tahvil etmektir. Oyunu kısa tutmak bir anlamıyla uzun vadeli taahhüt ve sorumlu-

luktan kaçınmak demek; tek bir mesleğe bağlanmamak ve hiçbir kimseye bağlılık 

yemini etmemek; geleceği ipotek altına almamaktır. Başka bir ifadeyle, bir yer veya 

şeye bağlanıp kalmamaktır. Buna ben odaklılık adı verilmektedir. 

Postmodern ben odaklılık şöyle ifade edilmektedir. Kim olduğunu sana baş-

kalarının söylemesine izin verme! Seni sen yapan bizzat kendin olmalısın! Bu özgür 

ben  vurgusunun  amacı,  kendine  özgü  olanın  sınır  tanımaksızın  postmodern  bir 

biçimde  yaşanmasını  sağlamaktır.  Her  şey  isteğe  bağlıdır.  Herkesle  ve  her  şeyle 

adeta oyun oynar gibi ilişki kurulabilir ve kurulmalıdır. Olmayacak hiçbir şey yoktur 

ve  bu  nedenle  ne  olursa  gider.  Her  şey  akıcıdır.  Hiç  kimsenin,  neyin  “iyi”  ya  da 

“kötü,” “doğru” ya da “yanlış,” “sağlıklı” ya da “hasta,” “hakikî” ya da “sunî,” “ger-

çek” ya da “yanılsama” olduğunu söyleme hakkı yoktur. Önemli olan tek şey, benim 

ben olduğum gerçeğinin ben odaklı biçimde üretilmesidir.

4

  Gerçekten,  bu  oyunun 



                                                        

1

 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, s. 25. 



2

 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, ss. 25-26. 

3

 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, s. 90. 



4

 Rainer Funk, Ben ve Biz: Postmodern İnsanın Psikanalizi, ss. 55-56. 




Yüklə 4,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   177   178   179   180   181   182   183   184   ...   187




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə