393
anlamıyla, insanın kimliği ve esası değildir. Salt rasyonel yeti vasıtasıyla insan
kimliği tesis edilemez; çünkü kısmî belirlenim, kimlik oluşturamaz. Yani, iki ayaklı,
tüysüz, düşünen ve algılayan şey, ancak kısmî bir belirlenimdir; kimlik değildir.
1
Bu
nedenle, insanın istikrar, denge ve sürekliliğin iki kaynağı olan vahiy ve entelektüel
sezgiden kopuşu, onun müteal tüm arketiplerden koparılarak dar ve sığ beşerî gö-
rünüşlere ve felsefî kesinliği yok eden nominalizme mahkûm olmasına sebep oldu.
Eğer insan sadece tabiattaki değişmeyi görüyorsa, bu, onun zihninin daim ve
değişmez olanın derinliklerindeki dayanak noktasını yitirmesinden ve sürekli deği-
şen fikirler ve imajlar ırmağına düşmüş olmasından dolayıdır. Postmodern anlayışta,
“ilerleme ve gelişmenin esası dönüşerek aşmak değil, değişen koşullar itibariyle,
mevcut mevzuata eklemlemeler yaparak, mevcut zemini muhafaza etmektir.”
2
Bu
nedenle, insan tabiatta evrimden başka bir şey görmemektedir. Evrim tabiatın ob-
jektif olarak gözlemlenmesinin değil, bâkî olana her türlü yaklaşabilme imkânından
kopuk olan seküler bir anlayışın ürünüdür. İçinde yaşadığımız dünyayı inceledi-
ğimizde, insanların bir süreklilik`in varlığını binlerce yıldan beri müşahede ettikleri
yeryüzü muhiti, genel özellikleri bakımından değişmemiştir. Tabiî formlar, önceki
çağlardaki gibi aynı düzenlilik ve süreçlerle varolmayı sürdürmektedir. “Bu, belli
tabiî formların İlahî Sıfatların yansıması olarak düşünülmesi ve âlemin ilahî olan
açısından görülmesidir.”
3
Ne gülün taç yaprağı ve kokusu, ne de insan biyolojisi
beşeriyet tarihinin başından beri evrim geçirmiştir.
Postmodern insan, sürekliliğe ve
aşkınlığa inanan eski insanlarla biyolojik ve manevî özellikleri bakımından aynıdır.
4
Doğrusu, salt insanoğlu anlamına gelen “insan” eskiden Tanrı açısından tanımlanır
ve onun “Tanrı`nın sûreti”nde yaratıldığı iddia edilirdi. Âlemdeki süreklilik unsuru,
Mutlak olanın göreli semboller altında tezahür etmesidir. Bu, nesnelerin ontolojik
gerçekliğinin bir görüntüsü olup, insanın onun hakkındaki algısından bağımsızdır.
Sembol yüce bir gerçeklik düzeninin, aşağı bir düzen içinde ilham edilmesidir.
Bundan dolayı, sembolleri anlamak, evrenin hiyerarşik yapısını ve varlığın çok çe-
şitli hallerini kabul etmek demektir. “Tabiat gerçek anlamını, eğer biz ona tabiatüstü
hakikatlerin ya da kelimenin tam anlamıyla ya da etimolojik anlamıyla metafizik
hakikatlerin bilgisine bizi yükseltebilecek bir destek olarak bakarsak, ancak o zaman
gerçek anlamını kazanır.”
5
“Tanrı” ve “semboller”in anlam ve önemini yitirmesiyle,
bu geniş âlemde, kimliksiz veya amaçsız olarak kalakaldık. Tanrı olmadan kalıcı,
mutlak ve evrensel bir kimliğe sahip olmak zordur. Çünkü kimlik bir seçim, bir va-
roluş tarzının onaylanması, yeni bir dünyaya giriş ve ‘intisab’ anlamında, bir ‘varoluş
sözleşmesi’nin neticesidir. Anlamlı, nitelikli, kimlikli, sorumluluk bilinci içinde
çiçeklenen bir hayatın ilk şartı Tanrı`ya bağlanmadır.”
6
1
Yalçın Koç, Anadolu Mayası: Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme, Cedit Neşriyat, Ankara,2008, s. 30.
2
Yalçın Koç, Anadolu Mayası: Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme, s. 31.
3
Seyyed Hossein Nasr, Knowledge and Sacred, State University of New York Press, New York, 1989,
s. 169.
4
Seyyid Hüseyin Nasr, Tasavvufî Makaleler, (Çev. Sadık Kılıç), İnsan Yayınları, İstanbul, 2002, ss.
101-104.
5
Réné Guénon, İnisiyasyona Toplu Bakışlar I, (Çev. Mahmut Kanık), Hece Yayınları, Ankara, 2003,
s. 196.
6
Turan Koç, Varoluşun Tanıkları, Hece Yayınları, Ankara, 2013, s. 249.
394
Sonuç olarak, her şey sürekli değişiyorsa, kişisel kimlik de tehlikeye düşer.
Öyle görünüyor ki, kişilik, süreklilik içinde değişim geçiren bir özelliğe sahiptir.
Yani, benlik tüm değişimler karşısında ve her türlü değişikliğe rağmen, değişmeden
kalan bir cevherin korunması değil, ilerlemekte olan bir oluşum sürecidir. En iyisi,
insanın kişiliğini her türlü değişmeye rağmen, sürekliliğini koruyan bir şey olarak
düşünmektir.
1
Gerçekten, insanın aşkın`la olan tüm bağlarını yok sayan, onu kendi
kendine yeten akıllı bir varlık olarak gören her anlayış, insanın manevî ve kişilik
yönüyle ilgili sorunların çözümünde başarılı olamaz.
Søren
Kirkegaard`ın dediği
gibi, ben sonlu ile sonsuz; tin ile beden ve özgürlük ile zorunluluk`un bilinçli bir
sentezidir. Onun gayesi kendisi olmaktır. Ben, bunu ancak Tanrı ile kurduğu ilişki
sayesinde yapabilir. Bir şeyin kendisi olması demek, müşahhas olması demektir.
Fakat müşahhas olmak ne sonlu olmak, ne de sonsuz olmaktır; aksine, gerçekten
müşahhas olmak bir sentezdir.
2
Sentezi oluşturan öğeler bilfiil hale gelmeyi bekleyen
bilkuvve güçler olarak insanda her zaman mevcuttur. Benliği oluşturan öğelerden
belli bazısı yok olsaydı, bu, imkânlar sahası olan insan varoluşunun ortadan kalkması
anlamına gelirdi. Dolayısıyla, kişi ne ise o olarak, benliği oluşturan öğelerden sadece
bir ya da bir kaçının egemenliği altında yaşardı. Oysa, insan kendisini yeniden kurma
imkânına daima sahiptir. Bu imkânın var olabilmesi için, benliği oluşturan unsur-
lardan bazısı etkinliğini yitirmiş olsa bile, varlığını bireyde devam ettirmesi gerekir.
3
Yani, insan bir kimlik ve kişilik sahibi olabilmek için, içinde nüve halinde belli kalıcı
unsurları her daim taşımak durumundadır. Aksi takdirde, kimlik ve kişilik teşekkül
edemez.
KAYNAKÇA
Baudrillard, Jean, İmkânsız Takas, (Çev. Ayşe gül Sönmez), Ayrıntı Yayınları, İstanbul,
2005.
-------, Simülakrlar ve Simülasyon, (Çev. Oğuz Adanır), Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2011.
Bauman, Zygmunt,
Postmodernity and its Discontents, Blackwell Publishers Ltd., Oxford,
1997.
-------,
Postmodern Etik, (Çev. Alev Türker), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1998.
-------, Parçalanmaş Hayat: Postmodern Ahlâk Denemeleri, (Çev. İsmail Türkmen), Ayrıntı
Yayınları, İstanbul, 2001.
Guénon, Réné, İnisiyasyona Toplu Bakışlar I, (Çev. Mahmut Kanık), Hece Yayınları,
Ankara, 2003.
Dostoyevski, F. M., Karamazov Kardeşler IV, (Çev. Nihal Yalaza Taluy), M.E.B, İstanbul,
2001.
-------, The Brothers Karamazov,
http://www.planetpdf.com/planetpdf/pdfs/free_ebooks/The_Brothers_Karamazov_NT
.pdf
Funk, Rainer, Ben ve Biz: Postmodern İnsanın Psikanalizi, (Çev. Çağlar Tanyeri), Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul, 2006.
Griffin, David Ray, God and Religion in thePostmodern World: Essays in Postmodern
1
Turan Koç, Ölümsüzlük Düşüncesi, İz Yayıncılık, İstanbul, 1991, ss. 107-108.
2
Søren Kierkegaard, The Sickness Unto Death, (Trans., Ed., Howard V. Hong, Edna H. Hong),
Princeton University Press, Princeton, 1980, ss. 29-30.
3
Vefa Taşdelen,
Kierkegaard`ta Benlik ve Varoluş, Hece Yayınları, Ankara, 2004, ss. 105-106.