XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 3,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə21/179
tarix23.01.2018
ölçüsü3,79 Kb.
#22108
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   179

45 
 
Kazakların köyde oturanları gelenek- göreneklerini çok güzel koru-
yorlar; ancak şehirde oturanlar avrupalılaştı. Allah’a şükür yine de koruyo-
ruz (Bayan Ergöbek, Türkistan- Merkez, 23.09.2010 tarihli görüşme).  
Geleneklerimizi koruduk. Köyde yetiştiğim için terbiyemi de oradan 
aldım, bütün gelenekleri oradan öğrendim. Büyüklere saygı duyar, hürmet 
gösteririz. Büyüklerin hizmetlerini nasıl görmem gerektiğini oradan öğren-
dim. Gelenek – göreneklerimizde geçmiş ve gelecek arasında fark var, o dö-
nemde gençler okumadılar, geleneklerimize boyun eğerdik, evde oturup, biz-
ler de anne-babalarımızdan öğrendik ve bugünlere getirdik. Büyüklerle çok iyi 
geçindik, sözlerini dinledik.  Kazaklarda söz var: ‘Ata-anana ne kılsan, altına 
sol gelsin, yani anne-babana nasıl davranırsan, ömründe onu görürsün, deriz 
(Urumgül Hanım, Almatı- Merkez, 23.11.2010 tarihli görüşme). 
 Kazaklar geleneklerini korudu. Köylerde daha iyi korundu. Çocuğa 
ninniler söylüyoruz. Ayak basınca ‘tusau kesüw’ (yürütme  töreni) yaparız  
(Türkistan- Şornak Auılu, 28.09.2010 tarihli görüşme). 
Kazakistan’da  Kazak  tarihi  içerisinde  önemli  rol  oynamış  nüfuzlu  aileler 
bulunmaktadır. Bu aileler Ülken Otbası (büyük, ulu aile) sözüyle tanımlanmaktadır. 
Bu aileler, Kazaklar arasında sözü geçen, toplumsal statüye sahip ailelerdir. Belli bir 
gelenekten geldikleri ve topluma örnek oldukları için kimliklerine ve geleneklerine 
sahip  çıkma  noktasında  daha  tutucu  ve  muhafazakâr  davrandıklarını  ifade  etmiş-
lerdir: 
  Kazaklar geleneklerini korudular ve halen koruyorlar. Benim ailem 
kazak geleneklerine çok önem veriyor, sebebi benim ninem büyük aileden 
gelmedir ve eşim de Ülken Otbası’ndan (büyük, ulu aile) geldi. Benim üç 
oğul üç kızım oldu.  Ülken Otbası’nda (büyük, ulu aile) geleneklere çok 
önem  verilmektedir. Hepimiz büyük aileden geldiğimiz için, Kazakların 
gelenek göreneklerini koruyoruz (Güljan Sauıle Hanım, Çimkent- Merkez, 
14.10.2010 tarihli görüşme).  
 
Model  Okuma: 
Görüşmecilerin  söylemlerinden  yola  çıkılarak  hazırlanan 
modelde, Ruslar tarafından işgal edilmelerinden sonra ailelerin korunmacı bir tavırla 
yaklaşmalarında en önemli faktör, farkındalık eğilimi olmuştur. Bu farkındalık eğili-
minin yüksek oranda hissedildiği bölge ise, Güney Kazakistan’dır. Bu bölgeselleş-
tirmenin sebebi ise, yabancı halkların güney bölgelerine göç hareketliliğinin kuzeye 
göre daha az oranda yaşanması ve kültürel etkileşimin az olmasıdır. Ayrıca bu dö-
nemde Kazak sosyal teşkilatlanmasındaki boy faktörü ve bu boylar içerisindeki sözü 
geçen veya yönetici durumunda olan ailelerin varlığı ve bilim insanlarının gerekli 
uyarıları olumlu etkiye sahiptir. Sovyet döneminde gerçekleştirilen yerleşik hayata 
geçme  siyaseti  uygulanmış  olsa  dahi,  Kazak  ailelerin  kırsal  yaşam  olgularını  ve 
anlayışlarını  kentlere  taşıması,  birlikteliğin  ve  ilişkilerin  sağlam  temellere  dayan-
masına  sebep  olmuştur.  Bu  dönemde  kentlerde  yaşanan  kırsal  yaşam  felsefesinin 
nirengi noktaları olan gelenekçi tavır, muhafazakarlık ve tutuculuk, yine aile anla-
yışları kimliklerinin bağlayıcılığına sebep olmuştur. 


46 
 
 
 
Model 1: Korunmacı Tavır Modeli 
 
Görüşmeciler, Sovyet Birliği döneminden kalan hatıraları, çektikleri sıkıntı ve 
üzüntüleri şöyle ifade etmişlerdir: 
Sovyet Hükümeti, Kazak halkının yaşı büyük erkeklerini aldı gitti. 
Çok sıkntılar çektik ve gördük. Kazak halkı ölüp, gitti. Ahırlarımızda hay-
van, köyde yiyecek ekmek kalmadı (Türkistan- Otuzjıl Auılu, 14.09.2010 
tarihli göüşme). 
Şimdi  geleneklerimizi  daha  iyi  yaparız,  Sovyet  zamanında  az  ya-
pardık. 1980’lerde geleneklerimizi yapamaz olduk. Aileler zor günler ya-
şadı. Memleketimiz için zor günlerdi. Biz ve çocuklar kıtlık günleri ya-
şadık, ağır işlerde çalıştık. Şimdi daha güzel günler görüyoruz (Türkistan-
Orangay Auılu, 29.09.2010 tarihli görüşme). 
Şimdiki zamanda gençler okuyorlar. Bizim atalarımız; okuyun, diye 
söyledi, bizler okumadık. Bizler çocuklarımızı okuttuk. Yoksulluk, kıtlık, 


47 
 
acı  gördük,  şimdikiler  görmedi  (Türkistan-  Komünizm  Bölgesi, 
28.09.2010 tarihli görüşme). 
Eşim İlyas Ata, on beş yaşında öğretmen oldu. Eski dil Arapça idi, 
onunla eğitim verdi. Müslüman kişidir. Eşim, kargaşa ve savaş çıktığında, 
köydeki  çocukların  öğretmensiz  kalmaması  için  savaşa  gitmedi.  O 
kargaşalıkta çocuklara öğretmenlik yaptı (Aykin Hanım, Türkistan- Kuşata 
Auılu/Köyü, 19.09.2010 tarihli görüşme). 
Sovyetler  Birliği  döneminde  çekilen  sıkıntılar  Kazak  toplumunun  birbirine 
tutunması ve kendi kimliklerine sahip çıkma eğilimi içerisinde olma sebebi, yakın 
tarihinde  yaşadığı  “savaş”,  “kıtlık”  ve  “zorunlu  yerleştirme”,  “göç”,  “baskı”  gibi 
faktörlerin etkisi olduğu açıktır.  
 
2.
 
Bağımsızlık Sonrası Millî Kimlik Algısı  
Sovyet  Birliği’ne  katılan  Kazaklar,  1936  yılında  kendi  isimleriyle  anılan 
‘Kazakistan  Sovyet  Sosyalist  Cumhuriyeti’  adını  almıştır.  Bu  dönemde  Kazak 
toplumunu cüz, boy ve ru gibi sosyal yapılar ile anlamlandırılmaktadır. Kazaklarda 
cüz kavramı; üyeler arasındaki merkezi bağı, kana ya da evliliğe dayalı akrabalığı 
biçimlendirmiştir. Kazak halkına kimlerdensiniz? Sorusunu yönelttiğinizde, cüz ve 
rularına göre cevap vermeleri; kimliklerinin bir yansıması, aitlik ve akrabalık iliş-
kilerini gösteren kavramlardır.  
Kazakistan  Cumhurbaşkanı  Nursultan  Nazarbayev’in  ifadesine  göre,  Kaza-
kistan’da bulunan boy ve boy birlikleri içerisinde ‘yedi ata’ (şecere geleneği) gele-
neği de çok önemli bir yere sahiptir. Kazaklar, çocuklarına o bilinç ve psikolojisine 
aktarmaktadır. Böylece tarihi ve kültürel akış sağlanmaktadır. Soyunu, boyunu, ata-
larını, yedi kuşağa (jeti ata) kadar bilmek her Kazak için kendi soyu ve kimliğiyle 
özdeş olduğunun bilincine varmanın zorunlu koşuluydu. Bu; Kazakların etnik aidi-
yet  duygularını  ortaya  koymalarını  ve  güçlendirmelerini  sağladı  ve  asimile  olma-
larına, kaderin iniş çıkışları arasında kendi çehrelerini kaybetmelerine izin vermedi. 
‘Yedi ata’ prensibi çok basit olsa da, aile-akrabalık sevgisi temelinde etnik bütün-
lüğün belirleyici bir fonksiyonudur (Nazarbayev, 2012: 33-41). Şecerecilik, soy an-
layışı; Orta Asya’daki sayısız Türk boylarının izlediği son derece farklı bir birleşim 
ve  oluşum  rotası,  dinamik  bir  siyasî  meydan  okuma  olan  millî  ve  etnik  kavramın 
unsurları olarak görülmektedir ( Smith, 2009: 30).  
Günümüzde Kazakları farklı kılan ve onların Kazak kimliklerini ifade eden 
boy ve soy anlayışları, kültürleridir. Bu dünyadaki diğer milletler gibi bağımsızlık 
sonrası kendilerini ifade etmelerindeki doğal bir sürecin sonuçları olarak görülebilir, 
kimliklerinin  en  açık  ifadesi  olarak  yorumlanabilir.  Yapılan  derinlemesine  görüş-
melerde Karlığaş Hanım, bu konuda durumu şöyle ortaya koymaktadır: 
Bizler çocuklarımıza yedi atasını 1. sınıfa gitmeden öğretiriz. Öğretme 
sebebimiz ise, ona kim olduğunu, hangi boydan geldiğini, hangi kökten ol-
duğunu bildirmektir. Mesela sen Türksün, ben Kazak’ım bunu bildirmek için 
öğretiriz  (Karlığaş Hanım, Türkistan- Bekzat Avdanı/ Bölgesi,  24.09.2010 
tarihli görüşme). 
Kazak  halkı  arasında  millî  kimliğin  öne  çıkarılmasına  dayanan  milliyetçi 


Yüklə 3,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə