DÜNYADA OLUP BİTENLER
Fransa
İnsanlık hakkında
şkence:
1 — Temiz olmalıdır.
2 — Genç şahısların önünde ya
pılmamalıdır,
3 — Sadist kimselerin önünde de
yapılmamalıdır.
4— Bir subay veya mes'ul bir şa
hıs tarafından yapılmalıdır,
5 — İnsani olmalıdır, yani sor-
guya çekilen şahıs "konuşur konuş
maz" -arzu edilen itirafta bulunur
bulunmaz- sona ermeli ve her halde
hiç bir iz bırakmamalıdır."
Bu metin, Cezayirde Philippevil-
le şehrindeki Jeanne d'Arc Yıkıcı
Faaliyetler Eğitim Merkezinde bir
Yüzbaşı tarafından verilen derse ait
tir. Yüzbaşı Fransız Ordusunun, ya
ni Alman Ordusunu İkinci dünya
Harbinde işkenceler yapmakla it
ham etmiş olan bir memleketin men
subudur. Bu eğitim merkezinden me
zun olanlar DOP -Korunma Hare
kât Müfrezesi- denilen ve mensupla
rı siyah veya haki üniformalar gi
yen özel bir birliğe iltihak etmekte
dirler. Bu birlik uçakla taşınmakta
ve lüzumlu yerlerde milliyetçileri
"konuşturmak"için kullanılmakta
dır.
Bu birliğin mensuplarının ve o e-
ğitim merkezinin öğretmenlerinin
Fransız Ordusuna ve insan hakları
nın banisi Fransaya leke sürdüğü,
bizzat kendisi istilâcının işkencesine
mâruz bırakılıp yakılarak katledilen
bir büyük kadının, Jeanne d'Arc'ın
ismini ve hatırasını kirlettiği mu
hakkaktır. Fransayı sevenler bütün
banlardan en az Fransızlar kadar
utanmaktadırlar.
Fakat, Fransanın şerefi -milliyet
çi kesmekle meşgul k a t i l generaller
tarafından değil- hür Fransız vatan
daşları tarafından yine de yüksek
te tutulmaktadır. Bu kimseler, -mil-
liyetçilerle işbirliği yapmak ithamı
na bile aldırmadan- insan haklarını
savunanlardır.
Fransız Ordusunda kullanılan
bu çirkin işkence metodlarının var
lığını açıklayan da bunlardan biri
olmuştur. Bu adam, bir papazdır.
Varlığı, sadece mensup olduğu dine
değil, bütün insanlığa şeref ver
mektedir. Fakat, varlığıyla insanlı
ğa ve Fransaya bir o kadar şeref
veren bir de dergi vardır. Bu açık
lamalar bu dergide, Temoignage
Chretien'de yapılmıştır.
Temoignage Chretien'de bu açık
lamalar yapılır yapılmaz Savunma
Bakanı Guillaumat, dergiye der-
AKİS, 27 OCAK 1960
General de Gaulle
Şeytanla dostluk
hal bir mektup gönderdi ve
bu mektubun metnini basına açıkla
dı. Ne tuhaftır ki emrindeki kuvvet
lerin işkence yaptıkları ithamı altın
da bulunan Savunma Bakanı, Te
moignage Chretien'i gene de na
mussuzlukla itham etmiyor, aley
hinde takibat açılacağını ve kapa
tılacağını bildirmiyordu! Savunma
Bakanı sadece derginin ithamlarını
yalanlamağa gayret ediyordu. Fa
kat, bu yalanlama gayreti tam bir
fiyaskoyla neticelendi. Guillaumat'-
nın mektubunun neşredildiğinin ertesi
günü meşhur Le Monde gazetesi, Sa
vunma Bakanının, Jeanne d'Arc O-
kulunda işkence dersleri okutuldu
ğunu inkâr edemediğini, Temoigna
ge Chretien'in bu olayı "maksadı
mahsusla" anlattığını söylemekle
yetindiğini yazıyordu. Le Monde'a
göre "Eğer M. Guillaumat'nın dedi
ği gibi, işkencenin Savunma Bakan-
lığı ve Cezayirdeki Başkomutanlık
tarafından teşvik görmediği doğru
olsaydı, Jeanne d'Arc Okulundaki
bu tedrisattan askerî makamların
haberdar olmaması gerekirdi. Bunu
kabul etmek ise imkânsızdır. Öte
yandan, Bakan bize bu Okulun bir
kaç ay önce kapatıldığını bildiriyor.
Eğer Bakan Okulun kapatılma se
beplerini açıklamış olsaydı, hakika
tin meydana çıkmasına daha çok
hizmet etmiş olurdu. İşkenceyi teş
vik etmediğini söyleyen Bakanın ya-
lanlamalarının ciddi bir ağırlığı ola
bilmesi için, bu okulda ders görmüş
olan yedek subaylara gördükleri iş-
kence dersleri rağmen bakanlığın
bu usûlleri asla desteklemediği de
resmen bildirilmeliydi."
Hristiyan Olsunlar!
akat, Fransanın "bugünkü prens-
leri"nin ne kafada olduklarını an-
lamak için, bizzat Başbakan Michel
Debre tarafından tavsiye edilmiş
olan ve Savunma Bakanlığının ya-
yınladığı Zırhlı Süvari Dergisinin
28.inci sayısında çıkmış olan şu sa
tırları okumak yetecektir.
"Her ihtilâl harbi polis metodla-
rının kullanılmasını gerektirir. U-
mumi Asayiş Komitesi olmasaydı
Fransa 1793 istilâsına dayanamaz-
dı. Eğer G. P. U. olmasaydı Stalin,
zaferini kazanamazdı... Cezayir is
yanı iki medeniyetin birbiriyle ça
tışması demektir. Bu çatışma içer
sinde, tam bir şekilde islâm imanına
bağlı ve doğrudan doğruya din se-
bebiyle Fransızlardan nefret eden
iptidai ahalinin gelişmesi, zor me-
todları kullanılmadan mümkün ola
maz. Derinden derine dinine bağlı
olan Kuzey Afrikada modern hayat
anlayışını ve Avrupa medeniyetini
yerleştirmek hristiyan dinini bu a-
haliye kabul ettirmeden k a b i l de
ğildir. Çünkü, sadece hristiyan dini
sayesindedir ki hürriyet ve terakki
fikirleri yaşayabilir."
Fransanın ne hâle geldiğini an
lamak için bu satırları okumak ha
kikaten kâfidir. Bir tarafta, bir pa
paz çıkıyor ve kim olursa olsun in
sanlara işkence yapılmasını mah-
kûm ediyor. Öbür tarafta ise, -kendi-
si katolikligi kabul etmiş fakat ba-
bası yahudi- bir Başbakan, XX. in
ci asrın ortasında, koskoca bir küt-
lenin dininin G.P.U. metodlarıyla de
ğiştirilmesini istiyor! Aynı Başbakan
Milletlerarası Kızıl Haç Teşkilâtının,
Cezayirdeki toplama ve esir kampla
rında işkence yapıldığına dair rapo
runu yayınlayan gazeteleri toplattı
rıyor; sonra da -ilâç için- bu rapora
büyük önem verdiğini ilân ediyordu.
Ve General de Gaulle, işte bu Frânsa-
yı büyüklük siyasetine lâyık görüyor
du! Büyük vasfına lâyık Fransa, hiç
şüphesiz, Debre'lerin ve Guillaumat'-
ların Fransası değildir. Fransa bir
gün büyük vasfına hakikaten lâyık o-
lacaksa bu, işkenceci haçlı prensleri
sayesinde değil, fakat herşeye rağ
men orada yerleşmiş olan ve uğruna
Temoignage Chretien'lerin, Le Mon-
de'ların, L'Express'lerin yılmadan
mücadele ettikleri basın hürriyeti
sayesinde olacaktır.
İşler Karışıyor.
akat, geçen haftanın sonunda Ce-
zayirde işler büsbütün karıştı. Ge
neral de Gaulle'ün 16 Eylül demeci
İ
25
F
F
pecya