Floresans: Işık yayan. Işık salan. Farklı dalga boyunda radyasyon absorbe eden
bir maddenin ışık salması, eksite edilmiş singlet durumun temel duruma bozunması
sırasında meydana gelir. Isıya bağlı olmayan çok hızlı bir olaydır.
Folik asit:
B9
vitamini.
Folikül: Küçük yumurta torbası. Memeli ovaryumunda olgunlaşmış yumurtayı
taşıyan küçük bir hücre kesesidir.
Foramen ovale: Delici yapı. Sağ ve sol atriumlar arasında bulunan oval pencere
fötüste bulunur. Bunun aracılığıyla sağ atriuma giren kan ciğerlere uğramadan aorta
geçebilir.
Foraminifera: Kalkerli ve çok odacıklı kabuk salgılayan ameboid protozoa.
Odacıklar üzerindeki deliklerden hayvan ayaklarını çıkarır.
Fosfataz: Fosfat enzimi. Bir molekülden su kullanarak fosfat grubunu ayıran
enzim.
Fosfodiester
Bağı: Fosfat-şeker bağı. DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fosfolipid: Fosforlu yağ. Fosforlu yağ bileşikleri.
Fosfoprotein: Fosforlu protein. Protein sentezlendikten o proteine
proteinkinazlarla fosfor eklenmiş hali.
Fosforesans: Işık şaçma, ışık yansıması. Bir molekülün triplet durumundan
temel durumuna bozunması sırasında belirli bir ısısı olmaksızın ışık çıkarması.
Fosforilasyon: ATP üretimi olayı, fosforlanma. Bir fosfat grubunun organik
molekül içine girişi.
Fosil: Kalıntı. Yer kabuğunda korunmuş olan organizma kalıntısı.
Fotofosforilasyon:
Işıkla ATP sentezi. Işığı enerji kaynağı olarak kullanarak
ATP gibi yüksek enerjili fosfat bağlarının sentezi
Fotoheterotrof: Işıklı tüketici. Işığı, enerji; organik maddeleri karbon kaynağı
olarak kullanan organizma.
Fotoliz: Işıklı parçalama. Işık altında bir molekülün ayrışması. Örneğin klorofil
tarafından absorbe edilen ışın enerjisiyle fotosentezde suyun ayrışması.
Fotometre:
Işıkmetre, ışık ölçen alet. Görünen ışığı ölçen alet.
Fotometri: Işık tayin metodu. Fotometre ile yapılan miktar tayini metodu.
Foton: Işık dilimi. Elektromanyetik radyasyon partikülü, bir kuantumluk ışınsal
enerji.
Fotonasti: Işıklı haraket. Bitkilerde ışık etkisiyle görülen hareketlerdir.
Fotootofof: Işığı enerji, karbondioksiti karbon kaynağı olarak kullanan
organizma.
Fotoperyodizm: Işıksal tepki. Hayvan ve bitkilerin ışık ve karanlık
değişimlerine karşı gösterdikleri fizyolojik tepki.
Fotoreseptör: Işık almacı. Işığı algılayabilen duyu hücresi, almaç.
Fotosentez: Işıklı enerji üretimi. Bitki hücrelerinde klorofil tarafından tutulan
ışınım enerjisinin kullanılmasıyla su ve karbondioksitten karbonhidratların
sentezlenmesi olayıdır.
Fototaksi: Işıklı hareket, ışığa bağlı hareket. Işığa doğru (pozitif fototaksi) veya
ışıktan uzağa (negatif fototaksi) doğru organizmanın hareketi.
Fototrof: Işıkla enerji yapan canlı. Işığı enerji kaynağı olarak kullanan
organizma. Ayrıca bakınız; fotoototrof, fotoheterotrof.
Fototropizma:
Işığa yönelim, ışıksal yönelim. Bitkilerin ışığa doğru gösterdiği
yönelme hareketidir.
Fovea: Bir organın yapısı üzerindeki küçük çukur. Özellikle retinanın
merkezinde bulunan çukur yalnız konileri içerir ve net görüntüyü sağlar.
Foveat:
Çukurlu. Yüzeyin çukurlarla kaplı olması.
Foveolat: Çukurcuklu. Küçücük çukurlu.
Fötüs: Rahim bebeği. Embriyonik gelişimini büyük ölçüde tamamlamış fakat
doğmamış yavru. İnsanda gebeliğin 3. ayından doğuma kadar ki dönemde bebeğe
verilen isim.
Frigana: Bodur ve kurakçıl bitkilerin oluşturduğu vejetasyon tipi.
Fruktoz: Meyva şekeri.Genellikle meyvelerde bulunan ve yapısında 6 karbon
atomu içeren bir çeşit şeker molekülü.
Fukoksantin:
Kahverenkli renk maddesi. Diatome, esmer alg ve dinoflagellat’
larda bulunan kahverenkli pigment.
Fundus: 1. Mide dibi. Bir organın dip kısmı ya da tabanı. İçi boş organın ağza
en uzak kısmı. 2. Midenin genişlemiş kısmı.
Fungus:
Mantar. Çoğulu
fungi.
Fungusit: 1. Mantar kıran. Fungusları (mantarları) öldüren kimyasal maddelerin
genel adı. Fungus üzerindeki etki konsantrasyon ve süreye bağlıdır. 2. Mantarla
mücadele ilaçları.
Funikulus: Tohum taslağı sapı. Tohum taslaklarını plasentaya (eten) bağlayan
sap.
Furkat: Çatallı, çatal biçiminde ikiye ayrılmış.
Fusarium: Yaygın olarak bir küf (mantar) türü
Fusiform: Şişkin yapı. İğ şeklinde ortası şişkin, uçlara doğru inceleni Beyzbol
topu gibi şekli olan.
G+C oranı: G bazı + C bazı. Her canlı türünde DNA ya da RNA 'deki toplam
nükleik asit içinde Guanin (G) ve Sitozin (C) oranı sabittir. Bu sabitlikten
mikroorganizmaların tanımlanmasında yararlanılır.
Gaita: Dışkı.
Gal: Anormal yapılar.Bitkilerde, böcek ya da mantar gibi organizmaların neden
olduğu anormal gelişen yapılar.
Galaktoz: Altı karbonlu bir tür şeker (aldoz şekeri).
Gama
Hemoliz: Kanlı agar besi yerinde hemoliz görülmemesi. Non-hemolitik
denilen ve hemoliz yapamayan bakterilerin kanlı agardaki reaksiyonu. Ayrıca bakınız;
alfa hemoliz ve beta hemoliz.
Gamet: Üreme hücresi, eşey hücresi. Erkek ve dişi üreme hücresine verilen ad.
Gametofit: Eşeyli evre. Bir bitkinin hayat devresinde haploit ya da eşeyli (gamet
üreten) evre.
Ganglion: Sinir düğümü. Merkezi sinir sistemi dışında bulunan sinirlerde hücre
gövdelerinin oluşturduğu düğümsü kütle.
Gastrin: Mide hormonu, mide suyu hormonu. Mide suyunun salgılanmasını
uyaran ve mideden salgılanan bir peptit hormonu.
Gastrodermal: Gastrodermisten köken alan, gastrodermis özelliklerini
taşıyan.mide içinden,derisinden.
Gastrodermis: Mide içi, bağırsak iç derisi. Bağırsakların içini astarlayan
sindirim ve absorbsiyondan sorumlu doku.
Gastroenteritis: Mide ağrısı. Mide – barsak yangısı (ağrı, kramp).
Gastrula: Embriyonik çöküntü evresi. Blastuladan sonraki erken embriyonik
devre. Başlangıçta ektoderm ve endoderm olmak üzere iki tabakadan ve bu iki tabaka
arasında kalan boşluktan oluşur. Ektoderm ile endoderm arasındaki blastosöl ve
arkanteron, endodermin içini astarlayan ve blastoporla dışarı açılan invaginasyonla
oluşur.
Dostları ilə paylaş: |