01 cereyanlar indd



Yüklə 251,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/12
tarix24.04.2018
ölçüsü251,8 Kb.
#40139
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

20

Okuyucuya uyarı mahiyetinde, birkaç rehberlik bilgisi vermeliyim.



Cereyanlar, bir siyasî tarih kitabı değildir; olayları anlatmak ve analiz et-

mekle meşgul olmuyor. Politik ve toplumsal bağlamı elbette bir yorum pers-

pektifi içinde, olabildiğince kısa çerçeveleyerek, esas olarak ideolojik olu-

şumları tartışmaya çalışıyor.

Metin kurgusu, genellikle kronolojiktir ama her zaman değil. Kronolojik 

akış, bazen kendi içinde uzun tartışılan belirli bir sorunsalın araya girmesiy-

le kesintiye uğratılmıştır. Bu ‘başa sarmalar’ özellikle Sol bölümünde fazla-

dır. Anlatım içinde geniş parantezlere, gelgitlere rastlayacaksınız.

Tekrarlara, daha doğrusu aynı konunun başka bir bağlam içinde ele alını-

şına da rastlayacaksınız. Buna iç göndermelerle dikkat çekiyorum.

Bir bölümde ele alınan her şahsiyeti, her eğilimi, fikri, illâ o bölümün ko-

nu ettiği akımın ‘tebası’ saymamak gerekir. Öncelik tasnifte (“neci?”) değil, 

“ne diyormuş”, onu anlamaktadır.

Referans sağanağından sakınmak ve okumayı rahatlatmak maksadıyla, 

kaynak belirtilmemiştir. Alıntıların ve başka göndermelerin izi, her bölü-

mün sonundaki kaynakçada sürülebilir.

Malzemenin içinden, birincil kaynakların ‘sözüyle’ konuşmayı istedim. 

Öznelerin, fikirlerini, ideolojilerini yansıtma kabiliyeti yüksek sözlerini ak-

tararak, içeriği ‘temsil etmeye’ gayret ettim. Olabildiğince derleyip toplaya-

rak bilgi ve malzeme yükleme niyetim, cümlelerin yoğunlaşmasına yol açtı; 

tıkış tıkış olmasının riskini ve kabahatini üstlenirim.

Bahsi geçen düşünce insanlarının, ideologların, –ikincil kaynak bâbında 

anılan araştırmacı-yazarların da–, doğum-ölüm tarihleri, her bölümde ilk 

geçtikleri yerde parantez içinde belirtilmiştir.

Çift tırnak içine alınmış sözler alıntıdır. Tek tırnak içine alınmış sözler ise 

benim vurgularımı ifade eder.

Kapsamın azameti, çalışmayı ister istemez panoramik kılıyor. İlgilisi-me-

raklısı, ‘kendi’ konusunu yüzeysel bulacak; o konunun özel ilgilisi olmayan 

ise fazla teferruattan yaka silkebilecektir. Çare yok.

*

Nietzsche’nin ayrımıyla, birincil değil ikincil yazarlık işi yaptım burada. 



Başka yazarların yazılarını, başka söz sahiplerinin sözlerini yorumladım. La-

kin elinizdeki kitap bir ansiklopedi de değil. Yer yer ‘birincil yazarlık’ heve-

sime de alan açarak, kendi yorumumla, kurduğum bir kavramsal çerçeve ve 

bağlamsallaştırma içinde yaptığım bir sentezdir.

*



21

Tek tek bölümlerle ilgili birkaç not düşmeliyim.



Batıcılık ve Muhafazakârlık bölümleri, tabiatları icabı, hem daha dağınık, 

hem de doğrudan siyasî-olmayan ideolojilere daha fazla açılan bölümlerdir.



Sol bölümü oransız uzun bulunabilir. “Sağ” kapsamına sokacağımız bö-

lümlerin hacimleri toplandığında, yine azınlıkta kalacaktır!



Feminizm bölümü de oransız uzun bulunabilir. Bunun tek nedeni “pozi-

tif ayrımcılık” değil. Feminizm, bütün diğer siyasî ideolojilerin ‘sağlamasını 

yapma’ imkânı verdiği için de uzadı.

*

Belki en büyük sıkıntı, yakın dönemleri toparlamaktı. Hem Türkiye’nin 



“gündemi” yakıcı, sür’atli ve çok yüklü olduğu için; hem de, gündem görece 

sakin aksaydı bile, sürmekte olan dönemlerin ideolojik formasyonlarını tah-

lil ve tasnif etmek müşkül olduğu için. Yakın dönemlerin ideolojik cevelanı-

nı, olabildiğince serin bir yere koymaya çalıştım.

Düşünce özgürlüğünün berbat bir hunharlıkla ezilmekle kalmayıp, dü-

şünceye saygının ve sevginin kuruduğu bir zamanda yayımlanıyor olması, 

beş yıldır üzerinde çalıştığım bu kitabı tamamlamış olmaktan duyacağım se-

vinci kursağımda bırakıyor.





23

BİRİNCİ BÖLÜM

G

EÇ 


O

SMANLI 


Z

İHNİYET 


D

ÜNYASI


Osmanlıca’da “merak” kelimesi, 19. yüzyılın son çeyreğinde hâlâ malihûlya, 

yani melankoli anlamında, marazî bir durumu anlatmak için de kullanılıyor-

du. Tarihçi Ahmet Yaşar Ocak (doğ. 1945), 2014’te yayımlanan nehir söyleşi 

kitabında, Osmanlı’nın parlak çağında Hıristiyan rahipler İslâm hakkında ay-

rıntılı bilgi ve ilgi sahibi iken, Müslüman ulemanın Hıristiyan dünyasına kar-

şı “bâtıl dindir, bilmeye gerek yok” kayıtsızlığı içinde bulunduğunu söyler. 

Ancak Ocak, Osmanlı ulemasının, kendi ülkesindeki Hıristiyan ve Yahudiler 

hakkında da meraksız olduğunu ekler. İslâm içi bir dava olarak, onyıllarca sa-

vaş halinde bulunulan İran’ın Şiîliği üzerine de az sayıda polemik risalesinden 

fazlası yoktur. İslâm felsefesinin Eski Yunan’la Rönesans ve Aydınlanma ara-

sında köprü kuran “altın çağının” eserleri de alâka dışıdır. Sistemli bir ilgisiz-

likle, ferah gönüllü bir meraksızlıkla karşı karşıyayızdır. Parlak zamanlarda, 

muzafferiyet ve üstünlük ‘şuuruna’ yorulabilecek bir kayıtsızlık...

Murat Belge, Rusya’nın Batı’yla ve modernleşmeyle ‘karşılaşmasındaki’ gö-

reli avantajını tam da burada görür: Rusya’nın övüneceği bir şanlı geçmişi, 

reload’ etmeye hevesleneceği bir altın çağı yoktu. Tabir caizse, dünya-tarih-

sel sahneye yeni çıkmaya davranıyordu ve bunun için ne lâzımsa yapmaya 

hazırdı. Nitekim Rus otokrasisi

1

 Osmanlı’ya nazaran daha erken, daha sakı-



nımsızca ve muazzam bir iştahla, olağanüstü bir ataklıkla kalkışmıştır mo-

dernleştirici reformlara.

2

1  Belge, (19. yüzyıl başı itibarıyla) belirli bir toplumsal-politik dirençle (ulema, yeniçeriler-esnaf, 



yerel hâkim sınıflar...) baş etmesi gereken Osmanlı’dan farklı olarak Rus otokrasisinin çok daha 

rahat hareket edebilmesini de avantaj hanesine ekler.

2  Bu hızlı modernleşmenin, geleneği ve ‘Rus’a özgü olanı’ kollama kaygısı duyanlar üzerindeki 



Yüklə 251,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə