Aristotel – 2400
- 27 -
İlk felsefenin amacı, mutlak anlamda etkinlik olan ve kendi doğası ba-
kımından en bilinebilir olanı anlamaya çabalamaktır. Bununla birlikte, ilk
felsefe önce fiziksel gerçekliği anlamalıdır. İçinde yaşadığımız dünyada özü
ya da formu anlamak felsefi yolculuğun ilk ve zorunlu basamağıdır. Dolayı-
sıyla denilebilir ki, fizik ve felsefe ya da İlk Felsefe varlık olmak bakımın-
dan varlığı ele almada, araştırmada ne birbirlerinden bağımsız ve ne de bir-
birlerine indirgenebilirler. Ancak varlığı bilmeye yolculuk, başka bir ifadey-
le, formun veya özün ne olduğunu anlama ve bilme çabası, buradan, içinde
yaşadığımız dünyadan başlamalıdır. Belki ulaşabildiğimiz doğrulardan son-
ra mutlak anlamda töz olan varlık ile, Tanrı ile yakınlaşabiliriz. Ama önce
bilmeye ‘buradan’ başlamak gerekir.
Sonuç yerine ya da Yeni Bir Ontolojiye Doğru
Şimdi; tüm bu açıklamalardan sonra töz hakkında ne diyebiliriz? Aris-
toteles; töz nedir, sorusuna ne yanıt verebilir? Ben de Guthrie’ye katılarak
ve onu izleyerek, Filozofun şu yanıtı vereceğini düşünüyorum: ‘Tözden
kastettiğim, bireysel somut şeyler, fiziksel nesnelerdir.’ Aristoteles
Metafi-
zik Zeta’da da bu dünyadaki somut bireysel şeylerin asıl tözler olduğu yö-
nündeki tartışmasını sürdürür ama bunun şu eski itirazlara da açık olduğunu
gösterir. Bireysel somut şeyler sürekli olarak meydana gelmekte ve ortadan
kalkmaktadır. Onlar kesintisiz bir değişme içindedirler. Zaten bu nedenlerle
de Platon onlara varlık (
on, onta) adını vermedi. Dolayısıyla, sürekli olarak
değişmeye tabi olan bu şeyler varlık adını almayı hak etmezler; onlar olsa
olsa oluşu ifade edebilirler (
gignomena; becomings). Aristoteles de sürekli
olarak meydan gelen ve ortadan kalkan ve ilk bakışta hiçbir ilkeye, yasaya
ya da düzenliliğe sahip görünmeyen şeylere töz adını vermekte kendinden
önce gelen filozoflardan pek de farklı düşünmez. Ancak o, Antik felsefenin
dört temel kavramından biri olan
phusis kavramını derinden bir değişikliğe
uğratır. Buna göre,
phusis her türlü hareketin ve değişmenin ilkesidir ve de
bu ilke bilinebilir bir yapıdadır. Doğanın bu radikal kavranışı, oluşun içinde
değişmeden kalan — ‘hatta kalan’ — birşey var mı ve biz o değişmeyen şey
nedeniyle onlara ‘var’ diyebilir miyiz; yani, oluşun içinde tözden söz etmek