Fəlsəfə tarixi
- 95 -
mektedir. Eğer dedikleri gibi burjuva tahakküm eden bir sınıf ise onun yeri-
ne işçi sınıfını hakim kılmakla mı tüm sefalet ortadan kalkacaktır?
1
Hilmi
Ziya’nın soruları bununla sınırlı kalmaz. Sözlerine şöyle devam eder: “İçti-
mai sefalet dedikleri şey yalnızca proletaryaya mı aittir? Köylünün, memu-
run, orta sınıfın ıstırabı daha mı az mühimdir? Aydınların, idare edenlerin,
sanat erbabının, hatta çeşitli sebepler yüzünden bizzat sermaye sahibinin
pek çok derdi, üzüntüsü, ızdırabı yok mudur? Peki bunlar insan değil mi?
Bunların maddi ve manevi sıkıntıları ızdırap değil mi? İnsanların midele-
rinden başka endişeleri olmadığını, onun için sadece işçinin muzdarip ve se-
fil olduğunu söylemek isteyen materyalistin acaba hayvandan farkı ne? Onu
anlayamıyoruz”.
Her yerde mutlak eşitlik arayan ve bunu temine çalışan maddeciler
bilmiyorlar mı ki bizzat işçiler arasında bile eşitlik yoktur. Her memleketin
şartlarına göre işçilerin seviyeleri de farklı olduğu gibi bir işçi topluluğu ara-
sında kalifiye işçiler, mütehassıslar, kalfalar, çıraklar, ustalar mevcuttur. Ne
kadar çalışılırsa çalışılsın bu tabii farklar, bu mertebelenme ortadan kaldırı-
lamaz. O halde nasıl iddia edilebilir ki herkes aynı hakka sahiptir.
2
Bu sözleriyle Hilmi Ziya Ülken materyalistler tarafından yanlış anlaşı-
lan adalet kavramına vurgu yapmaktadır. Materyalistler adalet adı altında
toplumda eşitlik, tekdüzelik yaratmaya çalışmaktadırlar. Dünya etrafındaki
pek çok işçinin şartları farklıdır ve kazançları bir değildir. Ayrıca hepsi ezi-
len konumunda da değildir. Bu şartlar altında dünya işçilerinin bir çatı altın-
da toplanması pek mümkün görünmemektedir. Hilmi Ziya’nın sözlerinden
hareketle söylenebilir ki, her insanın, her sosyal sınıfın kendine göre sıkın-
tıları mevcuttur. Maddiyata ilişkin sıkıntılar belki de bunlardan en iptidai
olanıdır.
Marx’a göre değer, bir şeyin elde edilmesi için sarf edilen iş (zaman)
ile ölçülmelidir.
3
Hilmi Ziya bu görüşe şiddetle karşı çıkar. Zira alelade bir
usta ile özverili bir meslektaşı arasında -çalıştıkları zaman miktarı eşit olsa
da- iş kalitesi ve kazanacakları para bakımından farklar vardır. Ancak onun
1
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 28-29.
2
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 29.
3
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 30.
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2
- 96 -
asıl itirazı, böyle bir düşüncenin insanı makine gibi görmesi, şahsiyeti göz
ardı etmesinedir.
1
Çoğunlukla Hilmi Ziya Ülken tarafından kaleme alınan materyalizm
karşıtı makaleler tahlil edildiğinde, Türk Düşüncesi Dergisinin materyaliz-
me olan itirazlarının sebebi anlaşılacaktır. Hilmi Ziya’nın belirttiğine göre
materyalizm hak, hakikat, güzellik, iyilik gibi kavramları reddeden, değer-
leri ve sorumluluğu ortadan kaldırarak ahlakı ve dolayısıyla medeniyeti ber-
taraf eden bir yapıdadır. Bir diğer önemli neden ise irade muhtarlığını kabul
etmeyişidir. İrade olmadığında ise şahsiyetten bahsetmek söz konusu değil-
dir. Şahsiyete ve medeniyete son derece önem veren, medeniyetin kurtulu-
şunu ahlakta gören bir dergi olarak Türk Düşüncesi, materyalizmi şahsiyet,
medeniyet ve ahlak karşıtlığı bakımından eleştirmiştir.
Sonuç
Bu makalenin konusu olan Türk Düşüncesi Dergisi’nde, Bergsoncu-
luk, egzistansiyalizm, personalizm, pozitivizm, materyalizm ve anti-mater-
yalizm akımlarına yer verildiği tespit edilmiştir. Bergsonculuk çeşitli felsefi
sistemlerin yıkıcı etkileri ile mutlak hakikati elde etmek konusunda ümit ve
inancını kaybeden 19. yüzyıl insanına sezgi metodunu sunarak ümit ve iman
getirmiş bir akımdır.
2
İnsanın makineleştirildiği her türlü sisteme karşı çıkan
ve öldürülen insanlığın milli ve manevi değerlerle yeniden dirilişini dileyen
Türk Düşüncesi Dergisi Bergson’la pek çok açıdan benzer fikirlere sahiptir.
Bu bağlamda dergide Bergsonculuğa oldukça olumlu bir yaklaşım sergilen-
miş, Bergson’un fikirlerinden adeta büyük bir coşkuyla bahsedilmiştir. Der-
gide sıklıkla ele alınan bir başka akım olan egzistansiyalizm, mekanist bir
dünya algısına ve insanın kendine yabancılaşmasına bir itiraz niteliğinde
olup, insanın varlık sahnesindeki anlam arayışını ele alan akımdır. Bu bağ-
lamda Türk Düşüncesi egzistansiyalizm konusuna büyük bir ilgiyle eğilerek
egzistansiyalizmin teist kanadını kendilerine yakın bulmuşlardır. Öte yan-
dan Safa’nın, egzistansiyalizmi ateist kanattan olan Sartre ile başlatması
1
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 31.
2
Nurettin Topçu, Bergson, Dergah Yayınları, 5.Baskı; İstanbul 2011, s.15.
Fəlsəfə tarixi
- 97 -
dikkate değer bir bulgudur. Personalizm ise, insanın iç dünyasına, kişiliğe
ve değerlere vurgu yapan bir akımdır. Personalizm bir akım olarak ele alın-
mamakla birlikte, şahsiyete ve değerlere önem veren çizgisinden dolayı der-
ginin bütününde personalist bir tavır hissedilmektedir. Her şeyi bilimle ve
akılla açıklama gayreti olarak algılanan pozitivizm, mistik düşünceye yer
vermediği gerekçesiyle Türk Düşüncesi tarafından kabul görmemiştir. Zira
Türk Düşüncesi doğu ile batıyı; bilimsel düşünce ile mistik düşünceyi bir-
leştirme ve hemen her bakımdan senteze ulaşma amacındadır. Bir başka ele
alınan felsefi akım olarak materyalizm, Marksizmin temeli olarak görülmüş
ve sert bir şekilde eleştirilmiştir. Türk Düşüncesi’nin ana çizgisi bir medeni-
yet inşasıdır ve Marksizm dergide sık sık medeniyet yıkıcı bir ideoloji ola-
rak zikredilmiştir. Bu anlamda Türk Düşüncesi’nin materyalizmi, mananın
içini boşaltan bir akım olarak ele aldığı ve zararlı bulduğu tespit edilmiştir.
Özellikle Komünizm Özel Sayılarında yer verilen makalelere bakıldığında
Türk Düşüncesi’nin materyalizmle mücadele ettiği ve tam anlamıyla anti
materyalist bir tavır sergilediği görülmektedir. Bütün olarak bakıldığında
Türk Düşüncesi’nin Bergsonizm ve egzistansiyalizme olumlu bir tutumla
yaklaştığı, personalist bir tavır sergilediği, pozitivizmi esasında bazı açılar-
dan gerekli ancak o günkü algılanışı bakımından yanlış bir akım olarak nite-
lediği ve anti materyalizmi savunduğunu söylemek mümkündür.
Kaynakça
Bayraktar, Levent, Bergson’da Ruh-Beden İlişkisi, Dergah
Yayınları, İstanbul, 2010.
Bayraktar, Levent, Felsefe İle, Aktif Düşünce Yayınları, Ankara,
2014.
Bir Münzevi, “Bergson’un Şiiri”, Türk Düşüncesi, C.3, S.17, 1955,
s.368-372.
Bir Münzevi, “Bergson ve Indeterminisme”, Türk Düşüncesi, C.3,
S.15, 1955, s.209-211.
Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Say Yayınları, İstanbul, 2011.
Einstein, Albert, “İlim ve Din”, Türk Düşüncesi Dergisi, C.1, S.1,
1953, s.57-60.
Dostları ilə paylaş: |