12. Sinif türk edebiyati konu anlatimli etkiNLİk defteri



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə3/17
tarix26.05.2018
ölçüsü1,73 Mb.
#46280
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,


Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;


Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;


Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:


Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:


Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

 NECİP FAZIL KISAKÜREK






CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956)

  • Şiirlerinde sürekli bir sıkkınlık, hoşnutsuzluk, bıkkınlık sezilir. Şiir onu hayata bağlayan tek nedendir.

  • Şiirlerinde ölüm korkusu, yalnızlık, yaşama bağlılık, zamanın geçiciliği en çok işlediği temalardır.

  • Şiirlerinde heceye bağlı kalmakla beraber serbest şiire de karşı çıkmamıştır.

  • ŞİİR: Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel

  • MEKTUP: Ziya’ya Mektuplar



ÖLÜMDEN SONRA

Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Nasıl hatırlamasın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;


Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aksimizden eser yok.

  CAHİT SITKI TARANCI

MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim


Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim


Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim


Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.


CAHİT SITKI TARANCI


BEN AŞK ADAMIYIM

Cahit Sıtkı Tarancı
Dolaştığım denizlerce düşünüyorum,

Bineceğim son gemi değil midir?

Hayır sahibi omuzlarda giden tabut.

Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydım eğer,

Derdim ki: "Elbet bir ağlayanım olur benim de;

Ramazan geceleri Yasin okuyanım,

Baharda kabrime menekşe getirenim de."
Fakat bütün bunlar da olur,

Yine tasa etmem,

Yine kırılmam kimseye.

Ben aşk adamıyım,

Sevmeye geldim insanları,

Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye;

Hesapsız, karşılıksız,

Ayrılık gayrılık gözetmeden.

Gün gelip gidersem şayet,

Öyle severekten gideceğim ki,

Karanlık kıyılardan bile olsa,

Candan selamlarım,

Civarımdan geçecek gemileri;

Güneşli gemileri;

Şarkılı gemileri;

İçlerinde kendim varmışım gibi!



GENÇLİK BÖYLEDİR İŞTE

İçimi titreten bir sestir her gün.
Saat her çalışında tekrar eder:
'Ne yaptın tarlanı, nerede hasadın?
Elin boş mu gireceksin geceye?
Bir düşünsen yarıyı buldu ömrün.
Gençlik böyledir işte, gelir gider;
Ve kırılır sonra kolun kanadın;
Koşarsın pencereden pencereye.'

Ah o kadrini bilmediğim günler,


Koklamadan attığım gül demeti,
Suyunu sebil ettiğim o çeşme,
Eserken yelken açmadığım rüzgâr
Gel gör ki, sular batıya meyleder,
Ağaçta bülbülün sesi değişti,
Gölgeler yerleşiyor pencereme;
Çağınız başlıyor ey hâtıralar.

 CAHİT SITKI TARANCI


PAYDOS

Paydos bundan böyle çılgınlıklara!
Sert konuşmaya başladı aynalar,
Yetişir koştum aşkın peşi sıra;
Bitirdi beni bu içki, bu kumar.

Ne saklayayım gaflet ettiğimi,


Elimle batırmışım gençliğimi;
Binip gideceğim en güzel gemi!
Aldığını geri vermez dalgalar.

Meyhaneler, sabahçı kahveleri,


Cümle eş dost, şair, ressam serseri,
Artık cümbüşte yoksam geceleri
Sanmayın tarafımdan hıyanet var.

Yaş ilerliyor... Artık geçti bizden;


Kişi ev bark edinmeli vakitken.
Gün gelince biz değil miyiz ölen?
Cenazemiz yerde kalmasın dostlar!

 CAHİT SITKI TARANCI



AHMET MUHİP DIRANAS (1909–1980)

  • Fransız sembolistlerinin sanat anlayışını benimsemiştir.

  • Şiirlerinde biçim kurallarına sımsıkı bağlı olduğu görülür.

  • Hece ölçüsüne ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır. Ölçüdeki durakları kaldırmıştır.

  • Şiirlerinde konu olarak Anadolu’yu, memleket manzaralarını, tabiat ve tarih sevgisini işlemiştir.

  • Anadolu ağzına özgü söyleyişleri şiirlerinde ilk kullanan da odur.

  • Fahriye Abla, Kar, Olvido meşhur şiirlerindendir.

  • Destanımsı şiirleri de vardır. (Olvido, Dağlara, Ağrı)

  • TİYATRO: Gölgeler, O Böyle İstemezdi

  • ŞİİR: Şiirler




SERENAT

Yeşil pencerenden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi,
Geldim işte mevsim gibi kapına.
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiy.


Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana,
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.


Şeffaf damlalarla titreyen ağır
Goncanın altında bükülmüş her sak;
Senin için dallardan süzülen ıtır,
Senin için, yasemin, karanfil, zambak.

Bir kuş sesi gelir dudaklarından,


Gözlerin gönlümde açan nergisler,
Düşen bir öpüştür dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.


Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıklarla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiy.


Ahmet Muhip DIRANAS

FAHRİYE ABLA


Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen fahriye abla




Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun fahriye abla




Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen fahriye abla

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya


En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hala dağları karlı Erzincan’da mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen fahriye abla

 AHMET MUHİP DIRANAS





AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 — 1962)

  • Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme alanlarında eserler vermiştir.

  • Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, rüya, zaman, bilinçaltı kavramları öne çıkar.

  • Ne içindeyim zamanın”,” Bursa’da Zaman” şiirleri meşhurdur.

  • Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, sembolizmden etkilenmiştir.

  • Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın; kendine has bir üslubu vardır.

  • Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.

  • Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu — Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.

ESERLERİ:

ŞİİR: Bütün Şiirleri

ROMAN: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Aynadaki Kadın

ÖYKÜ: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru

DENEME: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi

MAKALE- İNCELEME: XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler, Yahya Kemal
BURSADA ZAMAN

Bursa'da eski bir cami avlusu,


Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:


Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene.

Bu hayalde uyur Bursa her gece,


Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa'da zaman,

Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,


Duyduk Bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle


Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde... ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
 
AHMET HAMDİ TANPINAR

YEDİ MEŞALECİLER (1928) . CeZVeSi YaMuK

  • Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup YEDİ MEŞALECİLERDİR. Bunlara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamaz. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.

  • Şiirlerini Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Ziya Osman Saba ve Kenan Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bu sanatçılar eserlerini Meşale adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.




  • YEDİ MEŞALECİLERİN ÖZELLİKLERİ

  1. Yedi Meşaleciler yeni bir edebiyat farklı bir şiir oluşturmak gayesiyle bir araya geldiler.

  2. Beş Hececileri eleştirdiler, onlara karşı çıktılar.

  3. Bu topluluk ilkelerini samimilik, içtenlik, canlılık ve devamlı yenilik şeklinde açıklamıştır. Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler.

  4. Bu topluluk Türk şiirine herhangi bir yenilik getirememiştir.

  5. Bunların çoğu zamanla şiiri bırakarak başka alanlara geçmişler.

  6. Ziya Osman dışında aralarından güçlü bir şair de çıkmamıştır.


ZİYA OSMAN SABA (1910–1957)

  • Şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğme, küçük mutluluklara yetinme ve ölüm gibi konuları işlemiştir.

  • Hece ölçüsünü kullanmakla birlikte 1940’tan sonra serbest şiir yazmaya başladı.

  • Dili gayet sade ve açıktır.

  • ŞİİR: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak

  • HİKAYE: Mesut İnsan Fotoğrafhanesi


Cümlemiz

Şu garip yeryüzünde anlaşılmaz ömrümüz...
Gelip yanı başıma boynunu büken öksüz,
Evladı gitmiş ana, siyah yeldirmeli dul,
Son kalan eşyasını mezada veren yoksul.
Fakirin iç çekişi, zenginlerin usancı.
Gurbete düşmüş yolcu, yolcu bekleyen hancı
Şu anda yeraltına günahıyla gömülen.
Büyük tımarhanede kahkahalarla gülen.
Ölü, ölü yıkayıcı, hasta, hastabakıcı,
Allahım, cümlemize acı!..

1943 Ziya Osman Saba


SORULAR – ÖZ ŞİİR

1. Öz şiir anlayışını sürdüren şiirin özellikleri ile ilgili aşağıdaki cümlelerin karşısına
yargılar doğru ise (D) , yanlış ise (Y) yazınız.

  1. Şiirde ahenk söyleyiş tarzı, ritim, kafiye, iç kafiye vb. ile sağlanır. ( )

  2. Şairler daha çok serbest nazmı tercih etmişlerdir. ( )

  3. Şiirde yerli ve mahallî unsurlara çok yer verilmemiştir. ( )

  4. Şairler şiire özgü düşsel bir âlem kurmuşlardır. ( )

  5. Bu dönem şiirinin oluşmasında Millî Edebiyat Dönemi şiir hareketleri etkili olmuştur. ( )


2. Aşağıdaki noktalı yeri uygun kelimeyle doldurunuz.

A. Öz şiir anlayışını sürdüren şairler daha çok Batı edebiyatındaki

akımından etkilenmişlerdir.

B. Saf şiir anlayışını benimseyen ilk edebi topluluk ………………………………………………………………… dir.

3. Aşağıdaki şairlerden hangisi Yedi Meşale grubuna dâhil değildir?

  1. Sabri Esat SİYAVUŞGİL

  2. Yaşar Nabi NAYIR

  3. Vasfi Mahir KOCATÜRK

  4. Cahit Sıtkı TARANCI

  5. Ziya Osman SABA


Paul Valery “Bir edebi eserin değeri, her kişiye göre ayrı bir yoruma meydan vermesindedir.” demiştir.

4.Aşağıdaki şairlerimizden hangisi, Paul Valery ile aynı anlayıştadır?

A) Tevfik Fikret B) Cenap Şehabettin C) Yahya Kemal

D) Ahmet Haşim E) Orhan Veli ÖSS-1982

. . . Bunlar şiirlerinde biçim-içerik ikiliğini kaldırmaya, şiirin anlamı ile yapısını kaynaştırmaya çalışırlar. İsterler ki şiirlerinde ses ve anlam ayrılmaz hale gelsin, düzyazıya çevrilemesin, ses ve anlam öylesine yoğrulsun ki anlam tek başına sıyrılıp çıkarılamasın, şiir katıksız biçim olan müziğe yaklaşsın.”



5.Bu yargılar, aşağıdaki şairlerden hangisinin şiirleriyle örneklendirilebilir?

A) Faruk Nafiz Çamlıbel

B) Cahit Sıtkı Tarancı

C) Orhan Veli Kanık

D) Kemalettin Kamu

E) Ahmet Haşim ÖSS-1983
Şiir, öykü, roman, deneme ve edebiyat tarihi alanlarında yapıtlar vermiş, çok yönlü bir yazardır. Daha çok sembolist akıma girebilecek ahenkli ve orijinal hayallerle yüklü şiirler yazmıştır. Hikâyelerinde insan ruhunun temeli saydığı bilinçaltına ve rüyalara geniş yer vermiştir. Romanlarında bu öğelerle birlikte, tarihsel, toplumsal konuları da ele almıştır.
6. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu B)Abdülhak Şinasi Hisar
C)Ahmet Hamdi Tanpınar D)Namık Kemal
E)Hüseyin Rahmi Gürpınar ÖSS-1994

7. "Gözlerim bir kuyu, dilim kördüğüm,
Bir görünmez âlem olsa gördüğüm;
Mermer bir kabuğa girip ördüğüm,
Kapansam içimden gelen âhenge. . . "

Necip Fazıl KISAKÜREK

  1. Eserlerin yazarlarını ve türlerini boşluklara yazınız.




  1. Huzur ………………………………………………………………

  2. Gölgeler ………………………………………………………………

  3. Sebil ve Güvercinler ………………………………………………………………

  4. Çile ………………………………………………………………

  5. O Böyle İstemezdi ………………………………………………………………

  6. Örümcek Ağı ………………………………………………………………

  7. Ziya’ya Mektuplar ………………………………………………………………




  1. Sahnenin Dışındakiler ………………………………………………………………

  2. Çöle İnen Nur ………………………………………………………………

  3. Mahur Beste ………………………………………………………………

  4. Beş Şehir ………………………………………………………………

  5. Mesut İnsan Fotoğrafhanesi ………………………………………………………………




  1. Abdullah Efendi’nin Rüyaları ………………………………………………………………

  2. Aynadaki Kadın ………………………………………………………………

  3. XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi ………………………………………………………………

  4. Büyük Doğu’ya Doğru ………………………………………………………………

  5. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ………………………………………………………………

  6. Kaldırımlar ………………………………………………………………

  7. Ömrümde Sükût ………………………………………………………………

  8. Ben ve Ötesi ………………………………………………………………

  9. Tohum ………………………………………………………………

  10. Otuz Beş Yaş ………………………………………………………………

  11. Yaşadığım Gibi ………………………………………………………………

  12. Edebiyat Üzerine Makaleler ………………………………………………………………

  13. Yaz Yağmuru ………………………………………………………………

  14. Düşten Güzel ………………………………………………………………

  15. İdeologya Örgüsü ………………………………………………………………

  16. Nefes Almak ………………………………………………………………

  17. Bir Adam Yaratmak ………………………………………………………………

  18. Geçen Zaman ………………………………………………………………

  19. Reis Bey ………………………………………………………………

  20. Çerçeve ………………………………………………………………


Türk edebiyatının en iyi romanlarından olan ---1949’da kitap olarak basılır. ---- İstanbul’a olan derin sevgisini yansıttığı bu romanında, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde eski-yeni, Doğu-Batı ve aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmaların doğurduğu bireysel bunalımları irdeler.

1. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangileri sırasıyla getirilmelidir?

A) Baba Evi – Orhan Kemal

B) Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar

C) Küçük Ağa – Tarık Buğra

D) Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu

E) Yorgun Savaşçı – Kemal Tahir

LYS-2010

2.Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Epik şiirin ustası olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kurtuluş Savaşı ile ilgili destansı, lirik şiirleriyle tanınır.

B) Metafizik konularla ilgilenen Necip Fazıl Kısakürek, uzun yıllar Büyük Doğu adlı dergiyi çıkarmış; tarih, medeniyet, Batılılaşma ve politika konularında yazılar yazmıştır.

C) Ahmet Muhip Dıranas, öykülerinde şiirsel bir söyleyişe, insanlar arasındaki sıcak ilişkilere yer vermiştir.

D) Arif Nihat Asya, yurt, millet ve bayrak sevgisiyle ilgili şiirler yazmış; şiirleriyle millî duyguları harekete geçirmiştir.

E) Orhan Veli Kanık, şairane söyleyişlerden, basmakalıp söz ve benzetmelerden kaçınmış; gündelik yaşamı, günlük konuşma diliyle, esprili bir biçimde anlatmıştır.

LYS-2010
Yazar, romanında Mümtaz'ın Nuran'a karşı duymuş olduğu aşkı, bu aşk çerçevesinde ise İstanbul’u konu edinmektedir. Romanın birinci bölümünde Mümtaz'ı, Beyazıt Sahaflar Çarşısı'nda, salaş dükkânlarda, bitpazarında, Çekmece'de balıkçı muhitinde ve kır kahvelerinde dolaştırarak, İstanbul’un bir kronikçisi, İstanbul’da eski zamanın donup kaldığı ve biriktiği köşelerin bir tasvircisi oluyor. Romanın sonraki bölümlerinde ise okuyucuyu Mümtaz ile birlikte Boğaz'a, zengin bir eve, sanki başka bir dünyaya ^ekiyor. Pırıl pırıl görünen modern semtte önceleri çok mutlu olan Mümtaz, giderek bu çevrede yaşayan insanlardan kaynaklanan olayların sonucunda yıkılıyor.

3.Bu parçada sözü edilen roman ve yazarı aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Tütün Zamanı - Necati Cumalı

  2. Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar

  3. Hanımın Çiftliği - Orhan Kemal

  4. Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali

E) Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bu romanında Cemal, üniversite eğitimi için İstanbul’a gelmiştir, akrabası olan Behçet Bey'in evine gidecektir. Yolda çocukluğunun geçtiği şehrin, altı yıl içinde çok değiştiğini fark eder. işgal altında olan şehrin her yerinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri vardır. Cemal, birçok tarihî yapının yıkılmış olduğunu görür ve çok üzülür. Mahallesini çok merak ettiği için önce oradaki evlerini görmeye karar verir. Elagöz Mehmet Efendi Mahallesi'ne geldiğinde eski günlerini hatırlar. Altı yıl öncesindeki geçmişine döner. O dönemde Vefa Lisesi'nde okumaktadır. Komşularının kızı olan Sabiha'yı içten içe sevmektedir.

4.Bu parçada sözü edilen yapıt aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Yaz Yağmuru

  2. Beş Şehir

  3. Çamlıca'daki Eniştemiz

  4. Esir Şehrin insanları

  5. Sahnenin Dışındakiler


5. Yediçınar Yaylası'yla, —-Matmazel Noralya'nın Koltuğu'yla, —; Saatleri Ayarlama Enstitüsü'yle —, Cumhuriyet Dönemi romancılığımızda önemli bir yere sahiptir.

Bu cümlede boş bırakılan yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?

  1. Ahmet Hamdi - Peyami Safa - Kemal Tahir

  2. Peyami Safa - Kemal Tahir - Ahmet Hamdi

  3. Kemal Tahir - Peyami Safa - Ahmet Hamdi

  4. Kemal Tahir - Ahmet Hamdi - Peyami Safa

E) Ahmet Hamdi - Kemal Tahir - Peyami Safa
6. Daha çok, yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, kaçış, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi şiirlerine konu olmuştur. En çok da yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Edebî mektupları "Ziya'ya Mektuplar" adı altında kitaplaştırılmıştır.

Bu parçada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Orhan Veli Kanık

  2. Ziya Osman Saba

  3. Ahmet Kutsi Tecer

  4. Cenap Sahabettin

E) Cahit Sıtkı Tarancı

7. Şiir, sessiz bir şarkıdır. Şiir düşüncelere değil duygulara seslenmelidir. Sözcüğün anlam değerinden çok, müzikal değeri önemlidir. Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes şiire kendince bir yorum getirebilmelidir. Durgun sular, ay ışığı, alacakaranlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm şiir için başlıca temalardır. Lirizm, şiirin en önemli öğesidir.

Aşağıdakilerden hangisi bu anlayışla şiir yazan şairlerden biri değildir?

  1. Rimbaud

  2. Verlaine

  3. Mallarme

  4. Baudelaire

E) Lamartine
8. Yedi Meşalecilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

  1. Türk şiirine yeni ufuklar açmak amacıyla ortaya çıkmışlardır.

  2. Verlaine, Mallerme gibi Fransız şairleri örnek almışlardır.

.C) "Canlılık, samimiyet ve daima yenilik" sloganıyla hareket etmişlerdir.

D) Şiirde ölçü ve kafiye gibi kalıplaşmış kuralları gereksiz görmüşlerdir.

E) Beş Hececilere tepki olarak ortaya çıkmışlar, Beş Hececilerin şiirini sığ bulduklarını söylemişlerdir.
9. Öz (saf) şiir, her türlü ideolojik sapmanın dışında kalıp sadece okuyucuda estetik haz uyandırmayı amaçlayan şiir yazma eğilimidir.

Buna göre aşağıdakilerin hangisinde verilen dizeler öz şiire örnek gösterilebilir?

A)Üzülme Aliş'im, sabana geçmezse hükmün
Ağanın davarlarına geçer


Kim görecek kepenek altında eksiğini

Kapılanırsın boğaz tokluğuna

  1. Gaz fişi, ekmek karnesi derken
    Kimler karışmadı ki piyasaya
    Kimini sefil etti 39 harbi
    Kimini şair etti




  1. Düştük eli kalem tutup da

Eli silah tutmayanların peşine

Cenk meydanlarını dolaştık

Denizler geçtik dağlar aştık
D)Düştükse itibardan
Ölmedik ya, yaşıyoruz işte
Yaşıyoruz dedik, yaşıyoruz be
Heeeey, fincancı katırları


E)Bir gamlı hazanın seherinde
Israra ne hacet yine bülbül
Bil, kalbimizin bahçelerinde
Can verdi senin söylediğin gül

Sanatçı, Fransız sembolistlerinden etkilenmiştir. Üslubunda Baudelaire'in etkileri görülür. Asıl gücünü "Olvido", "Ağrı", "Dağlara" gibi destansı şiirlerinde gösterir. Şiirlerinde, Anadolu ağzına özgü söyleyişler görülür. En tanınmış şiiri "Fahriye Abla"dır.

10.Bu parçada sözü edilen Cumhuriyet Dönemi şairi aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Orhan Veli Kanık

  2. Melih Cevdet Anday

  3. Ahmet Muhip Dıranas

  4. Ziya Osman Saba

  5. Cahit Sıtkı Tarancı


Yedi Meşale topluluğunun şiir anlayışını, yaşamının sonuna kadar sürdüren tek şairidir. Şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev-aile sevgisi, iyilik düşüncesi, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme... gibi temaları işlemiştir. Şiirlerini "Sebil ve Güvercinler", Geçen Zaman" ve "Nefes Almak" adlı kitaplarda toplamıştır.

11.Bu parçada aşağıdaki sanatçıların hangisinden söz edilmektedir?

  1. Ziya Osman Saba

  2. Yaşar Nabi Nayır

  3. Cevdet Kudret Solok

  4. Vasfi Mahir Kocatürk

  5. E)Kenan Hulusi Koray


Şiirlerinde evler, aile, çevre, aşklar, bunalımlar, hastalıklar, yalnızlıklar ve ölüm şairin kendine has anlatımı ile dile getirilmiştir. Eski ve yeni kelimeleri ustaca şiirine yerleştiren sanatçının, sağlam ve tutarlı bir şiir dünyası vardır. "Kapalı Çarşı", "Çevre", "Evler", "Eski Toprak" şiir kitaplarından bazılarıdır. Şiirin yanı sıra edebiyat dünyasına "Edebiyatımızda isimler Sözlüğü" ve "Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü" gibi kaynak eserler de kazandırdı.

12.Bu parçada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Behçet Necatigil

  2. Fazıl Hüsnü Dağlarca

  3. Ahmet Muhip Dıranas

  4. Cahit Sıtkı Tarancı

  5. Ahmet Kutsi Tecer



Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede

Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye'de

Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati

Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi

Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan

Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan

Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir

Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir

13. İçerik ve biçim özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, yukarıdaki şiirin aşağıdaki şairlerden hangisi tarafından yazıldığı söylenebilir?

  1. Orhan Veli

  2. Nazım Hikmet

  3. Cemal Süreya

  4. Edip Cansever

  5. Yahya Kemal Beyatlı



14.Necip Fazıl ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

  1. "Çile" şiirlerinin yer aldığı bir yapıtıdır.

  2. "Sakarya Türküsü" tanınmış şiirlerinden biridir.

  3. Toplumsal gerçekçi şiirin öncülerindendir.

  4. "Reis Bey" ve "Tohum" oyun türünde yapıtlarıdır.

E) Şiirlerinde duru bir dil kullanmıştır.

Saf (öz) şiir akımının önemli temsilcilerindendir. Kendine özgü bir şiir dili ve biçemi olan — şiirlerinde, güçlü bir Türkçe tutkusu göze çarpar. "Türkçem benim ses bayrağım." dizesi bu tutkunun en güzel kanıtıdır. Şairliğinin yanı sıra bir süre dilin arılaştırılması çabalarına da katılmıştır. Ayrıca Kurtuluş Savaşı'nı anlatan destan tarzında şiirler kaleme almıştır. —, şiirlerinin yer aldığı tanınmış yapıtlarından biridir.

15. Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?

  1. Faruk Nafiz Çamlıbel - Han Duvarları

  2. Mehmet Akif Ersoy - Safahat

  3. Fazıl Hüsnü Dağlarca - Havaya Çizilen Dünya

  4. Orhan Veli Kanık - Destan Gibi

  5. Edip Cansever - Yerçekimli Karanfil


16.Kimi şairlerimizin adları, bazı şiirleriyle adeta özdeşleşmiştir. Fahriye Abla'sıyla, —; Ben Sana Mecburum'uyla, —; Süleymaniye'de Bayram Sabahı'yla, — buna en güzel örnektir.

Bu parçada boş bırakılan yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?

  1. Ahmet Muhip Dıranas - Attila İlhan - Yahya Kemal

  2. Faruk Nafiz - Ahmet Hamdi - Necip Fazıl

  3. Fazıl Hüsnü - Attila İlhan - Mehmet Akif Ersoy

  4. Faruk Nafiz - Orhan Veli - Yahya Kemal

E) Ahmet Muhip Dıranas - Cahit Sıtkı - Ahmet Hamdi
Saf (öz) şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır. Bu anlayıştaki şairler didaktiklikten ve her türlü ideolojiden uzak durup; bir şey öğretmeyi değil, musikiyle ya da musikinin çağrıştırdığı imgelerle insanın estetik duyarlılığını doyurmayı amaç edinirler.

17.Buna göre aşağıdakilerin hangisinde verilen dizeler, saf (öz) şiir anlayışını örneklendirmez?

A) Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

  1. Canan gülüyor eski yerinde
    Canan ki gündüzleri gelmez
    Akşam görünür havz üzerinde

  2. Ne içindeyim zamanın
    Ne de büsbütün dışında
    Yekpare geniş bir anın
    Parçalanmaz akışında

  3. Değil mi cephemizin sinesinde iman bir
    Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir
    Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz
    Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz

  4. Yeşil pencerenden bir gül at bana
    Işıklarla dolsun kalbimin içi
    Geldim işte mevsim gibi kapına
    Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ

18. Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizeler, saf (öz) şiir anlayışını örneklendirmez?

  1. Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et
    Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
    Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir


  1. Kardır yağan üstümüze geceden
    Yağmurlu, karanlık bir düşünceden
    Ormanın uğultusuyla birlikte


Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte

  1. Ebedi aşığın dönüşünü bekler
    Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
    Artık olmayacak baharlar içinde


  2. Aşkın bu karanlık gecesinde
    Hicranımı duydum, seni andım
    Firkatzede bülbül gibi yandım


E) Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi
Sen kalbini dinle, ufuklara bak


19. Aşağıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde belirtilen kişiyle ilgili değildir?

  1. Öykücülüğümüzü, İstanbul dışına çıkararak Anadolu'ya yöneltmiş, yurt gerçeklerini gözlemlere dayanarak yansıtmış, mizahi ve siyasi eserler vermiştir. (Refik Halit Karay)

  2. Eserlerinde İstanbul’un varlıklı insanlarını, Boğaz'ı ve geçmiş zaman yaşamlarını anlatır. (Abdülhak Şinasi Hisar)

  3. Bireysel tutkularla toplumsal gerçekleri hayaller ve simgelerle ortaya koymuş, epik ve destansı şiirleriyle tanınmıştır. (Fazıl Hüsnü Dağlarca)

  4. Yurt sevgisini lirik bir söyleyişle dile getiren sanatçı, Beş Hececiler'in en genç ve tanınmış şairidir.(Faruk Nafiz Camlıbel)

  5. Şiirlerinde rüya, zaman, bilinçaltı kavramlarını kullanmış, hece ölçüsüyle yazdığı şiirleriyle dilimize yeni bir ses ve deyiş getirmiştir. (Ahmet Haşim)



Şiirin, dil ve imge aracılığıyla gerçekliği yoğunlaştıran, en özlü ve en az söze indirgeyen bir anlatımı vardır.

20.Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede söylenene örnek gösterilemez?
A)Döndürsün bizi

Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi

Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan Ve akılda kalan bir yokuştan

B)Bir kişi bile değilim yalnızlıktan
Gözlerim ormanlara asılı


Ağaçlar, kırlar ve şehirler geçiyor kaputumdan O kadar geçiyorlar ki, sadece duruyorum

C)Senin odan gün ışığı en güzel müzik bana
Farklılıklar odası

Giden tren buharları içinde örümcek ağı

Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak

D) Akşamdan beri yağmur yağıyor
Sıkılıyorum evde oturmaktan
Sahile gidiyorum biraz dolaşmak için
Üstüm başım fena ıslanıyor


E)Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
İsteğin bulanık kıyısında

Bundan değil midir bizim aşkımızda Sürekli bir akşam hüznü vardır


Yarın rıhtıma gitmeli

Rönesans çıkacak vapurdan

Bakalım, nasıl şey Rönesans

Kılığı kıyafeti nasıl

Şık mı, sünepe mi

Siyasî mi, bastonu var mı elinde

Yoksa kâküllü, bıyıklı

Hokkabaza mı benziyor

Ambardan mı çıkacak, kamaradan mı

Yoksa ateşçi filân mı

Çalışarak mı geliyor gemide

21.Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

  1. Redif kullanılmıştır.

  2. Serbest ölçüyle yazılmıştır.

  3. İntak sanatına ağırlık verilmiştir.

  4. Günlük konuşma diliyle oluşturulmuştur.

  5. Soru eki yinelenerek ahenk oluşturulmuştur.



Dalgalar söylenip duruyor kayalara yıllardır

Lakin kayalarda çıt yok; duymuyorlar, duymuyorlar

22.Bu dizelerde aşağıdaki açıklamalardan hangisine uygun bir söz sanatı vardır?

  1. Bir sözü, benzetme amacı gütmeksizin başka bir söz yerine kullanma

  2. İnsanlara özgü bir niteliği cansız varlıklara aktarma

  3. Söylenen sözün, gerçek ve mecaz anlamı dışında büsbütün tersini kastetme

  4. Bir olayı ya da durumu, gerçekte olduğundan daha üstün gösterme

E) Bir olayı, gerçek nedeninin dışında, hayali ve güzel bir nedene bağlama

Ne ilmim var ne taatim

Ne gücüm var ne kuvvetim

Meğer senin inayetin

Kıla yüzüm ak Çalabım
Yarlığagıl sen Yunus'u

Bu günahlı kullar ile

Eğer yarlığamaz isen

Key katı firak Çalabım

23.Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

  1. Redif kullanılmıştır.

  2. Birden çok ulama vardır.

  3. İkinci dörtlükte şairin adı geçmektedir.

  4. Zengin uyak kullanılmıştır.

E) İçerik ve biçim olarak tekke şiiri geleneğine özgü nitelikler taşımaktadır.

Sarmış yine afakini bir dûd-i muannid

Bir zulmet-i beyzâ ki peyapey mütezâyid

Tazyikinin altında silinmiş gibi eşbâh

Bir tozlu kesafetten ibaret bütün elvâh

Bir tozlu ve heybetli kesafet ki nazarlar Dikkatle nüfuz eyliyemez gavrine, korkar

24.İçerik ve biçim özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, yukarıdaki şiirin aşağıdaki şairlerden hangisi tarafından yazıldığı söylenebilir?

  1. Ziya Gökalp

  2. Ziya Osman Saba

  3. Tevfik Fikret

  4. Orhan Veli Kanık

E) Ahmet Hamdi Tanpınar

Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm

Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi.
Bu dizelerde "gülü verdi" sözüyle hem çiçek olan gül, hem de gülmek eylemi anlatılmak istenmiştir. Dolayısıyla sözcük her iki anlamda anlaşılacak biçimde kullanılmıştır.

25. Bu örnekte görüldüğü gibi, nükte yapmak amacıyla iki anlamı bulunan bir sözcüğün uzak anlamını kastederek kullanma sanatına ne ad verilir?

A) istiare B) Tevriye C) Cinas

D) Hüsn-i talil E) Tecahül-i arif

Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak

Serpilen aydınlıkta dalların arasından

Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman

Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak
Her şey yerli yerinde, bir dolap uzaklarda

Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan

Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan

Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgârda

26.Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Her Şey Yerli Yerinde" adlı şiirinden alınan bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

  1. Değişik nesneler, şairin duygu, hayal ve düşünceleri de katılarak yansıtılmıştır.

  2. Soyut bir kavram olan "zaman" benzetme yoluyla somutlaştırılmıştır.

  1. Sarma uyak düzeniyle oluşturulmuştur.

  2. Bütün dizelerde uyak ve rediften yararlanılmıştır.

E) Dolabın gıcırdama nedeni, geçmişten bir şeyler hatırlama nedeniyle açıklanarak hüsn-i talil sanatı yapılmıştır.


Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figânın

Zabt eyle dehânın

Hançer gibi deldi ciğerim tîğ-ı zebanın

Tesîr-i lisânın

Âh etse n'ola bülbül-i dil mesnedim üzre

Tâ mahşer olunca

Çok çekti gam-ı harını gül-zâr-ı cihanın

Bu bâğ-ı fenanın

27.Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

  1. Uyak ve redif kullanılmıştır.

  2. Müstezat türünün özelliklerini taşımaktadır.

  3. Birden çok ünlü düşmesi vardır.

  4. Halk şiiri geleneğinin biçim ve içerik özelliklerine bağlı kalınmıştır.

E) Yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklü bir söyleyişle oluşturulmuştur.
28.Aşağıdakilerden hangisi şiirde ahenk sağlayan öğelerden biri değildir?

A) Durak B) Asonans C) Ölçü D) Uyak E) Hüsn-i talil

1B-2C-3B-4E-5C-6E-7E-8D-9E-10C-11A-12A-13E-14C-15C-16A-17D-18A-19E-20D-21C-22B-23D-24C-25B-26D-27D-28E
2. SERBEST NAZIM VE TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞİİR
SERBEST MÜSTEZAT

  1. Bu nazım şeklinde uzun, kısa, çok kısa dizeler bazen düzenli, bazen de düzensiz olarak tekrarlanırlar.

  2. Kısa mısraların ölçüsü, şiirin ölçüsünün bir parçasıdır.

  3. Kafiye düzeni belirli bir kurala bağlı değildir.

  4. Aruz ölçüsüyle yazılır.

  5. Sembolizmin yaygın olduğu bir dönemde Fransa’da ortaya çıkan bir şiir şeklidir.

  6. Edebiyatımızda özellikle Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti şairlerinin kullandığı bir nazım şeklidir.

  7. Serbest müstezat Tevfik Fikret, Ahmet Haşim ve Cenap Şahabettin tarafından çok kullanılmıştır.

  8. Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder.

  9. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur.

  10. Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.


ÖRNEK:
KIŞ

Yine kış,

Yine şems-i mesâda (akşam güneşi), ah o bakış,

Yine yollarda serseri dolaşan

Âşiyânsız tuyur-ı pür-nâliş( inleyen yuvasız kuşlar)Tehi kalan ovalar

Sükût eder sanılır mevsimin gumûmuyla

Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,

Ne giden,

Şimdi yalnız kavafil-i evrâk (yaprak yığını)

Mütemadî sürüklenir bir uzak

Ufk-ı pür-ıztırab u nermide.

Yine kış, yine kış

Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış

Ahmet Hâşim

SERBEST NAZIM

Serbest nazım, serbest şiir, özgür nazım adlarıyla nitelenen ve şiirden ölçü, uyak gibi bağları atan bu akımın başlatıcısı Nazım Hikmet’tir. Ondan önce de bu yolda denemeler yapılmıştır, edebiyatımızda serbest nazmı ilk kullanan Cenap Şehabettin olmuştur. Daha sonra Tevfik Fikret serbest müstezatı alabildiğine geliştirerek şiiri düzyazıya yaklaştırmış, Ahmet Haşim dizeyi kırarak serbest söyleyişe ulaşmak istemiştir. Ama böylesi denemeler, aruz kalıplarıyla oynayarak gerçekleştirilmiştir.

Başlangıçta Milli Edebiyat akımı etkisinde heceyle şiirler yazan nazım Hikmet ise Anadolu’ya gidişiyle(1921) başlayan ve Moskova’daki öğrenim yıllarında ilkeleri belirginleşen yeni bir şiir anlayışıyla, ölçüsüzlüğü (vezinsizliği) düşünemeyen Türk şiirini kökten değiştirmiş fakat ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamamıştır. Ama bu, alışılmışın dışında, geleneğin, Divan şiirinin birikimlerinden yararlanan yeni bir uyak anlayışıdır.

Serbest şiir anlayışı, biçimi boşlamak, önemsememek olarak alınmamalıdır. Boşlanan, önemsenmeyen, şiiri birtakım kalıplara sıkıştırıp özü biçimin buyruğuna sokan kurallardır.

Klasik nazımda ölçü, uyak ve belli nazım biçimleri, ozanın söyleyişini sınırlayan bağlardı. Düşüncenin ya da anlatılan olayın bu bağlarla uzlaşma olanağı kıttı. Sözgelimi, çok kısa söylenmesi gereken bir sözü, kullanılan ölçünün uzunluğuna uydurmak zorunluluğu vardı. Ya da uzun bir düşünceyi, ölçüye ve nazım biçimine sığdırmak için kırpmak gerekiyordu. Özgür nazım, ozanı işte bu türlü zorlamalardan; anlatımı ölçü, uyak ve biçim hatırı için gereksiz sözcüklerle doldurmadan ya da gerekli sözleri kırpmalardan kurtarmıştır. O kadar ki, klasik nazma uygulama olanağı bulunmayan birtakım söyleyiş biçimleri ancak özgür nazımla gerçekleşebilmiştir. Sözgelimi, çok dalgalı bir denizde dalgaların üstünde inip çıkan bir kayığın gittikçe gözden kaybolması( belki uzaklaşması, belki batması) olayı anlatan sözcüklerin de gittikçe kısalmasıyla verilmiştir:

Çıkıyor kayık

iniyor kayık… Çıkıyor ka

iniyor ka… Çık… in… çık… (Nazım Hikmet, Bahr-i Hazer)

SERBEST NAZMIN ÖZELLİKLERİ:

  1. Ölçüsüz (vezinsiz) nazımdır.

  2. Dizelerdeki hecelerin sayıları, uzunluk ve kısalıkları belli bir düzene ve belli bir kalıba göre sıralanmaz.

  3. Şair, eğer isterse uyak kullanabilir, isterse hiç kullanmaz. İsterse manzumeyi birtakım bentlere ayırabilir, isterse hiç ayırmaz.

  4. Burada gözden uzak tutulmaması gereken nokta, serbest nazmın ayırıcı niteliğinin ölçüsüz oluşudur.

  5. Ahenk ses ve kelime tekrarlarıyla sağlanabilir.


ÖRNEK:

Taranta Babu,
yaşamak ne güzel şey...
Anlıyarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
yaşamak…
Yaşamak: Birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi... Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan okur gibi
yaşamak… (Nazım Hikmet- Taranta Babu’ya Mektuplar)



TOPLUMCU ŞİİR (TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK)

Yirminci yüzyılın başlarında, neredeyse tüm dünyada eşzamanlı olarak gelişen siyasal ve toplumsal hareketlere bağlı olarak yeni bir edebiyat akımı doğdu. Toplumsal gerçekçilik ya da sosyalist gerçekçilik adı verilen bu akım; şiirden, edebiyatın ve sanatın her alanına kadar geniş bir yelpazede etkisini gösterdi. Emekçilerin sorunlarını, emek-sermaye çelişkisini ve yaşamsal kaygılarını konu alan bu akım, “toplum için sanat” görüşünü temsil ediyordu. Bu akım için, bir bakıma sosyolojik karakterli bir edebiyat akımı dersek, yanılmayız.




ÖZELLİKLERİ:

  1. Serbest nazım özellikleri taşır.

  2. İdeolojik içerikli bir şiirdir. Şiirde savunulan bir görüş vardır.

  3. O güne kadar görülmemiş, denenmemiş bir görsellik, karmaşık biçimli teknikler barındıran bir şiirdir.

  4. Halk ve divan şiirinden özellikle Rus şair Mayakovski’den yararlanılmıştır.

  5. Materyalist ve Marksist bir dünya görüşü üzerinde temellendirilmiştir.

  6. Gelecekçilik (fütürizm) akımından etkilenmişlerdir.

  7. Söylev üslubundan yararlanmıştır.

  8. Bu şiirler geniş kitlelere hitap etmek ve onları harekete geçirmek amacıyla yazılmıştır.

  9. Toplum için sanat anlayışı vardır.

  10. Emekçilerin sorunları, köycülük, halkçılık, insan, toplum ve üretim ilişkileri gibi temalar işlenir.

  11. Sanat her türlü dinsel ve töresel bağlardan kurtulmalıdır.

  12. Dil, alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmıştır.

  13. Nazım Hikmet, Beşir Fuat, Hasan İzzettin Dinamo, Abdullah Cevdet, Ercüment Behzat Lav, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör bu edebiyat anlayışının öncüleridir.


KEREM GİBİ
 

Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                erit-
                    -meğe
                            çağırıyorum. . .

O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
                                                Kerem
                                                     gibi
                                                          yana
                                                                yana. . .

«Deeeert
             çok,
                 hemdert
                         yok»
Yürek-
        -lerin
kulak-
        -ları
              sağır. . .
Hava kurşun gibi ağır. . .

Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
                   Kerem
                        gibi
                              yana
                                    yana.
Ben yanmasam
                  sen yanmasan
                             biz yanmasak,
                             nasıl
                                   çıkar
                                          karan-
                                                  -lıklar
                                                      aydın-
                                                              -lığa. .

Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                 erit-
                     -meğe
                             çağırıyorum. . . . .
 
   

                                             Nazım Hikmet  1930 Mayıs


MEMLEKETİMİ SEVİYORUM

Memleketimi seviyorum :


Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

Memleketim :


Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.

Memleketim.


Memleketim ne kadar geniş :
dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
                                                   utanıyorum.

Memleketim :


develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler,
kavak
       söğüt
              ve kırmızı toprak.

Memleketim.


Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven
                                                               alabalık
              ve onun yarım kiloluğu
                          pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla
                                           Bolu'nun Abant gölünde yüzer.

Memleketim :


Ankara ovasında keçiler :
kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması.
Yağlı, ağır fındığı Giresun'un.
Al yanaklı mis gibi kokan Amasya elması,
zeytin
        incir
             kavun
ve renk renk
                 salkım salkım üzümler
ve sonra karasaban
ve sonra kara sığır
ve sonra : ileri, güzel, iyi
                             her şeyi
            hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır
çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
                                yarı aç, yarı tok
                                                 yarı esir. . .
Nazım Hikmet Ran

NAZIM HİKMET (1902–1963)

  • 1902’de Selanik’te doğdu. Heybeliada Harbiye Mektebi’ni bitirdi. Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanan yazı ve şiirleri nedeniyle 15 yıl hapsi istenince Moskova’ya kaçtı. 1928’de çıkarılan Af Kanunu’ndan yararlanıp tekrar yurda döndü. Resimli Ay Dergisi’nde çalışmaya başladı. 1932’de yeniden 4 yıl hapse mahkûm oldu. Bu kez, Cumhuriyet’in 10. Yılı nedeniyle çıkarılan aftan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. 1938’de Harp Okulu’ndaki aramalarda ele geçen şiir ve kitapları nedeniyle "orduyu kışkırtmakla" suçlandı ve 28 yıl 4 aya hüküm giydi. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950’de özgürlüğüne kavuştu. Askere alınması kararı çıkınca tekrar Moskova’ya kaçtı. 25 Temmuz 1951’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. O da Polonya uyruğuna geçti. 1963’te öldü. Moskova’da toprağa verildi. Orada yatıyor.

  • Şiirlerinden birçoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi.

  • Divan ve halk şiiri söyleyişlerinden de yararlandı.

  • Hece vezninden ayrılarak Türkçenin ses özellikleri ile armoni oluşturan serbest vezni benimsedi.

  • Serbest nazım, serbest şiir, özgür koşuk adlarıyla nitelenen akımın başlatıcısıdır.

  • Ona göre şiirde asıl önemli olan öz’dür. Biçim öze uydurulmalı, özü bir kat daha belirgin kılmalıdır.

  • Moskova’dayken tanıdığı gelecekçilik (fütürizm) akımından etkilenerek yazdığı şiirlerinde ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamaz.

  • Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri şiirinin doruğunu oluşturur.

  • Şiir, roman, öykü, tiyatro masal, mektup gibi türlerde eser vermiştir.

ŞİİR: Memleketimden İnsan Manzaraları, 835 Satır, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü,

Taranta-Babu'ya Mektuplar, Şeyh Bedreddin Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı



STRONSİUM 90
Acayipleşti havalar,

bir güneş, bir yağmur, bir kar.

Atom bombası denemelerinden diyorlar.
Stronsium 90 yağıyormuş

ota, süte, ete,

umuda, hürriyete,

kapısını çaldığımız büyük hasrete.
Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.

Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,

ya dünyamıza inecek ölüm.
NAZIM HİKMET

(16 Mart 1958,

Varşova - Şvider)
DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan


Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim!
 
NAZIM HİKMET

Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə