Esasen Toplumu yaşayan bir varlık saydıktan sonra, onun içindeki
bütün unsurların karşılıklı ve zorunlu ilişkilerini tanımamak imkânsız-
dır. Ve toplumsal bir hareket deyince, bütün o unsurların hep birden
hareketleri, karşılıklı ilişki değişiklikleri kendiliğinden gözönüne gelir.
Toplum içinde, özellikle sınıflı ve plânsız, dolayısıyla da bilinçsiz top-
lum örgütleri içinde, binbir türlü hareket mahşeri vardır
-
. Başta sınıflar
arasındaki çelişki gelir. Fakat sınıflar içinde zümreler, zümreler içinde
unsurlar ve bireyler, büyük toplumsal çelişikliğin etkisiyle az çok birbir-
lerine girerler. Kitle hareketi, bu ikinci, üçüncü derece çelişki ve hare-
ketlerden üstündür. Mesela 1908 Meşrutiyet Devrimi toplumsal bir kitle
hareketi yarattı. Çünkü bu Devrimde toplumun bütün sınıf ve zümreleri,
işçiler ve köylülerden, bezirgânlar ve derebeyilere kadar herkes sarsıldı
ve yerinden oynadı. Lâkin, ondan sonraki "Bâb-ı Âli Baskınları" bayağı
birer Puçizm (Darbe-i Hükümet) oyunu idiler. Kitleleri değil, hâkim sınıf-
lar içinde bazı zümreleri ilgilendiriyor ve harekete geçirebiliyordu.
2- Nitelik bakımından:
Kitle hareketi yeryüzünde kıtaların batıp çıkmaları kadar geniş ve
kudretli, fakat bilinci zorlayan esbâb-ı mûcibeli [gerekçeli] bir kımıl-
dayıştır. Kitle hareketi, hiçbir zaman kitlenin bilincine kendiliğinden
gelmez. Bu bilinç adeta maddi bir yığın zorunlulukla gitgide ve hare-
ketle atbaşı giderek şahlanır. Onun için, Lenin, on yıllarca süren kürsü
nutuklarındansa, birkaç aylık bir devrim tecrübesi, insanları daha çok
aydınlatır, der.
Bu hâl, bireysel hayattaki "Bilinçaltı" olayları gibi ancak sezilir ve
dayanılmaz bir atılıştır; şimdiye kadarki Medeniyet tarihinde önüne
geçilemez bir olaydır. Önüne geçilemez, çünkü, bütün Bezirgân eko-
nomilerinde insanlar şeylere değil, şeyler insanlara hükmeder. Kitle
hareketinin de birinci maddesi; bu şeylerin etkisi ile doğmuş bulun-
masındandır. Kitle hareketini yaratan maddi şeyler nelerdir? Toplu-
mun iktisadi temelleri, Üretim İlişkileridir.
Eğer kitle hareketi, Toplumun maddi temellerinde olan bir değişik-
liğe karşılık düşüyorsa, o zaman zoraki [zorlama] bir kımıldanış değil-
dir. Tarihsel zorunlulukla doğan doğal bir gidiş olur. Gelgeç zikzakları
veya gerilemeleri hiçe indiren bir tarihsel zorunluluk olur. Gerçek kitle
hareketi de ancak budur.
Mesela, 20. Yüzyılın Genel Bunalım çağında beliren Faşizm gibi
modern istibdat ve gericilik hareketleri, kendilerine istedikleri kadar
"Devrim" etiketini, hatta "Sosyalist" damgasını vursunlar, tarihsel ve
toplumsal anlamda bir kitle hareketi sayılamazlar. Bazı ülkelerde, bir
zamanlar Faşizm de bir milleti şu veya bu yolda sürükleyebilir. Ama,
bu sırf siyasi bir sürüklenme'dir. Toplumun temellerinde doğmuş ta-
rihsel zorunluluklara uygun doğal bir kitle akışına dayanmaz. Tersine,
tarihsel zorunluluklara zıttır. Tarihin çarklarını zorla geri çevirmek için
yapılır. Aykırı zorlamalar (Kırbaç, Hint yağı, yurttaşlara mahsus Esirler
Kampı) yüzünden ancak gelgeç bir geri tepmedir.
O çeşit geri tepmelere bakarak, tarihin gidişi hakkında hüküm ver-
mek yahut kitle hareketinden bahsetmek insanı kısa günde yalancı
çıkarır. O çeşit zikzaklar, üretimi plânsız ve hâkim ilişkileri bilinçsiz
olan sınıflı bir toplumda, ileriye doğru giderken, gerçek yönü bulun-
caya kadar uğranılmış bayağı bocalamalardır. Onlar, tarihin çehresini
ve gidişini değiştiremez. İt ürür, kervan yürür.
Dışarıdan bakınca, kitle ölçüsünde kımıldayışlara benzeyen eski
yeni her türlü istibdat ve gericilik hareketleri, içyüzlerinde gizlenmeye
çalışılan zoraki ve anormal kargaşalıklardan ibarettirler. Anormaldirler,
çünkü toplumsal realitedeki doğal zorunluluklara aykırı sebeplerden
ileri gelirler. Bunu en iyi gösteren şey, o gibi geri tepmelerin bizzat kit-
le ve zaman içinde tuttukları ömürsüz yerlerdir. Gerçek kitle hareketi
ise, temeldeki doğal zorunluluklardan doğageldiği için, ilkin sahici kitle
temeline uyar. İkinci olarak, tarihte onlarca değil, yüzlerce yıllık bir
geleneğe ve geleceğe sahip olur.
Bugün, bazı küçükburjuva ortamlarında, Musolini veya Hitler'i "Kit-
le adamı" sayanlar, tarihi yaratan kitle hareketinin ne olduğunu bilme-
yen ve anlamayan geveze ukalâlardır. Kitle hareketi Toplumun iktisadi
mekanizmasında olan gelişmelere dayanır. Onun için de büyük Yığın-
ların vicdanlarında yerleşip kökleşir; Tarih boyunca süreklileşir. Gene
onun için, gerçek kitle hareketi önüne geçilemez bir olaydır; dolayı-
sıyla da gittikçe artan bir kuvvet ve şiddet peyda eder [oluşturur].
Faşizm bütün bu yönlerden yaya kalır. İtalya'da, Macaristan'da,
Bulgaristan'da vb. İlk Dünya Savaşı sona erince Sosyalistler (doğan kitle
hareketleri) Köylü meselesini halledecek çapta olsaydılar, Faşizm zılgıtı
önlenebilirdi. Almanya'da, Fransa'da vb. Sosyalistler ikiye bölünmesey-
diler (ileri fikirliler bölünmeseydiler), İşçi Sınıfı (gerçek demokrasi) par-
çalanmasaydı, Nazizm tutunamazdı. Faşizm, adeta pis yaralar üzerine
üreyip vücudu ateşler içinde kıvrandıran bir cerahat mikrobudur. Vücu-
dun normal hamleleri ve gelişmelerine göre bir cerahatin hummasıyla
[ateşiyle] titreme ve çırpınmaları ne kadar farklı ise, Faşizm ayarında
hareketlerle gerçek kitle hareketleri de birbirinden en aşağı o kadar
farklıdır. Yara vaktiyle temizlense, vücut kurtulabilir. Cerahatten, hatta
bir insan ölebilir; fakat bu hal, o insanın hayatını normal [doğal] bir bi-
çimde sona erdirmesi demek olur mu? Hayır. Toplumda dahi işler böy-
ledir. Biraz daha bilinçle, biraz daha örgütle yürünülse, sırf toplumun ve
bahusus [özellikle] yığınların bilinçsizliklerinden ve örgütsüzlüklerinden
faydalanarak, insanlığı tarihe aykırı bir geri tepme hareketine sokmak
isteyen modern gericilik kökünden kazınabilirdi. Çünkü, Faşist hare-
Dostları ilə paylaş: |