Kuru Eleştiri'yle u ğ r a ş a n a k ı m l a r çeşit çeşit ad alırlar. En m e ş h u r -
ları Hayalci Sosyalistler ile Anarşistler'dir. Bunlar, 19. Y ü z y ı l b a ş ı n d a
Fransız Saint S i m o n , P r u d h o n ( d a h a sonraları Blanki), A l m a n Lasall,
D ü h r i n g vb., İngiltere'deki Robert O w e n v b . n i n doktrinleridir. R u s y a ' d a
19. Y ü z y ı l s o n u n d a k i " N a r o d n i k " ( H a l k ı n Dostları) ile 20. Y ü z y ı l b a ş ı n -
daki S-R'ler (Sosyalist D e v r i m c i l e r ) bu k a t e g o r i y e girerler.
Küçükburjuva Diyalektik Maddeci
Eleştiriciliği Eleştiri
1- Kapitalizmde; "Fiilî sömürü- 1- Sömürmenin içyüzüne ba-
cülüğü (istismar/) ve sömürücülük- kar. Kapitalizmde görülen "o
le politika arasındaki karşılıklı etkiyi
gözlemler" (Lenin, "Halkın Dost-
ları Kimlerdir?)
Fakat "sömürücülük" işin yalnız
görünüşüdür. Bu görünüşün altını
aramadıkça;
a) Sömürücülük, adeta tesadüfi,
eğreti bir şey gibi gösterilir. Yani top-
lumun şekli değişmeden sömürü kö-
tülüğü kalkarmış sanılır
-
.
b) Sömürücülük açıklanmaz. Yani,
hangi zorunlu sebeplerle yapılır? Bu
anlaşılmaz. Yalnız tasvir edilir.
c) Sömürmenin yüzeyi görülür.
Politika ile ilişkisinden öteye geçile-
mez. O politikayı tayin eden derin
iktisadi etkenlere inilmez.
besbelli sömürmeyi, belli üretim
ilişkileri sistemi"ne bağlar. Yani,
Kapitalizmde insanın insanı işle-
tip soyması demek olan sömür-
me eğreti bir tesadüf değil, "özel
toplumsal iktisadi şekil"in zorunlu
sonucudur. Rejimin organik, bün-
yevi icabıdır. Sömürmenin sebebi
üretimin kuruluş prensiplerinden
ve kanunlarından ileri gelir. Sö-
mürmenin içyüzünü anlamak için;
bu kanunların işleyişini ve gelişi-
mini objektif olarak mütalaaya
[irdeleme] uğratmak lâzımdır."
(Lenin, age)
2- Sömürücülükten kapitalizmi
sorumlu tutar ve mahkûm eder. Fa-
kat "kapitalizmi mahkûm edişi ülkü
(ideal) bakımından" (Lenin, age),
yani sömürme; falan fikre ve filan
prensibe göre kötüdür, denilir. Me-
selâ kapitalizmdeki sömürme kalk-
malıdır. Niçin? Çünkü kapitalizm;
"Modern bilim ve modern hukuk
fikrine zıttır." (Lenin, age) kanaati
yürütülür. Halbuki, modern zaman
demek esasen kapitalizm çağı de-
mek olduğu gibi, modern bilim ve
modern hukuk fikri de kapitalist hu-
kuk fikridir. Şu halde, küçükburjuva
eleştirisi önce ne dediğini bilmez.
Ondan sonra, karşısına bir sürü
burjuva sözcüsü çıkıp, sömürmeyi
modern bilim ve hukuk bakımından
haklı çıkarıverdi mi apışıp kalması
2- "Kapitalist toplumda teşekkül
eden sınıfları tetkik ederek, yalnız
belirli sınıf bakımından eleştiriyi
esas sayar." (Lenin, age) Yani ka-
pitalizm elbet sömürme suçundan
mahkûm edilmelidir. Ama, bu mah-
kûmiyet kararını kim infaz edecek?
Modern bilim ve hukuk, yazıldıkları
kitapların içinden silahlanıp da mı
kapitalizme saldıracaklar? Elbette
yazılar bu işi yapamazlar. İnsanlar
lâzımdır. Nasıl insanlar? İlkin kapi-
talist toplumu içinde mevcut olan
bir sınıf insanlar; ikinci olarak, kapi-
talizmde sömürmeye uğrayan, yani
sömürmenin kalkmasında çıkarları
olan sınıftan insanlar lâzımdır. An-
cak böyle bir sınıf varsa ve eleştiri
o sınıf bakımından yapılırsa havada
asılı, soyut lâf olmaktan çıkar. Be-
yahut sinir bunalımına uğraması
gerekir. Sömürmenin, bundan kılı
bile kımıldamaz. İnsan insanı iş-
letip soymakta devam eder.
3- Yukarıda geçen iki küçük-
burjuva eleştiri noktasından, bi-
rincisi: olayı üstünkörü anlamak,
ikincisi: olayı üstünkörü reddet-
mektir. Her iki hareket de "kişisel
hüküm ahlâkı üzerine" (Lenin,
age) kurulmuştur. Yani, tıpkı kü-
çük dokuma tezgâhının büyük
dokuma fabrikası tarafından ya-
pılacak rekabetle kapanacağını
ve iflâs edeceğini gören bir esna-
fın, ellerini havaya kaldırıp ahlâk
nâmına, din adına kapitalizme
beddua etmesine yahut fabri-
kanın batmasına dua etmesine
benzer. Bu kişicil, bireysel, indî
(Herkesçe kabul edilebilecek bir
temele bağlanamayıp yalnız bir
kişinin kendi kanısına dayanan.),
plâtonik bir inkârdır
-
. Tavşan dağa
küsmüş, dağın haberi yok. Böy-
lesine, Kuru Eleştiri diyebiliriz.
lirli bir toplumsal yığına dayanarak ve
mal olarak, o yığının çıkarı ve kurtu-
luşu adına yapılacak eleştiri bir iş olur.
Sömürülenler bilinçlenir. Sömürmeye
karşı hareket kuvvetlenir. O zaman
sömürmenin hali yaman olur.
3- Diyalektik Maddecilik, toplu-
mun ne hayır dua ve ne de beddua
ile yürümediğini bilir. Toplumsal bir
olayı açıklayıp değiştirirken, kişicil
duygularına ve indî dileklerine ka-
pılmaz. Topluma bakar. Orada rol
oynayan büyük yığınların hareket-
lerini ölçer. Onların iktisadi anlam
ve hedeflerini arar. Ve ancak ondan
sonra "gerçek surette toplumsal sü-
reçten ileri gelen açık, net kurallaş-
tırmalar, formülasyonlar üzerine"
(Lenin, age) dayanarak hükümler
verir. Onun için, Marksist görüş, ki-
tapta kalmaz, hayata geçer. Birkaç
kişiyi mest etmez; büyük yığınların
malı ve hareket kuralı olur. Diyalek-
tik Maddecilik hemen hemen yanıl-
mayan bir politika güder. Hayale,
kuruntuya kapılmaz. Gerçek bir ob-
jektif eleştiri yapar. İşte asıl Bilimsel
Eleştiri budur.
Bu akımlar, Proletaryanın sınıf olarak zayıf b u l u n d u ğ u ülkelerde,
işçi hareketinin h e n ü z öteki yıkılan Derebeyi gericiliği ve k ü ç ü k b u r j u -
va ve köylü unsurlarına bağlı h o ş n u t s u z l u k l a karıştığı ç a ğ l a r d a g ö r ü -
lürler. Hayalci Sosyalistler, politikaya h â k i m g ö r ü n e n kimseleri "İkna"
yoluyla, Anarşistler "İmha" yoluyla iş y a p ı l a c a ğ ı n a inanırlar. Birinciler
"Lâf, ikinciler "Bomba" kullanırlar. A m a , her iki taraf da, aynı ç ü r ü k
n o k t a d a buluşurlar. H â k i m politikanın belirli iktisadi ilişkilerden d o ğ -
ma bir sınıf hâkimiyeti o l d u ğ u n u , kişicil bir m e s e l e olmadığını kav-
rayamazlar. T o p l u m u n , kişicil niyet ve t e ş e b b ü s l e r l e değil, en geniş
yığın hareketleri, sınıf dövüşleriyle değiştiğini göremezler.
Bu akımlar, hiç o l m a z s a ilk çıktıkları kendi z a m a n l a r ı için az ç o k
haklı, yani kaçınılmaz birer d ü ş ü n c e tarzıdırlar. İçlerinde s a m i m î olan-
lar d â h i y a n e eleştirilerle o n d a n sonraki S o s y a l i z m gelişmelerine yol
açmışlardır. Fakat kapitalizm ilerleyip de İşçi Sınıfı d a h a kuvvetli ve
d a h a bağımsız bir siyasi kuvvet olarak s a h n e y e çıktığı, dolayısıyla da
Diyalektik Maddecilik; İngiliz Ekonomi-Politiği, Fransız Sosyalizmi ve
Alman Felsefesi'nden yepyeni ve bambaşka bir doktrin olarak Mark-
sizm eleştirisine ulaştığı vakit, bütün o ilk emeklemeler tarihe mal
oldular. Hayalci Sosyalizm ve Anarşizm ondan sonra hâlâ bir mem-
lekette görülürse, bu hâl o memleketin geriliğini, yani kapitalizmde
gelişmemiş olduğunu ispattan başka bir şeye yaramaz.
İşçi Sınıfının büyük yığın hareketleri gelişip de, Diyalektik Madde-
ci eleştiri doğduğu zaman, burjuva objektivizmi başlar. Küçükburjuva
eleştirisi bir uç ise burjuva öbür uçtur. Küçükburjuva objektifliği he-
men hemen zorunlu hiçbir şey kabul etmez görünür. Mesela sömürme-
yi eğreti, keyfi, hatta fikirden ileri gelme bir yanlışlık sayar. Ona göre
bir sömürmeyi kaldırmak için birkaç "Aydın ve düşünen insan"ın gay-
ret etmesi, birkaç parlak fikrin gözleri kamaştırması her türlü yanlışı
ortadan kaldırmaya yeter. Bu, Tarihsel Determinizmi unutmak, birey
iradeleriyle toplum meselelerinin hallolunacağını iddia eylemektir.
Burjuva objektivizmi, bunun tam tersine kaçar. Ona göre Tarihin
Determinizmi dogmatikleşir, toplumsal zorunluluklar Allahlaşır. Eğer
bir olay belirli tarihsel zorunluluksa, artık o değişmez, ebedi, mutlak-
tır. Ateşin yakması gibi, elimizde olmayan bir şeydir. Mesela sömür-
me, ta Medeniyetle beraber doğmuştur. Şu halde Medeniyet kalkma-
dıkça sömürme, insanın insanı soyması da kalkamaz. Öyleyse yaşasın
sömürme... Onun için, burjuva objektifleri için, Bilimsel Sosyalizm;
medeniyetin sonu, hatta insanlığın yıkılması demektir! Hâlbuki, bütün
Doğa ve Hayatta olduğu gibi, Toplumda da bugün zorunluluk olan şey
yarın zorunluluksuzluğa döner. Belirli bir zorunluluğu ortadan kaldır-
mak için başka bir tarihsel zorunluluk doğar. İktisadi Determinizm
dahi ölü, mekanik, fatal bir kör kuvvet değildir. Üretim kuvvetlerinin
canlı ve bilinçli parçası olan insan, iktisadi zorunluluklar içinde başlıca
bir kuvvettir. İnsan yığınlarının bilinçli iradesi, bugün insanlığı ezen
birçok zorunlulukları yarın olmamışa döndürebilir.
Burjuva objektivizmi bu Diyalektiği kavrayamaz. İnsanı, bilinmez
yazgı seline düşmüş bir saman çöpü yerine kor. Toplumsal zorunlu-
luklar, iktisadi belirlendiriciler, sanki insanın dışında, onun alınyazısını
çizen birtakım değişmez, mutlak Tanrılardır. Onlara tapalım demeye
getirir. İnsan iradesini ve faaliyetini hiçe sayar.
Bunu daha iyi ayırt etmek için karşılaştırma yapalım.
Burjuva Objektifliği
(Dogmatizm)
1- "Verili bir sıra etkenlerin
zorunluluğundan söz ederek, çok
kere bu etkenlerin meddahlığı bakı-
şına tekerlenmekten kurtulamaz."
(Lenin, Narodnikçiliğin İktisadi
Muhtevası, 1894.)
Bu etkenlerin nasıl doğdukları-
nı, yani zorunluluğun hangi şartlara
göre zorunluluk olduğunu aramaz-
lar. Şartlar kalktığı gün zorunlulu-
ğun da kalkacağını bir türlü anlaya-
mazlar. Mesela sömürmenin zorunlu
etkenlerden doğduğunu söylerken,
onun yalnız kaçınılmazlığını değil,
aynı zamanda gerekliliğini ve ebe-
dîliğini de savunur. Dolayısıyla sö-
mürme meddahlığı yapar.
2- "Mağlup edilmez tarihsel eği-
limlerden söz eder." (Lenin, age)
Falan iktisadi veya toplum-
sal kuruluş, filân eğilimden doğar.
Meselâ sömürme, insanın kazanç
hırsından, hâkimiyet eğiliminden
doğar. Bu hırs ve eğilim tarihte öte-
den beri vardır
-
. Şu halde, sebebini
aramaya hacet yok; bu gibi şey-
lerin önüne geçilemez. Toplumun
şekli, insanların iktisadi, siyasi vb.
ilişkileri ne olursa olsun, bu eğilim-
ler daima var olmuş ve olacaktır-
lar... vb... Sözgelimi sömürme eğili-
mi fıtrîdır [yaratılıştandır].
Proletarya Objektifliği
(Diyalektik)
1- "Öne konulmuş toplumsal-ik-
tisadi biçimleşmeyi ve ondaki çeliş-
kili ilişkilerin doğuşunu açıkça" (Le-
nin, age) meydana çıkarır
-
.
Her zorunlu olayın, birtakım çe-
lişkili ilişkilerden doğduğunu, yani
bugün zorunluluk olarak gördüğü-
müz şeyin içinde çelişkiler kaynaş-
tığını anlatır. O çelişkilerin bir gün,
eski etkenleri yok ederek, yerleri-
ne yenilerini getireceğini belirtir.
Mesela sömürme, şimdiki üretim
için zorunlu olabilir. A m a bu üretim
içinde gelişen çelişkili ilişkiler, onu
er geç değişmeye mahkûm eder.
Mesele basmakalıp etkenler uydur-
makta değil, onların çelişkili şart ve
ilişkilerini kavramaktadır
-
.
2- Soyut eğilimleri değil, başka
başka sınıfların çelişkili varlık şe-
killerini yaratan ve "öne konulmuş
iktisadi nev'i [türü, sistemi] güden"
(Lenin, age) Kanunları anlatır
-
. Ta-
rihsel "eğilim"ler bireyin özünde,
etinde, beyninde mevcut doğal bi-
rer olgu değildirler. Toplumsaldırlar.
Toplum içinde hakim sınıflara göre
değişirler. Falan eğilim, ancak filân
toplum şekli içindeki şu veya bu
sınıfın malıdır. O toplum şekli ve o
sınıf ilişkileri baki kaldıkça, bu eği-
limler de sürüp gider. Lâkin toplum
şekilleri ve sınıf ilişkileri değiştik-
çe, eski eğilimlerin de sırtları yere
gelir. İnsanın insanı işletip soyma-
sı Tarihsel bir olaydır. Yedi bin yıl
evvel yoktu. Yirminci yüzyılda yok
olacaktır
-
.
3- "Yalnız sürecin zorun-
luluğunu söylemekle yetinir."
(Lenin, age) Hâlbuki hiç-
bir toplumsal olay insanların
ötesinde, insan iradeleri dı-
şında, ay tutulması gibi sırf
doğa kuvvetleriyle yapılan
zorunluluklardan değildir. Do-
ğal olaylar önünde bile insan
kudretinin karşılık çıkardığı
zorunluluklar vardır
-
. Yıldırıma
paratoner konur. Fakat, hele
toplumsal süreçler, sırf belli bir
toplumda insan yığınlarının di-
lek ve hareketlerine sıkı sıkıya
bağlıdırlar. En son duruşmada
iktisadi ilişkilerle tayin olun-
masına rağmen, tarihi gene
insanlar yapar. Tarihsel olayla-
rın sadece zorunlu olduklarını
tekrarlamak yetmez. Bu zo-
runlulukların hangi üretim iliş-
kileri üzerine dayanmış hangi
sınıflar tarafından yaratıldık-
larını arayıp bulmak lâzımdır
-
.
Çünkü insan olmasa Tarih de
olamaz. Tarihsel zorunlulukla-
rın öz kuvveti, iç motoru insan
yığınlarının büyük hareketi,
insan faaliyetidir. Bu faaliyetin
sebepleri, şartları, gidişi bilin-
medikçe, toplumsal sürecin
niteliğindeki zorunluluk dere-
cesi de kavranılamaz. Fakat,
burjuva objektifliği bunlara
bakmaz. Çünkü, o "zorun-
luluk" dediklerinin içyüzünü
meydana çıkarırsa, bir gün
kaldırılması gerekeceğini bilir.
3- Diyalektik Maddecilik sırasıyla
şunları arar:
a) Zorunluluk insan bilincine ve
dolayısıyla da insan hürriyetine karşı
kendini dayatan bir kuvvet demek-
tir. Sınıflı bir toplumda yaşadığımız
vakit, bütün toplumsal zorunluluk-
ların içinde mutlaka bir sınıfın par-
mağı vardır
-
. İşte o sınıf parmağına
"zorunluluğun içeriği" denir. Prole-
tarya maddeciliği her şeyden önce;
"Zorunluluğun içeriğini: Hangi sı-
nıfın bu zorunluluğu tayin ettiğini"
(Lenin, age) arar ve bulur.
b) Fakat, bu arama sırasında,
sınıflı bir toplumda objektif olaca-
ğım diye, bütün sınıfları toptan rafa
koymak hayal olur. Sınıflı toplumda
tarafsız geçinenler: "taraflı"dır. Gör-
dük. Biricik objektiflik: ancak Pro-
letarya görüşüne dayanabilir. Onun
için, Proletarya maddeciliği "her
olayın kıymetini takdirde doğrudan
doğruya ve açıkça belirli toplumsal
bir grup bakışına dayanmayı icap
ettirir." (Lenin, age)
Buna sınıf gözlüğü kullanmak
denir. Esasen en "tarafsız" görünen
de bir sınıfa dayanır.
c) Bu belirli bakışla, yani Prole-
taryanın sınıf gözlüğüyle bulduğu-
muz zorunluluğun içeriği şüphesiz
hâkim sınıfların birçok hileli örtüleri
ve batıl itikatları ile kaplıdır. Vazi-
femiz; "sınıf çelişkisinin örtüsü-
nü açarak, bakışını ona göre tayin
etmek"tir. (Lenin, age)
"Doğrudan doğruya hedef, bü-
tün çelişki ve sömürme şekillerini
izleyip açığa vurmaktır. Ta ki Prole-
tarya onları yok edebilsin." (Lenin,
Halkın Dostları Kimlerdir?, C. 2,
s. 232.)
İşte, asıl objektif olmak;
1- Bütün insanlığın kurtuluşunu temsil etmek;
2- Tarihin ileri gidişini kolaylaştırmak demekse, bu ancak, Modern
toplumun iç organizmasını yaratan çelişkileri amansızca açığa vurur-
ken, ne iftiradan, ne yalandan, ne zindandan, ne ölümden korkmayan
Proletarya maddeciliğini kavramakla elde edilebilir. Tarihte olduğu gibi,
günün meselelerinde dahi, burjuva objektifliği ancak görünüşe aldan-
mak, olayların bir yanına bakıp orasını Dogmalaştırmak, yani burjuva
görüşünü ve üstünlüğünü ebedileştirmek, insanlığın kurtuluşunu, ta-
rihin ileri gidişini geciktirmektir. Diyalektik Maddeci kavrayış, bu gerici
politika düşünüşüne bir daha geri gelmemek üzere son verir.
Dostları ilə paylaş: |