2) "Yaptığımız pratik doğru mudur? Yani Pratiğin Kriteryumu ne-
dir?" dediğimiz vakit de, bunu Gerçekler içinde arayacağız.
Herkesin bildiği ve yaptığı gibi; bir Pratik var, bir Pratikçik vardır
-
.
Daima bir İş vardır, bir de İşçik... Pratiğin Kriteryumu: asıl o yapılacak
işçiği bulmaktır. Gene işin doğrusu için bir Gerçek var, bir de Gerçekçik
vardır. Pratiğin Kriteryumu, asıl o işe yarar Gerçekçiği bulmaktır. Buna
yapılacak birçok iş arasında işin özünü bulmak ve yapmak diyebiliriz.
İnsanın önüne içinde bulunduğu faaliyet yüzünden birçok proje, plân,
ihtimal çıkar. Bunların hepsi az çok pratik olabilir. Lâkin, marifet, her
zamanda en pratik, en yararlı işi seçmek, bütün işe en elverişli faaliyeti
tutmak; Pratiğin Kriteryumunu kavramaktır
-
. Kısaca Pratiğin Kriteryu-
mu: En önemliyi, en esaslıyı, en etkiliyi, en faydalıyı seçip çıkarmaktır
-
.
Maddi örnek:
Yerin altında bir cevher var. Ona hangi damardan girilirse en ve-
rimli sonuç alınır? Bunu bulmak bir meseledir. Doğudaki yarıktan da,
batıdaki tepeden de o damara varılabilir. Ama, tepe bizi daha çok
yoracak ve daha az ürün getirecekse, yarık dururken oraya gitmek
iş değildir.
Gerçek cevherini aradık, taradık; bir hazinenin içinde kapalı bul-
duk... Gerek kişisel, gerek genel tecrübelerle biliyoruz ki, böyle ha-
zinelere açılan bir kapı vardır. Gerçeğin Kriteryumu olarak kapıyı
bulduk. Oradan hazine içine nasıl gireceğiz? Kapıyı kırmak da var,
kapının bir tahtasını açmak da var, kilidini zorlamak da var, anahtarını
bulup açmak da var. Bunların hepsi akla gelen, eski pratiğimizle bildi-
ğimiz bir pratiktir. Ama içlerinden en elverişlisi, Pratiğin Kriteryumu:
Kilidin anahtarını bulmaktır. Kilidin anahtarı yok. Kilitten anlamıyor-
sak, onu kırmaya kalkarız. Fakat, kilitten anlar insansak, kilidi kapa-
lı tutan iç çelişkiyi, yani zembereği tahminleyip buluruz. Zemberek,
bildiğimiz gibi, iki zıt yöne iten kuvvetin bir hâsılasıdır [bileşkesidir].
Zembereğin hangi noktasına basılırsa kilidin kendiliğinden açılacağını
tespit etmek, Pratiğin Kriteryumunu yakalamaktır. Bazen dört bir ya-
nına balyozlar indirilip kilit kırılır; ama bazı halde, kırılsa ziyan olduğu
halde, bilen becerikli biri tarafından kilidin belli yerine küçücük bir
iğne ucuyla dokunulur dokunulmaz, bütün iç zemberekler harekete
geçerek kilit sapasağlam açılıverir.
Organik örnek:
Gene daha anlaşılır hekimlikten başlayalım. Önümüze bir hasta gel-
di. Objektif ve somut muayene ile Frengi teşhisi koyduk. Şimdi İzah-
Aydınlatma bitti. Değiştirme; yani tedavi başlıyor. Frengi tedavisi için
bildiğimiz birçok gerçekler var. Bu Gerçeklerin Kriteryumu bizden ev-
vel dahi yapılmıştır: Cıva, Arsenik, İyot, Bizmut frengiyi tedavi edecek
gerçeklerdir. Hem de kriteryumlu gerçekler... Bunu ileriye sürmekle
işimiz, tedavimiz bitti mi? Hayır. Diyalektiğin ilk üç maddesi oldu. Sıra
dördüncüsüne geldi: Cıva, Arsenik, İyot, Bizmut ve bunların da bin-
bir türlü bileşikleri, tuzları, müstahzarları, alınma şekilleri vb. vardır.
Bunlardan hangisinin, hangi bileşiğini, ne şekilde kullanacağız? İşte
asıl "Tedavi san'atı", yani Pratiğin Kriteryumu budur. Hastalığın devri-
ne, hastanın umumî ahvaline [genel durumuna], organlarının ayrı ayrı
durumuna, yaşına, cinsiyetine vb. göre, yukarıki ilaçlardan biri ya-
hut ötekisi veya hepsi birden, ağızdan yahut deri altından yahut kas-
tan veya toplardamar içine, hap, güllâç, toz, şurup, eriyik, ampul vb.
şekillerde yapılmak icabeder. Bunların içinde en uygun şekil tedaviyi
bulmak önemlidir. Çünkü aynı ilâçlardan bazen birini, bazen ötekini
ön safa geçirmek, falan veya filan şekilde vermek, hastanın hayatı pa-
hasına doğru yahut yanlış olabilir. Hastalığın başlangıcında en yüksek
dozla Arseniğe önem verildiği halde, son konağında, yoklayıcı [eser]
miktarlarla İyot başa geçebilir. Hastanın tahammülüne göre, hastalığı
en çabuk ve en kolay giderecek yoldan yürümek lâzımdır. Ezbere Fren-
gi reçetesi olamaz. Onun için, bazen aynı hastayı malûm ilaçlarla usta
hekim iyi eder de, softa hekim kötületebilir, hatta öldürebilir.
Toplumsal örnek:
Bugün devrim (demokrasi) meseleleri milli ölçüde konuyor. Mesela,
Komünizm, dünya ölçüsünde büyük İşçi Sınıfının başaracağı ve insan-
lığı sınıfsız toplum şekline ulaştıracak bir devrim idealidir. Bunu, Trots-
ki gibi bazıları, bir defada, keramet sopasıyla bütün dünyada gerçek-
leştirmeyi ileriye sürdüler. Ne oldu? Bu gibiler, kendi yanlışları altında
ezildiler. Eğer onlara uyulsa idi, bir memleketteki devrim de ezilebilir-
di. Böyle toptan pazarlık bir değişme, ezbere devrimcilik, körü körüne
yapılacak yüksek doz bir şırıngayla hasta öldürmeye benzer.
Devrim (Demokrasi), her yerde satılacak bir ihracat metaı değildir.
Her memleketin yapısına göre kurulacak bir düzendir. Herkese zorla
giydirilecek bir hazır ayakkabı değildir. Herkesin ayağına göre ısmar-
lama bir ayakkabıdır
-
. Şu halde toplumsal değişiklikte dahi, uluorta ve
basmakalıp devrim narası atmak bir marifet değildir.
Bunun aksi de ayrı bir meseledir. 1917 Rusya'sında, kendilerine
"Devrimci" diyen bir kısım Partiler, memlekette Çarlığın devrilmesine
taraftardılar. Ama, onun yerine geçecek rejimin ancak Kapitalizm ola-
bileceğine kani idiler. Yalnız Bolşevik Parti Sovyet Devrimini, Kapita-
list Devriminden hemen sonra ortaya atabildi ve Çarlığın arkasından
Rusya'da Kapitalizmi de kaldırdı. Çünkü 20'nci Yüzyılın ilk yarısında,
Siyasi Devrimin Toplumsal Devrimle tamamlanması yalnız mümkün
Dostları ilə paylaş: |