27
ifade eder.
Buraya kadar bahsetmiş olduğumuz değerle ilgili bilgiler, değeri değer
olmayandan ayıran bir biçim tartışmasına işaret eder. Bu biçim tartışmasında özetle değer,
olguya nitelik yükleme ve olguyu uygun bulma veya bulmama (tasvip etme veya etmeme)
durumudur. Genel olarak değer, aynı anlamı ifade eden uygun bulma, beğenme veya tasvip
etme terimleriyle ifade edilir. Ancak tasvip, tasdik anlamında değildir. Tasdik, zorunlu
olarak bir tavır almayı ve tasvip etmeyi içermez. Adam Smith, tasvibi (approbation), bizim
için bazı özellikleri kabul edilebilir veya kabul edilemez yapan zihnin bir yeteneği olarak
görür. Ona göre beğeni ve tasviple biz bir davranışı diğerine tercih eder, doğru ve yanlışın
adını koyarız.
70
Tasdik ise bir inanç durumunu ifade eder ve her inanç durumu, inanan
kişide bir tavır değişikliği meydana getirmez. Değer, bu anlamda inançtan veya tasdikten
daha fazla bir şeydir.
Değer biçmek/vermek, aynı zamanda bir tavır almayı ifade eder. Örneğin,
ABD’nin Irak savaşını kazanacağına inanabilirim; ancak buna hiçbir değer vermeyebilirim.
nandığımız her şeye değer vermediğimize göre değer vermek, inanmaktan daha fazla bir
ş
eyle var demektir. Ancak her değer vermede zorunlu olarak tasdik vardır. Bu anlamda
değerle inanç arasında ortak bir yön vardır: tasdik. Ancak tasviple tasdik doğru orantılı
olmak zorunda değildir. Bu, onlar arasında mantıksal bir ilişkiden ziyade izafî bir ilişkinin
olduğuna işaret eder. Aksi takdirde aynı şeyi tasdik eden iki insanda bu tasdik, ortaya bir
tavır ortaya çıkarırdı. Oysa aynı tasdike sahip iki insanda iki ayrı tavır ortaya
çıkabilmektedir. Örneğin, borsanın bu gün yükseliyor olması, borsada parası olanı
sevindirirken yatırımını dövize yapan kişiyi üzer. Ne borsada ne de dövizde yatırımı
olmayan kişi ise bu bilgi (tasdik) karşısında bir tavır değişikliği yaşamaz.
Bu yaklaşım, genel olarak üzerinde ittifak edilen ortak bir tarzı ifade etmediği gibi
liberallerin de ortak düşünceleri değildir. Liberaller, değerler konusunda iki temel
yaklaşımı benimserler: değeri sadece bir tasdikten ibaret gören deontolojiler ve değeri
tasdikten daha fazla bir şey olarak gören sonuççular. Bu, kesin bir ayrımdır. Bir şeye değer
biçme başta olmak üzere, bu iki düşüncede birçok şey birbirinden farklıdır.
3. Değer Biçme
Değer biçme, bir davranışın veya olgunun iyi veya kötü olduğuna karar vermektir.
“Kürtaj olmanız kötüdür.” dediğimizde bir davranışla ilgili; “Bireysellik iyidir.”
dediğimizde bir olguyla ilgili karar vermiş oluruz. Ahlâkî karar alma, çevreyle olan
ilişkilerimizle başlar. Bu ilişkiler sonucunda duygularımız, her tecrübemize bir etiket
70
Smith, Moral Sentiments, s. 315.
28
koyar. Bu, bir anlamda değer etiketidir ve davranışın veya olgunun kıymetini takdir eder.
Etiketler, iyi veya kötü tecrübelerimizi yansıtır. Bir şeyi iyi olarak tecrübe etmek, onun
bizde bir sempati, hayranlık, sevinç, kıskançlık, cazibe, coşku, haz, mutluluk, ilham, ilgi,
memnuniyet veya huşu duygusu bırakmasıdır. Bir şeyi kötü olarak tecrübe etmek ise onun
bizde bir şok etkisi, şaşkınlık, kızgınlık, tiksinti, sinir, can sıkıntısı ve acı duyguları
uyandırmasıdır. Bu anlamda değer biçmemizi sağlayan tecrübeler, bir takım olumlu ve
olumsuz tepkiler vermemizi ve bir tavır almamızı sağlayan tecrübelerdir.
71
Değer biçme
tavırları sevgi duyma, saygı gösterme, itibar etme, takdir etme, gurur duyma, hayran olma
veya bunların zıddı gibi farklı şekillerde olabilir.
Öncelikle değer biçmek, değer vermek ve değerlendirmek gibi değerle ilgili
ifadeler arasındaki farkı ortaya koymak gerekir. Değer vermek, insanların bir şeyi belirli
ölçütlere göre ele almasıdır. ‘Değerlendirme’de insanlar, ölçütleri benimsemek zorunda
olmadıkları gibi kendi davranışlarını bu ölçütlere göre de düzenlemeyebilirler. Değer
biçme ise insanların bir şey hakkında nasıl değerlendirmede bulunacakları ile ilgili
ölçütlerin belirlenmesini ifade eder.
72
Örneğin, yalancı şahitlik yapmayı ele alalım.
“Deontolojik bir yaklaşım, yalancı şahitliğin hiçbir şekilde doğru bir davranış olarak
görülemeyeceğini; bu tavrın istisnasının olamayacağını ileri sürer ve bence bu, doğru bir
yaklaşımdır.” dediğimizde, yalancı şahitlikle ilgili deontolojik bir değerlendirmede
bulunmuş oluruz. Burada, biz ölçüt koymuyoruz; sadece deontoloji tarafından konulmuş
belirli ölçütlere göre bir hükümde bulunuyoruz. Başka bir ifade ile “Yalancı şahitliğin kötü
olduğu doğrudur.” diyerek bir ahlâkî karara verdiğimiz değeri ortaya koymuş oluyoruz.
Ancak “Âdil bir yargılamanın veya hukukun üstünlüğünün olmadığı bir mahkemede
yalancı şahitlik yapmamızı gerektiren durumlar olabilir. Ahlâk kuralları, zamana ve
ş
artlara göre değişir.” dediğimizde, yalancı şahitliğe bir değer biçmiş oluruz.
Değer biçmeksizin değerlendirmede bulunabiliriz. Değer biçmek, ahlâkî bir
yargıya nasıl ulaşıldığını, değer vermek ise var olan bir ahlâkî yargıya karşı tutumumuzu
ifade eder. Değer biçmenin olumsuzu, değer biçmemektir ve bu, ahlâkî bir karar almamak,
bir tutum sergilememek, bir değer bildiriminde bulunmamak veya bir durum karşısında
tarafsız olmak demektir. Oysa değer vermenin olumsuzu, değer vermemektir. Bu, bir
tutum sergilemeyi (tavır almayı), bir değer bildiriminde bulunmayı veya bir durum
karşısında taraf olmayı ifade eder. Değer biçmek, ahlâkî kararlar almakla; değer vermek,
bu yargıları değerlendirmekle ilgilidir. Her hangi bir durum karşısında nasıl davranmamız
gerektiği üzerine akıl yürütüyor, ne tür bir davranışın bizim için iyi olacağını kestirmeye
çalışıyorsak ve süreç içerisinde beklentilerimizi ve eğilimlerimizi gözetiyorsak bir değer
71
Anderson, age., s. 2.
72
Age.
, s. 6.
Dostları ilə paylaş: |