49
tavır alışlar ve tepkilerle gösterir. Deontoloji, duygusal tepkileri reddetmez; onların ahlâkı
belirleyici bir yönünün olduğunu reddeder; başka bir ifade ile kişisel olana ahlâkî bir
nitelik yüklemez. Bu anlamda biz iki tür değer anlayışıyla karşı karşıya kalırız. Birincisi,
değeri zorunlu olarak bir tavır almayı ifade ediyor olması açısından inanç ve bilgiden farklı
bir şey olarak, bir eğilimin konusu olarak düşünen anlayıştır. kincisi ise değer biçmeyi bir
eylem olarak görmeyen, bunu bir yatkınlık durumu olarak değerlendiren, değer biçmeyi
zihnin zorunlu bir süreci sayan, kendi kişisel durumumuzdan bağımsız, eşyanın bir özelliği
kabul eden ve inanç ve bilgiden ayrı düşünmeyen anlayıştır. Bu durumda değer
biçme/verme, eğilim olmaksızın bir zorunluluğu ifade eder. Özgür irade, değer vermenin
ön koşuludur; fakat özgür iradeyle alınacak kararlar ahlâkî değildir. radenin seçeceği
ş
eyler bellidir. Özgür irade, ahlâkî kararlar almak için değil sorumluluğu yüklenmek için
gerekmektedir.
Birçok düşünür önermesel tavır ifadesini kullanır.
129
Önermesel ve doxastik tavır
ifadesi doğru mudur? Önerme, bir tavır ortaya çıkarabilir mi? Önermenin doğası, bir tavır
ortaya çıkarmaya uygun değildir. Hume’un da söylediği gibi bir tavrı ortaya çıkaran şey,
tutku ve arzulardır. Tavır (attitude), bir şeyi yapmaya veya yapmamaya hazır hale
gelmektir. Oysa inanç veya önermeler, kendi kendilerine insanları bir şeyi yapmaya hazır
hale getiremezler; bunun için onun ilave bir şeye, tavra ihtiyacı vardır. Ancak bir tavır
olmadan da inanç, varlığını devam ettirebilir; yani tavır, inancın zorunlu bir unsuru
değildir. nanç, bir zihin durumuyla ilgili iken tavır, bir duygu durumu ile ilgilidir. Bir
zihin durumundan sonra bir duygu durumunun ortaya çıkması muhtemeldir; ancak zihin
durumu olgu durumunun nasıl olacağını; olumlu mu ya da olumsuz mu olacağını
belirleyemez. Zihnin tasdik ettiği bir şeyi, duygularımız tasvip etmeyebilir. Nitekim bazen
zihin durumu olmamasına rağmen duygu veya olgu durumunun olabilmesi, bu ikisi
arasındaki ilişkinin doğasını açıkça gösterir. Örneğin Türkiye’nin bir milli maçı kazanıp
kazanamayacağından emin olmayabiliriz. Bu durumda maçı kazanıp kazanmama
konusunda bir inancımız yoktur; ancak hala Türkiye’nin maçı kazanmasını arzu edebiliriz.
Bu konuda bir inanç olmamasına rağmen bizde bu yönde bir tavrın belirmesi, ne anlamsız
ne de imkânsızdır.
Ahlâkî yargı/değer, iki farklı ahlâk düşüncesinde ahlâkî fail üzerinde iki farklı
ş
ekilde tezahür eder. Sonuççu yaklaşımda ahlâkî değer, bir tavır meydana getirirken
deontolojide ahlâkî değer, bir tutum almaya neden olur. Bu farklılık, temelde inançla değer
arasında kurulan ilişkiden kaynaklanır. Deontoloji, ahlâkî değerleri ahlâkî inançlarla
129
Chis Meyers, Moral Judgment and Motivation, ProQuest Information and Learning Company, Ann
Arbor, 2002, s. 172; Ferit Uslu, Felsefî Açıdan manı Temellendirme, Ankara Okulu, Ankara, 2004,
ss. 72-9.
50
özdeşleştirir. Sonuççulukta ise değerle inanç arasında bir nitelik farkı vardır.
4. nanç-Değer lişkisi
Buraya kadar bahsetmiş olduğumuz değerle ilgili bilgilerde değer, bir olguya,
inanca veya bilgiye nitelik yükleme ve olguyu tasvip etme veya etmeme durumu olarak
tanımlandı. Genel olarak değer, tasvip terimiyle ifade edilir. Bu başlık altında bir şeyi
tasvip
etmekle tasdik etmek arasındaki fark üzerinde durulacaktır. Tasdik, zorunlu olarak
bir tavır almayı ve tasvip etmeyi içermez. Tasdik, bir inanç durumunu ifade eder ve her
inanç durumu, inanan kişide bir tavır değişikliği meydana getirmez. Değer, bu anlamda
inançtan veya tasdikten daha fazla bir şeydir. Değer biçmek, aynı zamanda bir tavır almayı,
tasvip edip etmemeyi ifade eder. Örneğin, yarın yağmur yağacağına inanabilirim. Ancak
buna hiçbir değer vermeyebilirim. nandığımız her şeye değer vermediğimize göre değer
vermek, inanmaktan daha fazla bir şeyle var demektir.
130
Ürünleri için yağmur bekleyen
bir çiftçi, böyle bir inanç karşısında sevinir. Onun yarın yağmur yağacağına inanması,
benimkinden farklıdır ve çiftçide bir tavır meydana getirir. Çiftçi için yağmurun değeri
vardır.
nançlar bizde yatkınlık iken değerler, eğilimdir. Yatkınlık, zorunlu olarak bir
duygu halini ve bir tavrı ifade etmez. Tavır, yöntem veya üsluptan farklı bir şeydir. Birisi
bize Lübnan’daki savaşın bittiğini söylese ve bunun karşısında biz, edalı bir şekilde “aaa,
ciddi mi söylüyorsun!” şeklinde şaşkınlık ve hoşlanma ile karışık bir tepki verebiliriz. Bu
tepki, duygusal bir tavrı ifade eder. Ancak eğer biz, bu haber karşısında herhangi bir
ş
aşırma ve hoşlanma belirtisi olmadan “Doğrusu da buydu.” şeklinde bir tepki
verdiğimizde bir tavır ortaya koymaktan ziyade bizim tutumumuzu ifade eden bir üslup
kullanmış oluruz. Ahlâkın bir yatkınlık olduğunu söylemek, bu anlamda ahlâkta duygusal
tepkilere yer olmadığını söylemektir. Nitekim Rawls’ın “bilgisizlik peçesi” altındaki ahlâkî
faillerinin toplum içindeki mevki ve pozisyonlarını, eğilim ve isteklerini bilmeden ve her
130
man terimi, hem inanmayı hem de değer vermeyi birlikte bulundurur; fakat sadece bu ikisinin iman
olup olmadığına ayrıca bakmak gerekir. man; teslimiyet, sorumluluk, sadakat, güven gibi bazı
anlamları da içinde barındırır. Fakat bunların bir kısmı inançla (sorumluluk ve teslimiyet gibi); bir
kısmı da değerle (sadakat ve güven gibi) birlikte bulunur; ancak imanın öfke, nefret gibi olumsuz
tavırları da dışladığı açıktır. Bu açıdan imanın ilave ve eksik anlamları içerip içermediği araştırılması
gereken bir konudur. Ancak dinin inananlardan bazı davranışlar beklediği düşünüldüğünde dinî
inancın bir tasdikten ziyade bir tasvip olduğunu söylemek gerekir. Fakat slam düşüncesinde Eş’arî
kelamı, imanın bir tasdik söyleyerek deontolojilerin savunduğu türden bir yaklaşım ortaya koymuştur.
Diğer taraftan iki tür imandan bahsedilir. Birincisi, duygusal unsurları içinde barındırmayan, sadece
tasdikten ibaret olan imandır ki buna “önermesel” (doxastic) iman adı verilir Eş’arîler bu tür bir iman
anlayışını kabul ederler. kincisi, imanın bir tasdikten daha öte bir şey olduğunu ileri sürer. man,
duygusal bağlılık, nihaî bir kaygı gibi terimlerle anlatılır. manın bu türüne de “önermesel olmayan”
(non-doxastic) iman adı verilir. Bu ayrımlar konusunda daha geniş bilgi için bkz. Uslu, age.
Dostları ilə paylaş: |