2
ilkelerin eşitlik esas alınarak uygulanması gerektiğini savunanlar, liberal eşitçilik veya
“eşitlikçi liberalizm” isimlendirmesine başvururlar. lkelerdeki bu önceliklere göre yapılan
birçok tasnif ve isimlendirme vardır: bireyin toplum içindeki rollerine vurgu yapan
“cemaatçi (komüniteryen) liberalizm” veya “sosyal liberalizm”, hukukun üstünlüğüne vurgu
yapan “anayasal liberalizm”, gelir dağılımına işaret eden “yeniden dağıtımcı liberalizm”,
piyasa işleyişine vurgu yapan “laissez faire (bırakınız yapsınlar) liberalizmi”.
3
Diğer taraftan
“klasik liberalizm” ve “neo-liberalizm”, büyük oranda zamansal bir tasnifi ifade ederken
Avusturya Okulu ve Şikago Okulu
4
da mekânsal bir tasnifi ifade etmektedir.
kincisi ise zihin durumundan yola çıkarak yapılabilecek tasniflerdir ve daha ziyade
liberal ilkelerin ontolojik statüleri, epistemolojik temelleri veya ilk nedenleri göz önüne
alınarak yapılan meta-etik tasniflerdir. Genel anlamda bu, liberal ilkeleri ortaya çıkaran gizli
biliş süreçlerini ifade eder. “Biliş süreçleri” ifadesinin geniş ve muğlâk bir anlamı olduğu
açıktır. Bu, liberal ilkelerin nasıl bir zihin durumundan veya zihnî süreçlerin ardından ortaya
çıktığına işaret eder. nsan eylemlerini yönlendiren esasın akıl olduğunu, ahlâkî yargıların
ve liberal ilkelerin aklın uygun ve doğru bir işleyiş mekanizmasının ürünü olduğunu
söyleyerek liberalizmi nitelemeye kalktığımızda veya aklın yerine duyguyu koyduğumuzda
bu mekanizmada “odaklandığımız yere göre” bir tasnifle karşılaşırız.
lk nedenler üzerinden bir niteleme yaptığımızda “akıl temelli liberalizm” ve
“duygu temelli liberalizm” tasnifi ile karşılaşırız. Eğer düşüncelerimizi bu ilk nedenlerden
hareketle daha ileri götürerek aklın uygun (veya doğru) işleyişinin tüm bireyleri ortak
ilkelerde bir araya getireceğini ve zımnî bir toplumsal mutabakatı (common consent) ortaya
çıkaracağını ileri sürdüğümüzde “sözleşmeci liberalizm” adlandırmasını yapabiliriz. Buna
rakip olarak liberal ilkelerin ve ahlâk kurallarının bireysel arzu ve beklentilerin
karşılanmasını temel aldığını ve bu temelin “mutluluğu artırma ve acıdan sakınma” ilkesi
üzerine kurulduğunu ileri sürdüğümüzde “faydacı/sonuççu liberalizm”den bahsetmiş oluruz.
Eğer yargıların ontolojik statülerini veya bilişsel temellerini göz önüne alırsak “seçim teorisi
olarak liberalizm
”, “yatkınlık teorisi olarak liberalizm” ve “eğilim teorisi olarak liberalizm”
ş
eklinde tasnif yapabiliriz. Liberal ilkelerde tarafsızlığın mı yoksa karşılıklı çıkarın mı esas
alınacağı üzerinden bir niteleme ise “tarafsızlık olarak liberalizm” ve “karşılıklı çıkar
olarak liberalizm
”
5
ayrımına götürür.
Zihin süreçlerinin tasviri üzerinden “odaklanılan yere göre” yapılan bu meta-
tasnifleri artırmak her zaman mümkündür. Her araştırmacı, gerekli veya önemli gördüğü
noktadan hareketle bir meta-tasnif yapabilir. Bu, tasniflerin dayanmış olduğu temel ilkeleri
3
Michael Otsuka, Libertarianism without Inequality, Clarendon Press, Oxford, 2003, s. 114; Yayla, age,
ss. 23, 92.
4
Erdoğan, agm., ss. 4, 10; Yayla, age., s. 8.
5
Margaret Moore, Foundations of Liberalism, Clarendon Press, Oxford, 1993, ss. 1-6.
3
esas alarak yapılan tasniflerdir. Zira bu çalışmanın birinci bölümünde ilk nedenler üzerinden
bir tasnif esas alınacaktır: akıl temelli liberalizm ve duygu temelli liberalizm. Bu, bizi bazı
başka tasniflerle de karşı karşıya getirebilir. Birincisi, “önermesel liberalizm” ve “önermesel
olmayan liberalizm
; ikincisi ise “seçim teorisi olarak liberalizm”, “yatkınlık teorisi olarak
liberalizm
” ve “eğilim teorisi olarak liberalizm” şeklindedir. Bunlar, çalışmanın ikinci
bölümünde literatürde önemli yere sahip olan başka bir tasnifi beraberinde getirecektir.
Bunun liberallerin zihin süreçleri açısından yapılabilecek son meta-etik tasniflerden biri
olduğunu söylemek yanlış olmaz; çünkü bu aşamadan sonrakiler, artık görünür nedenlere ait
tasnifler olacaktır. Bir gerekçelendirme noktası olarak görülebilecek olan bu tasnifte iki
temel tipten (category) bahsetmek mümkündür. Ahlâkî duyu teorisi ve faydacılık olarak
ikiye ayırabileceğimiz birinci tip, “sonuççu liberalizm” olarak isimlendirilebilir. Tam
deontoloji (ödev bilimi) ve kısmî deontoloji olarak ikiye ayırabileceğimiz ikinci tip ise
“deontolojik liberalizm”
6
olarak isimlendirilir.
Günümüzde birçok bilim adamı, bireysel özgürlükleri, piyasa düzenini, mülkiyet
haklarını kuantum fiziği, kaos teorisi, post-modernizm, paradigmal teori (Thomas S. Kuhn
ve Paul Feyerabend) vs. gibi bilimsel teorilere dayanarak gerekçelendirme yoluna
gitmektedirler. Örneğin bazı düşünürler, Schrödinger’in kedisinin bireysel özgürlükleri
temellendirmek için iyi bir zemin sağladığını; yine bazı düşünürler, kaos teorisinde hata
veya fazlalık olarak nitelenen ondalıkların aslında fevkalade önemli olduklarını ileri
sürdükten sonra bunun, toplum içinde bireylerin önemini gösteren bir bilimsel veri
olduğunu ileri sürerler.
7
Liberal gelenek içerisindeki düşünürlerde, bu tür bir yaklaşıma
modern çağa kadar rastlamıyoruz. Onlar daha ziyade bütün bilimsel veriler aksini gösterse
de birey özgür olmalıdır, türünden bir yaklaşımı savundular. John Locke, David Hume
(1711–1776) ve J. Stuart Mill (1806–1873) gibi düşünürler, pozitivizmin önemli temsilcileri
idi.
8
Aynı zamanda onlar, en önemli liberal düşünürlerdi. Fakat onlar, liberal fikirlerine
bilimsel bir temel aramaya girişmediler. Gerçi Locke, ahlâkî yargılarla bilimsel yargılar
arasında bazı paralellikler kurdu; ama asla onları aynı eylem mantığı içine koymadı. Mill,
6
Michael Sandel, Liberalism and the Limits of Justice, Cambridge University Press, Cambridge, New
York, 1987, s. 1. Deontoloji ve sonuççuluk tanımları için ayrıca bkz. Mustafa Erdoğan, “Liberalizm ve
Muhafazakârlık”, Liberal Toplum Liberal Siyaset, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1998, s. 67.
7
Örneğin bkz. Paul Feyerabend, Özgür Bir Toplumda Bilim, çev.: Ahmet Kardam, Ayrıntı yay., stanbul,
1999, ss. 103-7. Feyerabend, özgürlüğün bilimsel bir temele sahip olmasını baştan kabul eder; ancak
bilimin otonom doğasını reddederek özgürlüğü sınırlamayacak bir bilim anlayışı ortaya koymaya
çalışır. Zühtü Arslan, “Anayasa Mahkemesinin Siyasal Partiler Politikası: ‘Ve Çağı’nda ‘Ya-Ya Da’cı
Yaklaşımın Anakronizmi Üzerine Bir Deneme”, Liberal Düşünce Dergisi, sayı 22, 2001, s. 14.
Arslan’ın birebir bu tür bir ilişkilendirme yaptığını söylemek yanlış olur. Fakat o, Anayasa
Mahkemesi’nin parti kapatma davaları ile ilgili yaklaşımını liberal bir bakış açısından
betimlerken/eleştirirken kuantum fiziğine atıfta bulunarak tezini güçlendirmeye çalışır.
8
Bu düşünürlerin pozitivist yönleri ile ilgili olarak bkz. Murtaza Korlaelçi, Pozitivizmin Türkiye’ye
Girişi
, nsan yay. stanbul, 1986, ss. 61, 63, 72, 161.
Dostları ilə paylaş: |