4
fikirlerinin gelecekte bilimsel temellere dayandırılabileceğini; ancak çağının araçlarının
buna imkân tanımadığını ileri sürdü. O, bütün temelleri ahlâkta aradı. Bu konuda çağımız
Mill’in yaklaşımından farklı değildir. Bu konuda daha tutarlı bir yaklaşım sergileyen Hume,
bilim mantığı ile ahlâkın işleyişini birbirinden kesin bir dille ayırmıştır.
Liberalizm, ortaya çıktığından beri bilimcilerin yaptığı gibi kendisine bilimsel bir
temel aramaktan/bulmaktan ziyade ahlâkî bir temel bulma uğraşında olmuştur. Bir liberal
için bilimsel teoriler ne söylerse söylesin bireyler özgür olmalıdır; bilimsel teoriler,
mülkiyet hakkı ile ilgili ne söylerse söyleyin liberaller, daima mülkiyet hakkını
savunacaklardır. Bilim adamları, kendiliğinden düzen ve piyasa düşüncesi hakkında ne tür
bilimsel verilere sahip olurlarsa olsunlar liberal düşünce daima bu fikirlerin vazgeçilmez
savunucuları olacaklardır. Liberalizm, günümüzdeki bazı örnekler dışında bu tür bilimsel
temellere ihtiyaç duymamıştır. Ortaya çıkışından bu yana o, genellikle tarihsel olarak
kendisini ahlâkî bir temele dayandırma iddiası içinde oldu. Bu yüzden o, geleneksel
anlamda bilimsel gerekçelendirmelere başvurmayı uygun bulmaz. Liberalizm, bilimsel bir
teoriden ziyade ahlâkî bir teoridir.
Liberal düşünürler, bu ahlâkî yönü muhafaza etmek kaydıyla liberalizmin farklı
yönlerine eğildiler. Bazıları; özgürlük, sınırlı devlet, kanun hâkimiyeti gibi politik konulara
daha ağırlık verdi ve buna “politik liberalizm” dendi. Bazı liberaller, malın serbest dolaşımı,
gelir dağılımı, piyasa düzeni gibi konulara ağırlık verdi ve buna “ekonomik liberalizm” adı
verildi. Bazıları; şüphecilik, insan doğası, kendiliğinden düzen, akılcılık gibi konuları ele
aldı ve bu tarza da “felsefi liberalizm” dendi. Bu dağılım, bazı ilkeleri daha önemli
görmelerinden veya akademik çalışma sahalarının farklı olmasından kaynaklanır. Örneğin
John Rawls (1921–2002), politika üzerine yazılar yazan bir akademisyendi. O, bu yüzden
ilgisini “politik liberalizm” üzerine yoğunlaştırdı. Rawls, toplum olarak bir arada yaşamayı
sağlayacak bazı temel kuralların nasıl belirleneceği konusu ile ilgilenir ve tüm bireylerin
üzerinde uzlaşabileceği karar alma yöntem ve mekanizması inşa etmeye çalışır. Rawls, bu
mekanizmanın toplumun tüm bireylerinin ortak zihin durumlarına dayanması gerektiğini
düşünür. Bir adalet fikri, ancak rasyonel seçim ilkelerine göre ortaya koyulur. Rasyonel
seçim ilkesi, toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri giderecek ya da en azından herkesin
üzerinde uzlaşabileceği türden adalet ilkelerini elde etmemizi sağlar. Rawls’ın ortaya
koyduğu ölçüler, bizi bazı temel toplumsal ve ekonomik ilkelere ulaştırır. Ulaşılan en temel
ilke, diğer tüm kural ve ilkelerin (a) toplumda en az avantajlı durumda olanların en büyük
menfaati elde etmelerini sağlayacak ve (b) tüm görev ve pozisyonların adil fırsat eşitliğine
uygun bir şekilde toplumun tüm bireylerine açık olmasını sağlayacak türden olacaktır.
9
9
John Rawls, A Theory of Justice, The Belknap Press, Cambridge, Massachusetts, 1971, ss. 83, 302, 409.
5
Rawls’ın yaklaşımı, fayda ve kişisel menfaat gibi kişisel terimlerle sonuçları
gözetmek gibi amaçları ahlâk ve adaletin dışında tutar.
10
Bu açıdan o, hakları esas alan
deontolojik bir yaklaşım ortaya koyar. Rawls’ın adalet teorisinin üç temel amacı vardır: 1.
Eşitliği ahlâkî bir ilke olarak koymak. 2. Toplumsal ve doğal eşitsizlikleri aza indirmek. 3.
Yaptığımız seçimlerden doğan eşitsizliklere razı olmak. Rawls, tarafsız başlangıç noktası ve
bilgisizlik peçesi gibi terimlerle bir hakkaniyetli toplum modeli oluşturmak ister. Bu açıdan
onun ilgisi, daha çok politiktir ve ortaya koyduğu düşünce de politik liberalizmdir.
saiah Berlin (1909–1997), yazılarında liberalizmin felsefî temelleri üzerine
düşünceler öne sürdü. Berlin’e göre liberal ilkeler, bazı felsefî düşüncelere dayanmaktadır.
Ahlâkî çoğulculuk, Berlin’in çalışmalarındaki en merkezî kavramlardan biridir. Öncelikle
onun ahlâk düşüncesi, iyi amaçların ve takdire şayan hayat biçimlerinin çokluğuna dayanır.
kinci olarak bu amaç ve hayat biçimlerinin çatışması mümkündür. Üçüncü olarak çatışma,
bazı amaç ve hayat biçimlerinin birbiriyle uyuşmasının veya herhangi bir hasar meydana
gelmeksizin bunların bir araya getirilmesinin imkânsız olduğunu gösterir. Dördüncü olarak
bazı amaçlar ve hayat biçimleri, mukayese edilemez veya evrensel bir ölçüye vurulamaz
niteliktedir. Nihayetinde akıl, ahlâkî iyilerle ilgili kapsamlı bir sentez ortaya koyamaz.
11
Berlin, liberalizmi farklı politik ve ahlâkî düşüncelerin bir arada çatışmadan
bulunmasını sağlayacak düzen olarak görür. Bu yaklaşım, çoğulcu bir bakış açısını
yansıtır.
12
O, yaklaşımının rölâtivist olmadığını söyler. Fakat bu yaklaşım, ideal bir düzenin
varlığını kabul etmemesi nedeniyle şüpheci ve agnostik bir epistemolojiye dayanır. Diğer
taraftan o, politik hayatı ve (negatif) özgürlük düşüncesini insan doğası ile ilgili bazı
tasvirler üzerinden açıklar.
13
Liberal ilkelere felsefî sorunlar açısından bakması nedeniyle
onun yaklaşımını felsefî liberalizm şeklinde tanımlamak mümkündür.
Ludwig von Mises (1881–1973) ise kitaplarında daha ziyade ekonomik meselelere
ve piyasa işleyişine ağırlık verir. Mises, ekonomideki planlamacı yaklaşımlara karşı serbest
ticarete (piyasa ekonomisi) ve yabancı yatırımların önemine vurgu yapar ve ekonomik
özgürlükler olmadan politik özgürlüklerin olamayacağını ileri sürer. Ona göre piyasa
ekonomisi, toplumsal iş bölümünde bireylerin dayanışmasını piyasa yoluyla sağlayan
ekonomik özgürlük sistemidir. Ekonomik özgürlük diğer özgürlüklerden farklı bir şey
değildir. Piyasanın işleyişine müdahale, fiyatları belirleme, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri
gidermeye dönük vergilendirmeler, paranın değeriyle oynama (enflasyon) gibi uygulamalar
10
Rawls, age., s. 30.
11
Claude J. Galipeau, Isaiah Berlin’s Liberalism, Clarendos Press, New York, 1994, ss. 58-9.
12
Berlin’in plüralizmi için bkz. saiah Berlin, “ deal Arayışı Üstüne”, Liberal Düşünce, çev.: Mustafa
Erdoğan, sayı 12, Ankara, 1998, s. 99; Mehmet Turhan, Nur Uluşahin, “ saiah Berlin’in Liberalizmi ve
Değerlerin Plüralizmi”, Liberal Düşünce, sayı 45-46, 2007, s. 83.
13
Galipeau, age., s. 48.
Dostları ilə paylaş: |