10
Bu çalışma, liberal düşünürlerin ortaya koydukları düşüncelerin gerisinde yatan
zihin durumlarını tasvir ve analiz etmeyi amaçlar. Bunun için öncelikle ahlâkî bir karar
almayı sağlayan inanç, değer, tasdik, tasvip, yatkınlık, eğilim gibi bazı temel terimler
üzerinde durulur. kinci olarak bir ahlâk düşüncesinin bu terimler üzerine nasıl inşa edildiği
gösterilmeye çalışılır. Ancak liberallerin ahlâkla ilgili ortak bir zihin yapısı olmadığı için
çalışmanın her iki bölümünde birbiriyle eş-zamanlı iki rakip düşünce ele alınır. Deontoloji,
inanç temelli bir yaklaşımdan hareket ederken sonuççu liberaller, değer temelli bir
yaklaşımı benimserler.
Haklar temelli liberalizm veya tarafsızlık düşüncesi olarak liberalizm gibi isimlerle
de anılan deontolojik liberalizmle daha çok faydacılık şeklinde bilinen sonuççu liberalizm
arasındaki ayrımlar, bu çalışmanın içine dâhil edilmemiştir. Ancak burada ortaya koyulan
bakış açısı, bu ayrımları daha belirgin hale getirecek kavramsal bir çerçeve hazırlamıştır.
Nitekim bazı liberal düşünürlerin deontolojik mi yoksa sonuççu bir bakış açısına mı sahip
olduğu konusunda genel bir kararsızlık göze çarpar. Özellikle birinci bölümde ortaya
koyulan kavramsal çerçeve, bu tür bir zihin karışıklığını ortadan kaldıracak alt yapıyı sağlar.
Nitekim ikinci bölümde, özellikle “Deontolojik Liberalizm” ve “Sonuççu Liberalizm”
başlıkları altında bu tereddütleri tamamen giderecek bir bakış açısı verilmiştir.
John Locke ve David Gauthier (d. 1932) gibi düşünürlerin savundukları fikirlerin
deontoloji mi yoksa sonuççuluk mu olduğu konusunda karar vermek zordur. Fayda, kişisel
menfaat, haz duygusu gibi sonuççu unsurlara çokça vurgu yapmaları, bunların daha ziyade
sonuççu düşünürler olduğu fikrini doğurur. Fakat sözleşme, doğal durum, başlangıç noktası
gibi terim ve ifadeler ahlâkta bireylerin statülerini birbirine eşitleme amacı güder; ahlâkî
statülerin birbirine eşitlenmesi, haklar temelli deontolojik bir yaklaşımın çabası olabilir. Bu
çalışma, bize bu türden ayrımları yapmayı sağlayacak bir ölçüt verir.
Bu tür bir çalışmayı, farklı şekillerde yapmak mümkündür. Örneğin bazı
düşünürleri merkeze alarak bu konu ele alınabilir. Daha kuşatıcı olması kaygısıyla bu yola
başvurulmadı ancak gerektiği durumlarda belirli düşünürlerin görüşleri ele alındı.
Değer felsefesi, liberalizmde önemli bir yere sahiptir. Buna rağmen özellikle ahlâkî
değer tartışmaları üzerinden liberalizmi konu alan çalışmalar çok azdır.
20
Felsefenin en zor
konularından biri olan değer felsefesi üzerinden bu çalışmanın yapılması, hem değer
felsefesinin zorluklarının üstesinden gelmek hem de liberallerin değer düşüncesini ortaya
koymak gibi bir dezavantajı içinde barındırır. Bu zorluğu aşmak için birinci bölümde geniş
20
Bu konuda yapılan çalışmalar, karmaşık ve anlaşılması güç bulunduğu için olsa gerek çok fazla ön
plana çıkmaz. Bu bakış açısıyla yapılmış en önemli çalışmalardan biri, Gerald F. Gaus’a aittir. Bkz.
Gerald F. Gaus, Value and Justification: The Foundations of Liberalism, Cambridge University Press,
Cambridge, 1990. Bu konuda diğer bir çalışma da Elizabeth Anderson’a aittir. Bkz. Elizabeth
Anderson, Value in Ethics and Economics, Harvard University Press, Cambridge, 1995.
11
bir değer analizine girilmiş ve inanç temelli değer, duygu temelli değer; yatkınlık olarak
değer, eğilim olarak değer; aslî değer, talî değer; objektif değer, subjektif değer gibi oldukça
ayrıntılı bir değer tasnifi yapılmıştır.
Ahlâkî değer ve inançların gerekçelendirilmesini konu edinen ikinci bölüm, değer
felsefesi ile epistemolojiyi birlikte ele almanın zorluğunu içinde barındırmasına rağmen
birinci bölümde ortaya koyulan bir kavramsal çerçeve üzerinden hareket eder; bu yüzden
birinci bölümün zorlukları burada göze çarpmaz. ki bölüm de birbirinin devamı
niteliğindedir. Her iki bölümde de konu, problematik olarak (bir sorundan hareket ederek)
ele alınmaz; çalışma, daha ziyade liberal düşüncenin gerisinde yatan zihin durumlarını
anlamaya çalışan tasvirî ve analitik bir çalışmadır.
I. BÖLÜM: L BERAL DEĞER TEOR LER
1. Liberal lkeler ve Ahlâk
Liberalizm ve ahlâk bir arada zikredildiğinde farklı ilişki biçimleri akla gelir.
Genellikle ilk önce liberalizmin ahlâkî yönünün bulunup bulunmadığı sorusu sorulur. John
Locke, David Hume ve Adam Smith gibi ilk liberal düşünürlerden Robert Nozick (1938-
2002), John Rawls, David Gauthier ve Alan Gewirth (1912-2004) gibi yakın dönem
düşünürlerine kadar liberal gelenek içerisindeki düşünürler ahlâk üzerine yazılar yazdılar.
Özellikle son yıllarda bu konuda yazan birçok akademisyen vardır. Atilla Yayla, Ömer
Demir, Mustafa Acar, Fuat Oğuz, Henry Hazlitt, Michael Novak, Daniel T. Griswold,
Charles K. Rowley, Suri Ratnapala, J. Huerto de Soto gibi birçok düşünür liberal ilkelerin,
özellikle de piyasa sürecinin ahlâkî olduğunu veya en azından ahlâk dışı olmadığını ileri
sürerler.
21
Siyasî düşüncenin iki büyük hareketi olan liberalizmle sosyalizm arasındaki fikrî
rekabeti göz önüne aldığımızda liberalizmle ahlâk ilişkisinde sosyalizmin liberalizme karşı
yönelttiği eleştiri
22
ve ithamlarla
23
karşılaşırız. Sosyalistler, liberalizmi sömürü, soygun,
baskı, şiddet, gerçeği inkâr gibi sıfatlarla nitelerler ve kapitalizmin “insan varoluşunun en
derin yönlerinin metalaştırılmasına yapılan sistematik bir vurgu” içerdiğini iddia ederler.
24
Liberallerin sosyalistlere karşı savunmaları ve karşı söylemleri
25
de düşünüldüğünde
liberalizm ve ahlâk ilişkisini bu şekilde ele alan geniş bir literatürle karşılaşırız.
Bu iki ilişki biçimi, meta-etik olmaktan ziyade doğrudan naif ahlâk tartışmalarını
esas alır. Örneğin serbest rekabetin “acımasız” ve “insafsız” bir düşünce olduğu fikri ileri
21
Bu düşünürlerin Piyasa (özellikle 3 ve 4. sayılar) ve Markets&Morality dergilerinde bu konuda
yayınlamış makaleleri vardır. Ayrıca bkz. Alan Hamlin, “The Moral of the Market”, Markets Morals
and Community
, The Centre for Independent Studies, 1996, ss. 1-15.
22
Örneğin Alasdair MacIntyre, Erdem Peşinde, çev.: Muttalip Özcan, Ayrıntı yay., stanbul, 2001, ss.
10, 180. MacIntyre, hem deontolojik hem de sonuççu liberal yaklaşımları “yıkıcı ve tehlikeli etkilere”
sahip olarak niteler.
23
Sosyalistler genellikle liberalizmin piyasa düşüncesini betimlemek için “kapitalizm” ifadesini
kullanırlar. Aslında bu, ilk başta liberallere karşı sosyalist bir ithamdı. Bu itham, Hazlitt’in ifade ettiği
ş
ekliyle piyasa düşüncesinin “materyalist, bencil, adaletsiz, ahlâksız, acımasızca rekabetçi, hissiyatsız,
vahşi ve yok edici” olduğu düşünce ve imalarını da içinde taşıdığı şeklindeydi. Fakat daha sonraları
piyasa düşüncesini savunanlar, bu ithamların haksız olduğunu ifade eden birçok yazılar yazdılar ve bu
kayıtla kendilerine “kapitalist” denmesinde bir sakınca görmediler. Bkz. Henry Hazlitt, Ahlâkın
Temelleri
, çev.: Mehmet Aydın, Recep Taplamaz, Liberte yay., Ankara, 2006, s. 360, vd.
24
Örneğin Karl Marx, 1844 Elyazmaları, çev.: Kenan Somer, Sol yay., Ankara, 1993, s. 122. Marx,
burada toprak ve mülkiyet sahibi olmayı soygunculuk olarak niteler. Jacques Gouverneur, Kapitalist
Ekonominin Temelleri
, çev.: Fikret Başkaya, mge yay., Ankara, 1997, ss. 262, 264, 267, vd.; S.
Graham, “Hypercapitalism: A Political Economy of Informational Idealism”, New Media and Society,
sayı 2 (2), ss. 131-156.
25
Örneğin David R. Henderson, Robert M. McNab, Thomas Rozsas, “Sosyalizmde Gizli Eşitsizlik”,
Piyasa
, çev.: Atilla Yayla, sayı 14, ss. 3, 26.
Dostları ilə paylaş: |