Polonya
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
144
145
sergilememiştir. Artık çoğunluğu oluşturan hükümetin düşük düzeyde de
olsa cumhurbaşkanının da desteğiyle yürütme içinde etkin bir rol alması
beklenebilirdi. Fakat güç dengeleri cumhurbaşkanından yana olmakla
birlikte Cumhurbaşkanı, Başbakan Pawlak ile aktif bir mücadele içinde
olmuştur. Hassas parti sisteminin yanı sıra koalisyon içi anlaşmazlıklar ve
Walesa’nın anayasadan kaynaklanan yetkilerini sonuna kadar kullanma
isteği bu mücadeleyi tetikleyen unsurlar olmuştur. Cumhurbaşkanı, kanun
önerisinde bulunma, kanunları veto etme ve Anayasa Mahkemesine
gönderme yetkisini devamlı olarak kullanmıştır.
104
Pawlak Hükümeti ile görünür şekilde anlaşmazlıklar 1994’te çıkmıştır.
Bu anlaşmazlıklardan bazıları anayasal krize yol açma potansiyeli
taşımaktaydı. Bu duruma ilk örnek, Ulusal Radyo-Televizyon Yayın
Kurulunun oluşumu üzerinde meydana gelen tartışmadır. 6 Mayıs 1994’te
Walesa, Kurul Başkanı Marek Markiewicz’i bir kararname ile görevinden
aldı. Parlamento, Kurulun hukuki düzenlemesine göre cumhurbaşkanının,
Kurul başkanını atayabileceği ama görevden alamayacağı şeklinde bir
görüş bildirdi. Cumhurbaşkanı ise atayabilen kişinin görevden alabileceği
yönündeki ısrarını sürdürdü. Çeşitli gruplar Kurulun yapısı gereği siyasi
bağımsızlığının garanti altına alınması ve siyasi kontrolü ile medyanın
kötüye kullanımının önlenmesi gerektiğinden bahisle bu görüşü
reddettiler. Mesele nihayetinde Anayasa Mahkemesine kadar gitti ve
Mahkeme, hukuk devleti ilkesi gereğince bir devlet organının kendisine
açıkça verilmiş olmayan bir yetkiyi kullanamayacağından hareketle
Cumhurbaşkanının aleyhinde bir karar ortaya koydu.
105
Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında yaşanan diğer bir gerilim, 1994
sonbaharında Cumhurbaşkanının Ceza Kanununda değişiklik öngören
kanunu veto etmesi ile ortaya çıkmıştır. Kanun, Polonya’nın kısıtlı kürtaj
düzenlemesini genişletiyordu. Walesa, Sejm’in vetoyu aşması durumunda
bile kanunu imzalamayacağını belirtti. Küçük Anayasa’nın 18’inci maddesi
de her kanuni düzenleme için cumhurbaşkanının imzasını şart koşuyordu.
Cumhurbaşkanı kanunu imzalamasaydı parlamentonun, cumhurbaşkanını
görevden uzaklaştırma dışında bir inisiyatifi kalmıyordu. Parlamento,
104
Sedelius,
The Tug-of-War between Presidents and Prime Ministers, s. 136.
105
Sedelius,
The Tug-of-War between Presidents and Prime Ministers, s. 137; Elgie,
Semi-Presidentialism:
Sub-Types and Democratic Performance
, s. 164; Mustafa Erdoğan, “Anayasa Mahkemeleri Önemli mi-
dir? Orta Avrupa’da Anayasa Yargısı ve Demokrasinin Pekişmesi,”
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakül-
tesi Dergisi
, Cilt 54, Sayı 3 (2005), s. 13.
Polonya
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
144
145
daha önce görülmemiş bir şekilde, cumhurbaşkanının kanunları ihlal
etmekten kaçınması gerektiğini ifade etti ve bu durum cumhurbaşkanını
görevden alma tehdidi olarak algılandı. Sejm’in bu vetoyu aşamaması ile
olay siyasi krize dönüşmemiştir.
106
Aralık 1994’te Walesa, Pawlak Hükümetine karşı daha saldırgan bir
tutum takınmıştır. Bu defa söz konusu olan mesele Hükümetin ekonomi
politikası ve devlet bütçesi idi. Cumhurbaşkanı, birçok kanuni düzenlemeyi
-Vergi Kanunu ve Kamu Maaşlarına İlişkin Kanun gibi- Anayasa
Mahkemesine taşıdı. Cumhurbaşkanı, bütçeyi imzalamayabileceğinin ve
beraberinde Sejm’i feshedebileceğinin sinyalini verdi. Küçük Anayasa’ya
göre Cumhurbaşkanı bütçeyi 30 gün içinde imzalamalı ya da reddetmeliydi.
Bu 30 güne ek olarak iki ay içerisinde hükümet, parlamentodan bütçe
kanununu geçiremezse cumhurbaşkanının, parlamentoyu fesih hakkı
vardı. Böyle bir siyasi sıkıntıya düşmemek için parlamento, Küçük
Anayasa’da ivedi olarak değişikliğe giderek Sejm fesholursa yeni
Parlamento bir araya gelene kadar parlamentonun görevine devam
edeceği hususunda uzlaştı. Böylece yasama süreci devam edebilecekti.
107
Walesa son görev yılında da sürekli olarak hükümet ve parlamento ile
çatışma halinde olmaya devam etti. Şubat 1995’te, parlamento başkanı
ve siyasi parti başkanları ile bir araya gelen Walesa, Pawlak Hükümetini
yetersizlikle, parti ayrımcılığı yapmakla ve reformları yavaşlatmakla
suçlamıştır. Yeni bir hükümete ve başbakana ihtiyaç olduğu hususunda
ısrar etmiştir. Sejm cevaben cumhurbaşkanını görevden alma sürecini
başlatabileceğini belirtmiştir.
108
Cumhurbaşkanı Walesa’nın savunma politikasında etkin konumunu
zayıflatmamak için Ağustos 1995’te kullandığı veto yetkisi son önemli
hamlesiydi. Parlamentonun kabul ettiği kanun, genelkurmay başkanının
doğrudan savunma bakanına rapor vermesini öngörmekteydi. Bu durum,
genelkurmay başkanının sadece bakanlar kuruluna tabi kılınması ve
cumhurbaşkanının, savaş hali hariç olmak üzere, silahlı kuvvetlerin yüksek
rütbelileri ile doğrudan bağlantısının kesilmesi anlamına gelmekteydi.
106
Sedelius,
The Tug-of-War between Presidents and Prime Ministers, s. 137; Elgie,
Semi-Presidentialism:
Sub-Types and Democratic Performance
, s. 164.
107
Sedelius,
The Tug-of-War between Presidents and Prime Ministers, s. 137-138.
108
Gönenç,
Prospects for Constitutionalism in Post-Communist Countries, s. 132.