Toplumsal Durum
1800'lü yıllar, Fransız Devrimi, tek başına yaşayan bekâr
kadına da belli bir özgürlük getirmişti. Korku romanı ile
"feminleşen" Avrupa (İngiltere, Fransa) sosyal hayatı
arasındaki bağa vurgu yapan tezler dikkat çekicidir.
Gerçekten de, bu nispi özgürlük yılları, ileride Victoria
Çağı'mn katı ahlakçılığının yarattığı baskı dönemine göre,
kadın hakları yönünden epey "ileriydi."
Baylar dar frakları ve pantolonlarıyla, kadınlar
peşlerinden akarcasına gelen uzun, göğüs altında korseyle
sıkıştırılmış elbiseleriyle Britanya İmparatorluğu'nun burjuva
ve üst sınıfının ihtişamını sergiliyorlardı. Beau Brummel,
dönemin moda tanrısıydı. Çağ Napoleon1 çağıydı;
İngiltere'de Kral III. Georg akli yetenekleri yetersiz
olduğundan iktidar Wales (Galler) Prens'i "Prince of
Pleasure"m (Zevkler Prensi) elindeydi. Haydn'ın2 müziği
yüzyılın sonuna doğru İngiltere'yi adeta istila etmişti. Çar I.
Aleksander'm ziyaretinin ardından 1814'ten başlayarak vals
bir anda çılgın bir moda haline gelmişti. İngiltere'de gaz
lambasıyla ilk evlerin aydınlatıldığı günlerdi bunlar; maden
ocaklarında ilk lokomotifler kömür vagonlarını çekiyor, ilk
buharlı gemiler Thames'ta, bir aşağı bir yukarı gidip
geliyordu. Frankenstein'm yazarı Mary Shelley'nin annesi
Mary Wollstonecraft'm, İngiltere'de kadın haklarıyla ilgili ilk
kitabı yayımlanmıştı: The Vindication of the Rights of
Woman (Kadın Haklarının Korunması). Robert Owen,3
sosyal ütopyalarını tasarlayıp proletaryanın durumunu
düzeltecek düzenler önerip duruyordu. Lord Byron,4 1812'de
Child Herold'un şarkıları adlı şiirleriyle edebiyat ve toplum
düzleminde sansasyon yaratmakla kalmamış, üvey kardeşi ile
yaşadığı aşk ilişkisi üzerine skandalların vazgeçilmez siması
olup çıkmıştı.
I - II
Zengin ve bekâr bir adamın mutlaka bir eşe ihtiyacı
olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Bu gerçek,
civardaki ailelerin kafasına öyle bir yerleşmiştir ki; böyle bir
adam bir semte taşındığı vakit, adamın duygu ve görüşleri
hakkında ne kadar âz şey bilinirse bilinsin, ona kızlarından
birinin tapulu malı gözüyle bakılır.
Bir gün Bayan Bennet kocasına, "Sevgili Bay Bennet,
Netherfield Köşkü'nün en sonunda kiralandığını duydunuz
mu?" diye sordu.
Bay Bennet haberi olmadığını söyledi.
Karısı şöyle karşılık verdi: "Sizin haberiniz yok, ama
kiralanmış. Biraz önce Bayan Long buradaydı. Bana bundan
uzun uzun söz etti."
Bay Bennet karşılık vermedi.
Karısı sabırsızlanarak bağırdı: "Köşkü kimin kiraladığını
öğrenmek istemiyor musunuz?" "Belli ki siz söylemek
istiyorsunuz. Benim de dinlemeye bir itirazım yok." Bu
kadarcık yüz bulma karısına yetti. "Bayan Long'un dediğine
göre Netherfield'i Kuzey İngiltereli zengin, genç bir adam
kiralamış, pazartesi günü dört atlı bir araba ile gelip köşkü
gezmiş ve o kadar beğenmiş ki Bay Morris ile derhal anlaşma
yapmış; Saint Michael Yortusu'ndan* önce taşınacakmış,
önümüzdeki hafta içinde de hizmetçilerinden bir kısmı
gelecekmiş."
"Adı neymiş?"
"Bingley."
"Evli mi, bekâr mı?"
"Ah, şekerim, bekârmış; hem bekâr hem de zengin bir
adam! Yılda dört beş bin sterlin geliri varmış. Kızlarımıza
gün doğdu!"
"Anlamadım, bunun kızlarımızla ne ilgisi olabilir?"
"Azizim Bay Bennet," diye yanıtladı karısı, "ne kadar da
can sıkıcısınız. Anlamayacak ne var. Kızlarımızdan biriyle
evlenir diye düşünüyorum."
"Buraya yerleşmekteki niyeti bu mu?"
"Niyet mi! Saçma, siz ne diyorsunuz!. Niyetini
bilmiyorum, ama kızlarımızdan birine âşık olması hiç de uzak
bir olasılık sayılmaz ve bu nedenle gelir gelmez ziyaretine
gitmelisiniz." "Bence bu yakışık almaz. Kızlarla siz
gidebilirsiniz; ya da onları yalnız gönderebilirsiniz, hatta bu
daha da iyi olur. Çünkü siz de en az kızlarınız kadar güzel
olduğunuza göre, bir de bakarsın ki Bay Bingley içinizden
belki de en çok sizi beğenivermiş!" "Kuzum beni
şımartıyorsunuz. Şüphesiz güzellikten ben de nasibimi aldım;
ama artık kendime eşsiz bir kadın süsü veremem. Beş tane
yetişkin kızı olan bir kadının, artık kendi güzelliğini bir yana
bırakması gerekir."
25 Eylül'e rastlayan yortu.
"Zaten böyle bir durumda, çoğu zaman bir kadının, bir
yana bırakılacak güzelliği de pek kalmaz ya..."
"Ama canım, çok ciddi söylüyorum, Bay Bingley
taşındığı zaman muhakkak gidip onu görmelisiniz."
"Sizi temin ederim, bu hiç de benim yapabileceğim bir iş
değil." "Ama kızlarınızı düşünün. Onlardan birinin Bingley
ile evlenmesi ne şans olur öyle değil mi? Sir Williaın'la Leydi
Lucas sırf bu nedenle ona gitmeye karar verdiler. Yoksa
biliyorsunuz, yeni gelenleri ziyarete gitmek genelde âdetleri
değildir. Gitmeniz şart. Çünkü siz gitmedikçe bizim onu
ziyaret etmemize'imkân yok."
"Gereğinden fazla titiz davrandığınıza şüphe yok. Oysa
Bay Bingley'nin sizin ziyaretinizden çok memnun
kalacağından eminim. Ben de sizinle bir iki satırlık bir not
göndererek kızlarımdan hangisini seçerse onunla evlenmesine
bütün kalbimle razı olacağımı bildiririm, ama küçük
Lizzy'ciğimi öven bir iki kelime de eklemeden edemem."
"Böyle bir şey yapmanızı hiç istemem. Lizzy'nin
ötekilerden ne üstünlüğü var ki. Jane'in yansı kadar bile güzel
değil, iyi huylulukta da Lydia ile kıyaslanamaz. Ama siz her
zaman onu üstün tutarsınız."
"Ötekilerde övülecek bir şey yok ki," diye yanıtladı Bay
Bennet. "Bütün genç kızlar gibi aptal ve cahiller; ama
Lizzy'de kardeşlerinden daha üstün bir anlayış ve kavrayış
yeteneği var." "Bay Bennet, kendi çocuklarınızı böyle
kötülemeye nasıl da diliniz vanyor? Beni üzmekten zevk
alıyorsunuz. Zavallı sinirlerime hiç acımıyorsunuz."
"Beni yanlış anlıyorsunuz yavrucuğum. Sinirlerinize karşı
sonsuz bir saygım var. Onlar benim eski dostlarım. En
azından yirmi yıldır sinirlerinizden söz ettiğinizi duyuyorum."
"Ah! Benim neler çektiğimi bilmiyorsunuz."
"Umarım bunu da atlatırsınız ve yılda dört bin sterlin
geliri olan birçok bekârın bu semte taşındığını görecek kadar
çok yaşarsınız."
"Siz ziyaretlerine gitmedikten sonra, böyle yirmi tanesi
daha gelse bize bir yaran olmaz." "İnanınız canım, hele
sayıları yirmiyi bulsun, hepsini ziyaret edeceğim." Bay
Bennet, hazırcevaplık, iğneleyici alay, çekingenlik ve kapris
gibi huyların o kadar tuhaf bir karışımıydı ki yirmi üç yıllık
deneyim bile karısının onun karakterini anlayabilmesine
yetmemişti. Bayan Bennet'in kendini anlamasıysa daha
kolaydı. Anlayışı kıt, bilgisi az, dakikası dakikasına uymayan
bir kadındı. Canı bir şeye sıkıldı mı, sinirli olduğunu
zannederdi. Yaşamının bütün amacı kızlarını evlendirmek,
avuntusu ise gezmek, dostluk ve dedikodulardı.
Bay Bennet, Bay Bingley'e hoş geldin ziyaretine ilk
gidenlerden biri oldu. Son dakikaya kadar karısına
gitmeyeceğini söylemesine rağmen, Bay Bennet, onu ziyaret
etmeye daha baştan niyetliydi ve ziyaretin gerçekleştiği
günün akşamına kadar karısının bundan haberi olmadı.
Ziyaret şu şekilde ortaya çıktı: Bay Bennet, bir şapkayı
süslemekle meşgul olan ikinci kızına ansızın şöyle seslendi:
"Umarım şapkan Bay Bingley'nin hoşuna gider, Lizzy."
"Ziyaretine gidemeyeceğimize göre," diye kırgınlıkla karşılık
verdi kızın annesi; "Bay Bingley'nin nelerden hoşlandığını
bilecek durumda değiliz." "Fakat anneciğim," dedi Elizabeth,
"onunla davetlerde karşılaşacağımızı ve Bayan Long'un da
bizi tanıştırmaya söz verdiğini unutuyorsunuz."
"Bayan Long'un böyle bir şey yapacağını hiç sanmam.
Onun da genç kızlık çağında iki yeğeni var. Bencil, ikiyüzlü
kadının tekidir, ona hiç güvenim yok." "Al benden de o
kadar," dedi Bay Bennet. "Bayan Long'un yardımına bel
bağlamadığınıza sevindim."
Bayan Bennet cevap vermeye tenezzül bile etmedi; ama
artık kendini tutamayarak kızlarından birini azarlamaya
başladı:
"Tanrı aşkına, böyle öksürüp durma Kitty. Acı biraz;
sinirlerimi mahvediyorsun." "Kitty de öksürmek için hiç
uygun bir zaman seçmez ki," dedi babası, "hep olur olmadık
zamanlarda öksürür."
"Keyfim için öksürmüyorum ya!" diye terslendi Kitty.
"Lizzy, balo ne zaman?" "On beş gün sonra."
"Öyle ya!" diye haykırdı annesi, "Bayan Long da ancak
balodan bir gün önce gelecek; yani, Bay Bingley'yi bize
tanıştırması imkânsız, çünkü o zaman kendisi de henüz
tanışmamış olacak." "Şu halde, canım, siz arkadaşlarınızdan
daha avantajlı durumdasınız. Bay Bingley'yi ona siz
tanıştırırsınız."
"İmkânı yok Bay Bennet, imkânı yok. Ben kendim
tanışmamışken nasıl olur? Nasıl bu kadar alaycı
olabiliyorsunuz?"
'Tedbirli oluşunuzu takdir ediyorum. On beş günlük
tanışıklık kuşkusuz yeterli değil. İnsan bir adamın gerçekte ne
olduğunu on beş günde anlayamaz. Ancak bu tanıştırma işini
biz yapmazsak bir başkası yapacak. Hem zaten Bayan Long
ile yeğenlerine de şanslarını denemeleri için bir fırsat tanımak
gerekiyor. Bayan Long böyle bir tanıştırmayı kibarlık
sayacağına göre, siz reddederseniz bu işi ben üzerime alırım."
Kızlar gözlerini babalarına diktiler. Bayan Bennet sadece,
"Saçma, saçmalık," dedi. "Bu sert çıkışınızın anlamı ne
olabilir?" diye haykırdı Bay Bennet. 'Tanıştırma yöntemini ve
bunlara verilen önemi saçma mı buluyorsunuz? Bu noktada
size pek de hak veremeyeceğim. Sen ne diyorsun Mary? Sen
ki, bildiğim kadarıyla derin düşünceli bir genç kızsın ve
büyük eserler okuyup, bunlardan alıntılar yaparsın."
Mary çok çarpıcı bir şey söylemek istedi, ama bunu nasıl
yapacağını bilemiyordu. "Mary fikirlerini sıraya koyadursun,"
diye devam etti Bay Bennet, "biz Bay Bingley'ye dönelim."
"Bıktım şu Bay Bingley'den!" diye bağırdı karısı.
"İşte buna pek üzüldüm. Bana bunu neden daha önce
söylemediniz? Böyle bir şeyden sabah haberim olsaydı onu
ziyaret etmezdim. Çok yazık; artık ziyaretine gittiğime göre
şimdi ister istemez tanışacaksınız."
Hanımlar tam da Bay Bennet'ın istediği gibi şaşırdılar.
Bayan Bennet'ın şaşkınlığı belki de hepsinden fazlaydı. Ne
var ki, sevincin ilk coşkusu geçtiğinde, kendisinin başından
beri bu işi beklediğini belirtti.
"Ne iyi ettiniz sevgili Bay Bennet. Fakat eninde sonunda
sizi kandıracağımı biliyordum. Kızlarınızı bu tanışmayı ihmal
edemeyecek kadar çok sevdiğinizden emindim. Ah, ne
mutluyum! Bu sabah ziyaretine gittiğiniz halde, bu konuda
şimdiye kadar tek kelime bile söylememeniz de ne hoş bir
şaka."
"Artık canının istediği kadar öksürebilirsin Kitty," dedi
Bay Bennet. Ve bunları söylerken de karısının taşkın
sevincinden usanmış bir halde odadan çıktı. Kapı kapandıktan
sonra Bayan Bennet kızlarına, "Ne mükemmel bir babanız var
kızlar," dedi. "İyiliklerini nasıl ödeyeceksiniz bilemiyorum;
hoş bu konuda benim hakkımı da ödeyemezsiniz ya. Bizim
yaşımızdaki insanlar için her gün yeni birisiyle tanışmak,
inanın, hoş bir şey değildir; ama sizin hatırınız için her şeyi
yaparız. Lydia, hayatım, gerçi sen ailenin en küçüğüsün ama,
bana öyle geliyor ki baloda Bay Bingley seninle dans
edecek." Lydia kendine güvenerek, "Korkmuyorum ki,
kardeşlerimin en küçüğü olsam da, boyum hepsinden uzun,"
dedi.
Artık o gece sabaha kadar kızlar gecenin geri kalanını,
Bay Bingley'nin ziyarete ne zaman karşılık vereceğine dair
tahminler yürütmek ve onu yemeğe ne zaman çağıracaklarını
düşünmekle geçirdiler.
III
Bayan Bennet beş kızının yardımıyla bile kocasından Bay
Bingley hakkında doyurucu bir fikir edinemedi. Onu çeşitli
şekillerde sıkıştırdılar; açık sorular, kurnazca tahminler ve
uzak şüphelerle; gel gör ki Bay Bennet tüm bu
kurnazlıklardan yakasını kurtarınca, komşuları Leydi
Lucas'ın, elden düşme bilgisiyle yetinmek zorunda kaldılar.
Leydi Lucas'ın açıklamaları son derece memnun ediciydi. Sir
William Lucas, Bay Bingley'den çok hoşlanmıştı, Bingley
adamakıllı genç, son derece yakışıklı, aşırı kibar ve hoş bir
adammış ve tüm bunlara ek olarak bundan sonraki ilk baloya
büyük bir grupla katılmak niyetindeymiş. Bundan daha
sevindirici bir haber olamazdı! Hem dansa düşkün olmak
demek âşık olmaya doğru atılmış kesin bir adım demekti.
Kızlar Bay Bingley'nin gönlünü çalma konusunda oldukça
umutlandılar. Bayan Bennet kocasına, "Kızlarımızdan birinin
mutlu bir şekilde Netherfield'e yerleştiğini, ötekilerin de aynı
derecede iyi birer evlilik yapabildiğini bir göreyim, başka bir
şey istemem!" diyordu.
Bay Bingley birkaç gün içinde Bay Bennet'm ziyaretine
karşılık verdi ve onunla çalışma odasında on dakika kadar
oturdu. Güzellikleri çok övülen genç bayanları görebileceğini
ummuştu, ama yalnız babalarını görebildi. Kızlar bu konuda
ondan biraz daha şanslıydılar, çünkü Bay Bingley'nin
ceketinin mavi ve atının siyah olduğunu üst kattaki
pencereden görme fırsatını bulmuşlardı. Çok geçmeden Bay
Bingley akşam yemeği için davet edildi. Ancak Bayan Bennet
ne kadar iyi ev hanımı olduğunu göstermek amacıyla yemek
listesini hazırlamaya koyulmuşken her şeyi erteleyen bir
cevap geldi. Bay Bingley ertesi gün Londra'ya gitmek
zorundaymış, bu nedenle davetlerini kabul etme şerefinden
mahrum olacakmış; falan filan... Bayan Bennet adeta altüst
oldu! Bay Bingley'nin Hertfordshire'a gelişinden hemen sonra
şehirde ne işi olabileceğini bir türlü kestiremiyordu; bu gencin
Netherfield'a yerleşmeyeceğinden ve sürekli ordan oraya
gezeceğinden endişe duymaya başlamıştı. Leydi Lucas, Bay
Bingley'nin Londra'ya baloya büyük bir arkadaş grubu
getirmek üzere gittiğini söyleyerek Bayan Bennet'ın
endişelerini biraz olsun yatıştırdı. Gerçekten de çok geçmeden
Bay Bingley'nin baloya beraberinde, on iki bayan ve yedi
erkek arkadaşını getireceği konusunda söylenti duyuldu.
Kızlar önce bu kadar çok kız geleceği haberine üzüldüler,
ama balodan önceki gün Bay Bingley'nin Londra'dan on iki
yerine beş kız kardeşi ile bir yeğenini getirdiğini duyunca
içleri rahatladı. Oysa grup balo salonuna girdiği zaman beş
kişiydiler; Bay Bingley, iki kız kardeşi, büyük kız kardeşinin
kocası ve başka bir genç adam.
Bay Bingley yakışıklı ve kibardı; hoş bir yüz ifadesi, rahat
ve doğal bir tavrı vardı. Kız kardeşleri de hoş hanımlardı ve
adamakıllı şık giyinmişlerdi. Bingley'nin eniştesi Bay Hurst
de kibar biri gibi görünüyordu; gelgelelim dostu Bay Darcy
uzun boyu, yakışıklılığı ve soylu davranışları ile bütün
salonun dikkatini hemen üzerine çekti; o içeri girdikten beş
dakika sonra herkesin ağzında bu gencin yılda on bin sterlin
geliri olduğu söylentisi dolaşıyordu. Beyler Bay Darcy'nin
tam erkek tipli olduğunu ileri sürüyor; kadınlar ise Bay
Bingley'den çok daha yakışıklı olduğunu belirtiyorlardı.
Kısacası gecenin neredeyse yarısına dek insanların büyük
hayranlığını topladı.
Ne yazık ki sonunda tavır ve hareketlerinin uyandırdığı
nefret, kendisine karşı duyulan sevgiyi söndürdü. Çünkü
kibirli, kendisini arkadaşlarından üstün gören, her şeye burun
kıvıran bir adam olduğu anlaşılmıştı. Artık bu genci, kimse
arkadaşı Bay Bingley ile kıyaslamaya değer görmüyor, bu
suratsızlığını ve sevimsizliğini Derbyshire'daki muazzam
serveti bile örtemiyordu.
Bay Bingley çok geçmeden salondaki bütün ileri
gelenlerle tanıştı; hayat dolu ve sokulgan bir adamdı; her
dansa kalkıyor, balonun erken bitecek olmasına üzülüyor,
Netherfield'de bir balo vermekten söz ediyordu. Bu dostluk
gösterileri onun karakteri hakkında fazla söze gerek
bırakmıyordu. Arkadaşı Bay Darcy ile ne kadar zıttılar! Bay
Darcy topu bir defa Bayan Hurst ile bir defa da
Bayan Bingley ile dans etti. Başka kadınlarla tanışmak
istemedi; bütün geceyi salonda dolaşıp, arada bir kendi
grubundan birileriyle konuşarak geçirdi. Artık karakteri iyice
anlaşılmıştı. Bu adam dünyanın en kibirli, en sevimsiz
insanıydı ve herkes onun kasabaya bir daha hiç gelmemesini
diliyordu. Bay Darcy'ye diş bileyenler arasında, bu adamın
tavır ve hareketlerine karşı duyduğu nefreti, kızlarından birini
küçümsemesi üzerine büsbütün şiddetlenen Bayan Bennet de
vardı.
Elizabeth Bennet, kavalyeler az olduğu için üst üste iki
dansta oturmak zorunda kalmıştı. Bu sırada Bay Darcy ona
yakın bir yerde duruyordu. Arkadaşını dansa katılmaya
zorlamak için dansı bırakıp gelen Bingley ile Darcy arasında
geçen konuşmayı genç kız işitebiliyordu. "Haydi bakalım,
Darcy," dedi Bay Bingley, "dans et, böyle aptal gibi tek başına
durduğunu görmekten nefret ediyorum, Dans etsen çok daha
iyi olacak," dedikçe Darcy bu teklifi reddediyordu.
"Kesinlikle edemem. Dans ettiğim kadınla aramızda yakın bir
tanışıklık olmadıkça danstan nefret ettiğimi bilirsin. Doğrusu
böyle bir toplantıda çekilir şey değil. Kız kardeşlerin
başkaları ile dansa kalktılar ve salonda başka tek bir kadın
yok ki, onunla dansa kalkmak benim için ceza olmasın."
"Dünyayı verseler," dedi Bingley, "senin gibi mızmızlık
edemem. Doğrusu bu akşamki kadar çok hoş kızları bir arada
görmedim. Hatta gördüklerimin arasında birçoğu olağanüstü
güzel."
Bay Darcy, Bennet kardeşlerin en büyüğüne bakarak,
"Salondaki tek güzel kızla da sen dans ediyorsun," dedi.
"Evet,
ömrümde
gördüğüm
en
güzel
yaratık.
Kardeşlerinden biri hemen arkanda oturuyor. Çok hoş, çok
cana yakın bir kız. İzin ver, ablası sizi tanıştırsın." Darcy,
"Hangisini kastediyorsun?" diye sordu ve sonra arkasına
dönerek bir an Elizabeth'i süzdü. Bakışları karşılaşınca
gözlerini kaçırıp soğuk bir tavırla, "Fena değil, ama beni
heveslendirecek kadar güzel değil ve inan başka erkeklerden
yüz bulamamış kızlarla uğraşacak havada değilim. Sen
damının yanına dönüp gülümsemelerinin tadım çıkarsan daha
iyi edersin. Çünkü benimle boş yere zaman kaybediyorsun,"
dedi. Bay Bingley, Darcy'nin öğüdünü dinleyip dansa döndü.
Bay Darcy yürüdü gitti ve geride ona karşı hiç de hoş
olmayan duygular hisseden Elizabeth kaldı. Yine de gülünç
şeylerden tat alan neşeli ve şakacı yaradılışlı bir kız olduğu
için bu olayı arkadaşlanna büyük bir keyifle anlattı. O gece
bütün Bennet ailesi için doğrusu fena geçmemişti. Bayan
Bennet büyük kızının Netherfield'lilerce çok beğenildiğine
tanık olmuştu. Bay Bingley Jane ile iki defa dans etmişti,
ayrıca Bingley'nin kız kardeşleri de ona çok yakınlık
göstermişlerdi. Daha serinkanlı olsa da bundan Jane de annesi
kadar
memnundu.
Elizabeth
de
Jane'in
sevincini
paylaşmaktaydı. Mary de kendisinin Bayan Bingley'ye "bu
çevrenin en iyi yetişmiş kızı" diye tanıtıldığını kulağıyla
duymuştu. Catherine ile Lydia da kavalyesiz kalmayacak
kadar şanslıydılar ki; bir balodan bundan başka herhangi bir
şey beklemeyi de daha öğrenmemişlerdi.
Böylece, yaşadıkları ve ileri gelenlerinden sayıldıkları
Longbourn köyüne keyifli döndüler. Evde kalan Bay Bennet
henüz yatmamıştı; eline bir kitap aldı mı zamanın nasıl
geçtiğini fark etmezdi. Hele bu akşam pek büyük umutlar
uyandıran baloyla ilgili dedikoduları da merak ediyordu.
Biraz da karısının beslediği ümitlerin boşa çıkmasını
ummuştu, ama durumun bambaşka olduğunu anlamakta
gecikmedi.
Bayan Bennet daha odaya girerken, "Ah Bay Bennet!"
diye söze başladı. "Çok, çok güzel bir gece geçirdik. Şahane
bir baloydu. Keşke siz de orada olsaydınız. Jane öyle
beğenildi ki, böylesi görülmemiştir. Herkes onun güzelliğini
konuşuyordu. Bay Bingley de kızımızdan hoşlandı ki, onu
tam iki kere dansa kaldırdı. Düşünün Bay Bennet, Jane'i iki
kere dansa kaldırdı. Hem salonda ikinci kez dansa kaldırdığı
tek kız oydu. Önce Lucas'ların kızını kaldırmıştı. Onu o kızla
yan yana görmek çok canımı sıktı; ama, neyse ki, onu hiç
beğenmedi. Zaten beğenilecek mahlûk değil ya, ha, ne
diyordum, şey... O sırada dansa kalkan Bay Bingley, Jane'i
süzüyordu. Jane'in kim olduğunu sordu, birini bulup
tanışmalarını sağladı, sonra da üst üste iki dansı onunla yaptı.
Ardından King'lerin kızıyla, daha sonra küçük 39
Maria Lucas'la, sonrakilerde gene Jane'le, en sonraki iki
dansı da Lizzy ve Boulanger ile yaptı..."
Kocası sabırsızlanarak sözünü kesti: "Bana karşı biraz
acıması olsaydı daha az dans ederdi. Tanrı aşkına, kimlerle
dans ettiğini sayıp dökmeyi bırak. Bu adamın ne dansa
kaldırdığı kızlar, ne de daha ilk dansta ayağını burkması beni
ilgilendirir!"
"Ah, Bay Bennet," diye sözlerini sürdürdü Bayan Bennet,
"bu genç pek hoşuma gitti. O kadar yakışıklı ki! Kız
kardeşleri de alımlı kadınlar. Ömrümde onlarınki kadar şık
elbiseler görmedim. Diyebilirim ki Bayan Hurst'ün
elbisesindeki dantel..." Bayan Bennet'ın sözü gene yanda
kaldı. Bay Bennet giyim kuşam sözü dinlemeyeceğini kesin
bir dille belirtti. Bunun üzerine konuya girmek için başka bir
yol aramak zorunda kalan Bayan Bennet, acı içinde ve biraz
da abartarak Bay Darcy'nin müthiş kabalığını anlattı: "Ama
sizi temin ederim ki, onun hoşuna gitmemekle Lizzy büyük
bir şey kaybetmez. Çünkü bu adam herhalde dünyanın en
kötü, en kibirli adamı. Ona yakın davranmaya değmez. Öyle
burnu havada, öyle kibirli ki katlanılır şey değil. Sadece
gezindi durdu; aklınca kendinden büyük adam yok. Kızlardan
hiçbiri dans edilecek kadar güzel değilmiş! Keşke orada
olsaydınız da, ona haddini bildirseydiniz. İyice tiksindim bu
adamdan, ne yalan söyleyeyim!"
IV - V
Jane ile Elizabeth baş başa kaldıklarında, önce Bay
Bingley'yi övmekte ölçülü davranan Jane, kız kardeşine genç
adamı ne kadar çok beğendiğini açıkça anlatmaya başladı.
"Genç bir adamda aranan her şey onda var," dedi, "Akıllı, iyi
huylu, hayat dolu; sonra ben ömrümde bu kadar kibar bir
insan görmedim. Ne kadar mükemmel yetişmiş, ne kadar
rahat!" "Yakışıklı da..." diye karşılık verdi Elizabeth, "genç
bir adamın olması gerektiği gibi; demek ki kusursuz bir
adam."
"Beni ikinci defa dansa kaldırması gururumu okşadı.
Böyle üstüme düşmesini beklemiyordum."
"Öyle mi? Senin adına ben bekliyordum. Aramızdaki
büyük farklardan biri de bu zaten. İltifatlar senin için her
zaman sürpriz olur, benim için ise tam tersi. Onun seni ikinci
kez dansa kaldırmasından daha doğal ne olabilirdi? Salondaki
kadınların en güzelinden en az beş kat daha güzel olduğun
gözünden kaçmadı. Kısacası, bundan onun kibarlığına pay
çıkarmaya gerek yok. Evet, şüphesiz çok hoş bir adam ve onu
beğenmene izin veriyorum. Ondan daha aptallarını da
beğendiğin olmuştur."
"Ah Lizzy!"
"Senin çoğunlukla bütün insanları sevip beğenmeye karşı
aşın bir eğilimin vardır. Kimsede kusur görmezsin. Senin
gözünde bütün dünya iyi ve hoştur. Bir kişi hakkında bile
kötü söz söylediğini ömrümde duymadım."
"İnsanlara kusur bulmakta aceleci davranmak istemem,
gene de her zaman düşündüğümü söylerim." "Biliyorum,
zaten şaşılacak nokta da bu ya. Senin gibi zeki bir kızın,
başkalarının aptallıklarına, saçmalıklarına gözlerinin kapalı
olması. İçten görünmeye özenenler çoktur, bunlara her yerde
rastlanır. Ama böyle gösterişsiz, art niyetsiz içtenlik; herkesin
karakterinin iyi taraflarını abartmak, sonra da kötü
taraflarından hiç söz etmemek yalnız sana özgü bir davranış.
Demek bu adamın kız kardeşlerinden de hoşlandın, öyle mi?
Oysa ki tavırları Bingley'ninkiler gibi değil."
"Tabii, ilk bakışta öyle görünüyor, fakat konuşunca çok
hoş kadınlar olduklarını anlıyorsun. Bekâr kız kardeşi de Bay
Bingley'yle oturup ve evi çekip çevirecekmiş. Çok cana yakın
bir komşu olacağından eminim."
Elizabeth ses çıkarmadan dinledi, ama ablasının
dediklerine aklı yatmadı. Bingley'nin kız kardeşleri baloda
genel olarak, hiç de kendilerini sevdirecek bir biçimde
davranmamışlardı. Kız kardeşinden daha iyi bir gözlemci ve
daha az yumuşak başlı olan Elizabeth yargısını etkileyecek
herhangi bir övgü de olmadığından, bu kadınları beğenmek
eğiliminde değildi. Aslında oldukça güzel kadınlardı:
Keyifleri yerindeyken sevimli olma, hoş görünme
yeteneklerine diyecek yoktu, ama burnu büyük ve
kibirliydiler. Londra'nın ilk özel okullarından birinde eğitim
görmüşlerdi. Yirmi bin sterlinlik drahoma* sahibiydiler;
gegereğinden çok para harcamaya, mevki sahibi kimselerle
görüşme alışkanlığına sahiptiler. Bu nedenle kendilerini
beğenip başkalarını küçük görmeye haklan olduğunu
düşünüyorlar, Kuzey İngiltere'de servetini ticaretle kazanmış
saygın bir aileden geldiklerini de hiçbir koşulda
unutmuyorlardı.
Dostları ilə paylaş: |