Aşk ve Gurur



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/12
tarix22.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#83041
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12
Aşk ve Gurur - Jane Austen ( PDFDrive )

Toplumsal Durum

1800'lü yıllar, Fransız Devrimi, tek başına yaşayan bekâr

kadına  da  belli  bir  özgürlük  getirmişti.  Korku  romanı  ile

"feminleşen"  Avrupa  (İngiltere,  Fransa)  sosyal  hayatı

arasındaki  bağa  vurgu  yapan  tezler  dikkat  çekicidir.

Gerçekten  de,  bu  nispi  özgürlük  yılları,  ileride  Victoria

Çağı'mn  katı  ahlakçılığının  yarattığı  baskı  dönemine  göre,

kadın hakları yönünden epey "ileriydi."

Baylar  dar  frakları  ve  pantolonlarıyla,  kadınlar

peşlerinden  akarcasına  gelen  uzun,  göğüs  altında  korseyle

sıkıştırılmış elbiseleriyle Britanya İmparatorluğu'nun burjuva

ve  üst  sınıfının  ihtişamını  sergiliyorlardı.  Beau  Brummel,

dönemin  moda  tanrısıydı.  Çağ  Napoleon1  çağıydı;

İngiltere'de  Kral  III.  Georg  akli  yetenekleri  yetersiz

olduğundan  iktidar  Wales  (Galler)  Prens'i  "Prince  of

Pleasure"m  (Zevkler  Prensi)  elindeydi.  Haydn'ın2  müziği

yüzyılın  sonuna  doğru  İngiltere'yi  adeta  istila  etmişti.  Çar  I.

Aleksander'm  ziyaretinin  ardından  1814'ten  başlayarak  vals

bir  anda  çılgın  bir  moda  haline  gelmişti.  İngiltere'de  gaz

lambasıyla  ilk  evlerin  aydınlatıldığı  günlerdi  bunlar;  maden

ocaklarında  ilk  lokomotifler  kömür  vagonlarını  çekiyor,  ilk

buharlı  gemiler  Thames'ta,  bir  aşağı  bir  yukarı  gidip

geliyordu.  Frankenstein'm  yazarı  Mary  Shelley'nin  annesi

Mary Wollstonecraft'm, İngiltere'de kadın haklarıyla ilgili ilk

kitabı  yayımlanmıştı:  The  Vindication  of  the  Rights  of

Woman  (Kadın  Haklarının  Korunması).  Robert  Owen,3




sosyal  ütopyalarını  tasarlayıp  proletaryanın  durumunu

düzeltecek düzenler önerip duruyordu. Lord Byron,4 1812'de

Child  Herold'un  şarkıları  adlı  şiirleriyle  edebiyat  ve  toplum

düzleminde sansasyon yaratmakla kalmamış, üvey kardeşi ile

yaşadığı  aşk  ilişkisi  üzerine  skandalların  vazgeçilmez  siması

olup çıkmıştı.




I - II

Zengin  ve  bekâr  bir  adamın  mutlaka  bir  eşe  ihtiyacı

olduğu  herkesçe  kabul  edilen  bir  gerçektir.  Bu  gerçek,

civardaki ailelerin kafasına öyle bir yerleşmiştir ki; böyle bir

adam  bir  semte  taşındığı  vakit,  adamın  duygu  ve  görüşleri

hakkında  ne  kadar  âz  şey  bilinirse  bilinsin,  ona  kızlarından

birinin tapulu malı gözüyle bakılır.

Bir  gün  Bayan  Bennet  kocasına,  "Sevgili  Bay  Bennet,

Netherfield  Köşkü'nün  en  sonunda  kiralandığını  duydunuz

mu?" diye sordu.

Bay Bennet haberi olmadığını söyledi.

Karısı  şöyle  karşılık  verdi:  "Sizin  haberiniz  yok,  ama

kiralanmış. Biraz önce Bayan Long buradaydı. Bana bundan

uzun uzun söz etti."

Bay Bennet karşılık vermedi.

Karısı  sabırsızlanarak  bağırdı:  "Köşkü  kimin  kiraladığını

öğrenmek  istemiyor  musunuz?"  "Belli  ki  siz  söylemek

istiyorsunuz.  Benim  de  dinlemeye  bir  itirazım  yok."  Bu

kadarcık  yüz  bulma  karısına  yetti.  "Bayan  Long'un  dediğine

göre  Netherfield'i  Kuzey  İngiltereli  zengin,  genç  bir  adam

kiralamış,  pazartesi  günü  dört  atlı  bir  araba  ile  gelip  köşkü

gezmiş ve o kadar beğenmiş ki Bay Morris ile derhal anlaşma

yapmış;  Saint  Michael  Yortusu'ndan*  önce  taşınacakmış,

önümüzdeki  hafta  içinde  de  hizmetçilerinden  bir  kısmı

gelecekmiş."



"Adı neymiş?"

"Bingley."

"Evli mi, bekâr mı?"

"Ah,  şekerim,  bekârmış;  hem  bekâr  hem  de  zengin  bir

adam!  Yılda  dört  beş  bin  sterlin  geliri  varmış.  Kızlarımıza

gün doğdu!"

"Anlamadım, bunun kızlarımızla ne ilgisi olabilir?"

"Azizim Bay Bennet," diye yanıtladı karısı, "ne kadar da

can  sıkıcısınız.  Anlamayacak  ne  var.  Kızlarımızdan  biriyle

evlenir diye düşünüyorum."

"Buraya yerleşmekteki niyeti bu mu?"

"Niyet  mi!  Saçma,  siz  ne  diyorsunuz!.  Niyetini

bilmiyorum, ama kızlarımızdan birine âşık olması hiç de uzak

bir  olasılık  sayılmaz  ve  bu  nedenle  gelir  gelmez  ziyaretine

gitmelisiniz."  "Bence  bu  yakışık  almaz.  Kızlarla  siz

gidebilirsiniz;  ya  da  onları  yalnız  gönderebilirsiniz,  hatta  bu

daha  da  iyi  olur.  Çünkü  siz  de  en  az  kızlarınız  kadar  güzel

olduğunuza  göre,  bir  de  bakarsın  ki  Bay  Bingley  içinizden

belki  de  en  çok  sizi  beğenivermiş!"  "Kuzum  beni

şımartıyorsunuz. Şüphesiz güzellikten ben de nasibimi aldım;

ama  artık  kendime  eşsiz  bir  kadın  süsü  veremem.  Beş  tane

yetişkin kızı olan bir kadının, artık kendi güzelliğini bir yana

bırakması gerekir."

25 Eylül'e rastlayan yortu.




"Zaten  böyle  bir  durumda,  çoğu  zaman  bir  kadının,  bir

yana bırakılacak güzelliği de pek kalmaz ya..."

"Ama  canım,  çok  ciddi  söylüyorum,  Bay  Bingley

taşındığı zaman muhakkak gidip onu görmelisiniz."

"Sizi temin ederim, bu hiç de benim yapabileceğim bir iş

değil."  "Ama  kızlarınızı  düşünün.  Onlardan  birinin  Bingley

ile evlenmesi ne şans olur öyle değil mi? Sir Williaın'la Leydi

Lucas  sırf  bu  nedenle  ona  gitmeye  karar  verdiler.  Yoksa

biliyorsunuz,  yeni  gelenleri  ziyarete  gitmek  genelde  âdetleri

değildir.  Gitmeniz  şart.  Çünkü  siz  gitmedikçe  bizim  onu

ziyaret etmemize'imkân yok."

"Gereğinden  fazla  titiz  davrandığınıza  şüphe  yok.  Oysa

Bay  Bingley'nin  sizin  ziyaretinizden  çok  memnun

kalacağından  eminim.  Ben  de  sizinle  bir  iki  satırlık  bir  not

göndererek kızlarımdan hangisini seçerse onunla evlenmesine

bütün  kalbimle  razı  olacağımı  bildiririm,  ama  küçük

Lizzy'ciğimi öven bir iki kelime de eklemeden edemem."

"Böyle  bir  şey  yapmanızı  hiç  istemem.  Lizzy'nin

ötekilerden ne üstünlüğü var ki. Jane'in yansı kadar bile güzel

değil, iyi huylulukta da Lydia ile kıyaslanamaz. Ama siz her

zaman onu üstün tutarsınız."

"Ötekilerde  övülecek  bir  şey  yok  ki,"  diye  yanıtladı  Bay

Bennet.  "Bütün  genç  kızlar  gibi  aptal  ve  cahiller;  ama

Lizzy'de  kardeşlerinden  daha  üstün  bir  anlayış  ve  kavrayış

yeteneği  var."  "Bay  Bennet,  kendi  çocuklarınızı  böyle

kötülemeye  nasıl  da  diliniz  vanyor?  Beni  üzmekten  zevk

alıyorsunuz. Zavallı sinirlerime hiç acımıyorsunuz."



"Beni yanlış anlıyorsunuz yavrucuğum. Sinirlerinize karşı

sonsuz  bir  saygım  var.  Onlar  benim  eski  dostlarım.  En

azından yirmi yıldır sinirlerinizden söz ettiğinizi duyuyorum."

"Ah! Benim neler çektiğimi bilmiyorsunuz."

"Umarım  bunu  da  atlatırsınız  ve  yılda  dört  bin  sterlin

geliri olan birçok bekârın bu semte taşındığını görecek kadar

çok yaşarsınız."

"Siz  ziyaretlerine  gitmedikten  sonra,  böyle  yirmi  tanesi

daha  gelse  bize  bir  yaran  olmaz."  "İnanınız  canım,  hele

sayıları  yirmiyi  bulsun,  hepsini  ziyaret  edeceğim."  Bay

Bennet,  hazırcevaplık,  iğneleyici  alay,  çekingenlik  ve  kapris

gibi huyların o kadar tuhaf bir karışımıydı ki yirmi üç yıllık

deneyim  bile  karısının  onun  karakterini  anlayabilmesine

yetmemişti.  Bayan  Bennet'in  kendini  anlamasıysa  daha

kolaydı. Anlayışı kıt, bilgisi az, dakikası dakikasına uymayan

bir  kadındı.  Canı  bir  şeye  sıkıldı  mı,  sinirli  olduğunu

zannederdi.  Yaşamının  bütün  amacı  kızlarını  evlendirmek,

avuntusu ise gezmek, dostluk ve dedikodulardı.

Bay  Bennet,  Bay  Bingley'e  hoş  geldin  ziyaretine  ilk

gidenlerden  biri  oldu.  Son  dakikaya  kadar  karısına

gitmeyeceğini  söylemesine  rağmen,  Bay  Bennet,  onu  ziyaret

etmeye  daha  baştan  niyetliydi  ve  ziyaretin  gerçekleştiği

günün  akşamına  kadar  karısının  bundan  haberi  olmadı.

Ziyaret  şu  şekilde  ortaya  çıktı:  Bay  Bennet,  bir  şapkayı

süslemekle  meşgul  olan  ikinci  kızına  ansızın  şöyle  seslendi:

"Umarım  şapkan  Bay  Bingley'nin  hoşuna  gider,  Lizzy."

"Ziyaretine gidemeyeceğimize göre," diye kırgınlıkla karşılık

verdi  kızın  annesi;  "Bay  Bingley'nin  nelerden  hoşlandığını

bilecek durumda değiliz." "Fakat anneciğim," dedi Elizabeth,



"onunla  davetlerde  karşılaşacağımızı  ve  Bayan  Long'un  da

bizi tanıştırmaya söz verdiğini unutuyorsunuz."

"Bayan  Long'un  böyle  bir  şey  yapacağını  hiç  sanmam.

Onun da genç kızlık çağında iki yeğeni var. Bencil, ikiyüzlü

kadının  tekidir,  ona  hiç  güvenim  yok."  "Al  benden  de  o

kadar,"  dedi  Bay  Bennet.  "Bayan  Long'un  yardımına  bel

bağlamadığınıza sevindim."

Bayan  Bennet  cevap  vermeye  tenezzül  bile  etmedi;  ama

artık  kendini  tutamayarak  kızlarından  birini  azarlamaya

başladı:


"Tanrı  aşkına,  böyle  öksürüp  durma  Kitty.  Acı  biraz;

sinirlerimi  mahvediyorsun."  "Kitty  de  öksürmek  için  hiç

uygun bir zaman seçmez ki," dedi babası, "hep olur olmadık

zamanlarda öksürür."

"Keyfim  için  öksürmüyorum  ya!"  diye  terslendi  Kitty.

"Lizzy, balo ne zaman?" "On beş gün sonra."

"Öyle  ya!"  diye  haykırdı  annesi,  "Bayan  Long  da  ancak

balodan  bir  gün  önce  gelecek;  yani,  Bay  Bingley'yi  bize

tanıştırması  imkânsız,  çünkü  o  zaman  kendisi  de  henüz

tanışmamış  olacak."  "Şu  halde,  canım,  siz  arkadaşlarınızdan

daha  avantajlı  durumdasınız.  Bay  Bingley'yi  ona  siz

tanıştırırsınız."

"İmkânı  yok  Bay  Bennet,  imkânı  yok.  Ben  kendim

tanışmamışken  nasıl  olur?  Nasıl  bu  kadar  alaycı

olabiliyorsunuz?"



'Tedbirli  oluşunuzu  takdir  ediyorum.  On  beş  günlük

tanışıklık kuşkusuz yeterli değil. İnsan bir adamın gerçekte ne

olduğunu on beş günde anlayamaz. Ancak bu tanıştırma işini

biz  yapmazsak  bir  başkası  yapacak.  Hem  zaten  Bayan  Long

ile yeğenlerine de şanslarını denemeleri için bir fırsat tanımak

gerekiyor.  Bayan  Long  böyle  bir  tanıştırmayı  kibarlık

sayacağına göre, siz reddederseniz bu işi ben üzerime alırım."

Kızlar  gözlerini  babalarına  diktiler.  Bayan  Bennet  sadece,

"Saçma,  saçmalık,"  dedi.  "Bu  sert  çıkışınızın  anlamı  ne

olabilir?" diye haykırdı Bay Bennet. 'Tanıştırma yöntemini ve

bunlara  verilen  önemi  saçma  mı  buluyorsunuz?  Bu  noktada

size pek de hak veremeyeceğim. Sen ne diyorsun Mary? Sen

ki,  bildiğim  kadarıyla  derin  düşünceli  bir  genç  kızsın  ve

büyük eserler okuyup, bunlardan alıntılar yaparsın."

Mary çok çarpıcı bir şey söylemek istedi, ama bunu nasıl

yapacağını bilemiyordu. "Mary fikirlerini sıraya koyadursun,"

diye devam etti Bay Bennet, "biz Bay Bingley'ye dönelim."

"Bıktım şu Bay Bingley'den!" diye bağırdı karısı.

"İşte  buna  pek  üzüldüm.  Bana  bunu  neden  daha  önce

söylemediniz?  Böyle  bir  şeyden  sabah  haberim  olsaydı  onu

ziyaret  etmezdim.  Çok  yazık;  artık  ziyaretine  gittiğime  göre

şimdi ister istemez tanışacaksınız."

Hanımlar  tam  da  Bay  Bennet'ın  istediği  gibi  şaşırdılar.

Bayan  Bennet'ın  şaşkınlığı  belki  de  hepsinden  fazlaydı.  Ne

var  ki,  sevincin  ilk  coşkusu  geçtiğinde,  kendisinin  başından

beri bu işi beklediğini belirtti.




"Ne iyi ettiniz sevgili Bay Bennet. Fakat eninde sonunda

sizi kandıracağımı biliyordum. Kızlarınızı bu tanışmayı ihmal

edemeyecek  kadar  çok  sevdiğinizden  emindim.  Ah,  ne

mutluyum!  Bu  sabah  ziyaretine  gittiğiniz  halde,  bu  konuda

şimdiye  kadar  tek  kelime  bile  söylememeniz  de  ne  hoş  bir

şaka."


"Artık  canının  istediği  kadar  öksürebilirsin  Kitty,"  dedi

Bay  Bennet.  Ve  bunları  söylerken  de  karısının  taşkın

sevincinden usanmış bir halde odadan çıktı. Kapı kapandıktan

sonra Bayan Bennet kızlarına, "Ne mükemmel bir babanız var

kızlar,"  dedi.  "İyiliklerini  nasıl  ödeyeceksiniz  bilemiyorum;

hoş  bu  konuda  benim  hakkımı  da  ödeyemezsiniz  ya.  Bizim

yaşımızdaki  insanlar  için  her  gün  yeni  birisiyle  tanışmak,

inanın,  hoş  bir  şey  değildir;  ama  sizin  hatırınız  için  her  şeyi

yaparız. Lydia, hayatım, gerçi sen ailenin en küçüğüsün ama,

bana  öyle  geliyor  ki  baloda  Bay  Bingley  seninle  dans

edecek."  Lydia  kendine  güvenerek,  "Korkmuyorum  ki,

kardeşlerimin  en  küçüğü  olsam  da,  boyum  hepsinden  uzun,"

dedi.

Artık  o  gece  sabaha  kadar  kızlar  gecenin  geri  kalanını,



Bay  Bingley'nin  ziyarete  ne  zaman  karşılık  vereceğine  dair

tahminler yürütmek ve onu yemeğe ne zaman çağıracaklarını

düşünmekle geçirdiler.

III

Bayan Bennet beş kızının yardımıyla bile kocasından Bay

Bingley  hakkında  doyurucu  bir  fikir  edinemedi.  Onu  çeşitli

şekillerde  sıkıştırdılar;  açık  sorular,  kurnazca  tahminler  ve

uzak  şüphelerle;  gel  gör  ki  Bay  Bennet  tüm  bu



kurnazlıklardan  yakasını  kurtarınca,  komşuları  Leydi

Lucas'ın,  elden  düşme  bilgisiyle  yetinmek  zorunda  kaldılar.

Leydi Lucas'ın açıklamaları son derece memnun ediciydi. Sir

William  Lucas,  Bay  Bingley'den  çok  hoşlanmıştı,  Bingley

adamakıllı  genç,  son  derece  yakışıklı,  aşırı  kibar  ve  hoş  bir

adammış ve tüm bunlara ek olarak bundan sonraki ilk baloya

büyük  bir  grupla  katılmak  niyetindeymiş.  Bundan  daha

sevindirici  bir  haber  olamazdı!  Hem  dansa  düşkün  olmak

demek  âşık  olmaya  doğru  atılmış  kesin  bir  adım  demekti.

Kızlar  Bay  Bingley'nin  gönlünü  çalma  konusunda  oldukça

umutlandılar. Bayan Bennet kocasına, "Kızlarımızdan birinin

mutlu bir şekilde Netherfield'e yerleştiğini, ötekilerin de aynı

derecede iyi birer evlilik yapabildiğini bir göreyim, başka bir

şey istemem!" diyordu.

Bay  Bingley  birkaç  gün  içinde  Bay  Bennet'm  ziyaretine

karşılık  verdi  ve  onunla  çalışma  odasında  on  dakika  kadar

oturdu. Güzellikleri çok övülen genç bayanları görebileceğini

ummuştu,  ama  yalnız  babalarını  görebildi.  Kızlar  bu  konuda

ondan  biraz  daha  şanslıydılar,  çünkü  Bay  Bingley'nin

ceketinin  mavi  ve  atının  siyah  olduğunu  üst  kattaki

pencereden  görme  fırsatını  bulmuşlardı.  Çok  geçmeden  Bay

Bingley akşam yemeği için davet edildi. Ancak Bayan Bennet

ne kadar iyi ev hanımı olduğunu göstermek amacıyla yemek

listesini  hazırlamaya  koyulmuşken  her  şeyi  erteleyen  bir

cevap  geldi.  Bay  Bingley  ertesi  gün  Londra'ya  gitmek

zorundaymış,  bu  nedenle  davetlerini  kabul  etme  şerefinden

mahrum  olacakmış;  falan  filan...  Bayan  Bennet  adeta  altüst

oldu! Bay Bingley'nin Hertfordshire'a gelişinden hemen sonra

şehirde ne işi olabileceğini bir türlü kestiremiyordu; bu gencin

Netherfield'a  yerleşmeyeceğinden  ve  sürekli  ordan  oraya




gezeceğinden  endişe  duymaya  başlamıştı.  Leydi  Lucas,  Bay

Bingley'nin  Londra'ya  baloya  büyük  bir  arkadaş  grubu

getirmek  üzere  gittiğini  söyleyerek  Bayan  Bennet'ın

endişelerini biraz olsun yatıştırdı. Gerçekten de çok geçmeden

Bay  Bingley'nin  baloya  beraberinde,  on  iki  bayan  ve  yedi

erkek  arkadaşını  getireceği  konusunda  söylenti  duyuldu.

Kızlar  önce  bu  kadar  çok  kız  geleceği  haberine  üzüldüler,

ama  balodan  önceki  gün  Bay  Bingley'nin  Londra'dan  on  iki

yerine  beş  kız  kardeşi  ile  bir  yeğenini  getirdiğini  duyunca

içleri  rahatladı.  Oysa  grup  balo  salonuna  girdiği  zaman  beş

kişiydiler; Bay Bingley, iki kız kardeşi, büyük kız kardeşinin

kocası ve başka bir genç adam.

Bay Bingley yakışıklı ve kibardı; hoş bir yüz ifadesi, rahat

ve doğal bir tavrı vardı. Kız kardeşleri de hoş hanımlardı ve

adamakıllı  şık  giyinmişlerdi.  Bingley'nin  eniştesi  Bay  Hurst

de  kibar  biri  gibi  görünüyordu;  gelgelelim  dostu  Bay  Darcy

uzun  boyu,  yakışıklılığı  ve  soylu  davranışları  ile  bütün

salonun  dikkatini  hemen  üzerine  çekti;  o  içeri  girdikten  beş

dakika sonra herkesin ağzında bu gencin yılda on bin sterlin

geliri  olduğu  söylentisi  dolaşıyordu.  Beyler  Bay  Darcy'nin

tam  erkek  tipli  olduğunu  ileri  sürüyor;  kadınlar  ise  Bay

Bingley'den  çok  daha  yakışıklı  olduğunu  belirtiyorlardı.

Kısacası  gecenin  neredeyse  yarısına  dek  insanların  büyük

hayranlığını topladı.

Ne  yazık  ki  sonunda  tavır  ve  hareketlerinin  uyandırdığı

nefret,  kendisine  karşı  duyulan  sevgiyi  söndürdü.  Çünkü

kibirli, kendisini arkadaşlarından üstün gören, her şeye burun

kıvıran  bir  adam  olduğu  anlaşılmıştı.  Artık  bu  genci,  kimse

arkadaşı  Bay  Bingley  ile  kıyaslamaya  değer  görmüyor,  bu



suratsızlığını  ve  sevimsizliğini  Derbyshire'daki  muazzam

serveti bile örtemiyordu.

Bay  Bingley  çok  geçmeden  salondaki  bütün  ileri

gelenlerle  tanıştı;  hayat  dolu  ve  sokulgan  bir  adamdı;  her

dansa  kalkıyor,  balonun  erken  bitecek  olmasına  üzülüyor,

Netherfield'de  bir  balo  vermekten  söz  ediyordu.  Bu  dostluk

gösterileri  onun  karakteri  hakkında  fazla  söze  gerek

bırakmıyordu. Arkadaşı Bay Darcy ile ne kadar zıttılar! Bay

Darcy topu bir defa Bayan Hurst ile bir defa da

Bayan  Bingley  ile  dans  etti.  Başka  kadınlarla  tanışmak

istemedi;  bütün  geceyi  salonda  dolaşıp,  arada  bir  kendi

grubundan birileriyle konuşarak geçirdi. Artık karakteri iyice

anlaşılmıştı.  Bu  adam  dünyanın  en  kibirli,  en  sevimsiz

insanıydı ve herkes onun kasabaya bir daha hiç gelmemesini

diliyordu.  Bay  Darcy'ye  diş  bileyenler  arasında,  bu  adamın

tavır ve hareketlerine karşı duyduğu nefreti, kızlarından birini

küçümsemesi üzerine büsbütün şiddetlenen Bayan Bennet de

vardı.


Elizabeth  Bennet,  kavalyeler  az  olduğu  için  üst  üste  iki

dansta  oturmak  zorunda  kalmıştı.  Bu  sırada  Bay  Darcy  ona

yakın  bir  yerde  duruyordu.  Arkadaşını  dansa  katılmaya

zorlamak için dansı bırakıp gelen Bingley ile Darcy arasında

geçen  konuşmayı  genç  kız  işitebiliyordu.  "Haydi  bakalım,

Darcy," dedi Bay Bingley, "dans et, böyle aptal gibi tek başına

durduğunu görmekten nefret ediyorum, Dans etsen çok daha

iyi  olacak,"  dedikçe  Darcy  bu  teklifi  reddediyordu.

"Kesinlikle edemem. Dans ettiğim kadınla aramızda yakın bir

tanışıklık olmadıkça danstan nefret ettiğimi bilirsin. Doğrusu

böyle  bir  toplantıda  çekilir  şey  değil.  Kız  kardeşlerin



başkaları  ile  dansa  kalktılar  ve  salonda  başka  tek  bir  kadın

yok ki, onunla dansa kalkmak benim için ceza olmasın."

"Dünyayı  verseler,"  dedi  Bingley,  "senin  gibi  mızmızlık

edemem. Doğrusu bu akşamki kadar çok hoş kızları bir arada

görmedim.  Hatta  gördüklerimin  arasında  birçoğu  olağanüstü

güzel." 


Bay  Darcy,  Bennet  kardeşlerin  en  büyüğüne  bakarak,

"Salondaki tek güzel kızla da sen dans ediyorsun," dedi.

"Evet, 

ömrümde 


gördüğüm 

en 


güzel 

yaratık.


Kardeşlerinden  biri  hemen  arkanda  oturuyor.  Çok  hoş,  çok

cana  yakın  bir  kız.  İzin  ver,  ablası  sizi  tanıştırsın."  Darcy,

"Hangisini  kastediyorsun?"  diye  sordu  ve  sonra  arkasına

dönerek  bir  an  Elizabeth'i  süzdü.  Bakışları  karşılaşınca

gözlerini  kaçırıp  soğuk  bir  tavırla,  "Fena  değil,  ama  beni

heveslendirecek kadar güzel değil ve inan başka erkeklerden

yüz  bulamamış  kızlarla  uğraşacak  havada  değilim.  Sen

damının yanına dönüp gülümsemelerinin tadım çıkarsan daha

iyi  edersin.  Çünkü  benimle  boş  yere  zaman  kaybediyorsun,"

dedi. Bay Bingley, Darcy'nin öğüdünü dinleyip dansa döndü.

Bay  Darcy  yürüdü  gitti  ve  geride  ona  karşı  hiç  de  hoş

olmayan  duygular  hisseden  Elizabeth  kaldı.  Yine  de  gülünç

şeylerden  tat  alan  neşeli  ve  şakacı  yaradılışlı  bir  kız  olduğu

için  bu  olayı  arkadaşlanna  büyük  bir  keyifle  anlattı.  O  gece

bütün  Bennet  ailesi  için  doğrusu  fena  geçmemişti.  Bayan

Bennet  büyük  kızının  Netherfield'lilerce  çok  beğenildiğine

tanık  olmuştu.  Bay  Bingley  Jane  ile  iki  defa  dans  etmişti,

ayrıca  Bingley'nin  kız  kardeşleri  de  ona  çok  yakınlık

göstermişlerdi. Daha serinkanlı olsa da bundan Jane de annesi

kadar 


memnundu. 

Elizabeth 

de 

Jane'in 


sevincini


paylaşmaktaydı.  Mary  de  kendisinin  Bayan  Bingley'ye  "bu

çevrenin  en  iyi  yetişmiş  kızı"  diye  tanıtıldığını  kulağıyla

duymuştu.  Catherine  ile  Lydia  da  kavalyesiz  kalmayacak

kadar  şanslıydılar  ki;  bir  balodan  bundan  başka  herhangi  bir

şey beklemeyi de daha öğrenmemişlerdi.

Böylece,  yaşadıkları  ve  ileri  gelenlerinden  sayıldıkları

Longbourn  köyüne  keyifli  döndüler.  Evde  kalan  Bay  Bennet

henüz  yatmamıştı;  eline  bir  kitap  aldı  mı  zamanın  nasıl

geçtiğini  fark  etmezdi.  Hele  bu  akşam  pek  büyük  umutlar

uyandıran  baloyla  ilgili  dedikoduları  da  merak  ediyordu.

Biraz  da  karısının  beslediği  ümitlerin  boşa  çıkmasını

ummuştu,  ama  durumun  bambaşka  olduğunu  anlamakta

gecikmedi.

Bayan  Bennet  daha  odaya  girerken,  "Ah  Bay  Bennet!"

diye söze başladı. "Çok, çok güzel bir gece geçirdik. Şahane

bir  baloydu.  Keşke  siz  de  orada  olsaydınız.  Jane  öyle

beğenildi  ki,  böylesi  görülmemiştir.  Herkes  onun  güzelliğini

konuşuyordu.  Bay  Bingley  de  kızımızdan  hoşlandı  ki,  onu

tam  iki  kere  dansa  kaldırdı.  Düşünün  Bay  Bennet,  Jane'i  iki

kere dansa kaldırdı. Hem salonda ikinci kez dansa kaldırdığı

tek kız oydu. Önce Lucas'ların kızını kaldırmıştı. Onu o kızla

yan  yana  görmek  çok  canımı  sıktı;  ama,  neyse  ki,  onu  hiç

beğenmedi.  Zaten  beğenilecek  mahlûk  değil  ya,  ha,  ne

diyordum,  şey...  O  sırada  dansa  kalkan  Bay  Bingley,  Jane'i

süzüyordu.  Jane'in  kim  olduğunu  sordu,  birini  bulup

tanışmalarını sağladı, sonra da üst üste iki dansı onunla yaptı.

Ardından King'lerin kızıyla, daha sonra küçük 39

Maria  Lucas'la,  sonrakilerde  gene  Jane'le,  en  sonraki  iki

dansı da Lizzy ve Boulanger ile yaptı..."



Kocası  sabırsızlanarak  sözünü  kesti:  "Bana  karşı  biraz

acıması  olsaydı  daha  az  dans  ederdi.  Tanrı  aşkına,  kimlerle

dans  ettiğini  sayıp  dökmeyi  bırak.  Bu  adamın  ne  dansa

kaldırdığı kızlar, ne de daha ilk dansta ayağını burkması beni

ilgilendirir!"

"Ah, Bay Bennet," diye sözlerini sürdürdü Bayan Bennet,

"bu  genç  pek  hoşuma  gitti.  O  kadar  yakışıklı  ki!  Kız

kardeşleri  de  alımlı  kadınlar.  Ömrümde  onlarınki  kadar  şık

elbiseler  görmedim.  Diyebilirim  ki  Bayan  Hurst'ün

elbisesindeki  dantel..."  Bayan  Bennet'ın  sözü  gene  yanda

kaldı.  Bay  Bennet  giyim  kuşam  sözü  dinlemeyeceğini  kesin

bir dille belirtti. Bunun üzerine konuya girmek için başka bir

yol aramak zorunda kalan Bayan Bennet, acı içinde ve biraz

da  abartarak  Bay  Darcy'nin  müthiş  kabalığını  anlattı:  "Ama

sizi  temin  ederim  ki,  onun  hoşuna  gitmemekle  Lizzy  büyük

bir  şey  kaybetmez.  Çünkü  bu  adam  herhalde  dünyanın  en

kötü, en kibirli adamı. Ona yakın davranmaya değmez. Öyle

burnu  havada,  öyle  kibirli  ki  katlanılır  şey  değil.  Sadece

gezindi durdu; aklınca kendinden büyük adam yok. Kızlardan

hiçbiri  dans  edilecek  kadar  güzel  değilmiş!  Keşke  orada

olsaydınız  da,  ona  haddini  bildirseydiniz.  İyice  tiksindim  bu

adamdan, ne yalan söyleyeyim!"



IV - V

Jane  ile  Elizabeth  baş  başa  kaldıklarında,  önce  Bay

Bingley'yi övmekte ölçülü davranan Jane, kız kardeşine genç

adamı  ne  kadar  çok  beğendiğini  açıkça  anlatmaya  başladı.

"Genç bir adamda aranan her şey onda var," dedi, "Akıllı, iyi

huylu,  hayat  dolu;  sonra  ben  ömrümde  bu  kadar  kibar  bir

insan  görmedim.  Ne  kadar  mükemmel  yetişmiş,  ne  kadar



rahat!"  "Yakışıklı  da..."  diye  karşılık  verdi  Elizabeth,  "genç

bir  adamın  olması  gerektiği  gibi;  demek  ki  kusursuz  bir

adam."

"Beni  ikinci  defa  dansa  kaldırması  gururumu  okşadı.



Böyle üstüme düşmesini beklemiyordum."

"Öyle  mi?  Senin  adına  ben  bekliyordum.  Aramızdaki

büyük  farklardan  biri  de  bu  zaten.  İltifatlar  senin  için  her

zaman sürpriz olur, benim için ise tam tersi. Onun seni ikinci

kez dansa kaldırmasından daha doğal ne olabilirdi? Salondaki

kadınların  en  güzelinden  en  az  beş  kat  daha  güzel  olduğun

gözünden  kaçmadı.  Kısacası,  bundan  onun  kibarlığına  pay

çıkarmaya gerek yok. Evet, şüphesiz çok hoş bir adam ve onu

beğenmene  izin  veriyorum.  Ondan  daha  aptallarını  da

beğendiğin olmuştur."

"Ah Lizzy!"

"Senin çoğunlukla bütün insanları sevip beğenmeye karşı

aşın  bir  eğilimin  vardır.  Kimsede  kusur  görmezsin.  Senin

gözünde  bütün  dünya  iyi  ve  hoştur.  Bir  kişi  hakkında  bile

kötü söz söylediğini ömrümde duymadım."

"İnsanlara  kusur  bulmakta  aceleci  davranmak  istemem,

gene  de  her  zaman  düşündüğümü  söylerim."  "Biliyorum,

zaten  şaşılacak  nokta  da  bu  ya.  Senin  gibi  zeki  bir  kızın,

başkalarının  aptallıklarına,  saçmalıklarına  gözlerinin  kapalı

olması. İçten görünmeye özenenler çoktur, bunlara her yerde

rastlanır. Ama böyle gösterişsiz, art niyetsiz içtenlik; herkesin

karakterinin  iyi  taraflarını  abartmak,  sonra  da  kötü

taraflarından hiç söz etmemek yalnız sana özgü bir davranış.



Demek bu adamın kız kardeşlerinden de hoşlandın, öyle mi?

Oysa ki tavırları Bingley'ninkiler gibi değil."

"Tabii,  ilk  bakışta  öyle  görünüyor,  fakat  konuşunca  çok

hoş kadınlar olduklarını anlıyorsun. Bekâr kız kardeşi de Bay

Bingley'yle oturup ve evi çekip çevirecekmiş. Çok cana yakın

bir komşu olacağından eminim."

Elizabeth  ses  çıkarmadan  dinledi,  ama  ablasının

dediklerine  aklı  yatmadı.  Bingley'nin  kız  kardeşleri  baloda

genel  olarak,  hiç  de  kendilerini  sevdirecek  bir  biçimde

davranmamışlardı.  Kız  kardeşinden  daha  iyi  bir  gözlemci  ve

daha  az  yumuşak  başlı  olan  Elizabeth  yargısını  etkileyecek

herhangi  bir  övgü  de  olmadığından,  bu  kadınları  beğenmek

eğiliminde  değildi.  Aslında  oldukça  güzel  kadınlardı:

Keyifleri  yerindeyken  sevimli  olma,  hoş  görünme

yeteneklerine  diyecek  yoktu,  ama  burnu  büyük  ve

kibirliydiler.  Londra'nın  ilk  özel  okullarından  birinde  eğitim

görmüşlerdi.  Yirmi  bin  sterlinlik  drahoma*  sahibiydiler;

gegereğinden  çok  para  harcamaya,  mevki  sahibi  kimselerle

görüşme  alışkanlığına  sahiptiler.  Bu  nedenle  kendilerini

beğenip  başkalarını  küçük  görmeye  haklan  olduğunu

düşünüyorlar,  Kuzey  İngiltere'de  servetini  ticaretle  kazanmış

saygın  bir  aileden  geldiklerini  de  hiçbir  koşulda

unutmuyorlardı.


Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə