Aşk ve Gurur


*İki kişi arasında otuz iki kâğıtla oynanan bir iskambil oyunu



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/12
tarix22.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#83041
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12
Aşk ve Gurur - Jane Austen ( PDFDrive )

*İki kişi arasında otuz iki kâğıtla oynanan bir iskambil oyunu.

"Böyle  bir  mektup  almak  kim  bilir  Bayan  Darcy'yi  ne

kadar sevindirecek." Genç adam cevap vermedi.

"Görülmedik derecede çabuk yazıyorsunuz."

"Yanılıyorsunuz; oldukça yavaş yazarım."

"Kim  bilir  bir  yılda  kaç  mektup  yazmak  zorunda

kalıyorsunuz! İş mektupları dahil! İş mektuplarından da öyle

nefret ederim ki!"




"Şu  halde,  o  çeşit  mektuplar  yazmanın  sizin  yerinize

benim payıma düşmüş olması büyük şans."

"Kız kardeşinizi çok özlediğimi yazın lütfen."

"İsteğiniz üzerine bunu daha önce yazmıştım."

"Sanırım  kaleminizden  memnun  değilsiniz.  İzin  verin  de

ucunu düzelteyim. Kalem düzeltmekte pek becerikliyimdir."

"Teşekkür  ederim,  ama  ben  kalemimi  her  zaman  kendim

düzeltirim." "Nasıl bu kadar düzgün yazabiliyorsunuz?"

Darcy sesini çıkarmadı.

"Kardeşinize arp* çalmayı ilerlettiği için çok sevindiğimi

söyleyiniz.  Çizdiği  küçük,  güzel  masa  örtüsü  desenine  de

hayran  olduğumu  yazmayı  sakın  unutmayın  Bence  Bayan

Grantley'ninkinden kat kat üstün bir örnek."

"Hayranlıklarınızı  gelecek  mektubuma  bırakmama  izin

verir misiniz? Onlan yazacak yerim kalmadı."

"A...  Önemi  yok.  Nasılsa  ocak  ayında  onu  göreceğim.

Ama siz ona hep böyle uzun, güzel mektuplar mı yazarsınız,

Bay Darcy?"



*Çok  eski  çağlardan  beri  kullanılan,  üçgen  şeklinde  telli

çalgı. 

"Mektuplarım  genellikle  uzundur.  Ama  hep  güzel  olup

olmadıklarını takdir etmek bana düşmez."



"Kolaylıkla  uzun  mektup  yazabilen  bir  insanın  kötü

yazamayacağına  inanmışımdır."  Bingley,  "Bu  sözler  Darcy

için  bir  iltifat  olamaz,  Caroline,"  diye  atıldı.  "Çünkü  pek  o

kadar  da  kolay  yazamaz.  Tumturaklı  kelimeler  bulmak  için

uğraşır  durur.  Öyle  değil  mi  Darcy?"  "Benim  yazış  tarzım

seninkinden oldukça değişik."

Bayan Caroline Bingley, "A, Charles mı?" diye atıldı. "O

düşünemeyeceğiniz  kadar  üstünkörü  yazar.  Kelimeleri  yarım

bırakır, yazdıklarını da kurutma kâğıdı ile kurutacağım derken

siler."  "Düşüncelerim  o  kadar  hızla  akar  ki  onları  ifade

etmeye  kalemim  yetişemez.  Bu  yüzden  bazen  mektup

yazdıklarım hiçbir şey anlayamaz."

Elizabeth, "Bu alçakgönüllüğün karşısında size takılanlar

söyleyecek söz bulamayacaklar, Bay Bingley," dedi.

Darcy,  "Alçakgönüllü  görünmek  kadar  yanıltıcı  bir  şey

olamaz,"  dedi.  "Bu,  çoğu  zaman,  başkalarının  görüşlerine

aldırış etmemek ya da gizli bir böbürlenmedir." "Benim şimdi

yaptığım  küçük  alçakgönüllülük  sence  bunlardan  hangisi?"

"Gizli  böbürlenmek.  Çünkü  yazıdaki  kusurlarının  fikir

hızından  ve  bu  fikirleri  şekillendirmeye  dikkat  etmemekten

doğduğu görüşündesin. Bunun saygıya değer değilse bile, hiç

olmazsa  çok  ilginç  olduğuna  inanıyorsun.  Herhangi  bir  şeyi

çabucak yapmak, kişi tarafından her zaman değerli sayılır ve

çoğu zaman yapılan işin kusurlu olmasına aldırış edilmez. Bu

sabah  Bayan  Bennet'a  Netherfield'den  ayrılmaya  karar

verirsen  beş  dakika  içinde  çıkıp  gideceğini  söylerken  bunu

övülmeye  değer  bir  şey  gibi,  bir  tür  meziyet  gibi  göstermek

istedin.  Oysa  ister  istemez  birçok  gerekli  işin  yüzüstü

bırakılmasıyla  sonuçlanacak  ve  ne  kendin  ne  de  bir  başkası



için  gerçek  bir  yarar  sağlamayacak  olan  körü  körüne  bir

acelecilikte böbürlenecek ne var?"

Bingley,  "Hayır!"  dedi.  "Sabah  söylenen  bütün

saçmalıkları  akşam  kafama  kakman  da  fazla  oluyor!  Ama,

şerefim üzerine söylüyorum, kendime dair ne dedimse doğru

olduğuna inanarak söyledim ve hâlâ da inanıyorum. Gereksiz

yere  aceleci  olduğumu,  sırf  hanımlara  gösterişli  olsun  diye

söylemiş değilim."

"İnanarak  konuştuğundan  şüphem  yok.  Ama  gidecek

olsan öyle apar topar gidebileceğini hiç sanmıyorum. Herkes

gibi senin de hareketin rastlantıya bağlı olacaktır. Ne bileyim

tam atma binerken bir dostun, 'Bingley, gelecek haftaya kadar

kalsan  iyi  olur,'  dese  belki  de  onu  dinler,  gitmezsin.  Üstelik

bir  başka  söz  üzerine  gidişini  bir  ay  geciktirmen  bile  akla

gelebilir."  Elizabeth,  "Bu  sözlerinizle  yalnızca,  Bay

Bingley'nin  kendisini  yeterince  övmediğini  kanıtlamış

oldunuz,"  dedi.  "Onun  uysal  biri  olduğunu  siz  kendisinden

çok daha iyi belirttiniz." 85

Bingley,  Elizabeth'e  dönerek,  "Arkadaşımın  sözlerini,

huyumun  güzelliği  şeklinde  yorumladığınız  için  size  çok

minnettarım,"  diye  gülümsedi.  "Ama  korkarım  konuşmaya

arkadaşımın  hiç  istemediği  bir  anlam  veriyorsunuz.  Çünkü

ortaya  attığı  durum  karşısında  karşıma  çıkan  dosta  hemen

olumsuz  bir  cevap  verip  son  hızla  atımı  sürsem,  Darcy'nin

gözünde kuşkusuz daha iyi bir adam olurum."

"O  zaman  Bay  Darcy,  gitme  kararını  vermekte

gösterdiğiniz  aceleciliğin  kefaretini  bu  duyguya  kapılmamak



için  gösterdiğiniz  inadınızla  ödediğinizi  mi  düşünecekti

acaba?" "Doğrusu, bunu ben açıklayamam. Darcy anlatsın."

"Benimle  ilişkilendirmenize  rağmen  kendime  mal

etmediğim  fikirlerin  hesabını  vermemi  istiyorsunuz  galiba.

Konuyu  sizin  ileri  sürdüğünüz  şekilde  ele  alsak  bile,  şunu

hatırlamalısınız  ki  Bayan  Bennet,  Bay  Bingley'nin  bir  hafta

daha  kalmasını  teklif  eden  kimse,  bunu  yalnızca  dilemekle

kalmış; isteğinin yerinde olduğuyla ilgili herhangi bir gerekçe

ileri sürmemiş, bir neden göstermemiştir."

"Bir arkadaşın dileğine hemen kolaycaboyun eğmek sizce

bir meziyet değil, öyle mi?" "Bir şeye inanmadan razı olmak

ne  teklif  eden  ne  de  kabul  eden  için  bir  meziyettir."  "Bana

öyle geliyor ki Bay Darcy, dostluk ve sevginin etkisini hesaba

katmıyorsunuz.  Böyle  bir  teklifte  bulunan  kimseye  karşı

duyulan saygı, çoğu zaman insana nedenini sormadan o isteği

hemen  kabul  ettirebilir.  Bay  Bingley  için  verdiğiniz  örnek

üzerinde  özellikle  durmuyorum.  Bay  Bingley'nin  doğru

hareket  edip  etmediğine  karar  vermek  için,  böyle  bir

hareketin olmasını beklesek belki de daha yerinde olur. Ama

genel  ve  gündelik  ilişkilerde,  bir  kişi  herhangi  bir

arkadaşından,  önemli  olmayan  bir  karan  değiştirmesini  ister

de,  arkadaşı  bu  konuda  tartışmalarla  ikna  edilmeyi

beklemeden  bu  isteği  kabul  ederse,  onun  hakkında  kötü  bir

hüküm mü verirsiniz?"

"Bu  konuda  daha  derinlemesine  ilerlemeden  önce,  bu

teklifin  önemi  ve  söz  konusu  iki  kişi  arasındaki  dostluğun

derecesi hakkında biraz daha kesin bir fikir edinmemiz daha

iyi olmaz mı?"




Bingley,  "Hay  hay,"  dedi.  "Bütün  ayrıntıları  öğrenelim.

Boylarını, boşlarını tarif etmeyi de unutmamalı. Çünkü Bayan

Bennet,  tartışmada  bu,  sandığınızdan  daha  etkili  olabilir.

İnanın,  Darcy  bana  göre  bu  kadar  iri  yarı,  uzun  boylu

olmasaydı,  ona  şimdikinin  yarısı  kadar  saygı  göstermezdim.

İnanın,  kimi  yerlerde  ve  kimi  anlarda  Darcy'den  daha

ürkütücü  bir  şey  düşünemiyorum.  Özellikle  kendi  evinde  ve

hiçbir  işi  olmadığı  pazar  akşamlarında..."  Bay  Darcy

gülümsedi. Ama Elizabeth onun biraz gücendiğini düşündüğü

için  kendini  tuttu,  gülmedi.  Bayan  Caroline  Bingley  ise  Bay

Darcy'ye böyle münasebetsizce davranılmasına kızmış, saçma

sapan  şeyler  söylediği  için  ağabeyini  azarlamaya  başlamıştı.

Darcy arkadaşına, "Senin amacını anlıyorum, Bingley," dedi,

"tartışmadan nefret ediyorsun ve onun için de bizi susturmak

istiyorsun."

"Belki  de  haklısın.  Tartışmalar  kavgaya  benzer.  Eğer

Bayan  Elizabeth  Bennet  ile  tartışmanıza  ben  odadan

çıkıncaya  kadar  ara  verirseniz  çok  minnettar  olurum.  O

zaman arkamdan istediğinizi söyleyebilirsiniz."

Elizabeth,  "Bu  isteğiniz  benim  için  büyük  bir  özveri

sayılmaz,"  dedi.  "Hem  Bay  Darcy  de  mektubunu  bitirse  iyi

olur."


Bay Darcy bu öneriye uydu ve mektubunu bitirdi.

Bu iş sona erince genç adam, Bayan Caroline Bingley ve

Elizabeth'ten biraz piyano çalmalarını istedi. Bayan Caroline

Bingley  hemen  sevinçle  piyanoya  doğru  seğirtti  ve  önce

Elizabeth'in  başlaması  için  yaptığı  nazik  rica  aynı  nezaketle

reddedilince piyanonun başına oturdu.




Bayan  Hurst  de  kız  kardeşiyle  birlikte  şarkı  söyledi.  O

sırada  piyanonun  üzerindeki  notaları  karıştırmakta  olan

Elizabeth,  Bay  Darcy'nin  gözlerini  ne  kadar  sık  kendisine

çevirdiğinin ister istemez farkına vardı. Bu derece burnu Kaf

Dağı'nda  olan  bir  adamın  kendisini  beğenebileceğini  hiç

sanmıyordu; gelgeldim, erkeğin ona hoşlanmadığı için bakıp

durması  da  aynı  derecede  tuhaf  kaçardı...  Orada  bulunanlar

arasında Bay Darcy'nin gözünde en kusurlu ve küçümsenmeyi

en  çok  hak  eden  kişi  olduğu  için  onun  dikkatini  çektiği

sonucuna vardı. Bu olasılık genç kıza hiç de üzüntü vermedi.

Bay  Darcy'den  kendisine  değer  verip  vermediğine  aldırış

edecek kadar hoşlanmıyordu ki!

Birkaç  İtalyanca  şarkı  çaldıktan  sonra,  Bayan  Caroline

Bingley  oynak  bir  İskoç  havasına  geçti.  Ve  az  sonra  Bay

Darcy, Elizabeth'e yaklaşarak:

"Bu fırsattan yararlanıp İskoç dansı etmek istemez misiniz

sevgili  Elizabeth?"  dedi.  Elizabeth  gülümsedi,  ama  yanıt

vermedi.  Darcy  onun  sessizliği  karşısında  biraz  şaşırarak

sorusunu tekrarlayınca genç kız:

"Ah,  sizi  ilk  sorduğunuzda  da  duydum,"  dedi.  "Ama  ne

cevap  vereceğimi  hemen  kestiremedim.  Biliyorum,  'Evet'

dediğimi  duymak,  böylece  zevkimi  küçümsemenin  keyfini

tatmak  istiyorsunuz.  Ama  ben  bu  tür  planları  altüst  ederek

benimle  alay  etmeyi  tasarlayanları  yaya  bırakmaktan  hep

hoşlanmışımdır. Bunun için size, İskoç dansı etmeye niyetim

olmadığını  söylemeye  karar  verdim.  Şimdi  elinizden  gelirse

beni küçümseyin bakalım!" "Doğrusu niyetim bu değildi."



Elizabeth  onu  gücendirmeyi  beklediği  için  bu  nezaket

karşısında  şaşırmıştı.  Ama  alayla  karışık  tatlı  tavırları,

Elizabeth'in  karşısındakileri  gücendirmesini  zorlaştınyordu.

Darcy  hayatında  hiçbir  kadın  tarafından  bu  kadar

büyülenmemişti.  Kızın  ailesi  aşağı  seviyede  olmasa,  Darcy

gönlünü kaptırma tehlikesiyle karşılaşabileceğine inanıyordu.

Bayan  Caroline  Bingley'nin  gördükleri  veya  sezdikleri  onu

kıskandırmaya  yetti.  Sevgili  arkadaşı  Jane'in  bir  an  önce

iyileşmesi için duyduğu sabırsızlıkta Elizabeth'ten kurtulmak

isteğinin payı büyüktü.

Sık  sık  Elizabeth  ile  Darcy'nin  olası  evliliklerinden  söz

açıp  böyle  bir  birleşmenin  genç  adamı  ne  kadar  mutlu

edeceğini  alaycı  bir  tavırla  anlatarak  onu  Elizabeth'ten

soğutmayı umut ediyordu.

Ertesi gün birlikte fidanlıkta dolaşırken Caroline Bingley,

Darcy'ye:  "Umarım,  şu  hayırlı  iş  olduğu  zaman,"  dedi,

"kayınvalidenize dilini tutmanın yararlarını üstü kapalı birkaç

kelime  ile  olsun  anlatır;  sonra  da  eğer  elinizden  gelirse  şu

küçük  kızların  subayların  peşinden  koşma  hastalıklarını

tedavi edersiniz. Ayrıca, izninizle çok nazik bir konuya daha

değineceğim;  göz  koyduğunuz  genç  hanımın  yapısındaki

saygısızlığa  ve  kendini  beğenmişliğe  benzeyen  yönünü  de

baskı altında tutmaya çalışacağınızı umarım." "Aile hayatımın

mutluluğu  için  başka  bir  tavsiyeniz  var  mı?"  "A,  tabii.

Enişteniz  ve  teyzeniz  olacak  Bay  ve  Bayan  Philips'in

portrelerini Pemberley'deki galeriye asın, e'mi? Meşhur hâkim

amcanızın  yanına.  Ne  de  olsa,  meslektaş  sayılırlar,

biliyorsunuz,  yalnızca  yolları  ayrı.  Elizabeth'in  resmine

gelince,  onu  yaptırmaya  hiç  kalkışmayın,  çünkü  o  güzel



gözlerin  hakkını  hangi  ressam  verebilir?"  "Gerçekten  de,  bu

gözlerin  ifadesini  resmetmek  kolay  olmayacaktır,  ama  çok

güzel  olan  rengini,  biçimini  ve  kirpikleri  çizmek  pek  güç

olmasa gerek." Tam o sırada, başka bir yoldan gelmekte olan

Bayan Hurst ile Elizabeth karşılarına çıktı. 

Bayan  Caroline  Bingley,  konuştuklarının  duyulmuş

olması korkusundan doğan bir şaşkınlıkla, "Yürüyüş yapmak

istediğinizi bilmiyordum," dedi.

Bayan  Hurst,  "Dışarı  çıkacağınızı  haber  vermeden

kaçmakla  çok  ayıp  ettiniz,"  diye  cevap  verdi.  Bu  sözlerden

sonra Bayan Hurst, Bay Darcy'nin serbest olan koluna girerek

Elizabeth'i  kendi  başına  bıraktı.  Yol  da  yan  yana  ancak  üç

kişinin  yürüyebileceği  genişlikteydi.  Bay  Darcy  onların  bu

kabalığının  farkına  vararak,  "Bu  yol  dar,"  dedi.  "Hepimizi

almıyor. Ana yola çıksak daha iyi olur."

Fakat  onlarla  kalmaya  niyeti'olmayan  Elizabeth  gülerek,

"Hayır  hayır,  siz  rahatınızı  bozmayın.  Çok  hoş  bir  grup

oldunuz doğrusu. Çok güzel bir tablo yaratıyorsunuz. Aranıza

dördüncü biri katılırsa bu güzel tablo bozulur. Hoşça kalın."

Genç  kız  bu  sözleri  söyledikten  sonra  neşeyle  koşarak

uzaklaştı.  Kendi  başına  dolaşırken,  bir  iki  güne  kadar  evine

döneceğini  düşünerek  seviniyordu.  Jane  de  o  akşam  bir  iki

saat için odasından çıkmaya niyetlenecek kadar iyileşmişti.

XI

Akşam  yemeğinden  sonra  ev  sahibi  kadınlar  salona

geçince  Elizabeth  hemen  ablasının  yanına  koştu.  Ve  onu



üşümesin  diye  sarıp  sarmalayarak  aşağı  indirdi.  İki  arkadaşı

Jane'i  sevinçlerini  belirten  sözlerle  karşıladılar.  Erkekler

gelinceye  kadar  geçen  süre  içinde  o  kadar  iyi  davrandılar  ki

Elizabeth  şimdiye  kadar  onları  hiç  bu  kadar  sevimli

görmemişti.  İstedikleri  zaman  pek  de  güzel  ve  yerinde

konuşuyorlardı.  Katıldıkları  bir  eğlenceyi  eksiksiz  veya

komik  bir  fıkrayı  nükteyle  anlatabiliyorlar,  tanıdıkları  ile

çekinmeden alay edebiliyorlardı.

Fakat  erkekler  içeri  girince  Jane'e  ilgi  göstermeyi

bıraktılar. Gözlerini derhal Darcy'ye çeviren Caroline Bingley,

genç  adam  daha  bir  adım  bile  atmadan  ona  söyleyecek  bir

şeyler  buldu.  Bay  Darcy  doğrudan  doğruya  Jane  Bennet'a

dönerek ona nazikçe 'geçmiş olsun,' dedi; Bay Hurst de Jane'e

hafif  bir  reverans  yaparak  'çok  memnun'  olduğunu  söyledi;

ama  onunla  asıl  uzun  ve  hararetle  ilgilenen  Bay  Bingley

olmuştu. Bingley ona büyük bir neşeyle ilgi gösteriyordu. İlk

yarım  saati  Jane  bir  odadan  başka  bir  odaya  geçtiğinden

üşümesin  diye  şömineye  odun  atmakla  geçirdi  ve  Bay

Bingley'nin  isteği  üzerine  Jane'in,  kapıdan  olabildiğince

uzakta oturması için şöminenin öbür tarafına, Bingley de genç

kızın yanı başına geçti ve hemen başka kimse ile konuşmadı.

Karşı  köşede  nakış  işlemekte  olan  Elizabeth,  bütün  bunları

büyük bir zevkle izliyordu.

Çaylar içildikten sonra Bay Hurst baldızına oyun masasını

hatırlattı,  ama  boşuna.  Caroline,  Darcy'nin  kâğıt  oynamak

istemediğini  öğrenmişti.  Bay  Hurst'ün,  açık  istemesi  bile  bir

sonuç  vermedi.  Bayan  Caroline  Bingley  eniştesini,  kimsenin

kâğıt  oynamak  niyetinde  olmadığı  konusunda  ikna  etti.

Odadakilerin  bu  konuda  ses  çıkarmayışı  da  onun  sözlerini



onaylamış  gibi  oldu.  Bunun  üzerine  gay  Hurst  için

kanepelerden  birine  uzanıp  uyumaktan  başka  yapacak  iş

kalmadı.  Darcy  eline  bir  kitap  aldı;  Bayan  Caroline  Bingley

de  öyle  yaptı.  Bilezikleri  ve  yüzükleriyle  oynamakla  meşgul

olan  Bayan  Hurst  de  arada  sırada  ağabeyiyle  Jane  Bennet'ın

sohbetine katılıyordu.

Caroline Bingley kendi elindeki kitapla olduğu kadar, Bay

Darcy'nin  kitabından  kaç  sayfa  okuduğuyla  da  ilgileniyordu.

Hiç durmadan ya bir şey soruyor, ya da uzanıp genç adamın

kitabına  bakıyordu.  Ama  onu  konuşturmayı  başaramadı.

Darcy yalnızca sorularına cevap veriyor, sonra gene kitabına

dönüyordu.  Nihayet,  sırf  Darcy'nin  elindeki  kitabın  ikinci

cildini seçti diye eserle eğlenmeye çalışmaktan sabn tükenen

Caroline Bingley uzun esnedi ve "Geceyi bu şekilde geçirmek

ne  kadar  hoş!"  dedi.  "Ne  derlerse  desinler,  doğrusu  okumak

kadar zevkli bir şey olamaz! İnsan kitaptan başka her şeyden

o  kadar  çabuk  bıkıyor  ki!  Kendi  evim  olduğu  zaman

mükemmel  bir  kütüphanem  olmazsa  kendimi  çok  kötü

hissedeceğim." Karşılık veren olmadı. Caroline Bingley yine

esnedi,  kitabı  elinden  bir  tarafa  attı  ve  gözleriyle  odada

kendini  eğlendirecek  bir  şey  aramaya  başladı.  Bu  sırada

ağabeyinin  Bayan  Jane  Bennet'a  bir  balodan  söz  ettiğini

duyunca  ansızın  ona  dönerek,  "Charles,  sırası  gelmişken,

Netherfield'de  balo  düzenleme  konusunda  gerçekten  ciddi

misin?" diye sordu. "Sana tavsiyem, böyle bir karar vermeden

önce  buradakilerin  de  fikrini  alman.  Yanılmıyorsam

bazılarımız  için  balo  zevkten  çok,  ceza  olacak."  Kardeşi,

"Darey'yi kastediyorsun," dedi, "isterse balo başlamadan çıkıp

yatabilir.  Baloya  gelince,  kararlaştırıldı  bile  ve  Nicholas



mutfak  hazırlığını  tamamlar  tamamlamaz  davetiyeleri

göndereceğim."

Caroline  Bingley,  "Balolar  başka  türlü  yapılsa  çok  daha

fazla  hoşuma  gidecek,"  diye  karşılık  verdi.  "Ama  alışılmış

âdetlere  göre  verilen  balolar  dayanılmayacak  kadar  sıkıcı

oluyor!  Böyle  toplantılarda  eğlencenin  temeli  dans  etmek

değil de düşünceleri tartışmak olsaydı bence daha mantıklı bir

şey olurdu."

"Çok  daha  mantıklı  olacağını  kabul  ediyorum

Caroline'ciğim, ama o zaman baloya benzer tarafı kalmaz."

Caroline Bingley cevap vermedi ve az sonra ayağa kalkıp

salonda  gezinmeye  başladı.  Vücudu  zarifti,  uyumlu  bir

yürüyüşü  vardı;  bütün  bunları  Darcy  için  yapıyor,  ama  o  da

inadına  kitaptan  başını  kaldırmıyordu.  Genç  kız  umutsuzluk

içinde bir gayret daha sarf etti ve Elizabeth'e dönerek:

"Bayan  Eliza  Bennet,"  dedi,  "size  de  benim  gibi  kalkıp,

odada  bir  tur  atmanızı  tavsiye  ederim.  İnanın  aynı  durumda

bu  kadar  uzun  zaman  oturduktan  sonra  çok  iyi  geliyor."

Elizabeth  şaşırmıştı,  ama  hemen  kabul  etti.  Caroline

Bingley'in bu nezaket gösterisindeki amaç asıl hedefine ulaştı:

Bay Darcy başını kitaptan kaldırıp baktı. Caroline'in böyle bir

dostluk  davranışı  yapmış  olması  Darey'yi  en  az  Elizabeth

kadar  şaşırtmıştı.  Darcy,  farkında  olmadan,  elindeki  kitabı

kapadı.  O  da  yürüyüş  yapmaya  davet  edildi,  ama  bayanların

yürümek  istemelerinde  iki  amaç  olabileceğini  ve  her  iki

durumda da kendisinin aralarına katılmamasının daha yerinde

olacağını  söyleyerek  reddetti.  Ne  demek  istemişti?  Caroline

Bingley  bu  sözlerin  ne  anlama  geldiğini  öğrenmeye  can




atıyordu.  Elizabeth'e  sözlerinden  bir  anlam  çıkarıp

çıkaramadığını  sordu:  Elizabeth,  "Hayır,  hiçbir  anlam

çıkaramıyorum,"  diye  cevap  verdi,  "ama  inanın,  bize  karşı

kinci  olmaya  çalışıyor.  Onu  hayal  kırıklığına  uğratmanın  en

kestirme yolu da kendisine hiçbir şey sormamamız olacaktır."

Ama  Bay  Darey'yi  hiçbir  konuda  hayal  kırıklığına

uğratmak  elinden  gelmediği  için  Caroline  Bingley  ısrarla  bu

iki amacın açıklanmasını istedi.

Caroline  Bingley,  Bay  Darcy'nin  ağzını  açmasına  fırsat

verince  genç  adam,  "Açıklamakta  en  küçük  bir  sakınca

görmüyorum,"  dedi,  "salonda  böyle  dolaşmak  istemeniz  ya

sırdaş  olduğunuz  ve  birbirinizle  görülecek  gizli  şeyleriniz

olduğu  içindir  ya  da  vücudunuzun  en  çok  yürürken  güzel

göründüğünü bildiğinizdendir. Birinci şıkta yanınıza gelirsem

konuşmanızı  engellemiş  olurum.  İkinci  şıkta  ise  şöminenin

yanında  oturarak  güzelliğinizi  daha  iyi  seyrederim."  "A!  Ne

yaramazsınız!"  dedi  Caroline  Bingley,  "Hayatımda  bu  kadar

hınzırca  bir  söz  işitmedim.  Bayan  Eliza,  bu  sözleri  için  onu

nasıl  cezalandıralım?"  Elizabeth,  "Siz  istedikten  sonra,

bundan  kolay  bir  şey  olamaz,"  cevabını  verdi.  "Hepimiz

birbirimizi  cezalandırıp  canından  bezdirebiliriz.  Onunla  alay

edin,  gülün.  Kendisi  ile  bu  kadar  samimi  olduğunuza  göre

bunu  nasıl  yapacağınızı  biliyorsunuzdur."  "Yemin  ederim

bilmiyorum.  Yakın  arkadaşlığımın  bana  henüz  bunu

öğretmediğinden  emin  olabilirsiniz.  Böyle  serinkanlı,  laf

altında kalmayan biriyle alay etmek! Hayır, hayır. Bu konuda

o bizi aşar. Gülmeye gelince; izninizle nedensiz yere gülerek

kendimizi  gülünç  duruma  düşürmeyelim;  Bay  Darcy  varsın

böbürlensin."



"Bay Darcy'ye gülünmez öyle mi! İşte bu az rastlanan bir

üstünlük  ve  bu  üstünlüğün  bir  eşi  daha  bulunmamasını

dilerim,  çünkü  böyle  birçok  tanıdığımın  olması  benim

zararıma olacaktır. Ben gülmeyi severim."

"Bayan  Caroline  Bingley,"  dedi  Darcy,  "bana  akla

sığmayacak  bir  üstünlük  yüklüyor.  En  aklı  başında  ve  en

olgun  kimseler  bile,  becerikli  ve  çok  iyi  adamlar  bile,  daha

doğrusu  onların  çok  yerinde  olan  en  olgun  hareketleri  bile

hayatta  başlıca  amacı  alay  etmek  ve  şaka  yapmak  olan  biri

tarafından gülünç bulunabilir."

Elizabeth,  "Kuşkusuz,"  cevabını  verdi,  "böyle  insanlar

var,  ama  umarım  ben  onlardan  biri  değilim.  Kusursuz  ve

olgun davranışları alaya almayı dünyada istemem. Aptallık ve

saçmalıkların,  safsata  ve  dengesizliklerin  beni  eğlendirdiğini

ve  bunlara  her  fırsatta  güldüğümü  itiraf  ediyorum.  Ama

sanırım, bunlar size çok uzak şeyler."

"Bunlardan  kaçınmak  belki  de  hiç  kimsenin  elinde

değildir.  Ama  ben  sağlam  bir  akıl  yürütmeyi  çoğu  zaman

gülünçleştiren  bu  kusurlardan  bütün  ömrümce  kaçınmaya

çalıştım."  "Bu  kusurların  arasında  kibir  ve  gurur  da  vardır,

sanırım."  "Evet,  kibir  gerçekten  bir  kusurdur.  Ama  gurur...

Kişi  gerçekten  zekiyse,  gururunu  her  zaman  iyiye

kullanabilir."

Elizabeth  güldüğünü  belli  etmemek  için  başını  öteye

çevirdi. "Bay Darcy'yi sorguya çekmemiz bittiğine göre," dedi

Caroline Bingley, "lütfen sonucu açıklar mısınız?"




"Bu incelemeden sonra Bay Darcy'nin kesinlikle kusursuz

bir insan olduğu sonucuna vardım. Nitekim kendileri de bunu

açıkça kabul ediyor."

"Hayır," dedi Darcy, "ben böyle bir iddiada bulunmadım.

Yeterince  kusurum  var,  ama  bunların  kavrayışla  ilgili

olmadığını  umarım.  İyi  huylu  bir  insan  olduğuma  kalıbımı

basarnam.  Biraz  aşırı  dikkatliyim.  Oysa  biraz  daha  yumuşak

olabilmek  gerekiyor.  Çevremdekilerin  saçmalıklarını  ve

kötülüklerini  gerektiği  kadar  çabuk  unutmuyorum,  beni

inciten  hareketlerini  de  öyle.  Duygularım,  başkalarının

keyfine  göre  değişmez,  hatta  biraz  kinci  olduğum

söylenebilir. Kanaatim bir kez sarsıldı mı sonsuza kadar bitti

demektir."

Elizabeth,  "Bu  gerçekten  bir  kusur!"  diye  araya  girdi.

"Dargınlığı  unutmamak  karakter  için  bir  kusurdur.  Gene  de

kusurunuzu  iyi  seçmişsiniz.  Çünkü  bu  benim  alaya

alabileceğim bir kusur değil, gene elimden kurtuldunuz."

"Bence her benlikte kötülüğe eğilim, en iyi eğitimin bile

yenemediği doğal bir kusur vardır."

"Sizin  kusurunuz  da  herkesten  nefret  etme  eğiliminde

olmanız."  "Sizinki  de,"  diye  gülümseyerek  yanıtladı  Darcy,

"beni  inadına  yanlış  anlamak."  Caroline  Bingley  kendisinin

katılmadığı bu konuşmadan sıkılarak söylendi: "Haydi azıcık

piyano  çalalım  Louisa,  Bay  Hurst'ü  uyandınrsak  kızmazsın

değil  mi?"  Kardeşi  buna  en  küçük  bir  itirazda  bulunmadı.

Piyano  açıldı.  Bir  anda  kendini  toparlayan  Darcy  birkaç

dakika  düşündükten  sonra  buna  üzülmedi.  Elizabeth'e  fazla

ilgi göstermenin tehlikeli olduğunu hissetmeye başlamıştı.




XII

İki  kız  kardeşin  kendi  aralarında  verdikleri  karar

doğrultusunda  Elizabeth  annesine  mektup  yazarak,  o  gün

kendilerini  almak  üzere  arabayı  göndermesini  istedi.  Ama

kızların  ertesi  salıya  kadar  Netherfield'de  kalacaklarını,

böylece  Jane'in  misafirliğinin  bütün  bir  hafta  süreceğini

kurmuş olan Bayan Bennet bu haberi sevinçle karşılayamadı.

Bu  nedenle,  verdiği  cevap  özellikle  eve  dönmek

için sabırsızlanan Elizabeth'in hoşuna gitmedi. Bayan Bennet

arabayı  perşembeden  önce  göndermesine  imkân  olmadığını

haber  veriyor,  ayrıca  Bay  Bingley  ile  kız  kardeşleri  salıdan

sonraya  kalmalarında  ısrar  ederlerse  buna  izni  olduğunu  da

ekliyordu.  Gelgeldim  Elizabeth  bir  haftadan  fazla

kalmamakta  kararlıydı,  zaten  Caroline  Bingley'nin  böyle  bir

ricada  bulunacağını  da  pek  sanmıyordu.  Tersine,  kendilerine

misafirliklerini gereksiz yere uzatıyor gözüyle bakılmasından

korktuğu  için,  Jane'e  bir  an  önce  Bay  Bingley'nin  arabasını

istemesi için üsteledi. Nihayet başlangıçta tasarladıkları gibi,

o sabah Netherfield'den ayrılacaklarını söylemeye ve arabayı

istemeye karar verdiler. Onların bu kararına herkes karşı çıktı.

Hiç  olmazsa  ertesi  güne  kadar  kalmaları  isteği,  Jane'i

yumuşatacak kadar tekrarlandı ve Netherfield'den ayrılmaları

ertesi sabaha bırakıldı. Bunun üzerine Caroline Bingley böyle

bir öneride bulunduğuna pişman oldu. Çünkü bu kardeşlerden

birine  karşı  duyduğu  kıskançlık  ve  nefret,  öbürüne  karşı

duyduğu  sevgiyi  geride  bırakıyordu.  Bay  Bingley,  bu  kadar

erken gideceklerini işitince gerçekten üzüldü ve Jane Bennet'ı

bunun  kendisi  için  tehlikeli  olduğuna,  hâlâ  yeterince

iyileşmediğine  inandırmaya  Çalıştı.  Haklı  olduğunu  bildiği

zaman kararlı davranırdı.




Bay  Darcy  için  bu  sevinçli  bir  haberdi.  Elizabeth,

Netherfield'de yeterince uzun kalmıştı. Bu kız onu gereğinden

fazla çekiyordu.

Sonra  Caroline  Bingley,  Elizabeth'e  karşı  nezaketsiz

davranıyor,  kendisini  de  her  zamankinden  daha  fazla

iğneliyordu.

Elizabethi 

beğendiğini 

gösteren 

bir 


harekette

bulunmamaya  şimdi  özellikle  dikkat  etmek  gibi  akıllıca  bir

karara  vardı.  Genç  kızda  mutluluğunu  etkileyecek  bir

konumda  olduğu  umudunu  uyandırabilecek  her  şeyden

sakınacaktı.  Eğer  böyle  bir  fikir  uyandırdıysa,  son  günkü

davranışının  bunun  kuvvetlenmesinde  veya  yok  edilmesinde

büyük  etkisi  olacağını  biliyordu.  Bu  kararma  bağlı  kalarak

cumartesi günü sabahtan akşama kadar Elizabeth'e on kelime

ya  söyledi  ya  söylemedi.  Bir  aralık  yanm  saat  kadar  yalnız

kaldıkları  halde  Darcy  başını  kitabından  kaldırmadı,  hatta

kıza bakmadı bile.

Pazar  günü,  sabah  ayininden  sonra,  hemen  hemen

herkesin  dört  gözle  beklediği  veda  töreni  yapıldı.  Caroline

Bingley'nin  de  bir  yandan  Jane'e  karşı  sevgisi,  öte  yandan

Elizabeth'e  karşı  nezaketi  hızla  arttı.  Gerek  Longbourn'da,

gerek  Netherfield'de  Jane  ile  görüşmenin  kendisi  için  büyük

bir  zevk  olacağını  söyledikten  ve  onu  büyük  bir  sevgiyle

kucakladıktan sonra, Elizabeth'in elini bile sıktı. Elizabeth de

herkesle büyük bir neşe içinde vedalaştı. Evde anneleri onları

pek  de  güler  yüzle  karşılamadı.  Gelmelerine  çok  şaşırmıştı.

Bingley'lerin  arabasını  istemekle  çok  ayıp  ettiklerini

düşünüyordu ve Jane'in tekrar üşütmüş olabileceğini söyleyip

duruyordu.  Babalan  memnuniyetini  kısaca  ifade  ettiyse  de



onıoo lan gördüğüne gerçekten sevinmişti. Evin içinde onlann

boşluğunu  iyice  hissetmişti.  Akşamlan  bütün  aile  toplandığı

zaman  yaptıklan  konuşmalar  Jane  ile  Elizabeth'in  yokluğu

yüzünden  canlılığından  çok  şey  kaybetmiş,  adeta  tadı

kalmamıştı.

İki  kız,  Mary'yi  her  zamanki  gibi  insan  doğası  üzerine

incelemeler  yaparken  buldular.  Genç  kız  hayran  olunacak

birkaç  yeni  yazı  bulmuş  ve  ahlak  konusunda  bayatlamış

birtakım  söylemler  dinlemişti.  Catherine  ile  Lydia  onlara

başka haberler verdiler. Geçen çarşambadan beri alayla ilgili

birçok  dedikodu  birikmişti.  Subaylardan  birçoğu  son

zamanlarda  enişteleriyle  yemek  yemişler,  bir  ere  sopa

çekilmiş  ve  Albay  Foster'ın  evleneceği  söylentileri

yayılmıştı. 



XIII

Ertesi  sabah  kahvaltı  ederlerken  Bay  Bennet  kansına,

"Umanın  bugün  iyi  bir  yemek  listesi  yapmışsınızdır,"  dedi.

"Çünkü  yemekte  misafirimiz  olacağını  sanıyorum."  "Kimi

kastediyorsunuz?  Doğrusu  yemeğe  misafir  beklemiyorum.

Elbette  Charlotte  Lucas  uğramazsa.  Sanırım  benim

yemeklerim  onun  için  yeterince  iyidir.  Kendi  evinde  böyle

yemekleri pek sık yediğini sanmıyorum."

"Söz  ettiğim  kimse  bir  beyefendi,  hem  de  tanımadığımız

biri." Bayan Bennet'ın gözleri parladı: "Bir beyefendi, hem de

yabancı biri ha! Olsa olsa Bay Bingley'dir. Jane, bana hiçbir

şey söylemedin, seni kurnaz seni! Bay Bingley'yi görmekten

çok  memnun  olacağıma  eminim.  Aman  Tanrım!  Ne

talihsizlik! Bugün hiçbir yerde balık yok. Lydia, canım, çal şu




çıngırağı,  Hill'e  hemen  bir  liste  vermem  gerekiyor."  Kocası,

"Gelecek  olan  kişi  Bay  Bingley  değil,  ömrümde  hiç

görmediğim bir adam," dedi. Bu sözler herkeste bir şaşkınlık

uyandırdı  ve  Bay  Bennet  karısıyla  beş  kızının  aynı  anda

yağdırdıkları meraklı soruların tadını çıkardı.

Onların  meraklanyla  bir  süre  eğlendikten  sonra,  "Bir  ay

kadar önce gördüğünüz şu mektubu aldım," dedi. "On beş gün

kadar önce de cevap yazdım. Çünkü bunu biraz nazik ve acele

cevap  verilmesi  gereken  bir  sorun  olarak  gördüm.  Mektup,

ben öldüğümde, canı istediği an hepinizi bu evden kapı dışan

edebilecek  olan  kuzenim  Bay  Collins'den."  Karısı,  "Ah,

bunun lafının edilmesine bile dayanamıyorum!" diye bağırdı.

"Yalvarırım  bu  iğrenç  adamın  sözünü  etmeyin.  Malınızın

kendi  çocuklarınızdan  başkasına  kalması  bence  çok  büyük

haksızlık. Sizin yerinizde olsaydım, çoktan bunun bir çaresini

bulmaya  çalışırdım."  Jane  ile  Elizabeth,  annelerine  mirasla

ilgili yasaları anlatmaya çalıştılar. Daha önceleri de defalarca

anlatmaya  çalışmışlardı.  Ama  bu  konuyu  Bayan  Bennet'in

mantığı  bir  türlü  almıyordu.  Bir  mülkü  beş  kızı  olan  bir

ailenin elinden alarak kimsenin metelik vermediği bir adama

vermenin  ne  büyük  bir  zulüm  olduğundan  acı  acı  şikâyet

etmeyi  sürdürdü.  "Kuşkusuz  çok  yanlış  bir  iş!"  dedi  Bay

Bennet.  "Longbourn'un  mirasçısı  olmak  öyle  bir  günah  ki

bunun damgasını Bay Collins'in alnından hiçbir şey silemez.

Ama mektubunu okursanız, kendisini ifade ediş tarzı belki de

sizi  biraz  olsun  yumuşatır."  "Hiç  sanmıyorum.  Bence  size

mektup  yazması  büyük  bir  kendini  bilmezlik  ve  büyük  bir

ikiyüzlülük. Ben böyle sahte dostlardan nefret ederim. Babası

gibi o da size kin beslese daha uygun olmaz mıydı?"



"Hakkınız  var.  Bu  noktada  bir  oğula  yakışır  şekilde

kararsız kaldığı anlaşılıyor. 

Dinleyin: Hunsford, Westerham yakınında, Kent,

15 Ekim


"Sayın bay,

Rahmetli değerli babamla aranızdaki geçimsizlik beni her

zaman 

üzmüştü. 



Babamı 

kaybetmek 

talihsizliğine

uğradığımdan  beri,  çoğu  zaman  aramızdaki  soğukluğu

gidermeyi istedim, ama ne var ki bazı düşüncelerim buna bir

süre  engel  oldu.  Babamın  uyuşmadığı  bir  kimse  ile  iyi

ilişkiler  kurmanın,  onun  anısına  saygısızlık  olmasından

korkuyordum." Bay Bennet burada karısına dönerek, "İşitiyor

musunuz Bayan Bennet?" dedikten sonra mektuba devam etti:

"Ama  artık  bu  konuda  kararımı  vermiş  bulunuyorum.

Paskalya'da  papazlık  payesine  eriştiğim  için  bana,  Sir  Lewis

de  Bourgh'un  dul  eşi  sayın  Leydi  Catherine  de  Bourgh'un

korumalarına alınmak gibi üstün bir şeref bağışlandı. Bu çok

sayın  leydinin  iyilikleri  ve  himayesi  sayesinde  değerli  bir

konuma, bu mahallenin Papazlığına terfi ettim. Burada leydi

hazretlerine  karşı  minnet  ve  saygıyla  hareket  etmek  ve

Anglikan  Kilisesi  tarafindan  vaaz  olunan  ayin  ve  törenleri

yapmaya  her  zaman  hazır  bulunmak  en  büyük  amacım

olacaktır.  Bundan  başka,  bir  papaz  sıfatıyla  barışı,  sözümün

geçtiği  bütün  ailelere  ulaştırmayı  ve  geliştirmeyi  görev

sayarım.  Bu  nedenle  iyi  niyetten  doğan  tekliflerimi  hoş

karşılamanızı ve Longboum malikânesinin sizden sonra vârisi

olduğuma  göz  yumarak  bunun  sizi,  uzattığım  zeytin  dalını



reddetmeye sürüklemesine izin vermemenizi dilerim. Sevimli

kızlarınızın zarara uğramalarına neden olmaktan ancak ıstırap

duyarım.  Bundan  dolayı  özür  dilememe  ve  kızlarınızın

zararını  mümkün  olan  her  konuda  gidermeye  hazır

bulunduğumu  belirtmeme  izin  verin.  Fakat  bu  son  konunun

henüz  sırası  değil.  Beni  evinize  kabul  etmekte  bir  sakınca

görmezseniz  18  Kasım  Pazartesi  günü  öğleden  sonra  saat

dörde  doğru  sizi  ve  ailenizi  ziyaret  etme  şerefine  ermek

niyetindeyim.  Belki  de  konukseverliğinizi  ertesi  cumartesi

akşamına  kadar  kötüye  kullanırım.  Görevimi  benim  yerime

yapacak  bir  papaz  bulunursa,  Leydi  Catherine'in  benim  bir

pazar  günü  buradan  ayrılmama  asla  karşı  çıkmayacağı

kanısıyla  cumartesiye  kadar  kalmak  benim  için  uygundur.

Eşiniz ile kızlarınıza saygı ve selamlarımı sunarım. Size karşı

iyi niyetler besleyen dostunuz, Wiüiam Collins."

Bay  Bennet  mektubu  katlayarak,  "Demek  ki  bugün  saat

dörtte bu barışçı misafiri bekleyebiliriz," dedi, "bana kalırsa,

çok  insaflı,  terbiyeli  bir  gence  benziyor.  Hele  Leydi

Catherine,  bizi  tekrar  ziyaret  etmesine  izin  verirse  kuşkusuz

değerli  bir  dost  kazanacağız."  "Kızlar  hakkında  söyledikleri

akla  yakın,  yine  de  çocuklarımızın  zararını  gidermeye  niyeti

varsa elbette ona engel olacak değilim."

Jane,  "Gerçi  bizim  zararınızı  nasıl  giderebileceğini

kestirmek biraz güç. Ama hiç değilse bunu dilemesi onun için

olumlu bir not," dedi.

Elizabeth'i  en  çok  etkileyen  şey  ise,  Collins'in  Leydi

Catherine'e  duyduğu  eşsiz  saygı  ile  mahalleliyi  gerektiği

zamanvaftiz etmek, evlendirmek ve gömmek konusundaki iyi

niyetiydi.  'Tuhaf  bir  adam  olsa  gerek,"  dedi,  "nasıl  biri



olduğunu  pek  kestiremiyorum.  Yazıdaki  ifadede  kendini

beğenmişlik  var.  Mirasçı  olduğu  için  özür  dilemekle  ne

demeye çalışıyor? Bu onun elinde olan bir şey değil ki. Aklı

başında  bir  adam  olabilir  mi,  efendim?"  "Hayır,  hayatım,

sanmam.  Karşımda  bunun  tam  tersi  bir  adam  bulacağım

yönündeki  kanım  çok  güçlü.  Mektubunda  bir  taraftan  saygı,

bir  taraftan  da  kendini  beğendiğini  gösteren  bir  ifade  var.

Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum.."

"Mektubu,"  dedi  Mary,  "kompozisyon  açısından  kusurlu

görünmüyor.  Barış  için  zeytin  dalı  buluşu  belki  tümüyle

özgün değil, ama bence iyi ifade edilmiş." Catherine ile Lydia

ise  ne  mektuba,  ne  de  onu  yazana  karşı  en  ufak  bir  ilgi  bile

duymuyorlardı.  Kuzenlerinin  kırmızı  ceketli  üniformayla

gelmesi  olasılığı  hiç  yok  gibiydi!  Oysa  105  haftalardan  beri

başka  renkte  giyinen  bir  adamın  arkadaşlığından

hoşlanmıyorlardı.  Bay  Collins'in  mektubu  ona  olan  kinlerini

epey  azaltmıştı  ve  Bayan  Bennet  misafirini,  kocasını  ve

kızlarını 

şaşırtacak 

bir 


serinkanlılıkla 

karşılamaya

hazırlanıyordu. Bay Collins tam dediği saatte geldi ve bütün

aile  kendisini  nezaketle  karşıladı.  Bay  Bennet  her  zamanki

gibi  az  konuştu;  ama  bayanlar  öyle  yapmadılar  ve  Bay

Collins'in  de  bu  yolda  ne  teşvik  beklediği,  ne  de  susmaya

niyeti  olduğu  görülüyordu.  Yirmi  beş  yaşlarında,  iri  yan  bir

adamdı. Davranışları oldukça ciddi ve üstelik ağır, son derece

resmiydi.  Oturur  oturmaz  Bayan  Bennet'ı  bu  kadar  güzel

kızları  olduğu  için  kutladı,  genç  kızların  güzelliklerinin

övgüsünü  işittiğini,  ama  bu  övgülerin  gerçeğe  ulaşamadığını

söyledikten  sonra,  yakında  bütün  kızların  iyi  birer  evlilik

yaptığını  göreceğinden  kuşkusu  olmadığını  ekledi.  Bu  tatlı



diller,  Collins'in  bazı  dinleyicilerinin  zevkine  uymuyordu,

ama hiçbir övgüye karşı çıkmayan Bayan Bennet hemen:

"Çok  naziksiniz,  efendim,  dediğiniz  gibi  olmasını  bütün

kalbimle  dilerim,  çünkü  aksi  takdirde  yoksulluk  çekecekler.

Durumları  o  kadar  garip  ki,"  cevabını  verdi.  "Sanırım  bu

mülkün bana kalacağını ima ediyorsunuz."

"Doğrusu  öyle  efendim,  itiraf  etmelisiniz  ki  bu,  zavallı

kızlarım için çok acıklı bir şey. Size suç bulduğumu sanmayın

sakın.  Çünkü  biliyorum  ki,  bu  dünyada  böyle  şeyler  kısmet

işi. Mirasın kime kalacağı da belli olmuyor."

"Sevimli 

kuzenlerimin 

durumunun 

güçlüğünü

kavrıyorum,  sayın  bayan.  Bu  konuda  çok  şeyler

söyleyebilirim  ama  küstah  ve  aceleci  görünmekten

çekiniyorum. Ancak genç bayanların, kendilerini beğenmeye

hazır  olarak  olarak  geldiğime  inanmalarını  isterim.  Şimdilik

daha  fazla  bir  şey  söylemeyeceğim,  ama  belki  birbirimizi

daha  yakından  tanıyınca..."  Yemek  zili  çaldığı  için  sözleri

yanda  kesildi.  Kızlar  birbirlerine  bakarak  gülümsediler.  Bay

Collins'in  kızlardan  başka  şeylere  de  hayran  kalmış  olduğu

belliydi.  Salona,  yemek  odasına,  odadaki  bütün  eşyalara

inceden inceye bakmış ve hepsini övmüştü. Bay Collins'in her

şeye  gelecekte  kendinin  olacak  bir  mal  gözüyle  baktığı

kuşkusu  keyfini  kaçırmasa,  bu  övgüler  Bayan  Bennet'ın

kalbini fethedecekti.

Sırası  gelince  yemeği  de  bol  bol  övdü  ve  bu  mükemmel

yemeği  sevimli  kuzenlerinden  hangisine  borçlu  olduğunu

öğrenmek  istedi.  Bayan  Bennet  durumlarının  bir  aşçıyı

tutmaya yeterli olduğunu ve kızlarının mutfağa girmediklerini



sert  bir  tavırla  belirtti.  Bay  Collins,  Bayan  Bennet'ın  canını

sıktığı için özür diledi. Bayan Bennet yumuşamış bir dille hiç

alınmadığını  söyledi;  ama  misafir  özür  dilemeyi  yarım  saat

kadar daha sürdürdü. 



XIV

Bay  Bennet  yemekte  hemen  hemen  hiç  konuşmadı,  ama

hizmetçiler  çekildiğinde  misafiri  ile  biraz  sohbet  etme

zamanının geldiğini düşünerek onun oldukça ilgisini çekecek

bir  konudan,  koruyucusu  konusundaki  talihinden  söz  açtı.

Leydi  Catherine  de  Bourgh'un,  Bay  Collins'in  isteklerinin

yerine  getirilmesi  ve  rahatlığının  sağlanması  için  göze

çarpacak bir ilgi gösterdiğinden söz etti. Bay Bennet daha iyi

bir  konu  seçemezdi.  Bay  Collins'in  hemen  çenesi  açıldı.

Leydisini  öve  göklere  çıkarıyor,  kendisi  de  onunla  birlikte

yükseliyormuş  gibi  tavırlarına  eskisinden  daha  fazla  bir

ciddiyet veriyordu. Soylu insanlar arasında bu kadar kibarını,

bu  kadar  başkalarının  hatırını  sayanını,  bu  kadar

misafirperverini  ömründe  görmemişti.  Huzurunda  verme

şerefini  kazandığı  iki  vaazı  önceden  okuyup  onaylama

iyiliğini göstermişti, Rosings Köşkü'nde onu iki defa yemeğe

çağırmış,  daha  geçen  cumartesi  de  kadril*  karesini

tamamlamak  üzere  davet  etmişti.  Birçok  kimsenin  Leydi

Catherine'i  mağrur  olarak  tanıdığını  biliyordu.  Ama  kendisi

ondan  ancak  güler  yüz  görmüştü.  Başka  herhangi  bir

beyefendiye  karşı  nasıl  davranıyorsa,  Collins'e  de  öyle

davranmıştı. 

Ne 

bulundukları 



bölgenin 

sosyetesine

karışmasına, ne de arada sırada bir iki hafta için bölgesinden

ayrılarak akrabalarını ziyarete gitmesine ses çıkarmıştı. Hatta

ona  eşini  doğru  bir  seçim  yapması  koşuluyla  bir  an  önce



evlenmesini  önerme  alçakgönüllülüğünde  bulunmuştu;  Bir

keresinde  de  fakirhanesinde  ziyarete  gelmiş  ve  evde

yapmakta  olduğu  bütün  değişiklikleri  tamamıyla  beğenmiş,

hatta  kendisi  de  bazı  fikirler  verme  lütfunda  bulunarak  üst

kattaki  dolaplardan  bazı  rafların  kaldırılmasını  söylemişti.

Bayan Bennet, "Bütün bunlardan bu leydinin dürüst, ince bir

insan  olduğu  anlaşılıyor,"  dedi,  "herhalde  hoş  bir  hanımdır.

Ne yazık ki bütün leydiler onun gibi olmuyor. Size yakın mı

oturuyor efendim?"


Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə