Hacılar,
Karapapak Türk Mitolojisinin Yapısı Üzerine Araştırmalar
85
Borçalı coğrafyasından derlenen örneklerde ceylanla / geyikle birlikte
kurt’un
da totem olduğu görülür.
Zengin mitolojik motif ve ögelere sahip Dede Korkut Kitabı’ndaki
boylarla ilgili
bazı metinlerin bölgeden derlenmesi, hem Türk mitolojisi ile ilgili bilgilere ulaşıl-
ması hem de mevcut bazı problemlerin çözümüne katkı sağlaması bakımından
önemlidir. Eski Türk inanışından doğan “Azrail ile Genç arasındaki diyalog”
iddialarımızı kanıtlamaktadır. Başgeçit’ten derlenen bir örneğin içeriği şöyledir:
Yaşlı anne baba çocuklarını evlendirmek isterler. Evlenecek genç baba-
sının tavsiyesi üzerine ekmeğin büyük parçasını başkalarına verip küçük
parçasını kendi alan biriyle yolculuğa çıkar. Genç, hastası olan bir evde
misafir kalır.
Hasta kişi, eve misafir gelmesinden rahatsız olur. Gencin yol
arkadaşı ise, yan taraftaki komşuda konaklamaktadır. Gece genç bakar
ki, dostu bacadan içeri girerek hastayı öldürüp gider. Ertesi gün tekrar
yola çıkılır; genç yine hastası olan bir eve misafir olur. Hasta olan yaşlı
adam misafiri büyük bir memnuniyetle karşılar. Gecenin bir vakti genç,
yol arkadaşının yine
gizlice içeri girip, hasta adama yaklaşıp bir şeyler
yaptığını, sonra kaybolup gittiğini görür. Ertesi gün sabah hasta kalkıp
iyileşir. Genç bunun üzerine yol arkadaşının Azrail olduğunu anlar. Fır-
satını bulan Genç Azrail’in atına binip kaçar. Azrail ona “
Senin canını
düğün günü, gerdeğe gireceğin an alacağım” der. Genç kırk yaşına ka-
dar evlenmez. Kırk yaşı bitince evlenmeye karar verir. O gerdeğe girme-
ye hazırlanırken Azrail gelir. Durumdan haberdar olan gencin annesi Az-
rail’e “Oğluma dokunma; benim canımı al” der. Ancak anne, Azrail’in
muamelesine dayanamayıp “Beni bırak;
kimin için geldiysen onun ca-
nını al” der. Gencin babası da aynı şekilde davranır. Bunun üzerine ger-
dek odasından çıkan gelin Azrail’e “En iyisi benim canımı al; kocamı ba-
ğışla” der. Azrail de onlara acıyıp yaşayacakları ömürden fazlasını verir
(Tanrıverdiyev 1984).
Yukarıdaki örneğin Dede Korkut Kitabı’ndaki Deli Dumrul Hikâyesi ile benzer-
liği açıktır. Sevgilisinin yerine kendi canını Azrail’e vermeye hazır olan vefalı
kadının ve Azrail’in tavrı, Dede Korkut’takiyle aynıdır. Hikâyelerin sonucunun
da aynı şekilde bitmesi ilgi çekicidir. Vefalı kadın motifi dünyanın birçok hal-
kında mevcuttur. Ancak konu ile ilgili bir takım yanlış görüşler
ileri sürenler de
vardır. M. Çikovani, Dede Korkut hikâyelerinden bahsederken “Deli Dumrul
Boyu”ndaki aynı adı taşıyan kahramanın ruhunun bir başka ruhla temsil edil-
mesi motifine manzum ve mensur şekilde Gürcü folklorunda da rastlandığını,
Dede Korkut hikâyelerinin yazıya geçiriliş sırasında bunlardan yararlanıldığını
savunmaktadır (Çikovani 1979: 48-62). Akla yatkın olmayan bu görüşler ister
istemez insanın şu soruları sormasına neden oluyor:
Bu motif eski zamanlardan
beri Türk boylarının folklorunda, mitolojisinde var olduğu halde, neden Svaneti
dağlarında ortaya çıkmış başkalarına ait (M. Çikovani’nin ifadesiyle diyaloglara
dayalı poetik metinlerden) yararlanılsın? Gerçek şudur ki: “Azrail’le
Genç ara-
bilig, Bahar / 2009, sayı 49
86
sındaki mitik diyalogda da görüldüğü gibi bu konu bugünkü Gürcistan coğraf-
yasına çok önceleri gelip yerleşen Türk boylarının yaşayış ve inanışının ürünü-
dür ve komşu halklara da Türklerden geçmiştir. Aslında bugün evrensel motif
haline gelen ve bütün insanlığın malı olan bu tür konular hakkında tartışma
yaratacak iddialarda bulunmak da doğru değildir.
Bölgede Dede Korkut Kitabı ile ilgili başka konularla da karşılaşılmaktadır.
Bunlardan biri Tepegöz hakkındadır (Acalov 1988: 90-91). Türk boylarının
sözlü halk edebiyatının mitik birçok özelliği Tepegöz hikâyesinde yer almak-
tadır. Çocuğun aslan tarafından beslenmesi, Tepegöz’ün yaramazlığı, kah-
ramanın (Ahmet oğlu Sefer’in)
koyun derisine bürünmesi, tek gözüne bir
şeylerin batması gibi motifler hem metnin zengin Türk mitolojisinin ürünü
olduğunu hem de eskiliğini kanıtlamaktadır.
Azerbaycan halk masallarının mevcut tasnifinde bu tür masallara “sihirli
masallar” ve “ hayvanlarla ilgili masallar” arasında yer verilmiştir. Bu tür
tasniflere karşı çıkan V. Prop şunları kaydetmektedir:
“Masallarda aynı şeyler hem insanlar,
hem eşyalar, hem de hayvanlar adına
işlenir. Bu kural aslında başta sihirli masallar olmak üzere bütün masallar için
geçerlidir” (1928: 12-13).
Bu kural Azerbaycan masalları için de geçerlidir. Uzun zaman mitle, mitolo-
jiyle ilgili kapsamlı araştırma ve incelemeler yapılmadığı için “ mitolojik ma-
sallar” göz ardı edilmiştir.
Halk biliminde semiotik ile tarihi karşılaştırmalı metodun sentezini kurmayı
amaçlayan Y. M. Meletinski mitlerin masallara dönüşmesinin nedenini, ilgili
boyların “ayin” kültüründen uzaklaşmalarına bağlamaktadır (1977).
İçerikleri ve motifleri dikkate alındığında “Melikmemmed”, “Şems-i Qemer”,
“Ovcu Piri”, “Quru Kelle”, “Melik cümşüd’ün Nağılı”, “Tapdıq”, “Reyhanın
Nağılı” gibi masallar “mitolojik masallar” arasına konulabilir.
Bu kısa açıklama ve değerlendirmeden sonra Borçalı bölgesi masallarına
baktığımızda ilgi çekici yanların olduğunu görürüz. Bölgeden derlenip yazıya
aktarılan Mehemmed’in Nağılında (Muhammedin Masalında) şunlar kayıtlı-
dır (Qurbanov 1983):
Ölen birinin boynuna ip bağlayıp çarşıda pazarda sürüklerler.
Mehemmed bunun sebebini öğrendikten sonra ölüyü onlardan alıp
İslami usule uygun şekilde defneder. Sonra padişahın kızını konuş-
turmak amacıyla onun yanına doğru gider. Bir tepenin başına geldi-
ğinde bir fare ile karşılaşır ve onunla arkadaş olurlar. Farenin duru-
mundan hareket eden Mehemmed onu konuşturmayı başarır. Bu du-
rum ağaçtan adam yaratılmasını çağrıştırır: Marangoz bu adamı (kızı)
ağaçtan yapar, terzi ona elbise diker, imam da dil öğretir. Burada hi-
kâye mitlerin yapısına uygun olarak şekillenir. Padişahın kızı der ki :