GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
83
Dört şahtan mana: Edille-i şer’iyye.
Cihandan mana: İnsanın hem dünya alemi, hem de insanın
cesedidir.
Nasıl ki fertler kendisini düzeltiyor. Fertler kendisini neyle
düzeltiyor? Şeriat, edille-i şer’iyye: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas.
Bunlar ile herkes kendisini düzelttiği zaman bak, alem-i mülk
(mülk alemi), düzeliyor. İnsanlar, cemiyetler düzeliyor, toplumlar
düzeliyor.
Bir de eğer insan kendini düzeltirse, cesedini ne yapıyor?
Cesedini tebdil ediyor.
Ney bu? Hayvani sıfattan beşeri sıfata geçiyor.
Bir de: şeriat, tarikat, hakikat, marifet.
Bir de: muhabbet, ihlas adap, teslimiyet.
Bu dört şarttan murad bunlardır. Fakat şeriat, zahirde, cisimde.
Cisminizle şeriatta, işte o zaman demek ki bizim cismimiz ile
kitap, sünnet, icma, kıyas; eğer bu oluyorsa; farz vacip, sünnet,
müstahap oluyorsa ceset değişiyor; hayvani sıfattan beşeri sıfata
geçiyor.
Fakat bir de mademki tarikata girdiysek, inandıysak bunlar
tarikatın şartlarıdır; bu dört şahtan mana tarikatın şartlarıdır:
muhabbet, ihlas adap, teslim. Bu da ne yapıyor? Bu da işte beşeri
sıfattan meleki sıfata geçiriyor.
Meleki sıfata geçince bir insan o zaman büyük insan, büyük varlık
oluyor. İşte o zaman Allah’ın:
“mûtû kable entemûtû” sırrına mazhar oluyor,
Cem’ü’l-cem oluyor, vahdet-i vücut oluyor.
Allah’ın sıfatları onda tecelli ediyor. Allah’ın ahlakıyla
ahlaklanıyor değil mi?
Hakikate geçenler işte böyledir. Hakikate tarikattan geçiyor.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
84
Ama tarikatın esasları neymiş? Tarikat dört esas üzerine kurulmuş:
Muhabbet, ihlas, adap, teslim.
Muhabbet: muhabbet, meşayihi çok sevmektir.
Niye sevmesin? Allah için sevmiş. Bu Allah’ın emri. Cenabı
Hakk’ın emri. Çok sevin diyor “beni sevin sevdiklerimi sevin”
buyuruyor. Meşayihini çok sevecek. Muhabbet budur.
İhlas: meşayihini büyük görecek. Ki ne kadar büyük görürse,
meşayihini o kadar sevebilir.
Adap: meşayihinin zahirini, batınını bir bilecek. Meşayihi ne kadar
uzakta olursa olsun, onu ırakta değil yakınında görecek.
Niye görmesin? çünkü bak kelamı kibarda, tasavvufi kelam:
“bir yerdesin her yerdesin”. Yani, sen Allah’ın birliğine dahil
olduysan sen her yerdesin. Amenna ve saddakna, sen de mekandan
kurtuldun, zamandan kurtuldun.
Cenabı Hak Evliyaullahı zamandan mekandan kurtarmıştır.
Onun için divanda bir kelam var, Salih Baba'nın divanını
okuyorsunuz; bazı kelamlar belki sizin beyninizi meşgul eder,
anlayamazsınız. Bu nedir acaba? Veyahutta muhalif gelir size.
Bunu böyle niye söylemiş dersiniz. Bak ne buyuruyor:
Âlâda ednâda yoktur matlabı
Kime demiş? Rabıtasına. Bu bir Evliyaullah’a söylenmiş.
Öyle zaten. Cenabı Hakk’ın sıfatları onda tecelli ediyorsa,
“Settaru’l-uyûb” sıfatı da onda var. Bak kelamda öyle:
Âlâyı ednayı seçmek mürşidi kamilin kârı değildir.
Böyle buyuruyor. Bir de diyor ki:
Senin gördüğün ayıpları, veliler setr eder cümle
Mademki varis-i enbiyadır; Peygamber efendimiz setr etmiyor
muydu? ashabının içerisinde, yüzüne zahirde inanmışlar, fakat
düşmanlık besliyorlar Peygamber efendimize, sevmiyorlar. Ona
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
85
garaz ediyorlar. Yani fırsat bulsalar ona hakaret edecekler, canına
da kıyacaklar, öldürecekler de. Ama gene de Peygamber efendimiz
onları aşikar etmiyordu. Sen şöylesin sen böylesin demiyordu.
Evet onun için işte…
Âlâda ednâda yoktur matlabı
Yani Evliyaullahın bu âlâymış (âlâ yüksek), bu alçakmış, böyle
şeylere matlubu yoktur.
Niye? çünkü onun için zerre ile katre, zerre ile kübra bir olmuş.
Evet divandadır,
Âlâda ednâda yoktur matlabı
Derya-yı zatı olmuş cümle meşrebi
Allah’ın zatına ulaşmış, Allah’ın zatının nuru onda tecelli etmiş.
İşte arşa, kürse, hiçbir yere sığmayan Cenabı Hak onun kalbinde
tecelli etmiş.
Âlâda ednâda yoktur matlabı
Derya-yı zatı olmuş cümle meşrebi
Vücudu hak olmuş, kün’dür maksadı
Her sıfattan zatın ilan eyledi.
(beyit okurken orada “gün” diye okuyorlar. “Gün” değil “kün”
dür.)
Mademki Cenabı Hak Evliyaullah’ı zamandan mekandan
kurtarmışsa, onun da her işi “kün”, “ol” demesi ile oluyor. Yani
Evliyaullah için zaman yoktur, mekan yoktur ve ona işlem yoktur.
Onun için her yerde mevcut “bir yerdesin her yerdesin”. Her yerde
ispatı vücud eder, her yerde görünür. Cesedi, her yerde bir cisim
olarak görünür.
İnsanlarda tayy-ı rical, tayy-ı mekan makamı var. O makama
insanlar ulaşınca Cenabı Hak onları zamandan mekandan
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
86
kurtarmakta. Onun için zaman mekan yok, onun için işlem de
yoktur.
İrade sahibi ne kadar güçlü olursa olsun, aletiyle veya sanatıyla,
işlem görüyor. Diyelim ki bir dozeri alet etmişler, bir dozer bin
kişinin işini görüyor. Halbuki yine bunda da bir işlem vardır.
Ama Evliyaullahın işinde işlem yoktur. “Kün”, “ol” demesiyle her
şey oluyor.
Niye? Allah’ın sıfatı ile sıfatlanmış. Cenabı Hak buyurmuyor mu
kutsi hadisinde? “Biz velilerimizi yeşil kubbemizin altında
gizledik. Onları bizden başka kimse bilmez
7
”.
Diğer bir kutsi hadisinde de buyuruyor ki: “O veli kulumuzun
gören gözü, bizim gözümüz, işiten kulağı, bizim kulağımız,
konuşan dili, bizim dilimiz, uzanan eli bizim elimiz
8
”.
Eğer konuşan dil Cenabı Hakkın diliyse, Cenabı Hakkın “Kün”
emriyle her şey var oluyor. Evliyaullah da Kün’dür. Yani “Kün”
emri onda tecelli etmiştir. Neye “Ol” dese oluyor, işleyecek değil.
Bin senede olacak olayları bir saniyede yapar. Yapamaz mı?
Yapar, olur bunlar.
Nasıl ki bak… Tasavvuf kitaplarını okuyorsunuz. Onlar yazılmış,
galat değil onlar, haşa. O tasavvuf kitaplarında okuduklarınız
Evliyaullahın kârıdır. Cenabı Hakkın ona ihsan etmiş olduğu bir
kemaldir, kârdır.
Evet. Demek ki mürit bir hali, fiili, ameliyle terakki eder.
Ameliyesi ibadetidir.
Zahir şeriata göre, Kitap, Sünnete göre olan ibadetidir.
Bir de bu tarikattan almış olduğu hizmeti, ibadetidir.
Fiiliyatı da yaşantısı, hareketi. Bunlara dikkat edecek.
7 Eşrefoğlu Rumi Müzekkin Nufüs S.309
8 Buhari Rikak 38
Dostları ilə paylaş: |