GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
173
Bir insan göründüğü gibi olmazsa, olduğu gibi görünmezse sağlam
olamıyor. Sağlam olmayınca o zaman neye benzer?
Eğer olduğu gibi görünmüyorsa içi çürük bir meyve gibidir. Bu içi
çürük meyveden insanlara ne fayda gelir?
Hiçbir fayda yoktur, yenilmez. İnsanları aldatmış olur.
Zaten olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olmazsa aldatıcı olur.
İslam’da bu da var.
İşte biz de bu nefsi emmaremizden kurtulsak bile nefsi levvame
sıfatında bizi aldatıyor. Yani yüzümüze dost oluyor, içinde bir
düşmanlığı var, onu bize bildirmiyor.
İşte olduğun gibi ol, göründüğün gibi olmazsa bir insan ne oluyor?
Müslümanlar için de kendi için de zararlı oluyor. Zaten sağlam
değil, kendisi sağlam olmayınca aldatıcı, kandırıcı oluyor.
Bu aldatmak nereye dayanır?
Bu aldatmak şuraya dayanıyor ki, Peygamber Efendimizden
sormuşlar (SAV).
—Ya Resulullah, senin ümmetinden (günahı kebairler sayılmış),
—İçki içen olur mu?
—Beli (evet)
—Kumar oynayan olur mu?
—Beli
—Hırsızlık eden olur mu?
—Beli
—Hatta cinayet?
—Beli
—Affedersiniz, zina?
—Beli,
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
174
—Yalan söyleyen?
—La, la (hayır).
Benim ümmetimden yalan söyleyen olamaz. Yalan söyleyen benim
ümmetimden değil.
Ya insanları aldatmak da böyledir. Eğer insan göründüğü gibi
olmazsa aldatmış olur, olduğu gibi görünmezse de yine aldatmış
oluyor. Aslında bu nereye dayanıyor?
Bakın münafıklığın üç sıfatı vardır. Bunu yine bize Peygamber
Efendimiz buyuruyor (SAV). Mesela bir insan;
Vaadinden hulf ederse (vazgeçerse),
Emanete hıyanetlik ederse,
münafıklığın bir sıfatıdır. Eğer vaadinden hulf ederse münafıklığın
bir sıfatıdır.
Yalan söyler, yalanını da inandırmak için yemin de
yaparsa,
münafıklığın sıfatıdır, bu üç fiilin sahibi münafıktır.
İşte bir insan eğer olduğu gibi görünmezse; hem yalan söylemiş
oluyor, hem Allah’ın emrine aykırı hareket etmiş oluyor ki
vaadinden hulf etmiş oluyor, hem de emanetlere hıyanetlik etmiş
oluyor ki ona verilen vücut emanetlerini, bütün emanetlerini nehiy
olunmuş (yani yasaklanmış) yollarda kullanmış oluyor.
Burada bizim için en büyük, en kutsal, en kıymetli yerimiz ve
bizim en muhalefet edeceğimiz yer kalbimizdir.
Hakikatte Beytullah insanların kalbidir.
Bir insan eğer kalbini temizlemezse onda tecelli olmuyor. Cenabı
Hak ne buyuruyor: “Biz arşa kürse, levhe, kaleme sığmayız,
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
175
mümin kulumun kalbine sığarız
8
”. Kutsi Hadiste böyle buyuruyor.
Fakat Kelamı kibarda da ne buyruluyor;
Kâbe inşâ-yı Halîl'dir sendedir beyt-i Celîl
Ama bu kalbi hakikatte Beytullah etmek için; arşa, kürse, levhe
kaleme sığmayan Cenabı Hakkın nurunu, azametini o kalpte tecelli
ettirmek lazım.
O kalpte olan kötü düşünceyle, kötü niyetle ve kötü şeylerle
olmuyor. O zaman kalp asla ve asla temizlenmiyor. Niye kelamı
kibar buyuruyor;
Bir gönülde kenz açılmaz ta ki pürnûr olmadan
Pâdişah konmaz saraya hâne ma'mur olmadan
Neyi ifade ediyor?
“Küntü kenzen mahviyyen” fermanı var ise, nedir bu “Küntü
kenz” fermanı?
Kur’anı Kerimde, ayeti kerimede “biz ins ve cinni halk ettik ki bizi
mabut bilsinler bize itaat etsinler
9
” buyuruyor.
Fakat bir de kutsi hadiste buyruluyor ki “biz bir gizli hazine idik,
bilinmemiz aşikar olmamız için insanları halk ettik
10
”.
Bu gizli hazine nerede aşikar oluyor? Nasıl aşikar oluyor?
Bu “Küntü kenzen mahviyyen” fermanı, gizli hazine, ancak
insanların kalbinde biliniyor, kalbinde bulunuyor.
O gizli hazinenin kalpte bulunması için o kalp tamamen Allah
sevgisiyle, Allah aşkıyla, Zikrullah ile temizlenmesi gerekir.
Bir gönülde kenz açılmaz ta ki pürnûr olmadan
8 Alusi Ruh’ul Meani XX.101
9 Zariyat 51:56
10
Fususül Hikem Trc. C.1 S.43
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
176
Yani bir kalpte “küntü kenzen mahviyyen” fermanıyla, o gizli
hazine kalpte biliniyor, kalpte bulunuyor.
O hazine afakta bulunmuyor, afakta bulamamışlar. Asla ve asla
şimdiye kadar arayanlar afakta bulamamışlar. Eğer afakta
bulsalardı, o İmam-ı Rabbani, o mübarek İmam-ı Azam, o İmam-ı
Gazali, onlar çok alimlerdi, onlar bulurlardı. Onlar bak nerede
buldular?
Onlar gittiler neticesinde bir gönül sahibine gönülden bağlandılar
ki buldular. Bu da Allah’ın emri, gönülden bağlandılar. O zaman o
gizli hazine onlar için aşikar oldu.
Neydi o aşikar olmaları?
Kemal sahibi, velayet sahibi oldular yani aradıklarını buldular.
Cenabı Hak “Habibim seni seven beni sever, seni sevmeyen beni
sevemez
11
” buyuruyor. Bir de “Habibim bana itaat eden sana tabi
olsun. Allaha itaat edin Resulüne itaat edin. Allah’a ve Resulüne
itaat edenlere itaat edin”.
Ondan sonra Cenabı Hak buyuruyor ki “beni sevin, sevdiklerimi
sevin, kullarıma sevdirin, sevdiklerimle seversiniz beni,
sevdiklerimle kullarıma da sevdirirsiniz, kullarıma sevdirici
olursunuz”.
Onun için bir insana işte o “küntü kenzen mahviyyen” fermanı
açılıyor.
Bir gönülde kenz açılmaz ta ki pürnûr olmadan
Pâdişah konmaz saraya hâne ma'mur olmadan
Bununla ne demek istiyor?
Diyor ki “küntü kenzen mahviyyen” fermanı bilinmiş ama
devamında karşısında bir kutsi hadis var. Cenabı Hak diyor ki “ben
arşa, kürse, levhe, kaleme sığmam mü’min kulumun kalbine
11
Al-i İmran 3:31
Dostları ilə paylaş: |