GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
185
Bir de buyruluyor ki;
Tarik-i Nakşibendi Hak yoludur
Ona dahil olan cümle velidir
İşte Nakşibendi efendimizin emirlerini burada gösteriyor. Bizim
tarikatımızda ders verildiği zaman, mesela istiğfardan sonra el
tutulduğu zaman;
—Tarikatı Nakşibendiye’de Hz. Şeyh Efendimizi şeyh efendiliğe
kabul ettin mi? Sorusuna, “Ettim” demek kifayet etmiyor.
— Kabul Ettim, denilecek.
“Kabul”u vuslat imiş. İlla “kabul” kelimesi olacak. Eğer “kabul
ettim,” der de sözünün üzerinde durursa, tamam onun Kabulü
Vuslattır.
(Sofrayı bekletmeyelim)
.......
İnanç ayırmış insanları,
Amel ayırmış insanları,
Siyaset ayırmış insanları,
Bölüm, bölüm, bölüm bölünmüşler. Zaten Müslümanlar böyle
tefrika olup ayrılmasından, bölünmesinden dolayı küfür galip
oluyor. Yoksa Müslümanlar bu gün birleşseler, yek vücut olsalar
küfür tamamen yıkılır. İşte o da;
İlim olmazsa cihanda
İnsanlar azar kalır yabanda
Tabii ilim bilmek, amel işlemektir. Herkes kendi aklı ile kendi
kafası ile bir ilim yapıyor. Mesela işte, şimdi insanlar Nurcu, ne
bileyim işte Süleymancı, işte Işıkçı, işte bilmem ne diye
bölünmüşler.
Ondan sonra halbuki Tarikatlar haktır.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
186
Yalnız şimdi küfrî tarikatlar da var. Küfre hizmet gören. Ne demek
yani bu? Şeriatsız tarikatlar. Öyle tarikatlar varmış ki asla, hiç
İslam’dan bihaber. Şeriata hiç asla ve asla uyan bir tarafları yoktur
ki onlar da tarikatlık davasındalar.
Halbuki tarikat, şeriattır. Şeriatsız tarikat asla olamaz.
Çünkü tarikatta bir nimettir, insanlar için aslında büyük bir yoldur.
Tarikat: Arapça bir kelime; yoldur. Ama bu yolun vasıtası şeriattır.
Tarikat Allah’a giden bir yoldur. Vasıtası şeriattır.
Yani demek ki burada şeriatta az eksiklik olsa, kıl kadar eksikliği
olsa, o asla orada tarikata hiç adım atamıyor, o yolda hiç
yürüyemiyor, adım atamıyor.
Şeriatsız haller olduğu halde biz de tarikattayız diyorlar (Allah’a
sığınırım). Bunlar da artık bunların da zamanı gelmiş.
Çünkü küfür, hakim olduğu için mecbur artık onlar da gizlenmeye
mecbur kalmışlar.
Bir talibe üç şart koşulmuştur. Talip demek; talep eden bir kimse.
Bu talibin manası nereden gelir?
Cenabı Hak “Kulum iste vereyim” diyor (talebena vecedena).
Talibin manası budur.
Kul dünyaya ne için gelmiş?
Cenabı Hak dünyaya gelmiş kulunda bir isteği olacaktır. Cenabı
Hak dilemiş kulunu halk etmiştir. Cenabı Hakkın dileği ne imiş?
“İnsanları cinleri halk ettik bize itaat etsinler” dileği budur. Fakat
kulun bunda maksadı gayesi ne olacak? İtaat…
Bir insan itaat etmezse kulluğunu yapmış olabilir mi?
Olamaz.
İtaat burada “emri bil maruf nehyi anil münker”. Böyle olmayan,
itaat etmeyen insanlar, “emri bil maruf nehyi anil münker”in
dışında kalan insanlar da bu zamanda bir tarikat davası görüyorlar.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
187
İşte bu da neden oluyor işte?
İlmin kısıtlandığı için.
Talebe, taliptir, talep eden. Tarikat ise bir yoldur. Bu yolu talep
edip o yolda talebine ulaşma gayretinde olana talip deniliyor.
Fakat bu talibe üç şart koşulmuş. Üç şartı var bunun diyor. O talip
talep ettiği şeye ulaşması için üç şart var:
Birincisi Zaman,
Ondan sonra Mekan,
Ondan sonra da İhvan.
Zaman olursa mekan bulunur. Mekan olursa ihvanlar gelir bir
araya toplanır ki bu da Allah’ın emri. Cenabı Hak, “Allah için bir
araya gelin, Allah için konuşun, Allah için sevin
17
”, diyor.
Nasıl ki mesela Cumhuriyetten sonra tekkeler, zaviyeler kapanmış,
yasaklanmış. Şimdi bu zamanda müsait olsun ki mekan bulunsun
mekan bulunsun ki ihvan gelsin.
Kapandığı gibi bu sefer de bak tarikatın sözü bile şimdi suç.
Tarikat kelimesi konuşmak suç. Şeriat kelimesi konuşmak suç.
İslam demek suç değil, şeriat demek suç,
Tarikat demek suç, tasavvuf demek suç değil.
Halbuki tasavvuf ne? tarikat ne? İkisi de bir. Onun için ismi bile
suç olmuş. Onun için millet mecbur kalmış.
Tarikat, Şeriat ne?
Şeriat, tarikat yoldur varana
Hakikat, marifet ondan içeru
Kelamı kibarda böyle.
17 Ahmet bin Hanbelin Musnedinde
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
188
Ama zaten insanlar için Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet vardır.
Bunları Cenabı Hak insanlar için bir nimet olarak halk etmiş.
İnsanlar için bir kemal halk etmiş.
Ama evvel Şeriat sonra Tarikat sonra Hakikat sonra da Marifet.
Yani bir insan tarikatlı olmayınca şeriattan hakikate geçemez.
Tarikat ruhi bir eğitimdir. Tarikatı yaşıyor, ruh kemale ulaşıyor.
Hakikate ulaşan ruh. Ruh yine bu nimete malik oluyor.
Yoksa şeriatı yaşayanların, şeriatı yaşamayanın zahirde cesedinde
bir değişiklik var mı? Oluyor mu? Bir şeriatlının, bir tarikatlının
zahirde görünüşünde bir farkı var mı?
Vardır aslında, ama görünürde yok. Halbuki burada şeriatı
yaşamazsa bir insan ne oluyor?
Hayvani sıfatta kalıyor. Hayvani sıfatta kalınca gene beşer
görünüyor.
Görünür surete insan
Kalırsın siret-i hayvan
Şeriatı yaşamazsa gene insan görünür. Gene aynı fizik yapısında
değişmiyor. Yaşasa da yine aynı. Fakat yaşayanla yaşamayanın
farkı görünmeyen bir tarafı vardır. Görünür tarafı da var ama…
Görünen taraf, tabi şeriatı yaşayanlarda sözünde, oturmasında,
kalkmasında, hareketinde bir güzellik var, hoş görünmesi var.
O yaşamayanlar da hoş görünmüyor. Adap var bir de değil mi,
adap. Mesela adap, erkan, nezaket bu kimde var?
Bu şeriatı yaşayanlarda var, yaşamayanlarda yok, ancak onlar atıp
tutuyor. Fakat zahiri yapısında fiziki yapısında hiç bir değişiklik
var mı?
Şimdi şeriat ile tarikatta da böyle. Muhakkak ki tarikatı
yaşayanlarda bir görünmeyen bir farklılık vardır.
Nedir o?
Dostları ilə paylaş: |