38
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Kültürün genel tanımı, onu tam olarak
nerede konumlandıracağımızı bilmek
adına önemlidir. Bu çeşitlilik içinde
kültür kavramını özetlemek gerekir-
se, uygarlık ile olan bağı açısından
kültürün, alışkanlıklarımıza sinmiş
ve alışkanlıkların algısal aktarımıyla
nesilden nesile geçen olgular olduğu-
nu söyleyebiliriz. Kültür karşısında
uygarlık ise tamamen bilinçli; kendi
projelerimiz, planlarımız ve rızamızın
olduğu şuurlu bir yapılanma anlamına
gelir.
30
Dilimizde geçerli ilk ayrımını
Ziya
’te bulan
ve
yet, kavramsal bir zemin kazanmıştır.
Gökalp kültürü milli bir unsur olarak
kabul ederken, uygarlık babında me-
deniyet olgusunu
ola-
rak tanımlar.
“
.”
30
,
Üzerine. 6 Kasım 2012 tarihli “Uygarlıklar
Arasında İnsan” başlıklı konuşmasından
alıntıdır. Ayrıca,
Metin Bobaroğlu,
runu. Us, Düşün ve Ötesi - Kültür Sorunu.
AAV Yayınları.
”
31
Bunun karşısında Doğu düşüncesin-
de kültürü geniş bir tabana yaymak
ve onu uygarlık olarak adlandırmak,
kültürü ortadan kaldıracağı gibi, onun
tüm kazanımlarını da uygarlık/
niyet denilen ‘tek dişi kalmış bir cana-
vara’
32
emanet etmek olacağı görüşü
hâkim bir düşüncedir.
isimli eserinde
Alija
uygarlığı bu minval üze-
re ele alır. Uygarlığın, kültürün gücü-
nü ve hassasiyetlerini taşımadığını ve
insanı basite indirgeyip, onu bir meta
olarak gördüğünü ve
ortadan
kaldırdığını öne sürer. Güçlü bir mo-
dernizm eleştirisi olan görüşleri kül-
türün olumlu, uygarlığın olumsuz-
luklarını ortaya koymak adına dikkat
çekicidir:
“
31
,
.
(Haz. Prof. Dr. Mehmet Kaplan), İstanbul
1970, s. 30
32
,
’ndan (12 Mart
1921)
gibi.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
39
.”
33
’in bu tespitinden hare-
ketle kültür ve uygarlığın ilk sınırını
çizebiliriz: “Kültürün hamili insandır;
uygarlığın hamili ise toplumdur. Kül-
türün gayesi, terbiye sayesinde kendi
kendine hâkim olmak; uygarlığın ga-
yesi ise, ilim sayesinde tabiata hâkim
olmaktır. İnsan, (birey olarak) felsefe,
sanat, şiir, ahlâk, inanç kültüre aittir.
Devlet, ilim, şehirler, teknik, uygarlı-
ğın hususiyetleridir. Kullandığı cihaz-
lar düşünce, konuşma, yazıdır.”
Kültürün doğru algılanamaması ve
onu tek yanlı olarak görme eğilimi,
onun öz niteliğinden koparır. Kültü-
rün bu yanlış algısı içeriğe genellik
karakterinin kazandırılması yolunda-
ki yalın belirlenimi bozar ve ortaya
, yani kültürü taşıyama-
ma durumu çıkar.
“
ilerler ve
geriler. Böylece kültür kategorisine
geliriz, kültürün zenginleşmesine ve
...
33
,
. s.75
34
Halk-tini, (Alm.)
”
35
’nun
adıyla derlenen sohbet
notlarında kültür ve uygarlık kavram
ve olguları ana hatlarıyla oldukça ya-
lın bir biçimde ayrılır:
“
35
,
. Kabalcı
Yayınevi, s.67. Not: İlgili bölüm Hegel’in
ders notlarından
hareketle öğrencileri
tarafından kaleme alınmıştır.
.”
36
Eğer kültür ile uygarlık arasındaki
sınır kültürün kendini uygarlıkta erit-
mesi olarak algılanırsa bu kültürün
yükselmesi değil ama ortadan kalk-
ması olacaktır. Kültürün kendini or-
tadan kaldırmadan var olmayı başarıp
başaramayacağı bir erek sorunudur.
Öyleyse kültürün ereği nedir ve bu
nasıl olanaklıdır? “
.”
37
-
Burhan Oğuz,
. AAV Yayınları, 2002.
- http://usdusunveotesi.net/
- http://turkoloji.cu.edu.tr/ATATURK/arastir-
malar/01.php
- http://ataturk.halic.edu.tr/makale05.asp
36
,
Üzerine. 6 Kasım 2012 tarihli “Uygarlıklar
Arasında İnsan” başlıklı konuşmasından
alıntıdır.
37
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
41
B
ir milletin mensubu olmaktan
övünç duymakla, “millet”,
“milliyetçilik” gibi “sınır ko-
yucu ve sınır koruyucu” kavramlardan
utanç duymak çoğu zaman “övünç”
ya da “utanç” duyguları taşıyan kişi-
nin içinde var olduğu tarih diliminin
gündelik olayları üzerinden şekillenir.
Uzaya mekik gönderebilen bir millete
mensup kişi mensup olduğu milliyet-
ten övünç duyarken, açlık ve şiddet
problemleriyle uğraşan bir milletin
mensubu kendi milliyetinden utanç
duymakta zorlanmamaktadır. Başa-
rıların, övünçlerin olduğu coğrafya-
larda “milliyetçilik” masum ve hatta
modern bir kavramken, başarısızlık ve
utançların olduğu coğrafyalarda aynı
kavram kirli ve ilkel bir unsur olarak
tanımlanabilmektedir. Kişi övünç za-
manlarında övüncü kendi varlığına da
mâl ederek sınırlanmış bir kimlik ola-
rak milliyetçiliği giyinebilirken utanç
zamanlarında kimliğini daha sınırsız,
evrensel unsurlar üzerinden tanımlama
eğilimi gösterebilmekte ya da övünçle
onaylanmanın
unu taşıyorsa
geçmişin övüncünü gündemde tutma-
ya ihtiyaç duymaktadır.
Milliyetçiliğin bir kavram olarak değil
fakat öznel duygu dünyalarına göre al-
gıda ve tanımda değişebiliyor olması
başlı başına “kabul görme” ve “hüvi-
yet” problemi olarak incelenmesi ge-
reken bir konudur.
1 TDK –Ulusçuluk: http://www.
tdk.gov.tr/index.php?option=com_
gts&arama=gts&guid=TDK.
GTS.56e85ecfa40da7.26515594
Sınırları
belirleyen ve koruyan milliyetçilik,
ırkların üstünlüğüne dayalı, insanları
bölüp parçalayan ilkel bir unsur mu-
dur? Ya da çağlar boyu tarihle bugün
arasında köprü kurarak kimlik/varlık
tanımlaması yapılmasını sağlayan ev-
rensel bir unsur mudur? Bu sorular
literatürün kendi içinde yanıt aramaya
çalıştığı temel sorular arasında yer alır.
Modern dönem öncesi İngilizce ve
Fransızcada “doğum, soy, mevki” an-
lamlarında kullanılan ve “
nation” te-
rimi ile ifade edilen “millet” sözcüğü
modern zamanlarla birlikte belirli ilke,
amaç ve devlet etrafında şekillenen bir
üst kültür olarak tanımlanmıştır.
2
Millet-Ulus/Milliyetçilik-Ulusçuluk
üzerine yaptıkları çalışmalarla
Ant
gibi isim-
lerse konunun anlaşılır kılınmasına
katkı sunanların başında gelmektedir-
ler. Bu isimlerden bazılarının konuya
yaklaşımı
şöyledir
3
;
Uluslar ancak ulus-
çuluk çağı bağlamında tanımlanabilir.
Ulusçuluk çağı genel toplumsal ko-
şullar sadece seçkin azınlıklara değil,
bütün halka mal olan standartlaşmış,
türdeş, merkezin desteklediği üst
kültürlerin oluşmasına elverdiğinde,
iyi tanımlanmış bir eğitim sisteminin
denetlediği ve bütünleşmiş kültürler
insanların memnuniyetle ve çoğu kez
şevkle özdeşleştikleri hemen hemen
tek bilimi oluşturur.
Ulus, geleneklerin,
göreneklerin ve ayrılıkların yerine bü-
2
Ernest Gellner,
3 Anthony Smith,
tünleşmiş, aklın ilkelerinden esinlenen
yasa tarafından yeniden yapılanmış
.
:
. Ulus hayal edilmiş bir si-
yasal topluluktur, çünkü en küçük ulus
üyeleri bile diğer üyeleri tanımayacak,
çoğu hakkında hiçbir şey istemeye-
cektir. Ama yine de her birinin zih-
ninde toplamlarının hayali yaşamaya
devam eder.
Mutlak belirsizlik taşı-
yan ulus teriminin ardında herhangi
nesnel öge varsa o da siyaset alanına
ilişkindir. Ulus kendini bağımsız bir
devlet biçiminde ifade edebilen bir
duygu birliğidir,
.
: Ulus, belirli bir top-
rak parçası ya da yurtta yaşayan, ayrı
bir ortak dili ve kültürü olan az ya da
çok kurumsal olarak olgunlaşmış ta-
rihsel bir cemaattir.
: Ulus tarihin derin kar-
maşıklıklarından ileri gelen manevi
bir ilke, manevi bir ailedir.
Bu
temel tartışmaları bir analizle karşılaş-
tıran Anthony Smith “
” eserinde şu soruları sorar;
‘Neden insanlar ülkeleri için canlarını
feda eder? Neden kendilerini böylesi-
ne güçlü bir şekilde ulusal yani millî
kimlikleriyle tanımlarlar?
Ve ne
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni