132
caya dek çöker. Bu koşullar altında çekirdekler birbirleriyle o ka
dar sık çarpışırlar ki, berilyum çekirdeği ve helyum çekirdeği bo
zulmaya fırsat bulamadan birleşir. O zaman berilyum, helyum ile
birlikte eriyerek bozulmayan, dengeli bir karbon izotopu üretir.
Ancak bu karbon, bir kadeh Bordeaux şarabının tadını çıkaran,
alevli lobutları havada çeviren veya evren hakkında sorular so
ran kimyasal bileşik kümelerini oluşturmaktan epeyce uzaktır.
İnsanlar gibi varlıkların oluşabilmesi için karbonun yıldızın için
den çıkıp daha dost canlısı bir mahalleye taşınması gerekir. Bu
da ancak, hayat döngüsünün sonuna gelen yıldız bir süpernova
olarak patlayıp, sonradan bir gezegen olarak yoğunlaşacak olan
karbonu ve diğer ağır elementleri uzaya saçtığında gerçekleşir.
Bu karbon yaratma sürecine üçlü alfa süreci denir, çünkü “alfa
parçacığı” ismi, helyum izotopunun çekirdeğine verilen bir baş
ka isimdir; süreç her üçünün kaynaşmasını gerektirir. Olağan fi
zik üçlü alfa süreci yoluyla karbon yaratımının oldukça az sayıda
olması gerektiğini öngörüyor. Bunu dikkate alan Hoyle 1952’de
berilyum çekirdeği ile helyum çekirdeğinin enerji toplamlarının,
karbon izotopunu oluşturan kuantum durumunun enerjisi ile tam
olarak aynı olması gerektiğini ileri sürdü; nükleer tepkimenin hı
zını büyük oranda artıran bu duruma rezonans denildi. O sıralar
da böyle bir enerji düzeyi bilinmiyordu, ancak Hoyle’un önerisini
dikkate alan Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden
William Fow-
Üçlü alfa süreci
Karbon yıldızların içinde, üç helyum çekirdeğinin çarpışmasıyla oluşur,
nükleer
fizik yasalarının kendine özgü bir özelliği olmasaydı karbon oluşması olası değildi.