Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə107/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   ...   138

324

ANALİTİK PSİKOLOJİ

olmadığı güçler serbest bırakılıvermiştir.  Uyum sağlama savaşımını çetin 

yapan  şey,  kendine  özgü  atipik  durumlarla  karşılaşmış  olmamızdır. 

Dolayısıyla,  arketipik  bir  durum  yeraldığında,  olağanüstü  özgür 

bırakılmış  olma  duygusu  duyarız,  kendimizden  geçeriz,  ya  da  bizi  ezen 

bir gücün elinde olduğumuzu duyarız.  Bu gibi hallerde artık birey olmak­

tan  çıkarız,  ırka  dönüşürüz;  tüm  insanlığın  sesi  bizde  çınlar.  Bilinçli 

iradece erişilemeyecek bütün gizli  içgüdü kuvvetlerini özgür bırakan ide­

aller  dediğimiz  ortak  tasvirlerden  biri  yardımımıza  koşmadıkça,  birey 

kendi güçlerinden tamamiyle yararlanamaz. En etkin ideallerin, alegoriye 

dönüştüğüne  bakacak  olursak,  arketipin  oldukça  belirgin  varyantları 

vardır. Örneğin «anavatan» ideali, ananın bir alegorisidir, «babavatan»  ise 

babanın.  Bizi  coşturan  güç,  alegorinin kendi  değil,  vatanımızın  simgesel 

değeridir.  Burada arketip,  ilk  insanın  üzerinde yaşadığı  ve atalarının ruh­

larının  barındığı  toprakla participation mystique (gizemsel  katılım) duru­

mundadır. İster dolaysız bir yaşantı  biçiminde olsun, ister sözle ifade edil­

miş olsun, arketipin yarattığı  güçlü etki, kendimizinkinden daha güçlü bir 

ses çıkardığı  için, bizi coşturmaktadır.  İlksel imgelerle konuşan kişi, bin­

lerle ses  ile konuşur;  bir yandan  ifade etmeye çalıştığı  fikir, arızî ve geçi­

ci  olandan,  sonsuzca  varolanın  egemenliği  düzeyine  yükselmeye 

çalışırken, öte yandan  insanı  büyülemekte, onu ezmekte, kişisel yargımızı 

insanlığın  yazgısına  dönüştürmekte  ve  insanı  ta  eski  çağlardan  beri  her 

türlü  tehlike karşısında sığınmasına ve en uzun geceyi yaşamasına yardım 

eden  şu  iyiliksever  güçleri  içimizde  uyandırmaktadır.  Büyük  sanatın  ve 

üzerimizdeki  etkisinin  sırrı  da  buradadır.  İzleyebildiğimiz  kadarıyla, 

yaratıcı süreç, arketipik bir imgenin bilinçdışı harekete getirilmesinden ve 

bu  imgeyi  bir  sanat  yapıtı  olarak  işlenip  biçimlendirilip  son  hale  getiril­

mesinden  ibarettir.  Ona  biçim  vererek,  sanatçı,  onu  şimdinin  diline 

çevirmekte,  böylece  yaşamın  en  derin  kaynaklarına  inebilmemizi  sağla­

maktadır.  Sanatın  sosyal  anlamı  da  buradadır;  çağın  ruhunu  eğitmekte, 

çağın  en  çok  eksik  gördüğü  biçimleri  çağırmaktadır.  Sanatçının  tatmin 

olmayan  özlemi,  şimdinin  yetersizliğini  ve  tekyanlılığını  en  iyi  şekilde 

tazmin  edecek  bilinçdışındaki  ilksel  imgeye  uzanmaktadır.  Sanatçı  bu 

imgeyi  yakalayıp  bilinçdışınm  derinliklerinden  yükseltip,  bilinçli 

değerlerle  ilişkiye  sokar  ve  böylece,  kendi  kuvvetleri  çapında  çağdaşla­

rının  zihni  tarafından  kabul  edilinceye  kadar onu dönüştürür.



ANALİTİK PSİKOLOJİ VE ŞİİR

325


Bireyler  gibi,  halkların  da,  çağların  da  kendine  özgü  eğilimleri  ve 

davranışları  vardır.  «Davranış»  sözünün  kendi  bile  her  bir  belirgin 

eğilimdeki gereken önyargıyı göstermektedir.  Yön demek, dışta bırakılma 

demektir,  dışta  bırakılma  demek,  yaşamda rolü  olabilecek  birçok  psişik 

olayın  genel  davranışa  uymadıkları  için  varolma  haklarını  yok  etmek 

demektir.  Normal  insan,  kendine zarar gelmeksizin  genel  eğilimi  izleye­

bilir; ama anayola tahammül edemeyip arka sokakları yeğleyen, toplumun 

yaşamında rol oynamak  üzere bekleyen psişik öğeleri keşfedecek  ilk kişi 

olacaktır.  Burada,  sanatçının  görece  uyumsuzluğu  işine yarar;  alışılagel­

miş  yollardan  çok  uzakta,  kendi  özlemlerinin  peşinden  gitmesine  ve 

çağının  bilinçdışı  gereksinimlerini  keşfetmesine  yarar.  Böylece  bireyin 

bilinçli  davranışının  tekyanlılığı  nasıl  bilinçdışının  tepkileriyle  düzeltili- 

yorsa, sanat da milletlerin  ve çağların yaşamında kendi kendini ayarlama 

sürecini temsil eder.

Bu  konuşmamda  görüşlerimin  çok  genel  çizgilerini  çizebildim. 

İşlemeden  bırakmak  zorunda  kaldığım  şey,  yani  bunun  sanatın  şiirsel 

yapıtlarına uygulaması, umarım kendi düşüncelerimiz tarafından sağlanır, 

böylece  benim soyut zihin çerçeveme etle kan eklenmiş olur.




PSİKOLOJİ VE EDEBİYAT

İ H  İR zamanlar akademik sayılabilecek küçük, arka odasında, kendi 

yağı  ile  kavrulan  psikoloji,  Nietzsche’nin  kehanetini  doğrular  gibi,  son 

otuz  kırk  yıl  içinde,  kendisine  üniversitelerce  tanınan  çerçeveyi  aşacak 

derecede halkın ilgisini çeken  bir konu  durumuna geldi. Psikoteknik  biçi­

mi ile sesini sanayide duyurmakta, psikoterapi biçimiyle tıbbın geniş alan­

larını  istilâ  etmiş  bulunuyor,  felsefî  biçimiyle  de  Schopenhauer  ve  von 

Hartmann’ın  mirasını  zenginleştirdi,  Bachofen  ve  Caius’u  düpedüz 

yeniden  keşfetti,  bu  sayede  de  ilkellerin  mitolojisi  ve  psikolojisi  yeni  bir 

ilgi  odağı  durumuna  geldi,  karşılaştırmalı  dinbiliminde  devrim  yarattı, 

nice dinbilimci  ruhların tedavisinde onu  uygulamak hevesinde.  «Scientia 

ancilla  psycho!ogiae»si  ile Nietzsche haklı  mı çıkacak sonunda?

Yazık ki, şimdiki halde psikolojinin türlü alanlara el uzatması, henüz 

karmaşa  içindeki  ters  akıntıların  kabaran  dalgalan;  birbirine  karşıt 

okulların her biri  daha çok yaygaracı  bir dogmacılığa başvurarak ve kendi 

görüş  açısını  bağnaz  bir biçimde  savunarak karmaşayı  örtmeye çalışıyor. 

Bütün  bu birbirinden ayrı bilgi ve yaşam alanlarını psikolojik araştırmaya 

açma girişimleri de tek yanlı.  Bununla birlikte, tekyanlılık ve  ilke katılığı 

çok  az  zihin  aleti  ile  öncülük  yapmak  zorunda  kalan  bu  yeni  bilimin 

başına  gelen  çocukça  yanılgılar.  Türlü  öğretisel  görüşlerin  gerekliliği 

konusundaki  lıoşgörme  ve  bu  görüşlerin  gerçekleşmesine  karşın, 

tekyanlılığm  ve dogmacılığın  kendi  içlerinde, özellikle psikoloji  alanında 

en  büyük  tehlikelere  gebe  olduğunu  belirtmekten  hiçbir  zaman  geri  dur­

madım.  Psikologun,  kendi  varsayımının  başlangıçta  kendi  öznel 

öncülünün  ifadesinden  başka  bir  şey  olmadığı,  dolayısıyla,  hemencecik 

genel  bir  geçerliliği  olacağı  iddiasında  bulunmayacağını  aklından  çıkar­

maması gerek. Psişenin sayısız cephelerinin herhangi  birine katkıda bulu­

nacağı  şeyi, tek bir göriiş açısını, genel şaşmaz bir gerçek durumuna koy­




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə