210
ANALİTİK PSİKOLOJİ
Bana soracak olursanız, günümüzün manevi sorununun özünü,
ruhsal yaşamın çağdaş insan üzerindeki büyüsünde aramalı. Kötümser
olarak bakarsak buna bir çöküş belirtisi deriz, iyimser olarak da, bunu
Batı dünyasında, geniş kapsamlı manevi bir değişiklik gibi görürüz.
Anlamlı bir belirti olduğu kesin. Halk topluluklarının geniş kesim
lerinde kendini gösterdiği için daha da dikkate değer; kestirilemeyen
ve — tarihin de gösterdiği gibi— kestirilemeyecek olan yollarda insan
yaşamını değiştiren, şu ölçülemeyecek ruhsal güçlerin işi olduğu için
daha da önemli bu. Ruhsal yaşamın büyüleyici gücünün sapık yanı
yok; öyle güçlü bir çekiş gücü ki bu, tatsız olan dahi yıldırmıyor onu.
Dünya anayolları boyunca her şey yüzüstü bırakılmış gibi
görünüyor. Yunan ve Rom a dünyası insanının ölü Olimpos tanrılarını
bırakıp, A sya’nın gizli dinsel törenlerine dönüşü gibi, çağdaş insan da,
şim diye kadar yürümüş olduğu yollardan çıkmış, içgüdüsel bir
davranışla arka sokaklarda ve ağaçlıklı yollarda yürümekte. Bizi bu
araştırm aya iten, dışa döndüren içimizdeki güç. Doğunun teosofisini
ve büyüyü de kendine katmakta; ama bu, aynı zamanda içe de
yönelmekte ve bilinçdışı ruhumuza dikkatimizi çekmektedir. Bir
Buda’nın11, tek inandırıcı o eski yaşantıyı duyabilmesi için, iki mil
yon tanrısını bir yana bırakan kuşkuculuğu ve amansızlığı uyandırıyor
içimizde.
Şimdi bir soru kalıyor: Çağdaş insan konusunda söylediğim
gerçekten doğru mu, yoksa bir göz aldanması mı bu? Söylediklerim
m ilyonlarca Batılının gözünde olmayacak şeyler, birçok okumuş
kimse için, esefle karşılanacak yanılgılar. Sorabilir miyim, aşağı
sınıflar arasında yayıldığı görülen, Hıristiyanlık konusunda, kültürlü
bir Romalı ne düşünürdü? Kutsal kitabın Tanrısı, Akdeniz ötesindeki
Allah kadar canlı. B ir şeye inananlar, başka bir şeye inananlara gâvur
diyor çıkıyor; onlara acır gibi bakıyor, ve ancak dinini değiştirirse hoş
görebiliyor. Dahası, kurnaz Avrupalı, din ve benzeri şeylerin, yalnızca
yığınlar için, kadınlar için olduğunu düşünüyor, İktisadî ve siyasi
sorunlar çerçevesi içinde yeri olduğuna inanmıyor.
11 Buda: Beden isteklerini yenerek tanrısal bilgiye ulaşan ermiş.
ÇAĞDAŞ İNSANIN RUHSAL SORUNU
211
Gökte tek bulut yokken fırtına kopacağını söyleyen kimse gibi
yim, inanmıyorlar bana. O la ki, duyduğum, ufkun ötesindeki bir
fırtınadır da bize kadar gelmez. Ancak ruhsal yaşamda anlamlı olan
şey, bilinç ufkunun ötesindedir hep; çağdaş insanın manevi sorunun
dan söz ettiğimizde, yalnızca gece açan çiçeklerle örtülü, saf ve ince,
belli belirsiz görülen nesnelerle uğraşıyoruz. Gündüz her şey görünür,
elle dokunulur durumda, am a gece de dün kadar uzun ve biz, gecede
yaşıyoruz. Gece gördükleri bir düş insanların gününü berbat eder sık
sık. Günün yaşamı da, birçok kimse için, öylesine kötü bir düş ki, ruh
uyandığında, geceyi özlüyor. Günümüzde bu insanların çok sayıda
olduğunu sanıyorum . Ç ağdaş insanın ruhsal sorununun benim
sunduğum biçimde olduğunu savunmam bundan.
Doğrusu tek-yanlı davranıyorum diye suçlanabilirim; çünkü,
herkese açık gelen dünya yaşamımızın ruhundan söz etmiş değilim.
Uluslararasıcılığı ya da Uluslarüstücülüğü simgeleyen Birleşmiş M il
letler, ya da onun gibi kuruluşların ulusçuluk ülküsünde görüyoruz
bunu; sporda da, pek iyi dile getirildiği sinem a ve caz müziğinde de
var bu.
Bunlar çağımızın özel belirtileri, hümanizma ülküsünün, bedeni
de içine alacak bir durum a nasıl getirildiğini gösteriyor. Spor, insan
bedeninin eşsiz biçimde değerlendirilmesini gösteriyor, günümüzün
dansı da öyle. Öte yandan sinema, bir dedektif öyküsü gibi, tehlikesiz
yaşamın insancıl bir düzenlenm esinde bastırılmış olması gereken
bütün coşku, tutku ve istekleri gerçekleştiriyor. Bunların ruhsal
durumla ilgili belirtiler olduğunu görmek güç değil, Bunun çekici
gücü, insanın kendini yeniden gözden geçirmesini, insan yaradılışının
kendi, temel olgulannı yeniden değerlendirmesini sağlıyor. Uzun süre
horlanmasından sonra, bu, bizi, bedeni yeniden keşfetmemize yol
açarsa, şaşmamalıyız.
Bedenin ruhtan aldığı öç de diyebiliriz buna. Keyserling acı alay
la şoför günümüzün kültür kahramanıdır, dediğinde yanılgıya düşmü
yordu. Beden de aynı kaygıda, o da ruh gibi büyüleyici olmak istiyor.
Eskisi gibi zihin ile madde arasında sıkışıp kalacak olursak, gene,
durum dayanılması güç bir çelişki ifade ediyor demektir. Hatta bizi,
2 1 2
ANALİTİK PSİKOLOJİ
kendim ize karşı bölebilir bile. A m a ruhun, içten bakıldığında
görünürdeki canlı beden olduğu, bedenin de, canlı ruhun dış görünümü
olduğu gizli gerçeğiyle kendimizi uzlaştıracak olursak — ki aslında
ikisi de birdir— şimdiki bilinç düzeyinin bedene hakkım vermesi için
yaptığı atılımı anlarız. Bedene olan inancın, bedeni ruh adına yadsıyan
bir görüşü benimseyemeyeceğini de görürüz. Bu fiziksel ve ruhsal
yaşamın savları, geçmişteki benzer savlara göre öylesine aceleci ki,
bunda insanın bir çöküntü belirtisi göresi geliyor. Ne var ki, bu aynı
zamanda bir gençleşmeyi de dile getirebilir; Hölderlin’in dediği gibi:
Tehlike nerdeyse
Oradadır Kurtarıcı
Aslında gördüğümüz, şey, Batı dünyasının daha hızlı bir tempo
da yürüdüğü, Amerikan temposuna ayak uydurduğu; insanı dünya yo
lundan saptırıp, Kiyetizm ’e götüren katlanışa karşı bir yürüyüş bu. Dış
ile iç yaşamın karşıt kutupları olan nesnel ve öznel gerçek arasında
büyük bir gerilim oluşuyor. Yaşlanan Avrupa ile genç Amerika
arasında belki de bu son yarış; bilinçli insan, Doğanın yasal gizli güç
lerine tuzak kurm ak ve ulusların uykusundan daha büyük ve kahra
manca bir zafer elde etmek için, bu çaresiz ya da sağlıklı çabaya
başvuruyor.
Bunu tarih yanıtlayacaktır.
Aşırı görülebilecek nice savlardan sonra, konuyu kapamadan
önce, başta verdiğim sözü tutuyorum, ılımlılık ve ihtiyat zorunluluğu
na dikkat etm ek gerek diyorum. Biliyorum sesimin tek ses olduğunu,
benim yaşantım ummanda bir damla; bilgim, mikroskobun görüş
alanından daha geniş değil, iç gözümse, dünyanın küçücük bir köşesini
yansıtan bir ayna, düşüncelerimse, öznel bir itiraf.
Dostları ilə paylaş: |