48
GİRİŞ
büyük rolleri vardır. «Karanlık ilkel ruhun bazı içgüdüsel verilerini,
bilincin gerçek, am a görünmez köklerini simgelerler, ya da bunlara
kişilik kazandırırlar.»
Bilinç alanı, birbirine benzeyen, birbiriyle uyuşmayan türlü
öğelerle kaplıdır; arketipik simgeler üzerine, çoğu kez, başka bir içerik
tabakası konmuştur, ya da bu simgelerin, kendinden önce ve sonra
gelenle bağı kopmuştur.
Bilincin içeriğini istencimizle belli çapta güdebilir, denetleyebili
riz; oysa bilinçdışının, bize bağlı olmayan, bizim etkileyemeyeceğimiz
bir sürekliliği, bir düzeni vardır. Arketipler, bunların merkezleri, güç
alanlarıdır. Böylece bilinçdışına çöken içerik, bilinçli bilgimizin
erişemeyeceği yeni ve gözle görülmeyen bir düzene girer; yollan
çoğunluk saptırılmıştır, görünüş ve anlamları da bizce anlaşılamaya-
cak biçimde değişmiştir. Bilinçdışının bu salt iç düzeni, yaşamın
karmaşası karşısında, bir sığınak, bir yardımcıdır; ancak ondan yarar
lanmayı bilmek gerekir. Arketip, bilinçli yönelişimizi değiştirebilir,
hatta onu karşıtına çevirebilir; örneğin, idealleştirilmiş babamızı, hay
van başlı ve teke ayaklı olarak, nazik sevgili karımızı cin gibi görebili
riz. Bu düşler, bilinçdışının uyarıları gibi görünürler; bilinçdışı bizi
bizden daha iyi bilir ve yanlış değerlendirmeye düşmememizi ister.
A rketipler, Platon'un «idea»larına benzer. Ancak Platon'un
idea'sı, yüce tamlık örneğidir; Jung’un arketipi ise, iki kutupludur; hem
aydınlık, hem de karanlık yanı vardır. Jung'a göre arketipin esas
anlamı tanımlanamaz. «Bu konuda bütün söyleyeceğimiz, bilinç
alanına ait birtakım canlandırmalar, ya da somutlaştırmalar olacak
tır.»11 Arketiplerin biçimi, kristal'deki eksen düzenine benzetilebilir;
bu düzen, sanki, kendi başına madde olarak varlığı olmasa bile, «Ana
Sıvı» içindeki kristalin yapısına, önceden biçim vermektedir: Kristal,
iyonlar ile m oleküllerin belli bir biçimde toplaşmasına göre oluşur...
Eksen düzeni, herhangi bir kristalin somut biçimini değil, yalnızca
stereometrik yapısını (kapsamını) saptar, gene «arketip... değişmeyen
bir anlam çekirdeğine sahiptir, ancak, somut olarak beliren bir çekir
11Prcface to the firs t edition o f C ollccted Papers on Analytical Psychology
C.W.
c. 4, s. 292.
'
GtRİŞ
49
dek değildir bu, onu bir ilke gibi görmek gerekir.»12 Kristalin kafes
işlevi olası biçimleri saptarken, çevre, bu olanaklardan hangisinin
gerçekleşebileceğine karar vermektedir.
Böylece gizilgüç durumundaki bir «eksen-düzeni» olan arketip
(kendi başına kendi-için varolan arketip, salt arketip) ruhta önceden
vardır, hazır ve nazırdır. İçinde, tortunun biçime dönüşeceği «Ana
Sıvı», —insanlık yaşantısını— eksen düzeni çevresi de billûrlaşan ve
bilinçdışının döl yatağında gittikçe beliren ve zenginleşen imgeleri
canlandırmaktadır. İmge ortaya çıkarken, o sırada «doğurulmakta»
değildir, karanlık içinde zaten vardır, yansıttığı tipik ve temel
yaşantının insanoğlunun ruhsal hâzinesine katıldığı andan beri vardır.
Arketip, bilinç yüzeyine doğru yükselirken, gittikçe daha par
laklık kazanan bir ışık saçar; bu ışık, çevresini belirtir, çizgilerini açığa
çıkarır, sonunda her bir ayrıntısı görünür olur. Bu aydınlanm a
sürecinin anlamı, yalnızca birey için değil, evren için de geçerlidir.
Jung'a göre, bireyin evrimi ile bitki ve hayvan evrimi arasında bir bağ
olduğu düşüncesi doğrulanıyor gibidir.
Geştalt psikolojisine göre, tüm yaşantılar, birtakım « g e ş ta ltla r
dan oluşurlar. Geştalt, kalıp, biçim anlam ına gelir, her türlü yaşantıyı
oluşturan bütünleşmiş yapı ve kalıpların herhangi birisi, gestalt'dir;
özel nitelikleri vardır gestaltlerin; bu nitelikler, ne bütünün
öğelerinden türetilebilir, ne de yalnızca bu öğelerin toplamı olarak
görülebilir: Bir organizmanın belli bir durum a karşı tepkisi ise, o
durumdaki belli öğelere karşı tepkilerinin toplamı değildir; daha çok,
tam ve çözümlenemeyecek bir bütündür söz konusu olan. Yönelimini
bir bakıma geştalt kurumundan alan modern genetikte olduğu gibi,
kalıtım la geçen etkenlere gestaltler diyebiliriz. Y aradılışım ızda
gestaltler ile algılam a eğilim i vardır; bu hem gestalt'm sözcük
anlamında, hem de daha geniş anlamda tam lıklar olarak düşünülebilir.
Biçimi açıklamak gerekmez, o kendi anlamını kendi açıklar.
12
Analytical Psychology and Education,
s. 94.
50
GİRİŞ
A rketipler, içgüdülerin kendi eseri olan Ö Z B E N portreleridir,
im gelere dönüşm üş ruhsal süreçlerdir, y a da insan davranışının ilksel
kalıplarıdır. «A rketipler insanın gerçek ana baba yaşantısından k a y
n aklanan idealardır.» derdi A risto teles’i b enim seyen biri. P laton'cu biri
ise: «B aba ile an a arketiplerden oluşm uştur, arketipler ilksel im gel
erdir, olguların ilk örnekleridir. B irey açısından arketipler, apriori
olarak vardır; ortak bilinçdışından ayrılam az, d olayısıyla bireyin
gelişm esi ya da çürüyüp gitm esiyle etkilenem ezler,» derdi. Bu arketi-
plerin b ir başlangıcı olup olm adığı Jung için bir m etafizik sorunudur,
dolay ısıy la yanıtlanam az. «A rketip m etafiziksel»dir, çünkü bilincin
ötesine aittir, ruhtan kaynaklanır. A rketip bir bakım a «sonsuzca hazır
olm a» durum udur, bilinç tarafından algılansa da, algılanm asa da
vardır. B irçok ruhsal düzeylerde ve son derece çeşitli burçlar halinde
o rtaya çıkabilir; belli bir durum a uyacak bir biçim e girebilir, am a
tem el yapısı ve anlam ı değişm ez; b ir ezgi gibi b aşk a bir perdeden
duyulabilir.
Ş e k il 5
«Dişi 01an»m arketipinin gelişim sırası
Ö
Ç) = ilksel başlangıçlı bu iki
yuvarlak, iki cinsiyetli olarak düşünülebilir.
O - erkek olanın arketipi
O - dişi olanın arketipi