78
GİRİŞ
çözümler; iç kişiliği coşkusal, zihinsel çatışmalardan, komplekslerden
kurtarırlar ve insanın deneyüstü düzeyde yemden doğması denebilecek
birliği yaratırlar.
Jung şöyle der: «M andala simgeciliği konusunda, bugün kesin
likle söyleyebileceğimiz tek şey, özerk ruhsal bir olguyu çizdiğidir;
varlıkbilimi kendini her yerde yinelemekte, aynı biçimde ortaya çık
maktadır. En iç yapısı, son anlamı konusunda hiçbir şey bilmediğimiz
bir tür çekirdektir."
Jung, simya ile yakından uğraşmıştır. Onca, «simyanın sırrı,
deneyüstü işlevdedir; soylunun soysuz öğelerle; ayrışan işlevlerin alt
işlevlerle; bilincin bilinçdışıyla karıştırılıp kaynaştırılarak kişiliğin
dönüştürülm esidir.»32
Kişiliğin bütünlüğünü, tamlığını, bölünmezliğini kurmak bütün
bir ömrün görevidir.
Bu, kişinin kendini, en derin anlamda, ölüme hazırlaması demek-
Biz yaşlandıkça, dış dünya o oranda örtüyle kaplanmaktadır,
yavaş yavaş renginin tonunu, tutkusunu yitirmekte, iç dünyamız da o
oranda bizi çağırmaktadır; çocukken, büyük çabayla içinden çıkmış
olduğu o ortak ruh içinde, yavaş yavaş erimektedir. İnsan yaşamının
çemberi anlamlı ve uyumlu bir biçimde kapanmaktadır; başlangıç ile
son birleşmektedir; bunu ta eski çağlardan beri kendi kuyruğunu ısıran
Uroboros simgelemektedir.
Özellikle yakın geçmişte, teknolojiye verilen önem, insanın bi
linçdışı ile olan bağlılığını yitirmiş gibidir. İnsan içgüdülerine güven
memektedir; ya bilinçdışının kabarmış köpüren dalgaları üzerinde
m antar gibi yüzmekte, ya da dalgalar içinde boğulmaktadır sanki.
Batı dünyasında insanın usu, tek yanlı gelişmiş, ayrışmış bilinci,
içgüdüsel yapasından onu çok uzaklaştırmıştır; sonucu, aşırı gelişmiş
uygarlık ve teknoloji olmuş, kişiyi ruhuyla temastan uzaklaştırmıştır.
Ancak kendi ruhsal derinliklerimizin yaratıcı güçlerini geri çağırırsak,
onlara hakkını verirsek, yitirmiş olduğumuz dengeyi yeniden kurabili
riz.
32
Aynı yapıt,
s. 233.
GİRİŞ
79
Din simgeseldir Jung'a göre.
Din bir olgudur: Çünkü iç süreçlerin anlatımıdır.
Din toplumsal bir olgudur: Çünkü paylaşılan değerler ve inançlar
bakım ından bireylerle topluluk arasında karşılıklı ilişkiler söz
konusudur.
Din tarihsel bir olgudur: Çünkü bugünkü tarihin çerçevesini
oluşturan mitolojik kaynağı bakımından ulusların sürekliliğini korur.
Din, her şeyden çok da varlıkbilimsel bir olgudur; çünkü birey
lerin, yaşamın son anlamını sezmeleri için bir araçtır.
Bir kimse için «inanıyor» demek, psikolojik açıdan, simgelerini
yaşayabiliyor demektir; simgeler içinde canlı demektir; oysa «inancı
tam olmayan» için, içindeki simgeler canlılığını yitirmiştir. Bu açıdan
bakıldığında, bireyler, arketip simgelerini artık yaşamadıklarından,
onları anlamsız bulmaktalar, ayrıca, bilinç ölçütlerine vurduklarından
simgelerin kendileri de onlar için «anlamlara gebe» olmamaktadır.
Çağdaş zihinde bu değişikliğin yer aldığı en önemli alan, 'Tanrı
arketipinin anlatımındadır. Ruh açısından, Tanrı da tıpkı öteki simge
ler gibi, bir simgedir; bir arketip motifinin varlıkbilimsel belirtisidir.
Ancak bir bakımdan ayrılır bütün başka m otifler arasında: Kendisine
bağlı enerji gücünün en büyüğüne sahiptir, birey de onun aracılığıyla
yaşamın son gerçekleri ile en dolaysız biçimde karşılaşmaktadır. Jung
şöyle der: «İnsanlık, tanrılarının bilincine, simgenin gerçekliğini kabul
ederek varmıştır.»
Bununla birlikte, her simge, temel bir ruhsal sürece, ruhun
yapısına kök salan bir «doğal simge» olduğu ölçüde, tekabül eder.
Tanrı simgesinin temelini oluşturan motifin üzerine dayandığı süreç,
ruhsal enerjinin hareketidir. Yani Tanrı simgesi, yaşam sürecinin ken
disine tekabül eder. Bireydeki yaşamın varoluşunun, özellikle de
libido enerjisi olarak tezahürünün ifadesi ve sezgisidir.
Jung, Tanrı arketipinin, m istik ve kozmik yaşantılarla ilişkisinin
anlamını bu varsayım çerçevesi içinde ayrıntılı olarak incelemektedir.
Esas savunduğu nokta, Tanrı simgesinin ruhtaki yaşam-enerjisinin
ifadesi olduğu, dolayısıyla da, kendisine en y ü ksek enerji gücünün
bağlı oluşudur. Varlıkbilimsel açıdan bu simge yoluyla birey, topye-
80
GİRİŞ
kûn yaşam süreciyle ilişkisini ancak bir simge yoluyla yaşayabilir;
psikolojik açıdansa, ruhta toplanmış enerjinin en yüksek miktarını
taşıyan simgedir.
Tıpkı öteki simgeler gibi, Tanrı arketipi de bilinçdışından kay
naklanır ve ruhsal içeriklerden oluşan bir burcun yaşamsal merkezi
olur. Derken bir «özerk kısm î sistem oluşur» ve yukarı, bilince doğru
hareket eder, orada bilinci ele geçirerek egemenliğini kurar. Kişide
oluşan bu ruhsal güç, bireyin her zaman denetimi altında değildir.
Bireyin bilinçli davranışlarının anlatımı olan BEN, bu karmaşaya ege
men olmak şöyle dursun, ona bağımlıdır; birey de kendisini, ancak,
simgesinin çekici gücü ile oluşan burç yoluyla farkedebilir. Tanrı
arketipinin özel niteliği yüksek gücü sayesinde, ruhu devindirmekte ve
en geniş özerklik derecesini gerçekleştirmektedir. Bu bakımdan, bu
simge kadar BEN'e egem en olan hiçbir simge yoktur.
Bu durumda, ruhta pek çelişken bir durum yer almaktadır. Tanrı
Kompleksi bilince yükselince, en büyük ruhsal gücü birlikte getirmek
tedir; birey ise, sanki bu içerik, kendi tarafından bilinçli ve özgürce
seçilen inançlarmış gibi yorumlamaktadır. Seve seve, canı gönülden
ona bağlanmakta, onu bilinçli davranışları arasında saygıyla korumak
tadır. «BEN, bu enerji odak'ı tarafından sindirilmekte, sonunda onun
la özdeşleşmekte ve artık başka bir şey dilemediğini, başka hiçbir şeye
gerek duymadığını düşünmektedir. Ancak bu şekilde bir cinnet, bir
monomani, bir ecinni durumu, ruhsal dengeyi çok ciddi olarak tehlike
ye düşüren aşırı bir tek yanlılık oluşmaktadır.»
Birey, bilinçli bir davranış sandığı şeyi seçerken, ruhta özerk
hareket edebilen bir bilinçdışı içerik karmaşasının kölesi olmaktadır.
İster gökteki Tanrı olsun, ister eti budu olan canlı bir tanrı olsun, bir
tutku oluşmakta, kişilikte buna boyun eğmek zorunda kalmaktadır.
«İnsan, bir şeyin kendisini ele geçirdiğine, en büyük ilgi duyduğu
şeyin, bütün iktidarı haksız yere ele geçirmiş bir efendi olduğunu fark-
etıneden, kendisinin serbestçe seçtiğine, isteminin özgür olduğuna
inanır.»
K işinin «kendini T anrı'ya (yani özerk Tanrı karm aşasına)
verdiği», «teslim» ettiği durumlarda, güçlü ve etkin eylemler yer
Dostları ilə paylaş: |