162
ANALİTİK PSİKOLOJİ
kalıntılarını içinde bulunduran, bilinçdışından çıkmaktadır. Bunun klasik
bir örneği, Çinlilerin / Ching adlı fal kitabındaki «Büyük suyun karşısına
geçmek»tir.
Şimdi her şey yengeçten ne anlaşılacağına dayanıyor doğal olarak.
Bir kere (arkadaşını çağrıştırdığına göre) bunun arkadaşıyla ilgili olması
gerekir, ama aynı zamanda annesi ile de ilgisi olması gereken bir şey.
Anne ile arkadaşın bu nitelik ile ilgili olup olmaması, hasta bakımından
önemli değil. Durum değişecekse, hastada bir değişiklik olması gerekir.
Annede bir şey değiştirilemez artık, çünkü ölmüştür. Arkadaş ise,
değişmesi üstelenemez. Değişmek istiyorsa, bu kendi bileceği bir iş. Söz
konusu niteliğin anneyle bağlantılı olması, bebeklik çağını ilgilendiren bir
şeye işaret ediyor. Peki, hastanın anne ve arkadaşı ile olan ilişkisinde
ortak ne var? Ortak etken, şiddetli ve duygusal bir sevgi arzusu, altında
ezilecek kadar tutkulu bir etken. Bu arzu çocuğun bir şeyi tutturması gibi,
karşı konulması güç bir nitelik taşıyor. Bir içgüdünün zorlayıcı niteliğine
sahip, henüz ehlileştirilmemiş bir tarafı olan libidonun disiplin altına
alınamayan, ayrıştırılmamış, insansılaştırılmamış bir bölümü var
karşımızda. Böyle bir bölüm için hayvan iyi bir simgedir. Hayvan olsun
olmasın, ama, neden yengeç? Hastada yengecin çağrıştırdığı sözcük
kanser; hastanın şimdiki yaşında ölen Bayan X kanserden ölmüştür. Hasta
şöyle veya böyle Bayan X ile özdeşleştirmiş midir kendini? Bu noktayı
biraz deşelim. Hasta Bayan X hakkında şunları söylemiştir: Bayan X
erken dul kalmıştı; neşeli, hayat dolu bir kadındı; birçok erkek dostu
olmuştu, bunlar arasında, hastanın kendinin de tanıdığı onu büyüleyici ve
garip bulduğu, son derece yetenekli bir sanatçı vardı. Özdeşleşme, ancak
gerçekleşmemiş, yani bilinçdışı bir benzerliğe dayanır ancak. Hastamız ne
bakımdan Bayan X ile benzeşiyor acaba? Burada hastaya daha önceki
fantezilerini ve düşlerini hatırlattım, bunlar onda hoppa züppe bir yanı
olduğuna işaret ediyordu; kendi içinde, belli belirsiz algıladığı bu eğili
min, onu ahlâksız yaşamaya itmek istediğini farkettiği için, bastırmaya
çalışmıştı. Böylece «hayvan» unsurunun anlaşılmasına yardım edecek
önemli bir aşamada daha bulunmuş oluyoruz; böylece bir kez daha aynı,
eğitilmemiş, içgüdüsel bir arzu ile karşılaşıyoruz; ancak, bu kez erkeklere
yönelmiş durumda. Arkadaşını bırakmak istemeyişinin bir nedenini daha
SENTETİK YA DA YAPICI YÖNTEM
163
keşfetmiş oluyoruz: kendisine çok daha tehlikeli görünen öteki eğiliminin
kurbanı olmaması için arkadaşına sımsıkı tutunması gerekiyor.
Dolayısıyla, çocukluk, eşcinsellik düzeyinde kalıyor, bir savunma görevi
görüyor onun için. (Bunun uygunsuz çocukluk ilişkilerine takılıp kalmaya
neden olan en güçlü motiflerden biri olduğunu göstermiştir deneyimler.)
Ancak bu hayvan unsuru, aynı zamanda onun için sağlık demek, yaşamın
tehlikeleri karşısında gerilemeyecek gelecekteki sağlam kişiliğin tohumu
demek.
Ne var ki, hasta, Bayan X'in kaderinden başka bir sonuç çıkarmıştı.
Kadının âni ağır hastalığını ve ölümünü, sürmüş olduğu rahat hayatın âki-
beti, kaderin uyguladığı bir ceza gibi görmüştü, çünkü onun yaşamış
olduğu bu hayat, kendisi kabul etmemiş de olsa, hastanın gıpta ile baktığı
bir hayattı. Bayan X öldüğünde, hasta arkasında insansı, hınzır bir mem
nunluğun gizli olduğu ahlâk örneği bir tavır takınmıştı. Bu yüzden kendi
ni cezalandırmak, kendisini hayatttan ve hayatta yaşayabileceği macera
lardan alıkoymak için, hep Bayan X'in örneğini gözlerinin önüne getirmiş
ve tatminsiz bir arkadaşlığın sefaletini omuzlarına yüklemişti. Bütün bu
olaylar bilincinde pırıl pırıl değildi doğal olarak, yoksa hiçbir zaman mey
dana gelmezlerdi. Bu tahminin doğruluğu eldeki malzeme sayesinde
kolayca kanıtlanmış oluyordu. Bu özdeşleşmenin hikâyesi burada bitmi
yor. Hasta sonradan açıkladığına göre, ancak kocasının ölümünden sonra
gelişen ve sanatçıyla dostluğuna neden olan hatırı sayılır bir sanat
yeteneğine sahipti. Hastanın, sanatçının kendi üstünde ne kadar güçlü ve
özellikle büyüleyici izlenim bıraktığının farkına vardığını hatırlayacak
olursak, bu olay, özdeşleşmenin temel nedenlerinden biri gibi görünüyor.
Böyle bir büyülenme sadece bir kişinin diğeri üzerindeki etkisi ile olmaz;
bu bir ilişki sorunudur; büyüleyen de büyülenen de benzer ruh halet
lerinde olmalıdır. Ancak bu, doğal olarak bilinçdışı olmalıdır, yoksa
büyülenme diye bir şey olamaz. Bu, bilinçli sâik olmadığı için, zorlayıcı
nitelikte bir olaydır; bir irade sorunu değildir; bilinçdışından yükselen ve
kendini zorla bilince kabul ettiren bir şeydir. Dolayısıyla hastanın,
sanatçınınkine benzer bilinçdışı bir yatkınlığı olduğunu varsaymamız
gerekir. Bu durumda bir erkekle de özdeşleşmiş olmaktadır. Düş analizi
ni hatırlayalım, «erkek» ayağına atıfta bulunulmuştu. Nitekim hasta, arka
164
ANALİTİK PSİKOLOJİ
daşı ile olan ilişkisinde erkek rolünü oynamaktadır; ne yapılacaksa karar
veren daima odur; patronluk taslayan bazan da sadece kendinin istediği bir
şeyi yapmaya zorluyor onu, Arkadaşı her bakımdan kadınsı, oysa hastada
bir erkek havası var. Sesi dahi arkadaşınınkine göre daha kalın ve pes.
Hastanın anlattığına göre Bayan X alabildiğine kadınsı, arkadaşına benzer
bir havadaymış, nazik ve müşfikmiş. Bu bize bir ipucu daha veriyor: arka
daşıyla olan ilişkisinde, hasta, sanatçının Bayan X ile olan ilişkisinde
oynadığı rolü oynuyor. Böylece Bayan X ve âşığı ile olan özdeşleşmesini
tamamlıyor ve her şeye rağmen, kaygı içinde bastırmış olduğu hafifmeşrep
liğini dile getiriyor. Ama bunu bilinçli olarak yaşamamaktadır, kendisi bi
linçdışı eğiliminin oyuncağı gibidir; bir başka deyişle, onun egemenliği
altındadır ve kompleksinin bilinçıdışı unsuru haline gelmiştir.
Şimdi yengeç hakkında çok daha fazla şey öğrenmiş bulunuyoruz:
libidonun bu ehlileştirilmemiş bölümünün iç psikolojisini içermektedir.
Bilinçıdışı özdeşleştirmeler, onu gittikçe aşağılara doğru sürüklemektedir.
Bu güce, sahip olmaları bilinçdışı olduğu için nüfuz edilmesi olanaksız
olduğundandır. Dolayısıyla, yengeç, bilinçdışı içeriklerin simgesi duru
mundadır. Bu içerikler daima hastayı arkadaşı ile olan ilişkilerine
döndürmektedir (yengeç geri geri gider). Ancak arkadaşı ile olan ilişkisi
demek, hastalık demektir, çünkü bu yüzden nevrotik olmuştur.
Aslında bütün bunlar obje düzeyindeki analizin çerçevesi içine
girmektedir. Ancak, anlamaya vesile olan önemli bir ilke olduğunu
kanıtlayan, öznel düzeydeki analizden ancak yararlanarak bu bilgiyi elde
ettiğimizi unutmamalıyız. Pratik bakımdan şu ana kadar eriştiğimiz
sonuçlarla yetinmemiz gerek; ancak kuramın taleplerini de yerine
getirmeliyiz; bütün çağrışımların karşılıkları henüz gerektiği gibi
değerlendirilmiş değil, simgenin seçilişinin anlamı da tam açıklanmadı.
Yengeç suda gizlenmiş, ilkin farkına varmamıştım, demişti, incele
diğimiz bilinçdışı ilişkilerin de ilkin farkına varmamıştı hasta; bu ilişkiler de
suyun içinde gizlidir. İrmak hastanın karşı kıyısına geçmesine engeldir. Onu
engelleyen, kendisini arkadaşına bağlayan bilinçdışı etkilerdir. Engel olan
bilinçdışıdır. Böylece su bilinçdışını ifade etmektedir, daha doğrusu bilinç-
dışılık durumunu, gizleme durumunu ifade etmektedir; çünkü yengeç de
bilinçdışıııııı bir unsurudur, derinlerinde gizli duran dinamik içeriktir.
Dostları ilə paylaş: |