VII
ORTAK BİLİNCİN ARKETİPLERİ
tŞ îM D İY E kadar obje düzeyinde anlaşılmış bulunan olayları süje
düzeyine çıkarma görevi ile karşı karşıyaydık. Şimdi ise, bunları objeden
kurtarıp hastanın öznel komplekslerinin simgesel ifadeleri olarak ele
almamız gerekiyor. Bayan X figürünü süje düzeyinde yorumlamaya
çalışırsak, bu figüre, kısm î-ruhun kişileşmiş hali, daha doğrusu,
düşgörenin belli bir cephesi olarak bakmamız gerekir. Böylece Bayan X
hastanın olmak istediği, ama olmaktan korktuğu şeyin imgesi durumuna
gelmektedir. Büyüleyici sanatçı süje düzeyine o kadar kolay yükseltile-
mez, çünkü hastanın içinde uyur durumda bulunan bilinçdışındaki sanatçı
yeteneği Bayan X tarafından üstlenilmiş durumda. Ancak sanatçıya, bi
linçli olarak farkına varılmadığı için bilinçdışmda yatan, hastanın erkek
liğinin imgesi demek daha doğru olur. Bu, hastanın bu konuda kendini
aldatması bakımından gerçek. Kendi gözünde nazik, kibar, hassas ve
kadınsı, hiç de erkeksi değil. Kendisine erkeksi özelliklerini belirttiğimde
öfkelenerek şaşkınlığını ifade etmişti. Ancak garip, büyüleyici unsur bu
özellikler ile bağdaşmıyor. Bu unsur hiç yok gibi. Ancak bu duyguyu
kendi ortaya çıkardığına göre, bir yerde gizli olmalı.
Böyle bir unsur düşgörenin kendinde bulunmadığında, elde ettiğimiz
deneyimin bize gösterdiğine göre, daima yansıtılmış olmalıdır. Peki
kime? Hâiâ sanatçıya mı? Hastanın ufkundan çoktan kaybolmuş durum
dadır kendisi, yansıtmayı da alıp götürmüş olamaz, üstelik büyülenmiş
olmasına karşın bu adamla herhangi bir kişisel ilişkisi olmuş da değildi.
Bu adam onun için bir fantezi figürü idi daha çok. Hayır, bu tür bir
yansıtmanın yerel olması gerekir, bir yerde içeriğin yansıtılmış olması
gereken biri olmalıdır, yoksa bunu kendi içinde somut olarak farketmesi
166
ANALİTİK PSİKOLOJİ
gerekirdi. Bu noktada gerisingeri obje düzeyine geliyoruz, yoksa
yansıtmanın yerini saptayamayız. Hasta, benden başka, kendisi için özel
bir anlam taşıyan herhangi bir erkeğin olmadığını söylüyor; bense hekimi
olarak epey bir anlam taşıyorum onun için. Doğrusu böyle bir şeyi fark-
etmediysem de söz konusu içerik her halde bana yansıtılmış olmalıydı.
Ancak bu daha ince anlamlı içerikler hiçbir zaman yüzeye çıkmaz;
muayenehane dışında meydana çıkar daima. Çekine çekine şu soruyu sor
dum kendisine. «Söyleyin bana, yanınızda ben yokken size nasıl görünü
yorum? Aynı mıyım?» Yanıtı şöyle oldu: «Yanımdayken hoş birisiniz,
ama kendi başıma olduğum zamanlar, ya da sizi uzun bir süre görmediğim
zamanlar, görünümünüz garip bir biçimde değişiyor. Bazen idealleşiyor
sunuz, sonra gene başka bir havaya bürünüyorsunuz.» Duraksamıştı, ben
devam etmesi için teşvik ettim. «Nasıl yani?» dedim. «Bazan bana
tehlikeli, meşum biri gibi görünüyorsunuz, kötü bir büyücü ya da bir
şeytan gibi. Bilmiyorum bu fikirler nerden geliyor — aslında hiç de
böyle değilsiniz oysa.»
Belli ki, içerik, transferansın bir bölümü olarak bana yansıtılmıştı,
psişik envanteri içinde olmaması bundandı. Burada başka önemli bir
gerçekle karşılaşıyoruz: beni sanatçıyla özdeşleştirmişti, bilinçdışı fan
tezisinde, benimle Bayan X rolünü oynamakta idi doğal olarak. Önceden
açığa çıkardığımız malzemeyle — cinsel fantezilerle— bunu ona kolayca
kanıtlayabilirdim. O zaman, engel ben oluyordum, karşıya geçmesine
engel olan yengeç gibi. Bu durumda obje düzeyinde sınırlanmış olaydık,
yanılmış olurduk. Ne işe yarardı benim şöyle açıklamam: «Ama ben hiç
bir bakımdan o sanatçıya benzemiyorum ki, ne de meşum veya kötü bir
büyücüyüm!» Bu, hastaya bir şey ifade etmezdi, böyle olmadığımı has
tanın kendi de biliyordu. Gelgelelim yansıtma eskisi gibi devam etmekte
dir ve ben onun ilerlemesine engel olmaktayım.
Birçok tedavi bu noktada tıkanıp kalmaktadır. Bilinçdışının
tuzağından kurtuluşun tek bir çaresi vardır, o da hekimin kendisini süje
düzeyine çıkarması ve bir imge gibi olduğunu kabul etmesi. Güzel, ama,
neyin imgesi? En büyük güçlük de burada işte. «Hastanın bilinçdışındaki
bir şeyin imgesiyim» diyecektir hekim. Buna karşılık o da şöyle yanıt
verecektir: «O halde ben erkek oluyorum, üstelik meşum ve büyüleyici,
ORTAK BtLlNCtN ARKETİPLERI
167
kötü bir büyücü ya da cin, öyle mi? Hadi canım sizde. Bunu kabul ede
mem. Saçma bir şey. Bu olsa olsa siz olursunuz!» Haklı, böyle şeyleri ona
aktarmam abes. Hekim nasıl kabul etmezse, o cine periye dönüşmek iste
mez elbette. Gözleri parıldıyordu, çehresi kötü bir ifadeye bürünmüştü, o
ana kadar görülmedik bir direnmenin parıltısı vardı. Yanılmış mıydım
acaba? Neydi? Karşılıksız bir aşk mıydı sorun? Hakarete uğramışlık, hor
görülmüşlük hissi mi uyanmıştı kadında? Bakışında bir av hayvanının
bakışı, gerçekten şeytani bir şey vardı. Gerçekten de şeytan mıydı? Yoksa
av hayvanı, şeytan ben miydim, ve önümde benim çaresizlik halindeki
kaba kuvvetimle başvurduğum büyüklere karşı kendini korumaya çalışan
ürkmüş bir kurban. Bütün bunlar saçmaydı — fantastik, asılsız hayaller.
Nereye dokunmuştum? Yeni teller mi titremeye başlamıştı? Ancak bu
kısa sürmüştü. Hastanın yüzündeki ifade düzelmişti, sanki rahatlamış gibi,
şöyle dedi: «Acayip, sanki arkadaşımla olan ilişkimde bir türlü kurtula
madığım bir noktaya dokundunuz. Korkunç bir duygu bu, insanlıkdışı,
kötü, zalimce. Bu duygunun ne kadar acayip olduğunu anlatamam size.
Bu duyguyu duyduğumda, her ne kadar var gücümle karşı koyuyorsam
da, arkadaşımdan nefret ediyor, onu hor görüyorum.»
Bu sözler, olan bitene aydınlatıcı bir ışık tutmuştu: arkadaşının yeri
ni almıştım. Arkadaşı yenilmişti. Baskı buzları erimişti ve hasta, haberi
olmaksızın, yaşamının yeni bir evresine girmişti. Artık biliyordum, arka
daşıyla olan ilişkisinde iyi veya kötü her ne var idiyse, bana aktarılmış
oluyordu, ancak hastanın bir türlü başedemediği şu esrarlı X ile şiddetli
bir çatışma demekti bu. Bana yansıtılmış olan, X'in doğasını henüz
açıklamıyor idiyse de transferansın yeni bir evresi başlamıştı.
Kesin olan bir şey vardı; eğer hasta bu tür transferansa takılıp
kalsaydı, feci yanlış anlamalar bizi bekliyor olmalıydı, çünkü bana da,
arkadaşına yaptığı muameleyi yapmış olacak demekti — yani, X daima
konu olacak ve yanlış anlamalara yol açacaktı. Kendi kabul etmediğine
göre, şeytanı hep bende görecekti. Bütün çözümlenmesi olanaksız
çatışmalar bu şekilde ortaya çıkar. Çözümlenmeyen bir çatışma da yaşamı
çıkmaza sokar.
Bir başka olanak da şu: hasta güçlük karşısında eski savunma
mekanizmasına başvurabilir, karanlıkta kalan noktayı görmezlikten
Dostları ilə paylaş: |