198
ANALİTİK PSİKOLOJİ
karşısındaki kuşkucu davranışı, siyaset vç dünya devrimi konusundaki
hevesini kursağında bıraktı; dahası, bu kuşkuculuğun, ruhsal enerji
lerin, dış dünyaya pürüzsüz uygulanabilmesi için ortam yok. Kuşkucu
luğu yüzünden, çağdaş insan, yeniden içine kapanmaktadır; enerjileri
kaynaklarına akm aktadır; akıntı, kendi yolu boyunca engelle
karşılaşmadan akmış olaydı, balçık içinde gizlenmiş kalacak olan, hep
orada durup duran içerikler, böylece yüzeye çıkmaktadır. Dünya, Orta
Çağ insanı için nasıl da bambaşkaydı! Ona göre dünya sıcaklığını
esirgemeyen bir güneşin kendi çevresinde çizdiği çember ortasında
sonsuzca durup duruyordu; kendilerini sonsuz mutluluğa hazırlayan
Yüce Varlığın esirgeyici bakımı altında yaşıyordu Tanrı kullan; insan
ların hepsi de, ne yapacaklarını ve bozuk bir dünyadan, bozulması
olanaksız ve kıvançlı varoluşun doruklarına çıkmaları için nasıl
davranmaları gerektiğini iyice biliyorlardı. Böyle bir yaşam, düşleri
mizde bile bize gerçek görünmemekte. Doğabilim bu güzel duvağı
yırtalı çok oluyor. O çağ çoktan geçti, insanın kendi babasını yeryü
zünün en yakışıklı, en güçlü adamı olarak düşündüğü o çocukluk çağı
geride kaldı.
Çağdaş insan, Orta Çağdaki kardeşinin bütün metafizik kesinlik
lerini yitirmiş, yerine maddesel güvenlik, genel esenlik ve insancıllık
ülküleri koym uş bulunm akta. Ancak bu ülkülere bugün hâlâ
sarsılmadan duruyor demek için, biraz fazla iyimser olmak gerek.
M addesel güvenliğin durumu da kötü, çünkü, çağdaş insanın maddesel
«ilerlem edeki» her adım ı korkunç facia olasılığını aynı oranda
artırmaktadır. Bunu düşünmek bile insanı allak bullak etmede. Bugün
kentlerde provaları yapılan zehirli gaz saldırılarına karşı savunma
önlemlerine ne demeli? «Barışta savaşa hazırlan» ilkesine dayanarak
bu gibi saldırıların önceden planlanmış ve öngörülmüş olduğu açık
değil mi? İnsan, yoketme malzemelerini yığdı mı bir kez, rahat durur
mu içindeki şeytan, bu silahların kendilerinden beklenen işte
kullanılmalarını geciktirir mi hiç? Bilinen bir gerçektir. Yeter sayıda
bir yere yığılan ateşli silah, kendiliğinden patlar.
B ütün kör olasılıklara egem en, H erakleitos’un (karşıtına
dönüşme anlamına gelen) enantiodromia dediği, o müthiş yasanın
ÇAĞDAŞ İNSANIN RUHSAL SORUNU
199
belli belirsiz önsezisi, zihnin arka sokaklarından çıkarak, çağdaş bili
mi dondurucu bir dehşetle kaplıyor ve bil dev kuvvetler karşısında,
loplumsal ve siyasal önlemlerin sürekli etkinliğine olan inancı felce
uğratıyor. Yapma ve yıkm a eylemlerinin durmadan dengeyi bozduğu
bir dünyanın korkunç görünüşüne sırtını çevirip, bakışını kendi zih
ninin derinliklerine yöneltirse, görmese daha iyi edeceği bir kargaşa ve
karanlıkla karşılaşacaktır. Bilim , iç yaşam sığınağım bile yıktı. Bir
zamanlar koruyucu bir barınak olan o yer, şimdi dehşetle dolu. Gene
de kendi zihinlerim izin derinliklerinde bu denli çok kötülükle
karşılaşmamız, nerdeyse su serpiyor içimize. Hiç olmazsa, insanlığın
içindeki kötü’nün kökünü bulduğumuzu sanıyoruz. İlkin afalllıyorsak,
düşkırıklığına uğruyorsak da, kendi zihinlerimizin belirtileri olduğu
için, onları bir bakıma dizginleyebiliyoruz, ya da etkin bir biçimde
ortadan kaldırıyoruz. B unda başarı kazandığım ızda, dünyadaki
kötünün bir parçasını kökünden koparıp sokağa attığımızı varsaymak
tan hoşlanıyoruz. Bilinçdışı ve işleyişi konusundaki geniş bilgimize
dayanarak, kendi kötü güdülerinden habersiz bir devlet adamı tarafından
kimsenin aldatılmayacağım düşünmekten hoşlanıyoruz: Gazetelerin bile
onu bir kenara çekip: «N ’olur, bir psikanaliz yaptırsanız. Sizde,
bastırılmış bir ‘Baba-Kompleksi’ var», diyeceğini düşünüyoruz.
Bu gülünç örneği, bir şeyin ruhsal olması demek, onu denetimi
miz altında tutarız anlam ına geldiğini sanmamızın bizi ne gibi saç
malıklara götürdüğünü gösterdiği için özellikle seçtim. Dünyadaki
çoğu kötülüğün insanın genellikle çaresiz, bilinçdışında yaşamasından
ileri geldiği doğru, am a keskinliği artan bakışımızla, bu kötüye karşı,
onun içimizdeki kaynağında, savaşabileceğimiz de gerçek. Bilim
dıştan açılan yaralarla uğraşmamızı olanaklı kıldığı gibi, içten açılan
yaraları da iyileştirmemize yardım etmektedir. Son yirmi yıl içinde yer
alan ve tüm dünyada çabucak yayılan psikolojiye karşı duyulan ilgi,
çağdaş insanın, dikkatini belli bir çapta maddesel nesnelerden kendi
öznel süreçlerine yönelttiğini gösteriyor. Bu yalnızca bir merak işi mi
dersiniz? Sanatta, insanın temel görüşündeki, gelecekte yer alacak
değişiklikleri sezinleme niteliği var: Ekspresyonist sanatsa, daha geniş
bir değişiklikten önce bu yönelimi sezmiş bulunuyor.
2 0 0
ANALİTİK PSİKOLOJİ
Şimdi ruhbilime duyulan ilgi, insanın, dış dünyadan alamamış
olduğu bir şeyi, ruhsal yaşamdan beklediğini göstermekte: Dinlerimi
zin, kuşkusuz içermesi gerekip de — hiç olmazsa çağdaş kişi için—
içermediği bir şey. Dinin türlü biçimleri, çağdaş insana, içten gelir
gibi, kendi ruhsal yaşamının ifadeleri gibi görünmüyor artık: Onun
için, bu biçimler, dış dünyanın nesneleriyle bir. Bu dünyanın dışındaki
manevi bir varlıkça bir vahiy gönderilmiş değil ona; ne var ki, sanki
kişilik giysisini giyermiş gibi, birtakım dinleri ve inançları giyip
çıkarıyor, sonradan da bunları eski giysiler gibi ıskartaya atıyor.
G enelde bilinçdışı zihnin nerdeyse hastalıklı denecek belirtileri
karşısında büyüleniveriyor.
Eski çağların ıskartaya çıkardığı bir şeyin birden dikkatimizi
çekmesini anlamak nice güç olsa da, bunu yadsıyamayız. Bu konulara
genel bir ilgi duyulduğu gerçek, sağduyumuza nice ters gelse de bu
böyle. Psikolojiye bir bilim olarak gösterilen ilgi değil yalnızca
düşündüğüm, ne de psikanalize karşı gösterilen daha sınırlı bir ilgi;
ispirtizma, müneccimlik, teozofı6 içeren birtakım ruhsal olgulara karşı
gittikçe artan bir ilgi bu. Dünya onsekizinci yüzyıl sonundan bu yana
böyle bir ilgi görmemiştir. İsa’dan sonra birinci ve ikinci yüzyılda
yeşeren Gnostik7 düşünce ile ancak karşılaştırabiliriz bunu. Aslına
bakacak olursanız, günümüzdeki ruhsal akım Gnostiklerle derinden
bağlı. Bugün Fransa’da Gnostik kilise bile var: Alm anya’da da açıktan
açığa kendini Gnostik ilan eden iki ekol bulunmakta. Sayısal açıdan
insanı şaşırtan çağdaş akım teozofi ile Avrupadaki kardeşi antropo-
zofi8; bunlar Hindu kılığına bürünmüş Gnostiklerden başka bir şey
değil. Bu akım lar yanında bilimsel psikolojiye olan ilgi solda sıfır
kalıyor. Gnostik düzenlerin ilginç yanı, bunların yalnızca bilinçdışının
belirtilerine dayanmaları, ve ahlâksal öğretilerinin, yaşamın gölge yanı
karşısında, ürküp kaçmaları. Avrupada dirildiği biçimde bile, Hindu
Kundalini Yoga bunu gösteriyor. Gizilbilimler konusunda bilgisi olan
herkesin tanıklık edeceği gibi, bu alan için de geçerli.
6 T eozofı: S ihir ve Büyücülükle gerçekleştirilm eye çalışılan doğatanrıcılık.
7 G nostikler: Saltık bilginin anlık sezişlerle kavranabileceğine inananlar.
** A ntropozofi: Ruhsal gerçeğin varlığını tanım a melekesini geliştirme ve gerçek
leştirm e hareketi.
Dostları ilə paylaş: |