ÇAĞDAŞ İNSANIN RUHSAL SORUNU
195
kenarındadır, diyecek değilim. Böyle bir yargıda bulunmaya yetkim
yok.
Çağdaş insanın ruhsal sorunu konusundaki bilgim, doğal olarak,
başka kişiler ve kendim üzerindeki gözlemlerime dayanıyor. Uygar
beyaz ırkların yaşadığı dünyanın dört bir bucağından gelen sağlıklı,
hasta, yüzlerce okumuş kişinin en iç ruhsal yaşamı konusunda epey
bilgi edindim; bu görgü üzerine dayanıyor görüşlerim. Elbette,
yalnızca tek-yanlı bir görünüm çizebilirim ancak, çünkü gözlemledi
ğim şeyler ruhsal yaşam da yer alan olaylar: Bunlar içimizde adetâ
içimizin iç i’nde yer alıyorlar. Ruhsal yaşam için her zaman doğru
olmayabilir bu; ruh her zam an içimizin içinde bulunmayabilir. Ruhsal
yaşamı kendi başına tanım ayan bir sürü ırklarda, ya da tarih çağlarında
ruhu dışarda aramak gerekir. Örnek olarak eski bir kültürden herhangi
birini ele alabiliriz; özellikle de görkemli yansızlığı ile ve işlememiş
olduğu günahların itirafıyla, Eski M ısır’ı ele alalım .3 Nasıl Bach’ın
müziğinde, kişisel sorunların, ya da kişisel coşkuların anlatımını bula
mazsanız, piramitlerde ve Sakkara’daki Apis4 mezarlarında da bula
mazsınız.
İster dinsel bir törenle, ister ruhsal bir yaklaşımla olsun, kişinin
içinden gelen özlemlerini ve umutlarını — örneğin yaşayan bir din
gibi— yeterince dile getiren yerleşik bir dış biçim olduğu sürece,
ruhun dışta bulunduğunu, tam anlamında herhangi bir ruhsal sorunu
olmadığını düşünebiliriz. H er ne kadar insan, eski çağlardan beri
psikoloji konusu olan olayları tanıyacak biçimde kendisine bakabilmiş
anlayabilmişse de, psikoloji son elli yıl içinde gelişmiştir. Teknik bilgi
için de durum aynıdır. Rom alılar buhar makinesinin yapılması için
gerekli bütün m ekanik ilkeleri biliyorlardı, am a yapa yapa bir oyuncak
yaptılar. D aha ileriye gitm eye gerek yoktu ki. Ondokuzuncu
yüzyıldaki işbölümü ve uzmanlaşmadır insanın edindiği bilgilerin
3 Eski M ıs ır’daki bir geleneğe göre, ölü, yeraltında yargıçların huzuruna
çıktığında işlem em iş olduğu suçların ayrıntılı bir açıklam asını yapar, işlemiş olduk
larından söz etm ezm iş.
(Ç ev.j
4 A pis Öküzleri: A lnında ay biçim inde ak bir leke bulunan kara öküzler. Eski
M ısır çoktanrıcılığında hayvan tapım ı, hayvanları tanrı saym a yerine, kimi hayvanların
tanrıların ruhlarını taşıdığına inanm a biçim indeydi.
196
ANALİTİK
PSİKOLOJİ
bütününü uygulamasını gerektiren. Çağımızda ruhbilimi «keşfetmemi
zin» nedeni de bu m anevî gereksinmedir. Ruhun kendini açığa vur
madığı zaman olmamıştır; yalnız, eskiden kimse farkında değildi
bunun, kim senin dikkati çekilmemişti buna. İnsanlar psikolojiye kulak
asmadan yaşayıp gidiyorlardı. Am a bugün dikkatimizi büyük bir titiz
likle ruhun davranışına çevirmeden edemiyoruz artık.
Bunun ilk farkına varan hekimler olmuştur. Çünkü din adamının
kaygısı, benimsenmiş belli bir inanç çerçevesi içinde, ruhun düzenli
çalışmasını sağlamaktır. Bu çerçeve, yaşamın gerçek ifadesi olduğu
sürece, psikoloji, sağlıklı bir yaşam için teknik yardımcılık görevi
görür, o kadar; ruh da, kendi başına bir sorun oluşturmaz. İnsan bir
«sürü-adamı» gibi yaşadıkça da, kendisine özgü «bir ruh içeriğine»
sahip olamaz; ruhun ölümsüzlüğüne olan o inancını yitirmediği sürece
başka gereksinimi de yoktur zaten. Ancak, içinde doğmuş bulunduğu
yerel din kalıbına sığmamaya başladı mı, din onun yaşamını bütünüyle
kavrayamaz duruma gelince, o zaman, ruh, yalnızca kilisenin önlem
leriyle çözümlenemeyen, kendi başına bir varlık kazanmış olur. Bugün
bizlerin deney üzerine dayalı bir psikolojimiz olması, inanç ya da bir
felsefe düzeninin varsayımlarına dayanmaması bundan. Böyle bir
psikolojimiz olması bile, ruhsal yaşamımızda derin bir kaynaşma
olduğunu gösteren bir belirtidir. Bir çağm ruhsal yaşamında kopukluk
oldu mu, bireyde de aynı biçimde, kökten bir değişiklik var demektir.
Her şey iyi gittiği, ruhsal enerji de kendine yeterli ve iyi ayarlanmış
yollarla uygulama alanı bulduğu sürece, bizi içten hiçbir şey tedirgin
etmez. H içbir belirsizlik, ya da kuşku söz konusu olamaz, kendi
kendimize karşı bölünmemiz olanaksızlaşır. Gelgelelim ruhsal etkin
liğin kanallarından biri, ya da ikisi tıkandı mı, durumumuz, önüne
bend çekilivermiş bir ırmağı andırır. Akıntı gerisingeri kaynağına
doğru yönelir; içerdeki adam, görünürdeki adamın istemediği bir şey
istem ektedir. A ncak böyle, bu tedirginlik durum unda bilincine
varıyoruz ruhun, ya da, bilinçli görüşümüzle uyuşmayan bir nesneye
tökezlemiş oluyoruz. Freud’un psikanaliz çalışmaları bu süreci en açık
biçim de gösterm iştir. F reu d ’un ilk ortaya çıkardığı şey, cinsel
sapıklığın ve suç fantezilerinin varlığıydı; bunlar kılık değiştirmediği
ÇAĞDAŞ İNSANIN RUHSAL SORUNU
197
sürece, uygar bir insanın bilinçli görüşüyle hiçbir biçimde uyuşmaya
cak nesnelerdi. Bunların güttüğü insan, âsi, suçlu ya da akıl hastası
sayılırdı,
Bilinçdışının, ya da insan zihninin ardülkesinin bu görünümünün
tamamiyle yeni bir şey olduğunu söyleyemeyiz. H er zaman ve her
kültürde durum herhalde aynı olmuştur. H er kültür, yokedici karşıtını
doğurmuştur; ne var ki bizimkinden önceki hiçbir kültür, ya da
uygarlık, ruhsal dip akıntılarını, bu denli ciddiye almak zorunda
kalmamıştı. Ruhsal yaşam hep bir tür m etafizik bir düzenle dile geti
rilmiştir. Ama çağdaş bilinç, diretmek için istediği kadar çırpınıp dur
sun, ruhsal kuvvetlerin gücünü benimsemekten kaçınamamaktadır
artık. Çağımızı, öteki çağlardan ayıran budur. BiLinçdışındaki karanlık
kıpırdanışların etkin güçler olduğunu, ussal dünya düzenimize hiç
olmazsa şimdilik uyduram adığım ız ruhsal güçlerin varlığını artık
yadsıyamayız. Bu güçler üzerine yaptığımız incelemelerden bir bilim
doğmuş olması, onlara gösterdiğimiz ciddi dikkatin bir başka kanıtıdır.
Geçen yüzyıllar bu güçleri bir kenara bırakır, umursamazdı; bizim
içinse, üzerimizden çıkarıp atamadığımız Nessus’un gömleği5 gibi bir şey
oldu.
Dünya Savaşının feci sonuçlarının doğurduğu, bilinçli görüşü
müzde yer alan devrim, iç yaşamımızda, kendimize ve kendi değerimi
ze olan inancımızdaki sarsılm a ile kendini belirtmekte. Yabancılara,
bizden olmayanlara, hem siyasal hem de ahlâksal bakımdan ciğeri beş
para etmez kişiler diye bakıyorduk; çağdaş insansa, siyasal açıdan
olsun, ahlâksal açıdan olsun, kendisinin de herkes gibi olduğunu kabul
etmek zorunda. Eskiden Tanrının bana buyurduğu görevin, başkalarını
ilkelere uymaya çağırmak olduğuna inanırdım, şimdi kendimi ilkelere
uymaya çağırmak gerektiğinin farkındayım. Dünyanın artık usa uygun
bir biçimde düzenlenme olanağı kalmadığını düşünüyorum da ondan;
barış ve uyumun egem en olm ası gereken eski bin-yıllık-dönem düşle
rimin solduğunu gördüğümden. Çağdaş insanın bütün bu gibi sorunlar
5
Nessus: Y unan m itologyasm da, karısı D iyanira’yı kaçırm a girişim inde bulun
duğu için, Herkiil tarafından öldürülen, yarı insan y a n hayvan yaratık; aşk muskası göre
vi gören N essus’un kanına batırılm ış göm lek H erkül’ün ölüm üne neden olmuştu.
Dostları ilə paylaş: |