143
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
Üniversitesi Tarih Fakültesi SSCB Halkları Tarihi Bölümü başkanlığına getirildi. 1935-
1937 yılları arasında Azerbaycan’da çalıştı ve Azerbaycan tarihi ile ilgili pek çok eser
hazırladı. Ancak bunları bastırma imkânı bulamadı ve 1937’de tutuklandığı zaman bütün
evraklarına el konulduğu için akıbetleri hakkında da bilgi yoktur.
1936 yılının sonunda SSCB İlimler Akademisi Azerbaycan Şubesi’nin başkanı R.
Ahundov’un tutuklanmasıyla, Azerbaycanlı ve Azerbaycan’da çalışan bilim adamları
için dehşetli devir başladı. Üniversitede çalışan profesörlerin hemen hemen tamamı ile
birlikte Aziz de tutuklandı. Baskı ve işkencelerle yapılan sorgulamada “1925 yılından
itibaren Bakü’de İngiliz himayesinde Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan,
Azerbaycan, Tataristan, Başkurdistan ve Dağıstan’ı içine alan bir Türk-Tatar devleti
kurmak için karşı devrimci örgütlerle iş birliği yapmak”, “Pantürkist faaliyetlerde
bulunmak”, “Türkiye ve Japonya lehine casusluk yapmak” gibi çeşitli uydurma suçları
kabul etmek zorunda kaldı. Bakü’de 12 Ekim 1937 tarihinde Azerbaycan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti ceza kanununun 64, 63-1, 69, 70 ve 73. maddelerinden suçlu bulunarak
kurşuna dizildi. Mezarının yeri hâlâ belli değildir.
Eşinin ölümünden sonra Rabia da tutuklandı ve 5 yıl süreyle Sibirya’daki bir
çalışma kampına gönderildi. 1943 yılında çalışma kampından çıktıktan sonra büyük
şehirlerde yaşaması yasaklandığından Kozlovk isimli kasabada yaşadı ve kocasının
aklanmasından sonra Tataristan’a dönebildi. Aynı yıl Aziz’in Bakü’de çalışan kardeşi
Abdülkadir de tutuklanarak kurşuna dizildi.
Adı uzun süre yasaklılar listesinde kalan Aziz hakkında Azerbaycan, Tataristan
ve Özbekistan matbuatında ilk makaleler 1962’den itibaren yayınlanmaya başlandı. Adı
geçen ülkelerde son yıllarda Aziz hakkında çeşitli makale ve eserler yayınlanmakta olup,
Tataristan’da ise eserleri yeniden basılmaya başlanmıştır.
Eşi Rabia 1955’te kocasının aklanması için SSCB Yukarı Sovyeti Başkanı Voroşilov’a
müracaat etti. 16 Mart 1957 tarihinde Aziz’in suçlu olmadığı, SSCB Anayasa Mahkemesi
Askeri Bölümü tarafından kabul edildi ve suçsuz yere kurşuna dizildiği anlaşıldı. Böylece
Aziz aklanmış oldu.
Tatarcanın ilk etimolojik sözlüğünü hazırlayan ve edebî tenkitçiliğin öncülerinden
olan Cemaleddin Velidî 12.10.1887’de Kazan yakınlarındaki Apas ilçesinde molla
ailesinde doğdu. Okuma-yazma ve ilk Kur’an derslerini babasından aldıktan sonra İş-
Bubi köyündeki Bubi Medresesi’ne gitti. Bu medrese İç Rusya ve Sibirya bölgesinin en
meşhur medreselerinden biri idi. İstanbul’da bir müddet Mekteb-i Sultanî’de eğitim
gören Abdullah Bubi kardeşleri Ubeydullah ve Muhlise ile birlikte modern bir medrese
kurmuşlardı. Velidî, doğru düzgün yolu dahi olmayan bu medreseye sadece merkezî
Rusya’dan değil, Sibirya ve Türkistan’dan öğrencilerin geldiğini yazmaktadır. Bu medrese
1912 yılında İşmi İşan isimli bir mollanın şikâyeti üzerine Rus jandarması tarafından
Panislamist ve Pantürkist fikirler yaydığı bahanesiyle kapatıldı, Abdullah ve Ubeydullah
Bubi kardeşler sürgüne gönderildi.
144
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Bubi Medresesi’nde İslamî ve dünyevi
bilimlerin yanı sıra, Rusça ve Fransızca da öğrenen
Velidî, eğitimini tamamladıktan sonra Kazan’a giderek
17 numaralı medresede bir müddet çalıştı (1910-1911).
Rusya Müslümanlarının en zenginlerinden olan
Ahmed Bay’ın Orenburg şehrinde kurmuş olduğu
Hüseyniye Medresesi’nden davet alınca Kazan’dan
Orenburg’a taşındı ve bu medresede çalışmaya
başladı (1911-1917). Bu şehirde Fatih Kerimî’nin
başmuharrirliğinde çıkmakta olan Vakit gazetesinde
yazarlık hayatına başladı. Bu dönemde başlayan isim
tartışmalarına (Türk mü, Tatar mı) yazdığı Millet ve
Milliyetçilik (Kazan 1914) isimli eserinde, iki tarafın
da memnun olacağı yeni bir kavramın “Türk-Tatar”
adının kullanılmasını teklif etmektedir.
1917 İhtilalinden sonra Kazan’a giderek Eylül
1918 tarihinden itibaren Kurultay gazetesinde çalışmaya
başladı. (Z. Velidî Togan, Kurultay gazetesinin
Fuad Tuktar, Şerif Kemal ve C. Velidî tarafından
çıkarıldığını yazmaktadır.) Ancak gazete yöneticileri
ile anlaşamadığından istifa ederek Aralık 1918-Mayıs
1919 tarihleri arasında Kazan yakınlarındaki Kışkar
Medresesi’nde ve Tetüş kasabalarında öğretmenlik
yaptı. Bu dönemde etraftaki köy ve kasabalara geziler
yaparak daha sonraki yıllarda basılacak olan Tatar sözlüğü için derlemeler yaptı. Bir
müddet sonra yeniden Kazan’a giderek Doğu Akademisi ve 1923 yılından itibaren yine
Kazan’daki Doğu Pedagoji Enstitüsü Tatar Dili ve Edebiyatı bölümünde doçent olarak
çalışmaya başladı.
Stalin döneminde Tataristan’da sosyal bilimlerde araştırma yapanlara yönelik
“rejim düşmanı ve asalaklar” kampanyası C. Velidî ile başlatıldı. G. Tulumbay’ın
öncülüğünde Yanalif dergisinde C. Velidî’yi “açıktan burjuva milliyetçiliği propagandası
yapmakla” suçlayan karalama kampanyası başlatıldı. 8 Mayıs 1931’de C. Velidî’nin de
aralarında bulunduğu 17 kişilik yazar, bilim adamı, gazeteci ve ekonomist aynı gece
tutuklandı. Tutuklanma sebepleri; “devrim karşıtı ve Sultan Galiyevci olmak”, “Arap
alfabesinin yerine amele koyulan Latin alfabesine karşı gelmek”, “Tatarlar arasında
burjuva milliyetçiliğini yaymak” gibi uydurma suçlardı. Bu 1920’li yıllardan sonra Türk-
Tatar aydınlara karşı yürütülen kampanyanın devamı niteliğinde olup, aydınlara karşı
başlatılan yeni bir kampanyaydı. C. Velidî’nin tutuklanmasından yaklaşık bir ay sonra
yapılan mahkeme sonunda ceza kanunun 58-10. ve 58-11. maddelerine göre beş yıl
süreyle Kuzey Rusya’daki bir çalışma kampına gönderilmesine karar verildi. Çalışma
Stalin döneminde
Tataristan’da
sosyal bilimlerde
araştırma yapan-
lara yönelik “rejim
düşmanı ve asa-
laklar” kampan-
yası C. Velidî
ile başlatıldı.
G. Tulumbay’ın
öncülüğünde
Yanalif dergisinde
C. Velidî’yi
“açıktan burjuva
milliyetçiliği pro-
pagandası yap-
makla” suçlayan
karalama kam-
panyası başlatıldı
Dostları ilə paylaş: |