12
Bentham’a göre hepimiz farkında olsak da olmasak da birer hazcıyızdır.
Aristippos gibi Bentham da egoizmin doğal (olağan) ve evrensel olduğunu ileri
sürmüştür. Bentham kişisel çıkar ile toplumun çıkarı arasında bir bağlantı kurmuş ve
fayda ilkesini kullanarak bireysel hazcılığı faal bir sosyal ve ahlaki felsefeye
dönüştürmüştür. Bentham’ın bu hamlesi etkili ve motive edici olmasına rağmen yok
edicidir. Çünkü bu şekilde bir akıl yürütmeyle nasıl bir toplum yaratılırsa yaratılsın,
bu toplum esas olarak empatiye değil, egosunu düşünen kaygılara -toplumsal
kaygının egoist temeli- dayanacaktır.
6
Bentham, açık görüşlü bir bencilliğin nasıl daha iyi bir dünya
oluşturabileceğini bilimsel olarak göstermeye çalışmış olsa da onun ahlak kuramının,
toplumsal kaygıdan çok egoist temelli bir çıkar ahlakı olduğu çok açıktır ve
iyimserliği de kuşku vericidir. Aklı kullanarak her bireyin refahının toplumun
refahına bağlı olduğunu göstermek için doğal egoizmden yararlanmaya çalışmıştır.
Ancak, sosyal şartları iyileştirme yolu olarak kişisel çıkarı çekici kılmak, “egoist
döngü” olarak bilinir.
7
Çağdaş ahlak filozoflarından bazılarının faydacılıkla ilgili ciddi endişeleri
vardır. Şöyle ki, en çok insana en yüksek düzeyde mutluluk (haz) düsturuna yapılan
vurgunun, ahlaki olmayan davranışlara yol açacağının kaçınılmaz olduğu düşünülür.
8
John Stuart Mill, (1806-1873), Bentham’dan farklı olarak, bütün hazların
nitelik bakımından eşit olmadıkları fikrini ileri sürmüştür. Hazzın çeşit ve derece
olarak farklı olduğu
konusundaki görüşleriyle Mill, Epikurosçu hazcıları çağrıştırır.
6
Douglas J. Soccio,
Felsefeye Giriş: Hikmetin Yapıtaşları, Çev: Kevser Kıvanç Karataş, İstanbul:
Kaknüs Yayınları, 2010, ss. 578-583.
7
Soccio, ss. 583, 609.
8
Soccio, s. 607.
13
Mill, yüksek melekeler tarafından elde edilen hazların bedensel hazlardan
daha üstün olduğu görüşündedir. Zira, toplumda popülaritesi olan hazların cazibesine
kapılmak kolay olduğundan ve insanlar daha yüksek melekelerini geliştirmeye talip
olmadıklarından, bunu fark edememektedirler. Oysaki her iki hazdan da haberdar
olanlar hangisinin daha iyi olduğuna karar verebilirler.
Mill, karakter ve alışkanlıkların yargı ve davranışlarımızın ana ögeleri
olduğundan bahseder. Bunun yansıra, asil duygulara olan yeteneklerin kişiden kişiye
doğuştan farklılık gösterdiğine de değinir.
Mill karakterden bahsederken, sosyal açıdan şarta bağlanmış alışkanlıkları
kastetmektedir. Her zaman için istisnalar söz konusu olsa da insanların daha yüksek
duyarlılıklarını körükleyecek ya da engelleyecek sosyal durumların varlığına dikkat
çeker. Bu sebeple de Mill’e göre eğitimin işlevi iki yönlü olmalıdır: İlki bireye iyi,
üretken bir yaşam sağlamak ve sağlıklı bir özgeci
9
vatandaş yaratmak için gerekli
olan bilgi ve beceriyi aşılamaktır. İkinci ve diğerini de kapsayan yönü ise, bu
durumu başarmak için eğitimin yaşam boyu süregelen bir faaliyet olması
gerekliliğidir. İnsanlara kendilerini yetiştirmeleri için, günlük hayatlarında fırsatlar
sunulmalıdır. Onlara midelerini doldurmaktan ya da diğer bir takım dünyevi hazları
aramaktan çok daha anlamlı, gerçekten tatmin eden işler sağlanmalıdır. Eğitimin
yaygın, sürekli ve kaliteli olması da esasen bu temel kriterlere bağlıdır. Daha yüksek
hazlardan
habersiz olmada, yetersiz eğitim ve zor koşulların etkisi büyüktür.
Görüldüğü üzere Mill, Bentham’ın kişisel çıkar görüşünü, kemâle ermiş bir
özgeci sosyal felsefe haline getirecek şekilde genişletmiştir. Mill, faydacılığın
9
Özgecilik: Latince, “diğeri, öteki” anlamına gelir. Bencilliğin (egoizmin) zıt anlamlısı olan ve
“özgecilik” olarak da bilinen diğergamlık (altruism), “kendi gelişim gereksinimlerini bir kenara itip
yalnızca başkalarının çıkarlarını sağlamaya çalışma” anlamında değil, başkalarını da kendisi kadar
düşünme, başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme anlamında kullanılır.