3
Eklemeli (Bağlantılı ve Kaynaştıran) Diller
• Bu diller gelişmiş bir ek sistemine sahiptir.
• Sözcüklere
yapım ekleri getirilerek yeni sözcükler
türetilir.
• Sözcükler tek ya da çok heceli olabilir.
• Sözcük köklerine yeni ekler getirildiğinde kökte bir
değişiklik olmaz.
• Eklemeli diller ikiye ayrılır:
ü
Bağlantılı (Bitişken) Diller:
Sözcük köklerine ekler
getirilerek kaynaştırılır ve yeni kelimeler meydana
getirilir. Türkçe, Moğolca, Fince, Japonca, Korece
gibi diller bağlantılı diller arasında sayılır.
ü
Kaynaştıran Diller:
Bu dillerde sözcükler birbiriyle
öyle kaynaşır ki bütün bir cümlenin tek bir sözcüğe
sığdırıldığı görülebilir. Kızılderili dilleri, Eskimoca,
Gürcüce kaynaştıran diller arasında yer alır.
Çekimli (Bükümlü) Diller
• Çekim
sırasında sözcük kökündeki ünlülerde deği-
şiklik olur.
• Sözcük kökleri, yapım ve çekim sırasında kırılmaya
uğrar.
• Yalnızca bükümle ya da hem bükümle hem de çe-
kimle oluşturulmasına göre ikiye ayrılırlar.
Bu dillerde, sözcüğün çekimi sırasında sözcük
kökü değişime uğrar. Çekim sırasında görülen de-
ğişikliklerle yeni sözcükler ortaya çıkar. Arapçada
''k-t-b'' kökünden "kitâb, kâtib, mektub" şeklinde keli-
me türetilmesi buna örnek gösterilebilir.
ü
Kök Bükümlü Diller:
Yalnızca bükümle yeni biçimle-
rin meydana getirildiği dillerdir. En tipik örneği Arap-
çadır. Hami-Sami dilleri kök bükümlü diller grubunda
yer alır.
ü
Gövde Bükümlü Diller:
Sözcük türetimi ve çekim
için bükümün yanı sıra ön ve son eklerin de kulla-
nıldığı dillerdir. Hint-Avrupa dilleri (İngilizce, Almanca
vb.) bu gruba girer. Alm. gehen “gitmek”, gang “gi-
diş”, gegangen “gitmiş” vb.
I. DİL NEDİR? ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Dil en geniş tanımıyla insanlar arasında anlaşmayı sağ-
layan; duyguları, düşünceleri, güdüleri doğrudan ya da
dolaylı olarak aktaran çok yönlü ve gelişmiş bir vasıtadır.
Dilin kendine mahsus bazı belirleyici özellikleri bulun-
maktadır.
• Dil ses, biçim ve anlam unsurlarından meydana gel-
miş sistemli bir yapıdır.
• Dil,
yaşayan, canlı bir varlıktır. Dildeki sözcük, kav-
ram ve ekler zaman içerisinde değişirler. Bu değişim
ses ve biçim açısından olabildiği gibi anlam açısın-
dan da gerçekleşebilir. Mesela Türkiye Türkçesinin
söz varlığı içinde yer alan “ayak” sözcüğünün Orhon
Türkçesindeki biçimi adak’tır. Sözcük zaman için-
de ses açısından değişime uğramış, Türk dillerinde
atah, ayak, azah~azak gibi biçimler de görülmeye
başlanmıştır.
• Dil,
içinde
bulunduğu kültürü yansıtır. Dil ve kültür
arasında bir etkileşim söz konusudur. Bu etkileşim
sayesinde dil içinde bulunduğu toplumun bakış açı-
sını, değer yargılarını yansıtır, toplum da dili etkiler
ve yansıtır.
• Dil
anlaşmayı sağlar. Bu anlaşma temel olarak söz
ya da yazıyla gerçekleşir ancak konuşma ve yazma
dışında da iletişim biçimleri vardır.
DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
Dil, çok eski dönemlerden beri araştırmalara konu olmuş,
bu araştırmalar sonucunda yapı ve köken bakımından
çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmuştur.
A. YAPI BAKIMINDAN DÜNYA DİLLERİ
Dünya dilleri ile ilgili bugüne kadar pek çok sınıflandırma
yapılmıştır. Bu sınıflandırmalar içinde en çok kabul gö-
ren August von Schlegel'in sınıflandırmasıdır. Schlegel'in
yaptığı sınıflandırmaya göre dünya dilleri yapı bakımın-
dan üç gruba ayrılır:
Yalınlayan (Ayrışkan) Diller
• Bu dillerde çekim ya da yapım ekleri yoktur.
• Kavramları karşılamak için sözcük birleşmelerinden
faydalanılır.
• Vurgu ve tonlama, anlam ayırt edici olarak kullanılır.
• Sözcükler cümle içerisinde bulundukları yere ya da
başka sözcüklerle yan yana gelmelerine göre yeni
anlam ve görev yüklenir.
• Himalaya ve Afrika dillerinin bir kısmı, Çince, Tibetçe,
Baskça, Java dili, Vietnamca yapı bakımından yalın-
layan diller grubunda yer alır.