- edebiyat ve sanat dergisi / senede iki defa çıkmaya özen gösterir -
Şerife Baldöktü Mesleki ve
Teknik Anadolu Lisesi
Yayınıdır.
ARALIK 2015
NİRVANYA
diye bir ülke veya yer yoktur ama biz uçan
bir dergiye binip bulmaya karar verdik . Biletler derginin
içinde . NİRVANYA’ya iyi yolculuklar dileriz …
SA
YI:
1
İLK SAYI İLK SÖZ
Heyecan ve gurur… Birincisi Nirvanya‟nın
çıkarılmasına
karar
verdiğimizde
yaşadığımız
duyguydu. İkincisi de Nirvanya‟yı üstünde kağıt
kokusuyla matbaadan aldığımız gün hissettiğimizdi.
Edebiyat, yaşamın tâ kendisi. Bizim de
yaşama dair bir algımız ve algının perspektifinden
söylemek istediklerimiz vardı. Bunları sizlere
fısıldamak istedik.
Silivri sahilinde dostlarla söyleşirken henüz
fikir aşamasında olan dergimize daha doğrusu
niyetimize dair şöyle bir yorum yapılmıştı: “Sizin
okuldan dergi çıkar mı ki?” Arkadaşlarımızdan birinin
bu soruya verdiği cevaba dergimizin ilk sayısında yer
vermemek haksızlık olur: “Okuldan dergi çıkmıyorsa,
biz de dergiden okul çıkarırız.”
Bir önermeyi andıran bu cevabın kendince bir
karşılığı, açılımı, yansıması, aks-i sedası olan bu
dergiyi okuyacaksınız.
Derginin ismine gelince… Sözlük kaçağı,
sözlük kaçığı bir sözcük Nirvanya. Her ne kadar
Sanskritçe “dışa doğru esinti” anlamına gelen nirvana
sözcüğünü çağrıştırıyor olsa da, tam olarak o değil
dergimizin adı ve bu ada karşılık gelen anlamı.
Nirvana sözcüğüne kendini yamamış, adapte
etmiş „y‟ sessiziyiz. Bir “sessiz” olduğumuza
bakmayın. Dergimizde bu sessizin sesini duyacak,
esintilerini hissedeceksiniz. Ön yargılarından kendini
arındırmış bir olgunluğun ve bilincin en saf halini, en
doruk noktasını içine sanat katarak size mırıldanmaya
çalışacağız.
Nirvanya‟nın içeriğine dair hararetli ve itirazı
bol bir tartışma süreci yaşadık. İçerik, derginin
ilerleyen ve matbaa aşamasına gelen dönemlerinde
değişecek bile olsa dergimizin „özgün‟ olma
ilkesinden
ödün
vermemeye
karar
verdik.
Okuyacağınız her çalışma okulumuz öğrenci ve
öğretmenlerinin özgün birer çalışmasıdır. „Alıntı‟dan
tamamen uzak durduk. Her çalışmada bir sanat ve
edebiyat damarı gözeterek Nirvanya‟ya ulaştık.
Ne mi var Nirvanya‟da? Aşk var. Okumanın
ve yazmanın aşklaşmış niyeti var:
ne zaman bir sevgiye dokunsam
gökyüzünden bir yıldız düşüyor başıma
kırılıyorum aklım belada
okuyup üflüyorum bildiğim tüm kutsal dizeleri
korkudan değil, aşka saygıdan
bir boğa gibi duruyor içimdeki sevgi
dünyam onun boynuzunda dönüyor
ne zaman okumaya kalksam seni
yazıveriyor beni gamdilli rasathanesi
Ne mi var Nirvanya‟da? Duygu var. Yani
„sizler‟ var. Dizelerden gökyüzüne tırmanmaya
çalışan bir sanat inadı var:
nihayete ermiş sözlerimi saklarken
süslü püslü sandığıma
yitik renkte dizeler geldi aklıma bir seferinde
kitapların koynunda sabahladım, yılmadım hiç
lâl sözcüklerinin arasından
kana kana, söke söke
aldım seni her seferinde
Kana kana okumanız dileğiyle…
-nirvanya yazı grubu-
2
ÖĞRENCİ IRKININ SANATSAL TANIMI
Dergimize öğrencilerin genel özelliklerini anlatan bir
yazı istedi dergiden sorumlu hocamız. Nedense balık
gibi hemen atladım. Bir öğrenci olduğum için mi, bir
öğrencinin bilinçaltındakileri görebildiğim için mi
yoksa öğrenci kimliğimle fazlasıyla bütünleştiğim için
mi talip oldum bilemiyorum. Beni bu konuya yakın
tutan tılsımı çözemedim henüz. Hocamız, klasik veya
sıradan bir yazı istemediğini söyleyince işimin zor
olduğunu anladım. İnternet ortamında bulduğum
konuyla ilgili bazı materyalleri ona gösterdim ama
beğenmedi, “ıı, olmaz!” dedi, “Edebiyattan, sanattan
uzak şaçmalıklar bunlar…” dedi ve “Öğrenci kimliğini
edebi bir kimlikle anlatan sözler” istedi.
Bulduğum şu tanımların biz öğrenci ırkının sanatsal
tanımını
karşılayabileceğini
düşünüyor
ve
beğeneceğinizi umuyorum:
Tarihin pek çok devrinde özgürlüklerini elde etmek
için çarpışsalar da, ebeveyn imparatorluğunun çoğu
zaman isyanlarını kansız bir biçimde bastırdığı
tembel kavim.
Sınırsız özgürlüğün son demlerini yaşayan millettir.
İşyeri sahiplerinin gözünde az parayla kazanılacak
dinamizmi temsil eder. Marka ayakkabı giyerken
yumurtayı en ucuza almak isteyen, yeni mekanlar
görmeyi çok isterken, sürekli takıldıkları kafeden de
vazgeçemeyen tiplerden oluşur. Dünyayı kurtarmak
isterler, kendilerini kurtarmak ancak okul bitince
akıllarına gelir.
TDK’nın “1 . Öğrenim görmek amacıyla ders alan
kimse, okul çocuğu, talebe. 2 . Bir bilim veya sanat
yetkilisinin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli
bir konuda çalışan kimse.” tanımına uymayan
topluluk üyesi.
Bu tanımlar tüm öğrenci milletini ifade etmiyor tabi
ki, ama tanımlardaki profile uygun birçok öğrenci
arkadaşım var. Peki ben nasıl bir öğrenciyim?
Burda anlatmaya değer en önemli şey gevezeliğim
sanırım. Evet, gevezeyim biraz. Yazımı aşağıdaki
şiirimle bitirmek istiyorum. Tüm öğrenci ırkına ve
gevezelere gelsin.
geveze gözler
sözlerin bittiği yerde
gözler başlarmış konuşmaya
ben ise gözlerinin bittiği yerde başlıyorum
konuşmaya değil susmaya
bin kişilik bir dinleyici toplamıyım
kitleyim koşan ardından
kütleyim kopan gövdenden
bir sihirbazı izleyen en saf çocuğum karşında
gözler kalbin aynası senden önce
gözler kalbin aynısı senden sonra
benim gözlerim yalan söyler
gitmediğimiz köylerin çoban masumiyetiyle
o kadar çok yalan söyler
gözlerimden üç yalan düştü
biri sana
biri sana
sonuncu da sana
kıyamam
ben bir yalancıyım
yalancının mumu gözlerine kadar yanar
gelirken
geveze gözlerini de getir
KÜBRA BOZOK
11-GRAFİK