17
"Kimsiniz siz?"
Ellerimi geri çekip parmaklarımı birbirine kenetledim. Korkuyordum, evet korkuyordum. Ama
açıklaması mümkün olmayan bir yığın güven duygusu da vardı o an bende. Bu duygu da neyin nesiydi?
"Seni teyzenin yanına götüreceğim." Soğuk duvar bedenimi dondurmak istercesine soğuğunu bedenime
enjekte ettiğinde derin bir ürperme tuttu, ama o soğuk yabancının sözleri duvarın soğukluğundan daha
soğuk değildi ve o soğuk “teyze" sözcüğüyle bir anda ısındı, gevşedi.
“Teyzemin nesisiniz? Size nasıl güveneceğim?"
Ben bile neyin ne olduğunu bilmezken yabancının bir şeyler anlamak istemesi saçmaydı. Bana hem
yabancı, bir o kadar da yakın olan adam cebinden bir kağıt çıkarttı ve bana uzattı.
"Senin zeki bir kız olduğunu söylemişti."
Uzattığı kağıdı yavaş bir şekilde açtım ve gözlerimi bir iki kez kırpıştırdıktan sonra gözlerimi sunuma
hazırladım.
Bu kısacık bir mektuptu. Teyzem hiç bu kadar kısa
yazmazdı. İlk cümlesini içimden okudum:
"8 Mayıs Anneler Günü’mü kutlamanı istiyorum,
küçüğüm."
Yüzümde beliren gülümseme sevincimi artırırken beynim
teyzemin el yazısını onaylanıp içimdeki kuşkuyu yok etti.
Karşımdaki yabancı, yabancı unvanından kurtulduğunda,
yüzüne samimi bir şekilde baktım. Eğer teyzem arkadaşını
buraya kadar yolluyorsa güvendiği bir arkadaşıdır
muhakkak.
"Benimle gelmeden önce bir karar vermen gerek."
cümlesi az önceki tedirginliğimi geri getirdi.
"Ne kararı?”
"Mektubu oku ve karar ver. Teyzenin bu daveti onun
için değil benim için çok önemli. Ben de sana onun
ağzıyla hitap edeyim: Oku küçüğüm. "
Gözlerini gözlerime sabitleyerek kararımı bekleyen ya
da kararımı kestirmeye çalışan bu
yabancının
bakışlarından gözlerimi çekerek kısa mektubun devamını
okumaya başladım:
“Ben ölene kadar peşimi bırakmayacak senden
sakladığım bu sır. Vakti geldi artık, öğrenmelisin. Bugün anneler günü, benim günüm. Teyzeler
annelerin yarısı olurmuş. Benim diğer yanım sendin zaten hep. Evet ben bir sır sakladım. Saklamam
gerekiyordu sakladım. Aslında bir sırrı değil seni sakladım. Neden, niçin sorularını zamana yayarak
sana açıklamak istiyorum. Ama yorgunum anlatmaya ve yazmaya şimdi bunları.
Sadece gel, sana bu mektubu veren yanındaki adamı yani babanı al ve gel. Teyzen.”
Gözlerim yabancının gözlerine gitti, mektup titriyor elimde, ben titriyorum. Yabancı… Baba…
Babam… Zaman durdu, o an ömrümün filme çekilmiş anıydı.
***
Siz olsaydınız ne yapardınız bilmiyorum ama ben kalktım ve yıllardır kaldığım bu yurdun o görüşme
odasından çıktım, odama yürüdüm. Oda arkadaşlarımın şaşkın ve meraklı gözlerine aldırış etmeden
teyzemin mektuplarını sakladığım kutuyu açtım. Elime ilk gelen mektubu alıp açtım. Bu mektupları belki
ezbere biliyordum, bunu da tabi. Gözlerim sadece bakıyordu mektuba, okumuyordum mektubu. Odada
arkadaşlarımın devam eden konuşmaları ve soruları… Hiçbirini duymuyordum. Hayatla oyun
oynuyordum. Bir satranç oyunu oynuyordum. Oyunun galibi kimdi bilmiyordum ama rasgele elime ilişen
bu mektubun son cümlesi, bu oyunun son hamlesini ve galibini ilan ediyordu:
“Şah ve mat küçüğüm şah ve mat.”
Merve BAL
10-GRAFİK
18
EDEBİYAT BULMACASI
SOLDAN SAĞA
1. Garip
Akımı’nın en büyük
temsilcisi, “İstanbul’u Dinliyorum”
adlı meşhur şiirin şairi. “...
Kasidesi”, Fuzuli. 2. Bir mısra veya
bir cümlenin iki parçasından birinin
diğerinin
önüne
veya
sonuna
koyarak başka bir cümle ya da mısra
tekrarlama sanatı. “... Bey, Ömer
Seyfettin’in
iki
romanından
biri. 3. Güzel sebebe bağlama sanatı,
“Hüsn-i
...”.
Tanzimat
sanatçılarından Ali Bey’in bir oyunu,
“...
Bey”. 4. Son
dönem
yazarlarımızdan Elif Şafak’ın bir
romanı. Ezop Masallarından, “... ile
Öküz”. 5. O. Şaik Gökyay’ın bir şiir
kitabı. Osmanlı Türkçesinde senenin
on ikide biri, kamer. Osmanlı
Türkçesinde
yorgunluk,
sıkıntı,
zahmet. 6. Bir
şart
eki.
Maupassant’ın bir öyküsü, “...
Işığı”. 7. Hüseyin
Rahmi
Gürpınar’ın bir oyunu, “... Damla
Yaş”. Tanzimat İkinci Dönem sanatçısı, “... Mithat Efendi”. Saka Türklerinin bir destanının tersten
okunuşu. 8. Yaşar Kemal’in bir öyküsü, “... Sıcak”. Aziz Nesin’in bir öyküsü, “... Deli Var”. 9. Ziya
Gökalp’in bir eseri, “... Geyik”. Bir Halk Edebiyatı şairi, “Aşık ...”. 10. Mehmet Emin Yurdakul’un bir şiir
kitabı, “... Sesleri”. Çehov tarzı hikayeciliğin Türk edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden, “Sait ...”.
Günümüz yazarlarından Yavuz Bahadıroğlu’nun bir eseri. 11. Bir yapım eki. Bir bağlaç. Tanzimat ikinci
dönem sanatçılarından Nabizade Nazım’ın bir öyküsü, “... Güzel”. 12. İkinci Yeni şairlerinden Turgut
Uyar’ın bir şiir kitabı, “Ne Güzeldi ... Çığlığın”. Tanzimat ikinci dönem sanatçılarından A. Hamit
Tarhan’ın bir şiir kitabı
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1. Birinci Yeniciler’in bir şairi. 2. Son dönem yazarlarımızdan, “... Güler”. Ömer Seyfettin’in bir öyküsü,
“Beyaz ...”. 3. Servet-i Fünûn dönemi yazarlarından Mehmet Rauf’un bir romanı. Garip sanatçılarından
Melih Cevdet Anday’ın bir romanı, “... Güncesi”. 4.Vatan şairimiz, “Mehmet ...”. İlgi zamiri. 5. Son dönem
yazarlarımızdan Enis Batur’un bir eseri. Divan edebiyatı şairlerinden Sultan Veled’in bir
eseri. 6.“Vesaire”nin kısaltması. Osmanlı Türkçesinde ayak. Arapça’da bir harf. “Koçyiğit Köroğlu,
Köşebaşı” adlı piyeslerin yazarının isminin baş harfleri, “... Tecer”. 7. Divan edebiyatı sanatçısı Nef’i’nin
ünlü hiciv eseri, “...-ı Kaza”. Nazım kelimesinin eş anlamlısı. 8. W. Sheakespeare’nin bir komedi oyunu,
“Kral ...”. Aziz Nesin’in bir öyküsü, “... Parça”. 9. H. Rahmi Gürpınar’ın bir romanı. Bir kafiye türü. Divan
edebiyatında hamsesi olan bir sanatçımızın isminin baş harfleri. 10. Rauf’un ünsüzleri. Farsça
olumsuzluk öneki (tersten). Örnek kelimesinin eş anlamlısı. 11. Said kelimesinin Osmanlıca çoğulu.
Dumas’ın ilk hecesi. 12. Uyak, zengin, tam kelimelerinin baş harfleri. Necati Cumalı’nın bir şiir kitabı, “...
Gebe”
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10 11 12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
19
NİRVANYA’DA NE, NEREDE?
Sayfa 2:
Öğrenci Irkının Sanatsal Tanımı / KÜBRA
BOZOK
Sayfa 3:
Nik ve Edebiyat / ASLI OKTAYLAR
Sayfa 4:
Feminen Şiir Şeçkileri
Sayfa 5: Bir Kere Ölün Mesela / SİDAL ŞİMŞEK
Kanadı Kadınlığın / AZİZE KANADIKIRIK KILIÇ
Sayfa 6-7:
Şair İhsan Tevfik’le Şiir Hasbihali
Sayfa 8:
Boşluk / SEMA NUR AYGÜN
Sayfa 9:
Fark Etmek ve Edilmek / NESLİHAN AYDIN
Sayfa 10-11:
Muazzez Akkaya: Bir Efsanenin Yitimi / CENGİZ
ŞAĞBAN
Sayfa 12-13:
Kedinin Kuyruğundaki Aşk / CENGİZ ŞAĞBAN
Sayfa 14:
Bunları Biliyor muydunuz? / CEREN DOĞAN
Sayfa 15:
Nirvanya Diyor ki / OKŞAN YETİŞKİN
Anneye Güzelleme / HATİCE TONBUL
Bir Dirilişin Ufkunda / RABİA YILMAZKAYA
Sayfa 16-17:
Şah ve Mat / MERVE BAL
Sayfa 18:
Edebi Bulmaca
Sayfa 19:
Nirvanya’da Ne, Nerede?
Teşekkür – Künye
TEŞEKKÜR
Teşvik edici tavrı ve mali konuların aşılmasındaki katkısından dolayı
Okul Müdiremiz Sakine İZGİ’ye,
Nirvanya’nın baskısında ve masraflarında cömertliğini esirgemeyen
ve okurla buluşmasını sağlayan ONUR MATBAACILIK’a,
Maddi katkılarından dolayı Bilge Gayrimenkul İnşaat’a ve Sefer
Ölçer’e,
Nirvanya’nın logo tasarımını yapan okulumuz Grafik Öğrtemeni
Hatun SIRMALI’ya,
Çalışmalarını, yayınlamamız için bizimle paylaşan öğrenci ve
öğretmenlerimize,
Araştırma, derleme, bilgisayara aktarma gibi iş ve işlemleri
gerçekleştiren sevgili 11-GRAFİK sınıfı öğrencilerine,
Kısacası NİRVANYA’nın hayat bulmasında emeği geçen herkese
teşekkür ediyoruz.
KÜNYE
Şerife Baldöktü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Edebiyat ve Sanat Dergisi
İmtiyaz Sahibi
Şerife Baldöktü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Adına Okul Müdiresi Sakine
İZGİ
Editör
Cengiz ŞAĞBAN
Yazı İnceleme
Sema Nur AYGÜN
Okşan YETİŞKİN
Neslihan AYDIN
Ceren DOĞAN
Kübra BOZOK
Hilal BİLBEN
Aslı OKTAYLAR
BİLGE GAYRIMENKUL İNŞAAT
Sefer Ölçer
0 533 496 47 90
YÜZÜNÜN ÇARESĠZ COĞRAFYASI
Umuda susamıĢ bereketli bir toprak yüzün. Her
gün kendimi ekiyorum o toprakta, sen de
biçiyorsun. Sevgi diye ezbere bildiğim cümlelerle
suluyorum, büyütüyorum. Büyütüyorum kendimi,
seni…
Gün gelir terk edersin yaĢadığın yeri, yaĢadığın
toprağı, yaĢadığın yüzü. GidiĢinden sonra tanımaz
oldum kendimi, kendimdeki sözcükleri. Yüzüm
gülmüyor,
dilim
tutuk.
Yüzünün
çaresiz
coğrafyasından
göç
eden
bir
kabileyim.
Sırtımda hayallerimle beraber yüklediğim yıldızlar.
Bir de sen, yani en ağır yüküm. Bir gemi batıyorsa,
iĢe yaramazlardan baĢlanır ya hani. Ben önce
kendimden baĢlıyorum. O kadar gereksiz, o kadar
çaresiz.
Dinlediğim hiçbir Ģarkı, Ģarkı değil. Notalarını
yitirmiĢ, düzensiz bir uğultu duyuyorum. Sanki
yüzünün o Ģarkılara değmesi lazım ezgiye
dönüĢmesi için her birinin. DönüĢmedikçe her ses
daha bir yakıyor canımı. Sürüklüyor beni yüzünün
çaresiz coğrafyasına.
Biliyor
musun,
yoruldum.
Sürüklenmekten
yoruldum. Her seferinde terk ettiğim yüzüne tekrar
tekrar
dönmekten
yoruldum.
Yorulmaktan
yoruldum.
Sana
göç
etmekten
yoruldum.
Yorgunluğumu alacak bir mola yeri yok mu
yollarında? Hep mi göçebe kalacak umudum
yüzüne?
Ah bu sorular! Cevapsız sorular... Cevabından
daha acı sorular… Bu soruların hepsi yüzünün en
çaresiz yeri kadar büyük. O kadar acı, o kadar
engebeli. Deprem olur yıkılıverir üstüme, o kadar
kırılgan.
Biliyorum, her deprem önce Ģokla baĢlar, sonra
gerçeğin acı yüzü, gelir yüzüme yapıĢır. Sonra da
isyandır cümlelere dökülen. Yüzünün çaresiz
coğrafyasında bir bir yıkılıyorum. Ellerimin
arasında baĢım, gözlerim kapalı. Geçmesini
bekliyorum yüzünün en Ģiddetli anını…
Umudumu yitirmedim. Korkmuyorum. Yüzünün
en kırılgan coğrafyasındaki en sağlam kentim.
YENĠDEN KURULMAK ĠÇĠN, YIKILMAK
ĠSTER BAZEN BĠR KENT…
Hilal BİLBEN
11-ÇOCUK GELİŞİMİ
kocanın torbasını çal noel anne
şeklini değiştir bu dünyanın noel anne
insana benzesin uzaydan azıcık
hatta resetle yaşamı
fabrika ayarlarına geri dönsün
elma getirme artık ayva getir
onu yerken gül bize noel anne
kocanın torbasını çal noel anne
içine üç tane amerika
iki tane avrupa koy
sığmazsa köprü getir
bir ucu afrika bir ucu yunanistanda
o da olmazsa
sağlam birkaç tekne
herkesi geçir karşı kıyıya
para alma kimseden lütfen noel anne
üstümüzdeki inançlar eskidi
bize yeni bir inanç getir giyinelim noel anne
getirebiliyorsan yeni bir ırk getir
sabah doğalım akşam ölelim
bir günlük olsun ömrümüz
dünyayı istila ettir
boşalt hatta kiraya ver
gitmemek için bize sabır getir noel anne
önce çocuklara getir önce çocuklara noel anne
baba getir anne getir kucak getir
çorap uyku düş ne bulursan
düşünmek habire konuşmak getir
susmak için onlara sebep getir noel anne
bize bilgi getir ilaç getir organ getir
ve gökyüzü için mavi boya
yeryüzünü yeniden çizmek için kalem
pisliğimizi temizlemek için süpürge
ölmek için düzgün bahane getir noel anne
Cengiz ġAĞBAN
Nezaketen izin aldığınız müddetçe alıntı yapabilir, yayınlarınızda yer
verebilirsiniz. Yine de her hakkı saklıdır. Çalışmalarınızı, dergide yer
alması için
cengizsagban@hotmail.com
adresine yollayabilirsiniz.
Dostları ilə paylaş: |