Tanrı İnancı, Dinler ve Evrim Teorisi
325
hiçbiri, Tanrısal yaratışa aykırı kabul edilmez. Bu yüzden te-
istlerin, sanki inançları, mekanik oluşumların dışında oluşum-
lar bulmaya bağlıymış gibi çabalamaları hatalı olur. Çünkü o
zaman, mekanik süreçlerin Tanrısallığını adeta inkâr ediyor-
larmış gibi bir noktaya gelirler.
Teist ontolojinin çok geniş imkânlar tanıyor olması mev-
cut tartışmaların en önemli kaynağıdır. Tanrı ontolojinin mer-
kezine konunca; Tanrı’nın, melekleri kullanarak evrene mü-
dahale ettiği de doğrudan evrene müdahale ettiği de baştan
nedensel zincirle oluşacak sonuçları en son noktasına kadar
hesaplayıp baştan müdahale ile tüm oluşumları belirlediği de
fizik yasalarının içindeki olasılıkçı işleyişte belli olasılıkları
seçerek müdahale ettiği de fizik yasalarını Tanrısal sistemin
daha genel yasaları gereği askıya alıp müdahale ettiği de fi-
zik yasalarını araçsal sebep olarak kullanarak müdahale et-
tiği de ve tüm bu olasılıklardan veya sayamadığım başkaların-
dan oluşacak birleşimlerle farklı şekilde müdahaleler ettiği de
düşünülebilir. Tektanrılı bir dine inanan bir teist, hangi olası-
lık doğru olursa olsun, Tanrı’nın mucizeleri ve türleri yarattı-
ğını kabul eder. Kutsal Metinler’deki ‘mucize’ anlatımlarıyla
ilgili farklı yorumlar, türlerin yaratılışı ile ilgili evrimci veya
bağımsız yaratılışçı seçeneklerin her birini seçen dindarlar
olsa da; tektanrılı dinlerin hepsi, Tanrı’nın merkezde olduğu
bir ontolojide ve Tanrı’nın aktif olarak Yaratıcı, Şekil Verici,
Belirleyici olduğu Tanrı-evren ilişkisinde ittifak halindedirler.
Materyalist-ateist ontolojinin imkânları ise sınırlıdır. Bu
ontolojiye göre tek cevher maddedir, bu inancın doğal sonucu
olarak doğa yasalarının kesintiye uğraması mümkün değil-
dir, çünkü madde dışı bir Güç olmadığı için, doğa yasaları-
nın kesintiye uğramasının mantıksal bir nedeni bulunamaz.
Diğer yandan bazı teistlerin de Tanrısal hikmete daha uygun
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
326
gördükleri için mucizelerin ve türlerin oluşumu gibi olayları
bile mümkün olduğunca doğa yasaları çerçevesinde açıkladık-
larını belirttik. Teistlerin, kendi ontolojilerinin imkân tanıdığı
tüm alternatifleri değerlendirmeleri gerekir, sırf ateistlere karşı
pozisyon almak için doğa yasalarının askıya alındığı bir yak-
laşımı savunmaları hatalı olur. Asıl önemli olan, ateistlere en
zıt modeli savunmak değil, fakat Tanrısal hikmete en uygun
modeli savunmaktır. Teistlerin ontolojisinin geniş imkânından
dolayı, teistler ile ateistlerin arasındaki temel ayırım doğa ya-
salarının askıya alınıp alınmaması meselesinde değildir. Te-
mel ayrım -daha önce ayrıntılıca ele alındığı gibi- teistlerin,
araçsal sebep olarak gördükleri fizik yasalarını da bu yasalar
aracılığıyla oluşan canlı ve cansız doğayı da bilinçle ve kud-
retle oluşturulmuş bir tasarımın ürünü olarak görmelerine kar-
şın; ateistlerin, tasarımı reddedip, arka arkaya gelen tesadüf-
lerle canlı ve cansız doğayı açıklamalarındadır. Teistler, canlı
ve cansız doğanın tasarımlandığını ispatlarlarsa (5. bölümde
bu ele alınacak), mucizelerin gerçekleşebileceğini ve türlerin
yaratılışını (bunların hangi yolla gerçekleştiğini değil) temel-
lendirmekte bir sorun yaşamayacaklardır. Tanrı’nın, türleri,
bağımsız yaratacak gücü olduğunu temellendirmek, Tanrı’nın
hikmetinin bağımsız yaratılışı gerektirdiği anlamını taşımaz.
Tanrı’nın doğa yasalarını askıya alabilecek olması ise aldığı
anlamını taşımaz.
Doğa yasalarının bir kere konduktan sonra askıya alınabil-
mesi, Tanrı merkezli bir ontolojinin olanağıdır ama mecburiyeti
değildir. Bu konudaki ‘teolojik agnostik’ tavrın, dindarların
Tanrı anlayışları ve din anlayışları açısından olumsuz hiçbir
sonuç doğurmadığı ve ‘Tanrı için her şey mümkündür’ ilke-
sinden dolayı bu yaklaşımın en tutarlısı olduğu kanaatindeyim.
Tanrı İnancı, Dinler ve Evrim Teorisi
327
YAHUDİLİK İLE HIRİSTİYANLIK AÇISINDAN
EVREN’İN VE DÜNYA’NIN YAŞI
Yerbilim ile ilgili tartışmalar, Evrim Teorisi ortaya kondu-
ğundan beri bu teori ile bir arada yürümektedir. Yerbilimsel
bulguların, kutsal kitapların (özellikle Tevrat’ın) bazı yorum-
ları ile çelişmesi, yerbilim ile din arasında bir gerilimin doğ-
masına sebep olmuştur. Bu gerilimin en önemli sebebi, bazı
din adamlarının, Dünya’nın yaşını yerbilimsel bulguların ter-
sine, Tevrat’ı belli bir şekilde yorumlayarak çok genç olarak
tahayyül etmeleriydi. Birçok ateist, yaratılışçıların evrimci-
lerden farkını ifade ederken, yaratılışçıların genç bir Dünya
öngörmelerine karşı evrimcilerin yaşlı bir Dünya öngördü-
ğünü söylerler.
586
Bunu yaparken de özellikle Henry M. Mor-
ris gibi genç bir Dünya öngören ‘yaratılışçılar’ın izahlarını ön
plana çıkarırlar. Böylece Dünya’nın yaşının dört-beş milyar yıl
arasında olduğunu gösteren tüm deliller, Evrim Teorisi’ni de
destekliyormuş gibi sunulur. Dünya’nın yaşı ile ilgili tartış-
malar Evrim Teorisi ile birleştirilerek ve Dünya’nın yaşı dört-
beş milyar yıl olarak gösterilerek, Evrim Teorisi’nin doğru-
lanması veya yaratılışın yanlışlanması mümkün değildir. Her
şeyden önce yeryüzünün ‘yaşlı’ olduğunun gösterilmesi Ev-
rim Teorisi’nden farklıdır, ayrıca günümüzde tektanrılı din-
lere inananların çoğu, Dünya’nın dört-beş milyarlık yaşının,
kutsal kitaplarıyla çelişmediği kanaatindedirler.
587
Özellikle İslam dünyasında Dünya’nın uzun bir zaman
diliminden var olduğu fikri hiçbir zaman ciddi bir problem
oluşturmamıştır. Hıristiyanlarda ise Dünya’nın 6000 yıl ka-
dar önce yaratıldığı görüşü özellikle -kitabın birinci bölümde
586 Philip Kitcher, Abusing Science The Case Against Creationism, MIT Press,
Cambridge, (1982), s. 41.
587 Pattle P.T. Pun, Evolution: Nature And Scripture in Conflicts, Zondervan,
Grand Rapids (1982), s. 52.; Mustafa Mlivo, Quran Ispred Nauke I Civilizacije,
Medzliz Islamske Zajednice, Sarajevo (2001), s. 110.
Dostları ilə paylaş: |