Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması
159
arasındaki yarışa ‘görünmez bir el’ müdahale etmekte, ekono-
mik pazardaki arz ve talep, güvenilir bir tabiat kanunu tara-
fından düzenlenmektedir: Tanrı’nın doğayı yaratışı, bu kanu-
nun güvenilirliğinin garantisidir, Adam Smith iktisat teorisini,
böylece teolojik bir kökenle birleştirmişti.
360
Herkesin bireysel
menfaatini korumasıyla üretim ve tüketim arası denge sağlanır.
Darwin’in doğanın işleyişi üzerine görüşleri, ekonomideki ‘gö-
rünmez el’ formülüyle benzeşiyordu. Darwin gerek Smith ge-
rekse Malthus’la, toplumda olduğu gibi doğada da her bireyin
kendi çıkarlarını en üst düzeye yükseltme ve sınırlı kaynaklar
içinde diğerleriyle giriştiği hayat mücadelesinde ayakta kalma
amacını gerçekleştirmeye çalıştığında hemfikirdi. Darwin’in
temel problemi böyle bir birey eyleminin nasıl olup da bir bü-
tün işleyiş ağı oluşturduğunu anlamaya çalışmaktı. Smith’in
‘bırakınız-yapsınlar’ merkezli yarışmacı ekonomisi, Malthus’un
‘nüfus analizi’ ile kendisinin ‘doğal seleksiyon’ teorisi arasında
kurduğu paralel ilişkiyle teorisini oluşturdu.
361
Darwin, tıpkı
ekonomik alanda arz ve talebi düzenleyip dengeleyen bir ka-
nunun işlemesi gibi, doğada da dengeleyici benzer bir kanu-
nun (doğal seleksiyonun) var olduğu sonucuna ulaştı.
Darwin, İngiliz sömürgeciliğine biyolojik bir temel sağ-
lamıştır. O; “Farklı ırklardan iki insan karşılaşınca tıpkı iki
farklı türden hayvan gibi davranırlar. Dövüşürler, birbirlerini
yerler, birbirlerine zarar verirler. Ama ardından en güçlü bün-
yenin (yani insandaki aklın) kazanacağı daha ölümcül bir mü-
cadele başlar... Doğal seleksiyon o kadar etkilidir ki, tüm dün-
yada alt ırklar üst medeniyetlerin ırkları tarafından zamanla
bertaraf edileceklerdir” diyordu. İngilizler, sömürgecilik ya-
parken doğanın bir gereğini yerine getirdiklerini düşündük-
leri için güven tazeliyorlardı ve tabii ki bu durum teorinin ilk
360 Adam Smith, The Wealth of Nations.
361 Thomas S. Kuhn, The Essential Tension, The University of Chicago Press, Chi-
cago, (1977) s. 139.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
160
ortaya konduğu ortamda benimsenmesinin kolay olmasına
katkıda bulunmuştur.
362
Darwin’in yaşam sürecinde İngiltere, Fransa ile savaştı
(1808-1814), Napolyon 1815’te Waterloo’da yenildi. İngiltere’nin
Ortadoğu ve Uzakdoğu’da savaşları vardı, Amerika’da sivil sa-
vaş (1861-1865) oluyordu. Savaşla beraber endüstri devriminin
gerçekleştiği bu çağ bazılarına göre zamanların en iyisiydi.
Bazılarına göre ise zamanların en kötüsüydü, örneğin Char-
les Dickens ‘İki Şehrin Hikâyesi’ isimli eserinde bu düşünceyi
ifade etti. Özellikle Waterloo savaşını takip eden yirmi yılın,
İngiltere kırsal alanının en kötü dönemi olduğu söylenir.
363
19. yüzyılın İngiltere’si, aynı zamanda, endüstriyel ilerle-
menin, vahşi kapitalizmin (Marx komünizme dair fikirlerini
bu dönem İngiltere’sini gözleyerek geliştirdi), bireysel teşeb-
büsün serbestliğini savunan liberal görüşlerin hâkim olduğu
bir yerdi. İşte böyle bir ortamda ‘yaşam mücadelesi’ içinde ‘en
güçlünün yaşaması’ ve ‘güçsüzlerin elenmesi’ne dayalı ‘doğal
seleksiyon’ fikri oluştu. Darwin, Wallace, Spencer gibi ‘doğal
seleksiyon’ fikrini ortaya koyanların hepsinin de, İngiltere’de
aynı dönemde yaşamış olması ve aynı fikri (birbirlerinden ba-
ğımsız geliştirdikleri söylenir) ileri sürmelerini herhalde tesa-
düfle açıklamak çok zordur. Bu olgu, doğal seleksiyona dayalı
Evrim Teorisi’nin ortaya konduğu paradigmayı iyi tanımamız
gerektiğinin önemli bir delilidir.
Darwin’in içinde yaşadığı dönemde endüstri devrimi ile
beraber ‘ilerleme’ fikri halkın her tabakasında yaygınlaşmıştı.
Sosyo-ekonomik alanda ve teknolojik gelişmede gözlemlenen
‘ilerlemeci evrim’ fikri, felsefe alanında Schelling, Hegel ve
Comte gibi filozofların felsefesindeki ‘ilerlemeci evrim’ gö-
rüşüyle birleşiyordu. Bu teori ortaya konduğunda halkın ge-
niş tabakalarından entelektüellerine kadar geniş bir kesimin
362 Jeremy Rifkin, Darwin’in Çöküşü, s. 53-54.
363 Charles Urbanowicz, Charles Darwin, s. 26.
Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması
161
zihninde ‘evrim’ fikri zaten vardı. Kant-Laplace ile gök cisim-
lerinin oluşumunun evrimi ve Lyell gibi bilim insanlarıyla yer-
kürenin evrimi hakkındaki evrimsel yaklaşımlar, sosyo-eko-
nomi ve felsefe alanının dışında bilimde de ‘evrim’ görüşünü
yaygınlaştırmıştı. Bu da ‘evrim’ kavramının 19. yüzyılda özel-
likle İngiltere’de hâkim bir kavram olmasına yol açtı. Marx ve
Engels’in, tarihin evrimine ve sınıf kavgasına dayalı komünist
felsefelerini bu yüzyılın İngiltere’sini (aynı paradigma içinde)
gözlemleyerek geliştirmelerini de tesadüf olarak göremeyiz.
Felsefe, fizik, yerbilimi, sosyoloji, iktisat, tarih gibi alanlarda
ön plana çıkan ‘evrim’ kavramı, canlıların dünyasındaki karşı-
lığını Darwin ve Wallace gibi isimlerin çalışmalarında buldu.
Evrimin mekanizması olarak görülen ‘doğal seleksiyon’ da,
daha önce belirttiğimiz gibi çağın olayları, iktisat ve sosyolo-
jisi gibi unsurlarla uyumluydu.
Evrim Teorisi’nin ortaya konduğu dönemde, Newton fi-
ziğinin ve felsefe ile bilimde mekanik yaklaşımın hâkimiyeti
vardı. Teologların birçoğu mekanik işleyişi, Tanrı’nın yaratışın-
daki bir araç olarak görerek; Tanrısal yaratma ile gayesellik ve
mekanizm arasında uzlaşım kurmuşlardı. ‘Doğal seleksiyon’u
ortaya ilk koyan Wallace, mekanik prensiple işleyen bir biyo-
lojik düzen ile ‘tasarım’ arasında bir çelişki görmedi. Diğer
yandan mekanik yaklaşımı Tanrısal yaratmaya karşı gören
pozitivistler, Evrim Teorisi’nin metafizik unsurları dışladığı
kanaatine varıp, kendi paradigmalarının tamamlayıcısı ola-
rak gördüler. Pozitivizmin kurucusu Comte’un, Lamarck’ın
Evrim Teorisi’ni reddetmesi gibi olgular, gerek teolojik yak-
laşımla, gerekse pozitivist yaklaşımla herkesin aynı sonuçları
çıkarsamadığının ilginç ve bizi acele ile yapılan genellemeler-
den koruması gereken örneklerdir. Aynı paradigma içinde her-
kes aynı sonuçlara varmamıştır, paradigmanın yerçekimi ka-
nunu gibi mutlak belirleyici bir fiziksel kuvveti yoktur, fakat
Dostları ilə paylaş: |