Tasarım Delili
509
4’üncüsünü, 5’incisini, 6’ncısını ve Klausen Konçertosu’nu ça-
larken de aynısı olmuştur. Sonsuz evrenlerde piyano tuşlarına
rastgele vuran sonsuz kişiden birinin bu şekilde piyano çalma-
sının mümkün olduğu belirtilir ve de bu kişinin de karşınızda
olduğu iddia edilirse, bu size ne kadar inandırıcı gelecektir?
Clayderman’ın rastgele bir şekilde tuşlara vurup bu ses-
leri çıkarmadığı sadece sağduyuyla değil, matematiksel ola-
sılık hesapları ve mantıksal bir sunumla da gösterilebilir (ev-
rende ve canlılar dünyasındaki diğer tasarıma dair olgularda
olduğu gibi). David Hume’un eleştirdiği tasarıma dair klasik
argümanların birçoğunda olduğu gibi, bu yaklaşım analoji-
lere dayanmaz.
Clayderman’ı dinlerken, sonsuz evrenlere dair senaryola-
rın etkisiyle, rastgele tuşlara basan şanslı birinin çıkardığı ses-
leri dinlemediğinize eminseniz; evrende rastgele bir şekilde
oluşması buna kıyasla çok daha imkânsız olguların (çok daha
kompleks olguların), rastgele şekilde oluşamayacağını rahat-
lıkla anlamanız gerekir. Dembski tasarımı anlamamıza ya-
rayan bu ölçüte ‘belirtili komplekslik’ (specified complexity)
demektedir. Gerçekten de bu ölçüt; Clayderman’ın rastgele tuş-
lara vurmadığından, evrendeki canlıların tesadüfen oluşma-
dığına kadar değişik tasarımsal olguları nasıl anlayabileceği-
mizin mantığını başarıyla ifade etmektedir.
DÜNYA İLKESİ VE
‘OLMAZSA OLUR’ TASARIMLAR
İnsancı İlke’nin bahsedilen yanlış yorumunda, insanın göz-
lemci olarak kendisinin varlığı için gerekli şartları seçmesi ile
sonsuz evrenler senaryosu birleştirilerek; insanın, kendi varlı-
ğını mümkün kılan şartlara şaşırmaması, çünkü o şartlar ger-
çekleşmeseydi zaten var olamayacağı söylenir. Ayrıca sonsuz
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
510
evrenler senaryosuyla sonsuz bir olasılık kaynağı farz edilip
olasılık sorunları aşılmaya çalışılır. Bu yorumun yanlış oldu-
ğunu bazı örneklerle buraya kadar açıkladım. Bahsedilen yak-
laşım yanlıştır, fakat bu yaklaşım doğru olsaydı bile sadece
insanın varlığını mümkün kılan ‘olmazsa olmaz’ şartlar için
geçerli olurdu. İnsan varlığı için zorunlu olan şartlar ‘olmazsa
olmaz’ şartlardır. Gözlemci etkisiyle ancak bunlara şaşırılma-
ması gerektiği söylenir. Örneğin suyun ve karbon atomunun
varlığı insan varlığı için ‘olmazsa olmaz’ şarttır.
Fakat Dünya’daki, tasarımın varlığını gösteren birçok de-
lil “olmazsa olmaz” şartlara dâhil değildir. İnsan, bitkiler ve
hayvanlar âleminin % 1’inin var olmasıyla bile yaşayabilir.
Oysa hayvanlar ve bitkiler âleminin bu % 1’lik kısmının dı-
şında kalan canlılar da tasarım delili için delil niteliğindedir.
Örneğin yarasayı ele alalım. Yarasanın varlığı insanların var-
lığı için ‘olmazsa olmaz’ şart değildir. Öyleyse yarasanın Dün-
ya’daki varlığını, insanın, gözlemci olarak kendini var eden
şartları gözlemesinin seçici özelliğiyle açıklayamayız. Tasa-
rıma dair sonuçtan insanın gözlemci olarak seçici özelliğiyle
kaçmak isteyenler “Yarasa olmasaydı var olamazdık, bu yüz-
den yarasanın varlığını gözlemekten başka şansımız yoktur;
demek ki yarasanın varlığına şaşırmamalıyız” diyemezler. Ya-
rasanın bedenindeki moleküler yapılar ve yarasanın sonarı için
gerekli genetik kodlar, insan varlığı için ‘olmazsa olur’ olgu-
lardır; insan, yarasa olmadan da var olabilirdi.
Canlılar dünyasının % 99’u insan varlığı için ‘olmazsa olur’
olgular sunduğuna göre; canlılar dünyasından tasarım delili
için çıkan verilerin, insanın gözlemci etkisiyle açıklanması
mümkün değildir. Ne yazık ki bu husus gerekli şekilde dikkat-
leri çekmemiştir. İnsanın gözlemci etkisiyle, kendi varlığı için
‘olmazsa olmaz’ şartları seçtiğini söyleyip, bunlara şaşırılma-
masını ve tasarıma dair bunlardan bir sonuç çıkarılmamasını
Tasarım Delili
511
isteyenler; sanki bu iddiaları insan varlığı için ‘olmazsa olur’
statüsünde olan tasarım örneklerini de açıklıyormuş gibi bun-
lar üzerinde durmamışlardır.
Benim önerim ‘Dünya İlkesi’ (The World Principle) adını
verdiğim daha geniş bir ilkenin savunulmasıdır. Bu ilke, İn-
sancı İlke’yi de içine alan bir ilkedir. Fakat bu ilke, insanın var
olması için gerekli ‘olmazsa olmaz’ şartların yanında, insanın
varlığı için ‘olmazsa olur’ olgulardan olan, tüm canlıların ‘ol-
mazsa olmaz’ şartlarını ve harika özelliklerini de kapsar. Ör-
neğin az önce bahsedilen yarasanın varlığı için gereklilikler
ve yarasanın harika bir şekilde sonar sistemini kullanmasını
sağlayan özellikleri de bunun içindedir.
‘Dünya İlkesi’ ile varılan sonuç kısaca şudur: Dünya, can-
lılar için seçilmiş özel bir alandır. Bu alan, Tanrı’nın canlı-
lar yaratmak suretiyle sanatını, gücünü sergileme alanıdır.
Dünya’da akıllı bir varlık olan insanın gözlemci olarak bu-
lunması, bu serginin sebeplerinden sadece birisidir. İnsanın
yanı başında bu kadar çok çeşitli canlının var olması bir açık-
lamaya muhtaçtır. Bunlar, insanın varlığı için gerekli şartları
gözlemlemesiyle açıklanamaz. Çünkü bunlar olmadan da in-
san var olabilirdi. Özellikle bitkisiyle hayvanıyla tüm canlılar,
insanın ‘olmazsa olmaz’ ihtiyaçlarının çok ötesinde; muhte-
şemliği, üstün bir sanatı ve kudreti göstermektedirler. Dünya
İlkesi, bizi, İnsancı İlke’nin yöneldiği ‘olmazsa olmaz’ şartla-
rın dışındaki ‘olmazsa olur’ olguların olduğu geniş bir alana
yöneltmektedir. Bu alana İnsancı İlke’nin yöneldiği verilere
ilaveten şunlar da girmektedir:
1- İnsan dışındaki diğer canlılar.
2- İnsanın yaşaması için ‘olmazsa olmaz’ şartlardan olma-
yan, yaşam için gerekli minimumdan fazla olan insan vücu-
dundaki yapılar (iki böbreğimizin veya bademciğimizin ol-
ması gibi).
Dostları ilə paylaş: |