Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
506
bu modelin teorik açmazlarını göstermiştir. Bu modelin iddia
ettiği gibi sonsuz zaman geriye gidersek, bu baloncuk evren-
ler her yere saçılacaktır ve bu evrenler genişledikçe birbirine
geçecek ve çarpışacaktır.
804
Bu ise tüm gözlemlere aykırıdır.
Andrei Linde’nin Kaotik Şişme (Chaotic Inflationary) mo-
deli ise şişen evrenlerin mini evrenlere bölündüğünü, daha
sonra bu mini evrenlerin şişip yeni mini-evrenlere bölündük-
lerini, bu sürecin kesintisiz devam ettiğini söyleyerek sonsuz
evrenler önerir.
805
1994’te Arvind Borde ve Alexander Vilen-
kin, sonsuzdan beri şişen bu modelin şekil ( geodesy) olarak
geçmişte tam olamayacağını, bu yüzden bu modelin de bir
başlangıç tekilliğinden kaçamayacağını göstermişlerdir.
806
Sıra
dışı iddia ciddi delil gerektirir. Diğer sıra dışı ‘sonsuz evren
modelleri’ gibi bu model de ciddi hiçbir delile sahip değildir.
Ockhamlı William’ın (1285-1347) geliştirdiği ve ‘Ockhamlı’nın
usturası’ (Ockham’s razor) diye anılan tutumluluk ilkesi; her-
hangi bir şeyi açıklamak üzere öne sürülen birden fazla açık-
lama söz konusu olduğunda, bunlar arasında, açıklanmak
durumunda olanı en az sayıda açıklayıcı ilke ve kabulle açık-
layan ve olabildiğince çok şeyi açıklamayı başaranın seçilme-
sini söyler. Buna göre, en basit açıklama, gerçekliği olduğu
şekliyle tarif eden en muhtemel açıklama olma durumunda-
dır. Ockhamlı’nın bu ilkesi, hem modern bilimin hem de fel-
sefenin önemli ilkelerinden biri olarak geniş kabul görmüş-
tür. Bu ilke sayesinde ‘zihnimizde ve dilimizde var olanlar’
ile ‘gerçekte var olanları’ ayırt etmemiz kolaylaşır, gereksiz
ve yararsız açıklamalarla uğraşmaktan korunuruz. Bu ilkeyle
804 Cristopher Isham, Creation of The Universe as a Quantum Process, (ed. R.J.
Russell, W.R. Stoeger-G.V. Coyne, ‘Physics, Philosophy and Theology’ içinde)
Vatican Observatory, Vatikan (1988).
805 Andrei Linde, Chaotic Inflation, Physics Letters, 129 (1983), s. 177-181.
806 Arvind Borde-Alexander Vilenkin, Eternal Inflation and The Initial Singula-
rity, Physical Review Letters, 72, (1994).
Tasarım Delili
507
‘ustura’dan söz edilmesinin nedeni, gereksiz olanı kopartıp at-
maya yaramasından dolayıdır. Evrenin sayısını sonsuzca bü-
yüten, tek bir evreni sonsuz evrenle açıklamaya çalışan mo-
delleri, Ockhamlı William duysa, bu modelleri herhalde lime
lime doğrardı.
SONSUZ EVRENLERLE KAÇIŞ MÜMKÜN MÜ?
Sonsuz evrenler senaryosu hem metafizik bir senaryo-
dur hem de bilgimize hiçbir katkı yapmadan tek bir evreni,
varlığı meçhul sonsuz evrenlerle açıklamaya kalktığı için
‘Ockhamlı’nın usturası’ndan nasibini almalıdır. Fakat bir an
için sonsuz evren senaryolarının doğru olduğunu kabul etsek
bile; bunun, tasarım delilinin gücünü azaltmayacağını ve bizi
ateizmin arzu ettiği sonuca yine de götüremeyeceğini de vur-
gulamakta fayda görüyorum.
İnsancı İlke’nin sonuçlarından kaçınmak için sonsuz evrenler
senaryosunu ortaya atanların yaptığının neye benzediğini size
bir örnekle açıklamak istiyorum: Binlerce rulet masası olan bir
kumarhanede olduğunuzu düşünün. Size tüm rulet oyunlarının
hileli olduğunu (sonucun önceden tasarlandığını) söylüyorum
ve delil olarak binlerce masadaki yüz binlerce oyunun sonu-
cunu önceden söylüyorum. Verdiğim sonuçlar doğru çıkınca,
rulet oyunlarının sonucunun evvelden bilindiğine kanaat geti-
riyor ve birisine bu olayı anlatıyorsunuz. Anlattığınız kişi ise
bunun tesadüfen olabileceğini, eğer kumarhanelere giden bir-
çok insan böyle bir tahminde bulunursa, birinin tutturma ih-
timali olduğunu söylüyor. Bunun olasılık açısından imkânsız
olduğunu gösterdiğinizde, aslında sonsuz sayıda gezegenler
olabileceğini, bu sonsuz gezegenlerdeki sonsuz sayıdaki ku-
marhanelerde böyle tahminlerde bulunan sonsuz sayıda kişi-
ler olabileceğini, bunlardan birinin rastgele bir tahminle böyle
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
508
bir sonucu yakalaması muhtemel olduğu için; size kumarha-
nelerin rulet oyunlarının önceden bilindiğini söyleyen benim
yalancı olduğumu, benim bunu rastgele başardığımı söylerse
cevabınız ne olur? Diyelim sonsuz sayıdaki kumarhanelerin
varlığına inandınız, binlerce rulet masasındaki yüz binlerce
rulet oyununun sonucunu bilmemi yine de tesadüfle açıkla-
maya kalkar mıydınız?
Dembski’nin bir örneğinden esinlenerek şöyle bir örnek
de verebilirim:
807
Richard Clayderman’ın her piyano başına
oturduğunda çok başarılı bir şekilde piyano çaldığını düşü-
nün. Eğer sonsuz evrenler senaryosunu doğru kabul etsek
bile; Clayderman’ın her piyano başına oturduğunda parma-
ğınla rastgele tuşlara vurarak bunu başardığını söyleyen bi-
riyle, bunu Clayderman’ın piyano eğitimine, çalışmalarına ve
kabiliyetine, yani bilinçli performansına bağlayan benim id-
diamdan hangisinin doğru olduğuna kanaat getirirsiniz? Son-
suz evrenler sonsuz olanakla her şeyi mümkün kılıyor diye-
rek, her iki iddiayı da eşit değerde mi kabul edersiniz, yoksa
Clayderman’ın tuşlara rastgele basmadığını mı düşünürsünüz?
Bir konser salonunda, Clayderman’ın, Bach’ın 1. Branden-
burg Konçertosu’nu dinlediğimizi varsayalım. Clayderman’ın
bu konseri bilinçli bir şekilde (tasarımla), hangi tuşlara vura-
cağını seçerek (bir kısım olasılığı seçerken diğerlerini eleye-
rek), verdiğini bana düşündüren mantık, bu evrenin tasarımlı
olduğunu düşünmeme yol açan mantıkla ortak noktalara sa-
hiptir. Clayderman’ın müzik performansından bağımsız olarak
Bach’ın 1. Brandenburg Konçertosu mevcuttur, yani ‘bağımsız’
bir olgu mevcuttur ve rastgele vurulan tuşların böylesi ‘bağım-
sız’ bir eserle tesadüfen eşleşmesi imkânsızdır. Üstelik Clayder-
man; Bach’ın 2’nci Brandenburg Konçertosu’nu, 3’üncüsünü,
807 William A. Dembski, Infinite Universe or Intelligent Design, Accelerating
Change Conference at Stanford University, www.designinference.com, (13 Eylül
2003).
Dostları ilə paylaş: |